adscode
adscode

Bakan Avcı'dan Eğitim Gündemine Dair Flaş Açıklamalar

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kanal 7’de yayınlanan Başkent Kulisi programında Mehmet Acet’in konuğu oldu. Bakan Avcı, programda eğitim gündemini değerlendirdi.

Bakan Avcı'dan Eğitim Gündemine Dair Flaş Açıklamalar
Eğitim

Bakan Avcı, Kanal 7’de yayınlanan Başkent Kulisi Programında eğitim gündemini değerlendirdi.
 
‘Okul 19’uncu ve 20’nci yüzyılda olduğu gibi bilginin yegâne kaynağı değil’
“Eğitim politikanız, eğitim felsefeniz, Türkiye’nin gelecek nesilleriyle ilgili hedefleriniz hangi hedeflerle hareket ediyorsunuz, nasıl bir gelecek şey istiyorsunuz” sorusuna Bakan Avcı, “Şimdi aslında bu sorduğunuz sorunun cevabını 3 yıldan beri anlatıyoruz. Ama buna rağmen hala birtakım klişeler üzerinden Millî Eğitimimiz, öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz bir şekilde yaylım ateşine tutuluyor. Tane tane anlatıyoruz, yine anlatalım; 4+4+4 düzenlemesi sırasında da söylediğimiz gibi, okul bugün 19’uncu ve 20’nci yüzyılda olduğu gibi bilginin yegâna kaynağı değil. Evet, 19’uncu yüzyılda, 20’nci yüzyılda öğrenmenin, bilginin ilk adresi ve belki de son adresi okullardı, mekteplerdi, medreselerdi, üniversitelerdi. Ama günümüzde, 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle iletişim teknolojilerindeki, enformasyon teknolojilerindeki, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin de olağanüstü katkısıyla artık eğitim sistemleri, yani okul düzenleri eğitimin ve bilgin tek kaynağı olmaktan çıktı. Eğitim hayat boyuna yayıldı. Eskiden sadece belli yaş dönemlerinde eğitim alınır algısı vardı.  Bugün herkesi her an ilgilendiren bir süreç haline geldi.” dedi.
 
Bu durumu yaşadığı bir örnekle açıklayan Bakan Avcı, “Bundan 25 yıl önce Hasan Celal Bey’in Millî Eğitim Bakanlığı döneminde, ben Bakanlıkta Müşavir olarak çalışırken, İstanbul’da Avrupa Konseyi Bakanlar Toplantısı yapmıştık. Toplantının konusu enformasyon teknolojileri ve eğitim sistemlerine etkileri idi. Yeni yeni eğitime uyarlanmaya başlamış olan bilgisayar teknolojilerinin eğitimi nasıl dönüştüreceğini tartıştığımız bir Avrupa Konseyi Bakanlar Toplantısı olmuştu. O zaman İngilizlerin hazırladığı raporun başındaki epigraf, bir giriş cümlesi, bizi kıskandırmıştı. Keşke bunu biz yapsaydık, biz akıl etseydik dediğimiz bir cümle vardı. İngilizlerin raporunun başında diyordu ki; bu raporda ileri sürülen görüşler 3 yıl için geçerlidir. Yani diyordu ki İngilizler; bu alandaki teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki, bizim bununla ilgili yaptığımız kestirimler, tahminler, öngörüler 3 yıl içinde yerini yenilerine bırakacak.  Şimdi eğitim teknolojileri, enformasyon teknolojileri, iletişim teknolojileri en hızlı gelişen teknolojiler. Zaten dünya ölçeğinde de hangi firmaların nasıl sıfırdan hızla yukarıya doğru değer kazandıklarına baktığınız zaman da bunu görebiliyorsunuz. Artık imalat veya tarımdan ziyade, onların önemi devam ediyor, ama değişim hızı itibarıyla bu teknolojiler, dolayısıyla eğitim en hızlı değişmesi gereken sektörlerden biri, teknolojiler değişiyor, metotlar değişiyor, beklentiler değişiyor.” dedi.
 
‘Türkiye çok milletli bir Osmanlı bakiyesidir’
Bakan Avcı, “Tarihten ve coğrafyadan kaçılmaz. Biz bir İmparatorluk bakiyesiyiz. Egemen unsur Müslüman Türkler’dir ve Osmanlı bir Müslüman Türk Devleti’dir, ama içinde farklı etnisiteleri barındıran, farklı inanç gruplarını barındıran bir dünya devletidir. Bunun bize yüklediği sorumluluklar vardır siz almak isteseniz de, istemeseniz de. İşte Suriye’de bir karışıklık olur oradan bakiyemiz buraya akmaya başlar, Irak’ta bir sıkıntı olur oradaki insanın ilk yüzünü çevirdiği melce burasıdır. Balkanlar için bu böyledir, Kafkaslar için böyledir, Afrika için böyledir, dünyanın neresinde bu Osmanlı hinterlandı dediğimiz bizim geniş coğrafyamızda ve onun komşu mücavir bölgelerinde olup biten her şey bugün hala sizi sorumlu tutar, isteseniz de böyledir, istemeseniz de böyledir. Onun için, bundan kaçamazsınız. Bunun gereklerini yapmak için ne yapmamız gerekir, ona bakmamız gerekir; eğitimle ilgili tasarruflarımızın içinde bu da vardır." dedi.
 
‘1923’ten önce değişen sadece rejimdir devlet bakidir’
Osmanlıca’nın tekrar gündeme gelmesinin nedenine dair soruya Bakan Avcı, “Çocuklarımız geriye baktıkları zaman 1923’te takılıp kalmazlar böyle bir uygulamayla, 1923’den önce de bizim devletimiz vardı. Rejimler değişir, ama devlet devam eder, devletin devamlılığı esastır; Türk Devleti devam etmektedir. Rejim değişiklikleri olur, olmuştur, 1923’teki rejim değişikliğidir, ama bu bizim tarihimizle, coğrafyamızla bağlarımızı koparacak kadar da radikal bir şey değildir. Atilla İlhan bugün rahmet istedi, ben sana mecburum diyor ya, biz buna mecburuz. Dolayısıyla, efendice bunun gereklerini kabul edip buna kendimizi hazırlayıp, bununla ilgili nasıl bir donanım gerekiyorsa çocuklarımıza o donanımı kazandırmamız gerekir. “ dedi.
 
‘Osmanlıca’ya çok talep var’
Osmanlı Türkçesinin öğrenilmesinin öyle çok radikal, bütün bir dünyayı değiştirecek bir uygulama olamadığını belirten Bakan Avcı, “Dillerin, alfabelerin, yazıların, kültürlerin toplumun gözeneklerine nüfuz etmesi gündelik hayatla da çok yakından ilgilidir. Dolayısıyla, orada hayat kendini neye zorlarsa o kendi akış yolunu bulur. Osmanlıca eğitimini dayatmaya gerek yok, çünkü çocuklar çok istiyorlar. Zorunlu yapmaya gerek yok, çünkü talep çok yüksek. Bırakın okullarımızı, hafta sonlarında açtığımız kurslarda da Osmanlıca öğrenmek isteyen vatandaşımızın sayısı 175 bini geçti.” dedi.
 
‘ Zihniyet dönüşümü gerekli’
Eğitim gibi toplumun her kesimini çok yakından ilgilendiren alanlarda yapılacak reformların başarılı olabilmesi için olabildiğince bir uzlaşı, bir mutabakat sağlanması gerektiğini vurgulayan Bakan Avcı,“Toplumun olabildiğince geniş kesimi tarafından yapmak istediklerinizin gerçek mahiyetinin anlaşılmasını için bir zihniyet dönüşümünü gerekir. Onun için biz 2002’den beri önce zihniyet dönüşümünün üzerinde duruyoruz. Çünkü insanların neyi, niçin ve nasıl yaptığımızı anlamaları gerekli.” dedi.
 
‘Bütçeden en büyük payı eğitime ayırıyoruz’
Bazı reformların geçmişte yapılamayışının sebebinin maddi imkânların oluşamaması olduğunu belirten Bakan Avcı, “Şimdi geçmişte niye bunlar yapılamadı diye geçmişteki seleflerimi de suçlamak istemem. 2002’de savunma bütçesi, eğitim bütçesinin yaklaşık 2,5 katıydı. Şimdi biz bütçedeki en büyük payı eğitime ayırıyoruz.  Bu durum okul, derslik, spor salonu, laboratuvar, yurt, pansiyon gibi altyapı yatırımları ile eğitim yöneticilerimize ve öğretmenlerimize yapılan beşeri yatırımları beraberinde getiriyor. 2002’de 450 bin olan öğretmen sayımız bugün 852 bin, yani bugün görev yapmakta olan 2 öğretmenden biri bizim göreve başlattığımız öğretmenler” dedi.
 
‘Gerekli savunmamızı yaptık’
Bakan Avcı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri dolayısıyla Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlal ettiğine karar vermesiyle ilgili olarak ‘Gerekli savunmamızı yaptık. Dosya büyük divanda’ dedi.
Bakan Avcı, “AİHM’den önce din dersini kendi içimizde tartışmalıyız. Kendimizi ikna edebilmiş miyiz? Buna bakmalıyız. 1982 Anayasası ile birlikte din dersi okullarda okutuluyor. Bu belli bir dinin ya da mezhebin dersi olarak değil, din kültürü dersi olarak ilgili maddede geçiyor. Fakat işleyiş böyle olmamış. Bunu kendi yapımıza uygun bir biçime sokmalıyız. Çoğulculukla ilgili düzenlemelerin üzerine gitmeliyiz. Bu konuda adımlar attık. Bunlar yeterli bulunmuyor. Herkes dinini, mezhebini ve başka inanış biçimlerini seçebileceği dersler üzerinden öğrensin istiyoruz.” dedi.
 
Her yıl 1 milyon 300 bin öğrenci ortaokuldan liseye geçiyor
Her yıl 1 milyon 300 bin öğrencinin ortaokuldan liseye geçtiğini söyleyen Bakan Avcı, “1 milyon 300 bin çocuğumuz her yıl liseye geçiyor. 1 milyon 300 bin ne demek? Şimdi böyle rakamları söylediğiniz zaman insanların bunu zihninde canlandırması zor olabiliyor, iki tane Türk Ordusu demek. Bütün Türk Ordusunu düşünün, iki tane Türk Ordusu çapında nüfus ortaokulu bitiriyor, bir senede liseye geçiyor.
Bu geçişi okullara nasıl dağıtacağız? Bizim 6 tane okul türümüz var; fen liselerimiz var, sosyal bilimler liselerimiz var, Anadolu liselerimiz var, Anadolu imam hatip liselerimiz var, Anadolu meslek liselerimiz var ve çok programlı liselerimiz var, bu 6 okul türüne bu öğrencilerimizi yerleştiriyoruz." dedi.
 
Dershanelerin dönüşümüne yüzde 60’ın üzerinde kabul var
Anayasa Mahkemesi’nin dershanelerin dönüşüm kararının iptali hali halinde neler olabileceğine dair soruya Bakan Avcı: “Mahkeme, eğitim sistemine ciddi bir sıkıntı yüklemiş olur. Ve bu ihtimali de gözeterek ben zaten Anayasa Mahkemesi’ne ne yaptığımızı şifahen anlatmak üzere de bir yazı gönderdim. Mevcut yasa 1 Eylül 2015 tarihinden sonra dershane adı altında herhangi bir kurum işletmeyi yasaklıyor. Biz mevcut dershanelere dönüşüm sürecinde kolaylıklar tanıdık, onlara arazi teşviki, kredi kolaylığı gibi çeşitli teşviklerde bulunduk. Biz bütün bu süreci olabildiğince bütün dershane işletmecilerini temsil eden kuruluşları işin içine katarak yürütmeye çalıştık. Hepsiyle bir arada uzun uzun görüştük, tartıştık. Onlar bu konuyla ilgili çekincelerini, itirazlarını dile getirdiler. Bunlardan bizim açımızdan makul olanlarını, yani itirazlarından ve çekincelerinden bizim de makul bulduklarımızı uygulamaya yansıtacak şekilde yasaya da, yönetmeliğe de onları koymaya çalıştık.”
Belli çekincelerinin giderilmesi şartıyla dershanelerin dönüşüm sürecine evet diyenlerin oranın toplam sektörün yüzde 60’ından fazlası olduğunu belirten Bakan Avcı, “Biz de onların makul olanlarını, karşılanabilir nitelikte olanları, değerlendirdik. Nitekim birinci fazdaki talepler, yani dönüşme talepleri beklediğimizin üzerinde.” dedi.
 
Ocak ayında 15 bin atama
Ocak ayında yapılacak olan 15 bin öğretmen ataması ile ilişkili soruya Bakan Avcı, “Ocak’ta 15 bin yeni öğretmen alınacak, sonra ağustosta inşallah devam edecek. Bunların dağılımı, branşlara göre dağılımı hemen hemen hiçbir branş adayını, memnun edemiyor. Çünkü herkes kendi branşına en büyük payın ayrılmasını istiyor. Bizim 70’e yakın branşımız var. Dolayısıyla her birinden 5’er bin alsanız en az 350 bin tane öğretmen almanız lazım. Halbuki, ocak ayı için elimizdeki 15 bin kişi. Bunları nasıl yapıyoruz? Açıklarımıza bakıyoruz, hangi branşta ne kadar öğretmene ihtiyacımız var ve sonra illere bakarak bunu değerlendiriyoruz. Herhangi bir branşın lehine veya aleyhine bir önyargıyla yaklaşmıyoruz. İhtiyacımıza bakarak bunları oransal bir şekilde branşlara dağıtıyoruz.” dedi.
 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    1 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (1)