Birçok köklü Devlet Üniversitesi bünyesindeki bu 2 yıllık Fakültelerden kurtulmak istiyor.
Bazı Vakıf üniversiteleri için ise bu durum tam tersi, çünkü bu 2 yıllık bölümler onlar için çok iyi bir gelir kaynağı.
Hatta birçoğu Eğitim hayatlarına bu iki yıllık fakültelerin ‘’apartman yerleşkelerinde’’ başlayıp daha sonra büyüyüp geliştiler.
Ayrıca daha düne kadar Meslek Yüksekokulları Büyükşehirler dışında kalan ufak kasabaların ekonomik damarı idi.
Buraya gelen öğrenciler sayesinde bölge canlanıyor, belli bir ekonomi oluşuyordu, ama artık bu durumda değişmek üzere.
Bir zamanlar nerdeyse en yüksek Lisans Fakülteleri ile aynı popülerliğe ve prestije sahip Meslek Yüksekokulları geçen zaman içinde kuruluş amacından saptı, ruhunu, enerjisini ve dinamizmini kaybetti.
Çünkü artık mezunlarına gelecek vermemeye başladılar.
Yukarda saydığımız tespitlerden sonra, Meslek Yüksekokullarının bu duruma düşmesinin en önemli sebepleri acaba neler?
Bize göre ene önemli sebep bu okullardan Mezun olanlara tanınan özlük ve resmi imtiyazlar Lise mezunları ile nerdeyse aynı yani bir şekilde ‘’Yüksek Lise ‘’ mezunu sayılıyorlar.
Bu fakültelerimizi bu durumdan kurtarmamız lazım onun içinde Meslek Yüksekokullarında köklü bir ‘’Değişim ve Yenilenmeye’’ ihtiyaç var.
Bizim bir çırpıda aklımıza gelenler;
Eğitim süresini artırılması 2+1, ya da daha farklı bir Eğitim ve zorunlu staj şartını tamamlayanlara iş garantisi,
Mevcutta hala devam eden yalnızca Meslek Lisesi öğrencilerinin tercih edebildiği, Mühendis ve yetkin eleman yetiştiren M.T.O.K fakültelerine bu öğrencilerin kanalize edilmesi ,
Onlara bitirdikleri Meslekte prestij ve resmi kabul sağlayacak olan ‘’ imza yetkilerinin ’’verilmesi,
Askerlikte Lisans mezunlarına tanınan hakların onlara da aynen tanınması,
Şuanda her meslek yüksekokulu öğrencisinin sahip olduğu için yurtdışı staj ve erasmus programlarının belli sanayi ve teknoloji bölümlerinde 2 yıl yurt içi 1 yılda yurt dışı eğitimi şeklinde mecburi olması , gibi.
Yalnızca Meslek Yüksekokulları konusunda değil Eğitim dinamizmimizin her aşmasında Hz Mevlana’nın dediklerini bir kez daha hatırlamamız gerekiyor;
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”