adscode
adscode

“Çocukların özgür ve yaratıcı bakış açıları benim eserlerim için de bir ilham kaynağı…”

Pelin Yazar; hayatının izdüşümü olan sanat çalışmalarına çocukların ilham kaynağı olduğunu belirtiyor.

“Çocukların özgür ve yaratıcı bakış açıları benim eserlerim için de bir ilham kaynağı…”
Kültür Sanat
Kısa süre önce Hindistan’da “Unity of Being” adlı uluslararası solo sergisini sanatseverlerle buluşturan ressam, sanat eğitimcisi ve atelierista Pelin Yazar; hayatının izdüşümü olan sanat çalışmalarına çocukların ilham kaynağı olduğunu belirtiyor. “Çocuklar; soru sormayı, denemeyi, keşfetmeyi, öğrenmeyi, kendini sanatla ifade etmeyi severler. Sanatçılar da öyle.” diyen eğitmen-sanatçı; hayatın tüm dinamiklerini içerisinde barındıran, öğrenmenin kalbi atölyelerde çocuklarla birlikte keşfetmenin ve üretmenin mutluluğunu yaşıyor.
 
​ Neden Hindistan’da kişisel sergi açmayı tercih ettiniz?
 
Hindistan'da bulunan Gandhi Sanat Galerisinden aldığım teklif ve Kanada’nın vermiş olduğu sanat desteği ile bir yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığım “Unity of Being” adlı solo sergimi New Delhi'de sanatseverlerle buluşturdum.
 
Serginin konusu nedir? Sergiye gösterilen ilgi sizi memnun etti mi?
 
"The Unity of Being" adlı solo sergimde yer alan kişisel sanat eserlerimi doğadan ve günlük yaşamın olağan hallerinden esinlenerek oluşturdum ve eserlerime doğaya olan sevgi ve saygımı yansıtmaya çalıştım. Dünya üzerindeki kültürlerin zenginliği, her şeyin bir şekilde birbiri ile bağlantıda olması ve bu bağlantının aslında birliği oluşturması etkilendiğim temel düşünceydi. Bu düşünceye ve "palyaço" sembolüne dünya sahnesinde nasıl rol aldığımızı göstermek için bir araç olarak eserlerimde yer verdim. New Delhili sanatseverler sergime oldukça ilgi gösterdiler, eserlerimle ilgili sorular sordular ve düşüncelerini paylaştılar.
 
​ Hindistan’ı nasıl buldunuz, gezme şansınız oldu mu?
 
Hindistan görmek istediğim ülkelerin başında geliyordu. Tarihi, coğrafyası, mimarisi, geleneksel el sanatları, müziği, dansı, sineması ve mutfağı ile fazlasıyla ilgimi çekiyordu. Oraya gittiğimde bizim kültürümüze yakın değerler gördüm. Mesela Türklerin misafirperverliği ve kuvvetli aile bağları orada da var. Sergime gelen ve tanıdığım pek çok kişi evlerinde yemek yapıp beni ağırlamak istediler.
 
İki hafta boyunca bu kültürün içerisinde yaşamak, tecrübe sahibi olmak, gözlem yapmak, sanatsal yaşamıma oldukça katkıda bulundu. Sanatçıların atölyelerine ve sergilerine gitme şansım oldu. Ortak proje ve planlama çalışmalarımız oldu. Meslektaşlarımla aynı heyecanı duymak, farklılıklarımıza rağmen sağlam iletişim kurmak, bana vermiş oldukları destek beni çok duygulandırdı. Hindistan’daki doğa, konuşulan diller, kıyafetlerdeki renkler, gözlerinin içi gülen çocuklar, farklılıklardan ve zıtlıklardan oluşan bu “harmony” beni gerçekten etkiledi diyebilirim.
 
​ İstanbul’da hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
 
20 yıla yakın bir süre Kuzey Amerika'da yaşadıktan sonra İstanbul'a yerleştim. Aslında Montreal-İstanbul hattında seyahatlerim ve sergilerim devam ediyor. 26 Şubat - 9 Mart arasında Londra’da La Galleria Pall’de düzenlenen karma sergiye katılarak 'Nocturne' serisinden 4 tane resmimi sergiledim. Kanada’da galerie 5 continents’da beni ve diğer üç ressamı temsil eden çalışmalarımla, Ankara’da 15 Mart’ta başlayan 18 Mart’a kadar devam eden ARTAnkara 4. Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı’nda yer alıyorum.
 
İstanbul'a dönüş yaptığımda Kuzey Amerika'da edindiğim görsel sanatlar alanındaki eğitimcilik tecrübemi kullanmak istedim. Bu isteğim beni KAYI Okulları ile karşılaştırdı. KAYI Okulları bünyesinde Atelierista olarak çocuklarla iç içe bir ortamda çalışmalarımı sürdürüyorum. Çalıştığım kurum İstanbul'da Reggio Emillio yaklaşımını ciddiyetle uygulayan bir okul. İtalya’da Reggio Emila yaklaşımı ve uygulamaları üzerine düzenlenen eğitimlere düzenli olarak katılan, başta Genel Müdürümüz Deniz Demirtaş, Reggio Eğitim Koordinatörümüz Ayşegül Esener Soysal, Anaokulu Koordinatörümüz Pınar Atabarut Tutal olmak üzere ahenk içinde çalışan, birbirine destek olan akademik donanım açısından güçlü bir ekip içerisinde yer alıyorum.
 
​ Atelierista olarak yürüttüğünüz bu programın farklı olan yanları nelerdir?
 
Öğrencilerin her yaşta kendilerini ifade etmelerini sağlayan tam donanımlı sanat ve zanaat atölyelerimiz bulunuyor. Çocuğun farklı ifade dillerini kullanabileceği sonsuz fırsatlar sunan, ilgi çekici, merak ve heyecan uyandıran çalışma ortamları olarak düzenlediğimiz STEM, Görsel Sanatlar, Marangoz ve Maker, Yağlı Boya, Heykel ve Seramik, Işık, Dijital, Mutfak, Yaşayan Organizmalar, Teknik Çizim Atölyeleri tüm öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin kulüp ve eğitim çalışmalarını yürütmeleri için tasarlandı. Aslında bu atölyelerle eğitimi sınıf dışına taşıyoruz. Tasarladığımız farklı eğitimsel mekanlarla klasik eğitim metotları yerine eğitim modelimizin temelini yaratıcılık üzerine kuruyoruz. Atölyelerimiz ile öğrenmeleri birer deneyime dönüştürüyoruz. Gerçek hayatta olduğu gibi disiplinler arası duvarları kaldırarak, tüm branşların iç içe geçtiği bütünsel bir yaklaşımla eğitim sürecimizi yürütüyoruz.
 
​ Atelierista kimdir, neler yapar? Resim öğretmeni ile Atelierista arasındaki fark nedir?
 
Öğretmen müfredatı öğretir hazır olan programı uygular. Atelierista ise öğrenme laboratuvarı dediğimiz atölyelerde öğretmenlere destek olarak projelerde çalışır. Müfredatın merkezi öğrencinin sorusu ve ondan doğan hipotezdir. Çocuklar atölyelerde farklı ve küçük gruplarda çalışırlar. Örneğin üç öğrenci çizim yapıyorsa diğer beş kişilik grup konuyu üç boyutla ifade eder. Bir başka değişle Atelierista öğrencilerin kendilerini yansıtmak için 100’den fazla farklı dil kullanmaları için teşvik eder.
 
​ Çocuğun 100 dili ifadesini açıklayabilir misiniz? Bu yaklaşım neden önemli sizce?
 
Reggio Emilia Yaklaşımının pedagojik bakış açısını oluşturan Loris Malaguzzi'nin “Çocuğun 100 Dili” ifadesi anaokulundan yüksek öğrenime kadar benimsediğimiz eğitim anlayışımızın temelini oluşturuyor. Çocuklarımız kendini ifade etmekte 100'den fazla dili kullanarak projeler, atölyeler ve sanat çalışmaları ile yaratıcı potansiyellerini ortaya çıkarıyorlar. Projelerinde çizgi, resim, drama, müzik, dans, fotoğraf, heykel, şiir, animasyon, video ve sanat dillerini kullanan çocuklar merak ettikleri konuları deneyerek, yaşayarak öğreniyorlar. Farklı sanat dilleriyle kendilerini ifade eden öğrenciler, ezbere dayalı olmadığı için severek öğreniyorlar. Öğrendikleri konular arasında bağlantı kurabiliyorlar. Okul ortamında kendilerini, yeteneklerini keşfeden çocuklar, seslerini duyurmak için birçok seçenek olduğunun farkına vararak üretmenin mutluluğunu yaşıyorlar. Bu mutluluğun bir parçası olmak, benim için önemli bir gurur ve heyecan kaynağı…
 
​ Sanat eğitimcisi olarak bir okulda çalışmak, sanat anlayışınızı nasıl şekillendiriyor?
 
Çocuklarla sanat atölyelerinde 20 yıldan fazla süredir çalışıyorum. Amerika’da farklı eyaletlerde atölye dersleri verdim ama özellikle kendimi Sanat Eğitimi alanında geliştirdiğim yer Chicago oldu. Montreal’de uzun yıllar okullarda sanat programlarının atölyelerinde gençlere, yetişkinlere ve yaşlılara Plastik Sanatlar eğitimi verdim. Ama bana en zevkli gelen küçük yaş grubundaki çocuklarla çalışmak oldu. Çocuklar soru sormayı, denemeyi, keşfetmeyi, öğrenmeyi, kendini sanatla ifade etmeyi severler. Sanatçılar da öyle. O yüzden onlarla olmak beni zinde tutan sorularına cevap vermek, onlarla bilgilerimi paylaşmak ve onlarla öğrenmek paha biçilemez… Anaokulu ve ilkokul çocukları ile bir arada olmak, onların özgür ve yaratıcı bakış açıları benim eserlerim için de bir ilham kaynağı…
 
​ Bir sanatçı olarak çocuklara hangi farklı bakış açılarını kattığınızı düşünüyorsunuz?
 
Sanatçı olmak iç disiplin gerektiren bir meslektir. Yeteneğin yanı sıra sürekli çalışmak, tutku duymak, sevmek ve inanmak önemlidir. Çocuklara sanatçının içinde yaşadığı bu yoğunluğu hissettirmeye, onların hayal güçlerini kullanmalarına, hayata gelirken içlerinde taşıdıkları potansiyellerini açığa çıkarmalarına ve yeteneklerini keşfetmelerine yardımcı olmaya, kullanabilecekleri sanatsal teknikleri göstermeye çalışıyorum. Problem çözme, hatalardan ders alma, öğrenmeyi deneme, yaşayarak öğrenme, kendini keşfetme, özgüven, özsaygı ve sevgi duyma… Atölyelerimizdeki tüm projelerde çocuklarımıza bu temel kazanım ve tutumları aktarmaya çalışıyorum.
 
Sizce çocuklarda sanat eğitimi kaç yaşında ve nasıl başlamalı?
 
Beyindeki nöronlar arasındaki snaps bağlantılarının sayısı 0-3 yaş arasında zirve noktasına ulaştıktan sonra bu sayı, yaş arttıkça azalmaya başlıyor. 3-7 yaş arasındaki dönem, öğrenmenin en hızlı olduğu dönem, o nedenle bu dönemi çok iyi değerlendirmek, çocuklara öğrenme deneyimleri açısından zengin bir ortam sunmak gerekiyor. Bu zenginlikte sanat çalışmaları önemli bir yer tutuyor ama 3 yaşından itibaren doğru bir anaokulu eğitimi ile devreye girmek gerekiyor. Bu eğitimin çocukların 100’den fazla dili kullanarak kendilerini ifade edebileceği özgün ve yaratıcı bir kapsamı olması gerekiyor. Sadece sanat değil, hayatın tüm dinamiklerini içerisinde barındıran bir eğitim çocuğun hem sosyal hem de akademik başarısını, aynı zamanda kendini mutlu hissetmesini sağlayacaktır.

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)