adscode
adscode

36 Sınavlı Model Kimlere Avantaj Sağlıyor?

Kamuoyunu günlerdir meşgul eden ve eğitimin birinci gündemi yapılan ortaöğretime geçiş sistemini düzenleyen yeni “yazılı” modeli önümüzdeki günlerde çok tartışılacak gibi görünmektedir.

36 Sınavlı Model Kimlere Avantaj Sağlıyor?
Genç Blog







Bu değişiklikte diğer değişikliklerde olduğu gibi çocuklarımızın eğitim yaşamını derinden etkileyecektir. Tartışmaların odağında 3 yılda yapılacak 36 sınavın merkezileşmesi ve merkezi sınavın payına %70’lik etkinin düşecek olmasıdır. 
Yenilenme olarak sunulan modelin AKP’nin eğitim alanında uygulamaya koyduğu oldubittilere dayalı değişikliklerin bir parçası, karşı karşıya kaldığımız durumun tipik bir AKP klasiği olduğunu söyleyebiliriz. Eğitimi yönetenler ve eğitim politikalarına yön verenler, soruna köklü çözüm getirmekten çok, çocukları “kobay” olarak kullanmayı ve “deneme tahtası” yapmayı sürdürüyor. MEB’in “dahi” uzmanları sistemi sınav mezarlığına dönüştürmeye devam ediyor. 
Az değil 11 yılda ortaöğretime geçiş, üniversiteye giriş ve diğer sınavlarda sayısını bizlerin bile hatırlamakta zorlandığı onlarca sınav. Bu “dahi” uzmanlara soruyoruz, hangi ülkede bu kadar kısa sürede bu denli yoğunlukta değişikler yapılmaktadır. Lütfen bize anlatın. Bakanlık yetkilileri ve Sayı Bakan her ne kadar bu modele, “sınav değil yazılı” dese de getirilen modelin toplumdaki algılanışının adı sınavdır. 1997-1998’de uygulanmaya başlayan 8 yıllık zorunlu ilköğretim sistemi ilk mezunlarını 2004-2005 yılında verdi. Ve zorunlu ilköğretimin ilk öğrencileri bu yıl üniversiteden mezun oldular.16 yıllık öğrencilik yaşamları boyunca onlarca sınav değişikliğine tanık olup, bu sınav değişikliklerini doğrudan yaşadılar.90’lı yıllarda ve sonrasında yetişen kuşaklara “test ve tost” kuşakları diyebiliriz. Bir tür “uzun sınav maratonu” koşucuları gibi yarıştırıldılar. 
Sözün özü çocuklarımız sınavlardan bezgin ve yorgun düştüler.  Üniversiteyi bitirene kadar devam eden bu sınav maratonunun üniversiteyi bitirdikten sonra da sürdüğüne tanık olmaktayız. Sınavlardan yakasını kurtaramayan gençler, bir iş bulana ve işte belli bir kariyer yapana kadar sınavlara girmeye devam edecekler. Aslında sınavlar çocuklarımızın ve gençlerimizin en güzel yıllarının ve yaşamlarının ayrılmaz bir parçası oldu diyebiliriz.
2005-2006 yılında eğitime başlayan çocuklar ise bu yıl 8.sınıftan mezun oldular. Aslında bu kuşağa ikinci kuşak diyebiliriz. Onlarda 6,7 ve 8 sınıfta geçen zamanlarını 3’ten 1’e inen sınav sayısını tamamlamak ve ülkemiz eğitim tarihine 444’lük sistem olarak geçen modeli tanımakla geçirdiler. Sınav kazanamayanlar karşılarında genel lisenin bulunmadığı, kendilerinin ya meslek lisesine ya da imam hatip lisesine gitmek zorunda bırakıldıkları bir ortaöğretim sistemini buldular. 
Eğitimciler ve bilim insanları, merkezi sınavların ağırlığının %70 olarak saptanmasının sınav yapılacak dersler dışında kalan derslerin değersizleşeceğini söylemektedirler. İlgiye ve yeteneğe dayalı görsel sanatlar, spor ve beden eğitimi, müzik, teknoloji tasarım gibi derslerin artık boş ve hoş vakit geçirilen ve geçiştirilen dersler olacaktır. İddia ile söylüyoruz bu dersleri güçlendirmek ve çocukların kabiliyetlerini açığa çıkarmada katkı sağlamak için konulmuş seçmeli dersler seçilmeyecektir. 
Bu sınav modelinde kimler avantajlı ?
-Kentlerde ve kentlerin merkezlerinde okuyan, kırsalda ve varoşlarda okuyanlara göre,-Orta ve üst gelir grubunda olup, ailesinde çok çocuk bulunmayan, anne baba ayrılığı yaşamayan ve aile bireylerinin eğitim düzeyi yüksek,-Özel öğretim ortaokullarında eğitim gören,-Kalabalık olmayan sınıflarda tekli eğitim yapan,-Dershaneye giden, özel ders alan, etüd ve yetiştirme kurslarına devam edenler ile çeşitli kurumlarda(Belediyelerin bilgi evleri, eğitim danışmanlık ve etüt merkezleri vb gibi) takviye dersleri alan,-İmam hatip ortaokullarında okuyan,-Merkezi sınav yapılacak derslere paralel seçmeli dersleri seçen,-Merkezi okullarda derslerine deneyimli öğretmenlerin girdiği, bütün öğretmen kadrosu tam ve kadrolu olan,-Evlerinde ayrı çalışma odası bulunan, iletişim teknolojisinin olanaklarını evlerinde bulunduran,-Anadili Türkçe, inancı Sünni olan,-Okulöncesi eğitim aşaması dahil olmak üzere temel eğitimini ortamları ve standartları çağaş normlarda olan okullarda okuyan,-Okulu evine yakın, okuldan eve evden okula yürüyerek gidip gelen-Uluslar arası ölçekte eğitim alanında yaşanan gelişmeler takip eden, uygun bilimsel yöntemler ve yaklaşımları uygulayan, öğrenci, öğretmen, veli ve yöneticiler arasında sağlıklı bir iletişim kurulduğu okullara devam eden,-Öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine ve sosyal hayata uyum sağlamlarına yardımcı olacak sosyal aktivitelere katılımın sağlandığı ortamlarda yetişen.-Öğrencilerin psikolojik ve sosyal ihtiyaçları doğrultusunda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerine ağırlık verilen, bu alanda yetkin uzman eleman kadrosu tamamlanmış olan okullarda okuyan çocuklar diğer arkadaşlarına nazaran daha şanslı ve avantajlı olacaktır.
Sonuç olarak, getirilen sınav modelinde merkezi sınavların etkisinin %70 oranında tutulmuş olması doğru olmamıştır. Bu oran dezavantajlı okul ortamlarında eğitim gören çocukları olumsuz etkileyecektir. Yukarıda sıralanan avantajlara sahip çocuklara ise olumlu ansıyacaktır. Merkezi sınavın oransal etkisi %50’ye çekilmeli, okul içi ve dışı etkinliklere %20’lik bir pay ayrılmalıdır. Soru havuzuna öğretmelerin soru hazırlaması, sınav maliyetlerinin MEB bütçesinden karşılanması, çocukların sınavlara kendi okullarında girecek olması olumludur. 
Ayrıca imam hatip ortaokullarında mevcut derslere ilaveten temel ders olarak meslek dersleri okutulmaktadır. Bu derslerin %30’luk orana etkisi ne olacaktır? Bu derslerden alınan notlar ortalamaya katıldığında arada oluşacak fark nasıl bir sonuç doğuracaktır? Bu okullara başka bir yolla avantaj sağlandığı algısının oluşmasına neden olacak bir sonuç oluşacaktır. Bu durum açıklığa kavuşturulmalıdır. 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)