adscode
adscode

Çocukluğumu Çalma ve Araştırmacı Ruhumu Yok Etme!

KiGaPortal Genel Müdürü İskender Yıldırım yazdı...

Çocukluğumu Çalma ve Araştırmacı Ruhumu Yok Etme!
Konuk Yazar
Dünyaca ünlü beyin gelişimi uzmanı çocukların ebeveynlerinden her şeyden daha fazla neye ihtiyaç duyduklarını açıklıyor.

Daha çocuklar dünyaya gelmeden anne ve babalar çocuklarını diğerlerinden farklı nasıl eğitecekleri hakkında planlar yaparlar. Anne ve babalarından farklı şeyler, arkadaş ve komşularından farklı şeyler öğrenirler. Çocuk henüz okula başlamamışken aileler ilerde çocuğun hangi mesleği seçeceği, hangi lise ve üniversiteye gideceği konusunda planlar yaparlar. Hatta çocuk daha 4 yaşına basmadan bale kursu, ikinci bir dil eğitimi, zeka geliştirici oyunlar, müzik eğitimi ve daha neler…

Bazı çocuklar okula başlamadan alfabeyi ezberlemiş, matematiğin bazı kurallarına öğrenmiştir. Anne baba mutludur ve gururla bu gittikleri yolda doğru yaptıklarına inanırlar.

Çocuklarımızın çocukluğunu çalıyor ve araştırmacı ruhlarını yok ediyoruz;

Bu aileler bazı şeyleri yanlış anlamışlar: Annelik ve babalık görevi, çocuğun aklını bir kalıba sokmak değildir. Ailenin görevi çocuğa kendi zekasını ve ruhunu özgürce geliştirme ve dünyasını keşfetme imkanını yaratmaktır. Çocuklarına ne ile ve nasıl oynamaları gerektiğini, neyi öğrenmeleri gerektiğini dikta etmek, çocukluk döneminin doğal gelişimine müdahale etmek anlamına gelir: Onlar çocuklarını kendi gayretlerinin nesnesi öznesi yaparlar.

Beyin gelişimi uzmanı Profesör Gerald Hüthere göre: “Çocuk, kendi dünyasını bir özne olarak keşfedebildiği sürece, her şey doğal gelişiminde seyreder” “Çocuklar doğuştan araştırmacı ruha sahipler ta ki bir yetişkin gelip onlara ne yapmaları gerektiği hakkında müdahale etmeye başladığı ana kadar.”

Çocuklarımızın gelişimini nasıl frenliyoruz?

Çocuklara öğütler vererek, belirli davranış biçimleri göstermeleri beklentisine girerek onları belirli bir şekle sokar ve doğal gelişimlerini ve yaratıcı güçlerini hapsederiz. Geniş bir bakış açısı ile bakma, imkanlarını canlı tutma yerine erken çocukluk döneminden başlayarak bakış açılarını daraltıyoruz. Böylece onların dünyalarının farklı yönlerini ve kişilik gelişiminin doğal seyrini ellerinden almış oluyoruz. Yukarıda anlatılanları kanıtlayan çok etkileyici deneyler var elbette.

Anne ve babaların mutlaka bilmeleri gereken deneyler

Dünyaca ünlü üniversitelerin bilim adamları bir araya gelerek yetişkinlerin, çocukların oynamalarına müdahalesinin nasıl bir etkiye yol açtığına ilişkin bir deney yaparlar.

Okul öncesi yaşta iki çocuk gurubuna oynamaları için çok farklı işlev gören oyuncaklar verilir. Bu oyuncaklar birden çok özelliğe sahiptir. Korna çalar, başka bir özellik ışık saçabilir diğer bir özellik müzik sesi çıkartabilir ve diğerinde de gizli bir ayna vardı.

Bir çocuk gurubuna bir yetişkin müdahale eder ve çocuklara sadece ses çıkartma fonksiyonunu gösterir. Diğer guruptaki çocuklara müdahale edilmez ve oyuncaklarla baş başa bırakılırlar.

Bunu takiben iki gurup karşılaştırılır:

Yetişkinlerin müdahale ettiği guruptaki çocuklar yalnızca korna ile oynarlar ve sürekli yetişkinin gösterdiği fonksiyonu tekrarlarlar. İkinci guruptaki çocuklar bütün oyuncakların işlevini öğrenerek oyuncakların bütün işlevlerini kullanırlar.

Aslında, bu nedenle ebeveynlerin ne yapmaları gerektiği açıktır: Çocuklara dünyanın nasıl işlediğini göstermek yerine, onlara kendileri bulma imkanı sunmalılar ve onların yolunda onlara sevgiyle eşlik etmeliler.

Ebeveynlerin korkularını sürükleyen nedir?

Çocuklarının hayatına aşırı derecede müdahale eden aileler elbette ki çocuklarına kötülük yapmak için bunu yapmazlar. Onlar çocukları için en iyisini isterler. Onları böyle davranmaya dürten bir korkudur. Özellikle son yıllarda tırmanan bir korku. Çocuklarının global ve kompleks bir dünyaya hazırlıklı olamama korkusu. Bu korku ebeveynleri okul öncesi yaşta çocuklarının gelişimine aşırı derecede müdahale etmelerine neden oluyor. Fakat aşırı derecede müdahale ederek çocukluk gelişiminin en önemli kolonları sarsılmaya başlıyor.

Çocukluk gelişiminin 3 kolonu:

Profesör Hüther’e göre bunlar yaratıcılık becerisi edinme, bilgilenme becerisi edinme ve davranış becerisi (yapabilme) edinme. Bu üç beceriyi çocuklar kendi başlarına edinebilirler. Fakat çok az çocuğa bu fırsat sunulur. Bunun yerine ebeveyn ve öğretmenler, çocuklara tam olarak nasıl oynamaları ve öğrenmeleri ve nasıl davranmaları gerektiğini söylerler. Bu davranış o kadar doğal hale gelmiş ki, artık farkında bile değiller.

Yaratıcılık ve hayal dünyası:

Çocuklar oynayarak öğrenirler. Profesör Hüther: “Beyin gelişimi biliminde biliyoruz ki özellikle amaçsız oyun, beyin hücreleri arasında ağ oluşturmada en önemli faktördür”. Oyun esnasında zihinsel gücün en önemli faktörü geliştirilir.

Yaratıcılık: Çocuklar farklı rollere girdiklerinde yeni düşünce tarzları ile tanışırlar ve bu şekilde farklı strateji ve düşünce tarzları geliştirirler. Bunun için çocuklar kendilerine ne yapmaları gerektiğini anlatan yetişkinlere ihtiyaç duymazlar. Ne kadar az varsayılan ile hareket ederlerse o kadarda çok yaratıcı güçlerini kullanma imkanı bulacaklardır.

Serbest oynama imkanı bulan çocuklar diğer çocuklara göre yetişkinlik dönemlerinde sorun çözmede daha başarılı olmaktadırlar. Serbest zaman ve serbest oyun yalnızca yetişkinlerin müdahalesi tehlikesi altında değildir, çocuklarımızın günlük hayatlarını o kadar sıkı planlamışız ki oyun oynamalarına zaman bırakmamaktayız.

Bilgi edinebilme becerisi

“Çocuğun sormadığı bir şeyin açıklaması yapılmaz ”


Aynen deneydeki gibidir: Sorulmadan bir çocuğa bir nesnenin nasıl işlediğini anlatırsak, belki de hiçbir zaman o nesnenin içinde gizlenmiş diğer özelliklerini bulamayacaktır. Çocuklar sorarak öğrenirler. Çocukla olan diyalog öyle şekillendirilmeli ki size soracağı sorular hiç tükenmesin. “Hazır cevaplar onun sorular sormasını engeller”. Dr. Hüther. Öğretim kurumlarında ise tam da bu yapılır, hazır cevaplar.

Davranış becerileri edinme:

Bu gelişim alanında da çocuklar çok hızlı bir şekilde ebeveynleri onlara hata yapma, yenilgiye uğrama ve hatalarından anlam çıkartma şansı tanırlarsa öğrenirler.

“Çocuk ebeveyn çabalarının objesi olmamalı, kendi dünyasını keşfedebilmesi için sevgi dolu refakat ile eşlik edilmeli ki davranış becerileri edinebilsin” diyor Profesör Hüther. “ Hiç yere düşmesine müsaade edilmeyen bir çocuk nasıl kalkılacağını öğrenemez. Önünden bütün engellerin kaldırıldığı bir çocuk güvenle yürümesini öğrenemez”. Hüsran anlarında nasıl davranılması gerektiğini öğrenmeyen çocuk veya bir çatışmayı çelişkiyi kendi başına çözmeyi öğrenmeyen çocuk büyüyünce çok sıkıntılı dönemler yaşar.

Ebeveyn olarak görevlerimiz

Ebeveyn olarak çocuklarımıza yol gösterme dürtümüzü frenleme mücadelesi yaşarız. Görevimiz, çocuklarımıza zaman baskısı ve aşırı uyarılmalardan arındırılmış mekanlar yaratmaktır. Onların bu mekanlar da kendi gelişim hızlarını, ilgi alanlarını ve yetenekleri doğrultusunda gelişmelerini sağlamaktır.

“Çocukları doğal akışına bırakmalıyız”. Der profesör Hüther. Ancak o zaman gelişim alanlarında mükemmel yetişebilirler. Öznellik onur için farklı bir kavramdır. Onur, başka bir insanı kendi çabalarının, amaçlarının, beklentilerinin objesi yapılırsa zedelenir.

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)