adscode
adscode

Yaşamak Güzeldir

"Bu düzeni"

damlaaktan@gmail.com




Yürüyen güvercinin kafasını hatırla/Günbatımlarını, sevdiğin çiçeklerin adlarını…/ “Eğer, şayet, lakin”siz olsun aşkların/Çocuk olmayı unutma sakın/Bak hala elimde çay fincanım/Her yudumda bir umut, her umuda bir şarkı/Çoğu zaman söylerken öyle acıtıyor ki canımı/Bende inanmak için söylüyorum bunları/Yaşamak güzel şey/Olmuyor mu deli gibi istediğin?/Gelmiyor mu yollarını gözlediğin?/Evdeki hesap çarsıya uymaz geçiyor mu günlerin?/Küstün mü kaderine, sen seçmedin…/Umudunu yitirme birgün kimbilir…/Benimle söylersen inanırsan düzelir../Herşeye rağmen yaşamak güzeldir…
—–
Yaşamı kelimelerden soyutladığınızda avucunuzda kalanlar kadar yorgunluklarımız… Her gün yeniden uyandığımız basamaklarında hayatın, yürüyüp koşarken, durulmanın zamanlarını kaçırırken bazen; düşerken, tökezlerken, yeniden kalkarken, tutunduğumuz merdiven korkuluklarının elimizin altından kayıp gidişi gibi yaşamda yol almak…

Yorulduğumuzu hissetmeyip, bir gün aniden balataların kopması gibi… Eyvah, depresyondasın! Bugüne kadar öğrendiğin herşey birer birer yıkılıyor gibi hissediyorsun, ve tüm sahip olduklarını, inandıklarını tekrar gözden geçiriyorsun… Aramıza hoş geldin kapitalist düzenin yorgun savaşçısı!

Kabul ediyorum, yanlış bir projeydi büyümek. Ama kimse projelerin hatalarını tekrar tekrar test edip düzelterek piyasaya sürebileceğimiz bir sistem koymadı önümüze. Her hatada bir doğru bulmayı, her doğru da bir adım atmayı öğrendik. Devrim arabaları misali çarklarını döndürdük yaşamın, rölantiye alıp duramadık iki dakika.

Çocuk olmayı unuttuk büyürken, hatta çocukları kırdık büyürken hayatın bize öğrettiğini savunduğumuz kendi “küçük doğrularımız”da bazen.Onlar bize büyük olmanın kalplerinde saklı gerçek anlamını hatırlatmak için varlardı, durup dinlemeye zaman bulamadık çoğu kez. Çocuk deyip geçtik, kalplerindeki hazinenin olgunluğunu hiç keşfedemeden kalan “sözde büyükler” olarak. Oysa, yalnızca bir çocuk bir balık öldüğü için saatlerce ağlayabilecek kadar kocaman kalpliydi …

Ve bir çocuk kahkahası kadar doğal ve kocamandı yaşam. O çocuk kahkahası kadar da basit. Büyürken, çocukların elinden tutup kahkaha atmayı öğrenemeyen büyükler olduk çoğu kez…
Onların kalpleri bizi ezip geçerken, küçücük hesapların algoritmalarında karekök hesaplamayı, çarpmayı, fark atmayı, bölmeyi öğrendik hayatın içinde. Çocukların kalplerinden öğrenebileceğimiz en kolay ve gerçek şey, toplamakken hayatı sevgiyle…

Kendi “var olduğunu sandığımız” üstünlüklerimizin ağırlığında kaybolurken, paraya tutsak bir yaşamın dahiyane kuklaları olduk. Farkındalığımızı fark edemeden, farklılaşmanın komik girdabında kaybolarak, yaşadığımızı zannettik üç beş parça yeni kıyafet, iki üç yeni teknoloji ve her gün çoğalan ürün piyasasının doğaçlama tiyatrosunda…

Bu düzeni öğrenmeye ve ona uyum sağlamaya mecbur bırakıldık. Çünkü üst düzey bir toplantının raconuydu masaya konan İphone sürüleri, ve baloların vazgeçilmeziydi parlak ve bir servet ödenmesi gereken kıyafetler…

Gönüllüce verdiğimiz paraları mutluluğumuzun bedeli gibi görüp aldandık, anlık mutluluklarda huzur satın aldık zannettik.
Sevgiyi rekabete satarken, hiç hatırlamadık iyileştiriciliğini ve gücünü yardım etmenin…Materyalizmin çarklarında maneviyatı kaybederken, “biz”i “ben”e satıverdik farkında olmadan…
Velhasıl kelam, insan olmayı unuttuk yaşamayı öğrenirken…
Biraz ağır oldu biliyorum satırlarım… Ama hepsi, aynı zamanda sizlerin de ruhundan satırlar, biliyorum… Bu dünyanın kendi yarattığımız eşitsizliğinde, kapitalist çarkın dönmedolabında, akıttığınız gözyaşlarınızdan, verdiğiniz hayat mücadelesinden, kendi tekamülünüzden, kendi çabalarınızdan, kendi hayat arayışınızdan bir damla aslında…

Bu satırları, yaşamın aslında ne kadar basit olabileceğini hatırlatmak istediğim için yazdım. Zor ama basit, çaba gerektiriyor ama basit, emek sarfetmemizi istiyor ama basit, evet para gerektiriyor yaşamak için, ama gene de basit. Çünkü, nefes aldığımız sürece, esas olan sahip olduklarımızın değerini fark edebilmekte… Esas güç, fark edebilmekte.

Demem o ki, yaşam aslında bir çiçek almak veya size güç veren bir kucaklama kadar basit, temiz, ve şeffaf…Çünkü yalnız değilsiniz…
Yeter ki:
“Yürüyen güvercinin kafasını hatırla/Günbatımlarını, sevdiğin çiçeklerin adlarını…/ “Eğer, şayet, lakin”siz olsun aşkların/Çocuk olmayı unutma sakın/Bak hala elimde çay fincanım/Her yudumda bir umut, her umuda bir şarkı/Çoğu zaman söylerken öyle acıtıyor ki canımı/Bende inanmak için söylüyorum bunları/Yaşamak güzel şey…”
Basitçe ve insanca…




 

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05