adscode
adscode

'Dershane Yasa Tasarısı Asla Kabul Edilemez'

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un, 07.02.2014 tarihinde yaptığı basın açıklamasıdır.

'Dershane Yasa Tasarısı Asla Kabul Edilemez'
Sendikalar
DERSHANE YASA TASARISI ASLA KABUL EDİLEMEZ.
 
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI HER TÜRLÜ GERGİNLİĞE HAZIR OLMALIDIR.
 
TÜRK EĞİTİM-SEN TORPİLE, YANDAŞLIĞA, ADAM KAYIRMAYA PİRİM VERMEYECEKTİR, ÖĞRETMENLERİN KAZANILMIŞ HAKLARININ ELİNDEN ALINMASINA SESSİZ KALMAYACAKTIR.
          
AKP KENDİ DEVLETİNİ Mİ KURUYOR?
 
            Hükümetin TBMM’ye sevk ettiği Dershane Yasa Tasarısı eğitim camiasında bomba etkisi yarattı. Her zaman olduğu gibi yine kapalı kapılar ardında hazırlanan bu tasarıda sendikamızın asla kabul edemeyeceği hususlar yer almaktadır.
            Hiçbir alt yapı hazırlanmadan, planlama yapılmadan, dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkarmadan dershaneleri kapatmaya hazırlanan Hükümet, önümüzdeki günlerde eğitim-öğretimde kapatılamaz yaraların açılmasına neden olacaktır. Hükümet ile cemaat arasındaki sürtüşmenin kaybedeni Türk milli eğitimi ve öğrencilerimiz olacaktır. Sınavları kaldırıyorum iddiasındaki Hükümetin aslında öğrencilerin karşısına yeni sınavlar çıkardığı ve yarışı daha da kızıştırdığı liselere girişte yeni getirilen sistemle bir kez daha görülmüştür. Nitekim, sınavsız üniversite söylemleriyle de kamuoyu aldatılmaktadır. Dershaneleri kapatmak uğruna eğitimin dokusuyla keyfice oynamak son derece tehlikelidir. İhdas edilmesi planlanan üniversiteye giriş sisteminin de aslında yine sınavlara endeksli bir sistem olacağı yakın bir zamanda görülecektir. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı istediği kadar ‘sınavları kaldırdık’ desin, sınavların kalkmadığı ve yarışın sürdüğü iki kere ikinin dört ettiği kadar açıktır.
            TBMM’ye sevk edilen yasa tasarısında sendikamızın şiddetle karşı çıktığı dershane öğretmenlerinin Milli Eğitim Bakanlığı kadrosuna alınması hususu yer almıştır. Türk Eğitim-Sen olarak dershane öğretmenlerinin KPSS’siz, sözlü sınavla MEB kadrolarına alınmasının yıllarca KPSS’ye giren, öğretmen olamadığı için intihar eden, alın teri ve gözyaşı döken öğretmenlere ciddi bir haksızlık olacağını defalarca dile getirmiştik. Peki şimdi haksızlığa uğrayan yüz binlerce öğretmen ne yapacaktır? Kime sığınacaktır? Üstelik MEB’de var olan torpil ve adam kayırma furyası bugüne kadar tertemiz yapılan öğretmen atamalarına da sıçrayacaktır. 6 yılını dolduran dershane öğretmenlerinin KPSS’siz mülakatla MEB kadrosuna alınması, Hükümetin, kendi adamlarını hiçbir kritere bağlı kalmadan, sırf yandaşı diye MEB’de istihdam etmesi anlamına gelecektir. Bu uygulama ile atama bekleyen 350 bin öğretmenin ahı Hükümetin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerinde olacaktır.
            Bunun dışında yasa tasarısında çok tehlikeli bir husus daha yer almaktadır. Daha önce de Türk Eğitim-Sen olarak sıkça dile getirdiğimiz öğretmenlerin iş güvencesinin yok edilmesi bu yasa tasarısında yer almıştır. Şöyle ki; KPSS’yi kazanarak öğretmen olanlar, en az bir yıl çalışmalarının ardından adaylık döneminde herhangi bir disiplin cezası almamış olmak ve performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartlarını sağlamak kaydıyla yapılacak yazılı ve sözlü sınava girmeye hak kazanacaktır. Yani öğretmen olmak için KPSS’yi kazanmak yeterli olmayacaktır. Öğretmenler hem disiplin cezası almayacak hem de kriterinin neye göre belirleneceği belli olmayan, tamamen subjektif yapılacak performans değerlendirmesinden başarılı olacaktır. Ancak bu da öğretmenlerin stajyerliklerinin kalkması için yeterli olmayacaktır. Bu şartları taşıyan öğretmenler bir de yazılı veya sözlü sınava girecek; şartları taşımayanlar ise bir yılın sonunda öğretmenlik hayallerine veda edecektir. Peki sözlü sınav neye göre yapılacaktır? Sözlü sınavın ülkemizde torpil ile eş değer olduğunu bilmeyen yoktur. Nitekim son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul yöneticilerine getirdiği sözlü sınavlarda dönen dolaplar kamuoyunun malumudur. Yandaşlara sözlüden yüksek puanlar verilirken; yandaş olmayanlara düşük puanlar verilerek, onların okul yönetici olmaları engellenmiştir. Dolayısıyla Hükümet, aday öğretmenlere getirilen bu kriterleri yine kendi yandaşlarını korumak, kollamak, onları öğretmen yapmak; kendinden olmayanlara ise yaşama hakkı tanımamak için getirmiştir. Bununla birlikte; ideolojik, siyasi anlayışlar ve ahbap-çavuş ilişkileri ön plana çıkacaktır. Siyasi iktidar istemediği öğretmenin stajyerliğini kaldırmayabilecektir.
            Dershaneler Yasa Tasarısında yer alan bu madde kabul edilemezdir ve KPSS’ye girerek öğretmen olmaya hak kazanmış kişilere yapılan büyük bir hakarettir. Üstelik bu durum, öğretmenlerin 657 sayılı DMK dışına çıkarılması anlamına gelmektedir. Türk Eğitim-Sen olarak öğretmenlere ölümü adres gösteren bu maddeyi asla kabul etmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz. Öğretmenlerin iş güvencesini elinden almaya çalışan, kendinden olmayan öğretmenleri kapı önüne koymayı hedefleyen, öğretmenlerin kazanılmış haklarına vicdanı sızlamadan dokunan Bakanlık her türlü gerginliğe hazır olmalıdır.
            Öte yandan TBMM’ye sevk edilen yasa tasarısında dershanelerin kapatılmasının yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nın Müsteşar hariç tüm üst düzey yönetiminin değişmesi de yer almaktadır. Daha önce de Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Teşkilat Yasası çıkararak, Bakanlık Merkez Teşkilatını yerle yeksan etmişti. Şimdi de Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda yeni bir hamle yapmıştır. Demek ki Ömer Dinçer’in Teşkilat Yasası, hükümet nazarında istenen etkiyi sağlamadı ve yeterli sayıda adam kayırılmadı ki, bununla ilgili bir düzenlemeye gidilmesi gündeme geldi. Peki bu ne demektir? Bu, Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki tüm bürokratların Hükümetin ve Bakanın isteğiyle değişmesi demektir. Yani tüm üst düzey isimler keyfi bir şekilde görevden alınacaktır. Görevden alınan üst düzey yönetimin kazanılmış hakları ne olacaktır? Tasarının bu şekliyle yasalaşması halinde Milli Eğitim Bakanlığı’na ard arda davalar açılacaktır. Zira bu, kazanılmış haklara vurulmuş bir darbedir. Bu, devletteki istikrarın zedelenmesidir. Bu, MEB’in hafızasının yok edilmesi demektir.  Değişen bürokratların yerine kimler getirilecektir? Bu kişiler hangi vasıflara sahip olacaktır? Kariyer ve liyakat ilkeleri yine yerle yeksan mı edilecektir? Sırf yandaş diye iş bilmeyen bürokratlar ordusu mu Milli Eğitim Bakanlığı’nı yönetecektir? Bu insanlar hizmet etmek dışında ne yapmıştır? Suçları, günahları nedir?
            Yasa tasarısında dikkat çeken bir başka husus da 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdür ve yardımcısı olanların, bu görevlerinin ‘hiçbir işleme gerek kalmaksızın’ sona ereceğidir. Bilindiği gibi okul müdür yardımcıları yazılı sınav, okul müdürleri de yazılı ve sözlü sınav sonucuna göre atanmaktaydı. Ayrıca 5 yıl aynı okulda bulunun okul müdür ve müdür yardımcıları rotasyona tabi tutulmaktaydı. Yasa tasarısında “Okul ve kurum müdürleri, İl milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul kurum veya okul müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz” denilmektedir. Yani bu şu anlama gelmektedir: Okul müdür ve müdür yardımcıları bundan sonra sınav sonuçlarına göre görevlendirilmeyecektir. Okul müdürleri İl Milli Eğitim Müdürlüğünün, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları da okul/kurum müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi ile Vali tarafından 4 yıllığına görevlendirilecektir. Görev süresi sona eren okul müdür ve müdür yardımcılarının keyfi bir şekilde ya görevleri sona erdirilerek, bu kişiler öğretmenliğe dönecek ya da görevlerine devam edeceklerdir. Burada da okul müdür ve müdür yardımcılarının kaderi İl Milli Eğitim Müdürlerinin ve Valilerin yani Hükümetin iki dudağı arasında olacaktır. Kendilerine biat edenler, yandaşlar, torpilliler okul müdür ve müdür yardımcısı olarak 4 yılın ardından bir dört yıl daha görev yapacak, ancak Hükümetin emir kulu olmayanların görevlerine son verilecektir. Böylece liyakatli, ehil okul müdür ve müdür yardımcıları devri son bulacak, torpili olanın sırtı yere gelmeyecek, yandaşlar padişah olacaktır. Bu madde ile birlikte 100 bin okul yöneticisinin görevi sona erdirilecektir. Bu durumda akıllara “AKP kendi devletini mi kurmaktadır?” sorusu gelmektedir. Bu insanların sosyal statülerini bir kanunla, bir kalemde nasıl ellerinden alabilirsiniz? Ne yazık ki üst yönetimlere, iktidara biat eden yönetici profili gelmektedir.
            Öte yandan yasa tasarısında Talim Terbiye Kurulu’nun görev yetkileri, Milli Eğitim mevzuatı konusunda ‘karar vermekten’ ‘görüş bildirmeye’ çevrilmektedir. Bu da milli eğitimin beyni olan Talim Terbiye Kurulu’nun tüm yetkilerinin budanacağı, by-pass edileceği  anlamına gelmektedir. Anlaşılan o ki, Milli Eğitim Bakanlığında tek adamlık anlayışı yerleşecek, Bakan ve Müsteşar dışında hiç kimse tam bir yetkiye sahip olamayacaktır. Anlaşılan o ki; MEB, kendi getirdiği insanların bile yetki kullanmasından rahatsızdır.  
            Türk Eğitim-Sen olarak yasa tasarısında olumlu bulduğumuz hususlar; özür grubu atamalarının yarıyıl ve/veya yaz tatilinde yapılacağı hükmü ile uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarını mahkeme kararıyla elde edenlerin, mahkeme kararının aleyhlerine kesinleşmesi halinde bu kişilere unvanlarının iptal edildiği tarihten önce yapılan ödemelerin geri alınamayacağına dair hükümdür. Bunlar; sendikamızın da desteklediği ve talep ettiği hususlardır.
            Bu minvalde Türk Eğitim-Sen, genel olarak olumsuz bulduğu bu rezalet yasa tasarısını protesto edecektir. Gerekirse 800 bin öğretmen ile birlikte her türlü eylemi meşru göreceğiz. ‘Bakan koltuğu’ bundan sonra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya çivi gibi batacaktır. Bakan ve Müsteşar o koltuklarda rahat oturamayacak, sınırsız yetki ile Bakanlıkta istediği gibi at koşturamayacaktır. Hükümet bilmelidir ki; Milli Eğitim Bakanlığı kimsenin tekelinde değildir. Bakanlık ve Hükümet istişare yapmadan, kapalı kapılar ardında alelacele kanun ve yönetmelikler çıkaramaz. MEB’i, tüm eğitim çalışanları ile birlikte yönetemiyorsanız, o koltukları da bir an önce bırakmalısınız.
 
            Kamuoyuna saygıyla duyurulur.      
 

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)