Örneğin giriş puanına, üniversiteyi kazanma oranlarına ya da puan ortalamalarına göre yapılan başarı sıralamaları ne kadar doğru?
Herkesin beklentisi çok farklı?
Başarının ölçütü kimine göre diploma, kimine göre kariyer, kimilerine göre de güç ya da başarı.
Peki sonunda mutluluk olmayan bir başarı, ne kadar tatmin edici?
İşte bu yüzden, hemen herkesin kendine göre bir başarı kriterleri olmalı.
Yoksa birisi için çok önemli olan başarı hikayesi, bir başkası için hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Okul örneğinden yola devam edersek, bugün Türkiye’ye ya da dünyayı yönetenlerin, sermaye sahiplerinin, sanatçıların, futbolcuların ya da farklı kesimlerde vitrine çıkanların ne kadar, dünyanın en iyi okullarından mezun oldu, ne kadarı, okudukları okulun en iyi öğrencilerden birisiydi?
Bizim gibi ülkelerde, okulda ya da sınavlarda başarı olmanın çok ağır bir bedeli oluyor.
En iyi çocuklarımızı 4,5 seçeneğin arasında sıkıştırıp, yarış atı gibi yetiştiriyoruz.
En önemlisi de, dünyanın en değerli hazinesi olan, yaratıcılıklarını köreltiyoruz…
Hemen her konuda yaptığımız gibi, ne olur, başarıyı da, sıradanlaştırıp, belirli kalıplar içerisine sokmayalım. Çocuklarımızı, sınavların kölesi haline getirmeyelim.
Yoksa başarı derken, yarın çok farklı sorunlarla uğraşıyor olabiliriz…
Güney Kore, eğitimde en başarılı ülkelerden birisi. Sınav yarışı, bizdekinden de acımasızdı.
Geldikleri son nokta, Mutlu Eğitim Projesi oldu.
Çünkü intihar sıralamasında, en tepe yükselen ülkelerden birisi haline geldiler.
Önce ne istediğinize karar verin, sonrası gelecektir.
Son bir hatırlatma, çocuklarımıza en büyük kötülüğü, iyilik olsun diye biz ebeveynler ve devlet baba atıyor!
Ne olur onlara, yettiğinden daha fazla sorumluluklar yüklemeyelim…