adscode
adscode

Devlet Vatandaşını da İkna Etmek Zorundadır!

Sayın Cumhurbaşkanı YGS konusunda ÖSYM Bakanı ile konuştuğunu ve ikna olduğunu söyledi... Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek de Sayın Cumhurbaşkanı ikna oldu ise bizde olduk yönünde açıklama yaptı.

Devlet Vatandaşını da İkna Etmek Zorundadır!
Günün Yazısı

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu da daha ile giderek sadece ikna olmakla kalmayıp, herkesin ikna olmasını istedi.

ÖSYM Başkanı Ali Demir de ta en başından itibaren ÖSYM'ye güvenilmesi gerektiğini söyleyip, ikna olmamızı bekliyor.

Tüm bu açıklamaları günlerdir dinliyoruz. Kızanlar da var haklı bulanlar da. Ama kamuoyunun tümüyle ikna olduğunu söylemek mümkün değil. Hele hele konunun muhattabı olan adayların ve onların en yakınlarının.

Bu noktada devleti yönetenlere düşen görev, kendileri nasıl ikna oldularsa, kamuoyunu da ikna ve tatmin etmektir.

Yoksa bir şeyler eksik kalacaktır...

Hemen her gün bu konuda binlerce mail geliyor. yangına körükle gitmek istemediğimiz için bunları sizlerle paylaşmıyoruz. Ama bu bakın herkes ikna oldu ki artık tepki vermiyor anlamına gelmemeli.

İşte o mektuplardan sadece birisi:

 Ben ikna olmadım !..

 Sayın Abbas Güçlü beyin dikkatine

Benim kızım bu sene üniversite sınavına girdi. İyi kötü 2 yıldır hazırlanıyor, dershaneye gidiyor. Sürekli olarak bir emek, bir para harcıyor. Tek amaç sınavlarda ulaşabileceği maksimum puana ulaşarak, diğer öğrencilerden az da olsa farklı konuma gelmesi. Tabi bunun için epeyce çaba da sarf etti. Başarılı olur veya olmaz, sonuç onun kapasitesi ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir klasik lisede aldığı eğitimin kalitesi ile doğru orantılıdır. Göstermesi gereken çaba sadece her öğrencinin yapması gerektiği gibi ders çalışmaktı.

Ancak şu an gelinen noktada birilerinin sadece başkalarının hakkını gasp etme çabası sonucunda inanılması güç bir durum karşımıza çıktı. Bir baba olarak olan bitenler ve Bunca cevapsız soru karşısında yetkililerin örtbas çabaları karşısında şaşkına dönmüş durumdayım. Bu gençlerin ise bütün bu olanlar karşısında nasıl bir psikoloji  - düşünce içinde olduğunu tahmin etmek için sadece anne baba olmak gerekmiyor diye düşünüyorum..

Basına verilen kitapçıkta ve diğer kitapçıklarda bir şifre vardır ve kanıtlanmıştır. Bunun olmadığını söyleyenler ya kördür, ya aptal, ya açıklama yaptıkları kamuoyunu aptal gören insanlar, ya da var olan suçu herhangi bir nedenle kabul etmek istemeyip, inkar edenlerdir. Bu son durum da aslında yataklık etmek  - işin içinde olmak anlamına da gelebilir.

Devletin en başında olan kişilerin,  siyasilerin bu işte bir taraf olmaları da son derece ilginçtir.  İnsanların kafasına potansiyel suçluların bir şekilde koruma altına alınmış olması gibi düşünceler getirmektedirler, Sayın devlet büyüklerinin ve siyasilerin bunca olay karşısındaki bu söylemleri insanların kafasında soru işaretini büyütmekten başka ne işe yarar ki? Bu düzeye gelmiş insanlar bunu göremiyorlar mı?

Sıradan bir vatandaşın bile ikna olamadığı bir durumda, Sayın Cumhurbaşkanına ne söylenmiştir de ikna oldum demiştir. Bize söylenenler dışında bir şey varsa bunu bilmek hakkımızdır. Yok başka bir şey söylenmediyse Sayın Cumhurbaşkanı bu söylemlere nasıl olur da inanmıştır ve ben inanmak istiyorum ki istemeden de olsa bile bu şekilde demeçler vermiştir?  Sonra sayın Cumhurbaşkanının ikna oldum demesinden bizlere ne. Mağdur olan o değil ki bizleriz. Kendileri de halkın yanında olmalıdır. Kendi eşleri, zamanında bir mağduriyet durumu için nerelere gitmişti biliyoruz. O zaman kendileri zamanın yetkililerinin söylediklerine neden itibar etmediler ? En azından araştırılması gerekir, incelenecektir, varsa suçlular adalet önüne çıkarılacaktır, şeklinde beyanlarını beklerdim. Anne, baba,  kardeş, bir akraba, bir tanıdık olarak bizim ikna olmamız önemlidir. Ben şahsen ikna olmadım. Bence devlet büyüklerimiz bu tip söylemlerden vazgeçerek derhal, vakit geçirmeden olayın açığa çıkarılması için ALARM DÜĞMESİNE BASMALIDIR.  Hala ne bekleniyor ki?

Cevap Bekleyen Sorular

Kafalardaki soruların cevaplanması ve olayın faillerinin, gaspçıların açığa çıkarılarak cezalandırılması şarttır.

Bir şifreleme işlemine neden gereksinim duyulmuştur, kimin fikridir? Kim bu şifreleri koymuştur? Kimlerin şifreleme sisteminden haberi vardır?

Neden isme özel soru kitapçıklarının basılması gereği duyulmuştur? Kimin fikridir? Kim uygulama kararı almıştır?

Şifreleme işinden haberi olmayan başka bir çete de ayrıca, isme özel soru kitapçıklarının içine soruların cevaplarını da koymuş  veya cevapları bir şekilde işaretlemiş olabilir mi ?

Anlaşıldığı kadarı ile bu şifreler zaten çok önceden belirlenmiştir. Ve sınav başlamadan çok önce birilerine verilmiş, fısıldanmış olabilir mi ?

Bu işi organize edenler  - menfaat sağlayanlar – iyilik yapanlar kimlerdir, amaç nedir? Bu zincir nerede başlayıp nerede bitiyor?  Hangi okul mensuplarıdır? Hangi dershaneye gitmişlerdir? Hangi örgüte - çeteye mensuplardır? Para karşılığı rastgele kişilere mi yapılmıştır? Bu ilişkiler ortaya çıkarılmalıdır. Ortada herhalde büyük bir organizasyon var. Bir iki kişi istifa ettirilerek bu işten sıyrılmak zordur. Hele hele suçu örtbas etmek çok daha zor olacaktır.

Neden ÖSYM başkanı bu kadar çelişkili ifadeler kullanmıştır? Bu insanlar nasıl oluyor da hala koltuklarında oturabiliyorlar?

Geçmiş senelerde de aynı şekilde birileri menfaat sağlamış mıdır? Bunun araştırılmasının da yapılması gerekmez mi? Yıllardan beri duyduğumuz şehir efsaneleri yoksa gerçek mi? İnsanlar boşu boşuna çalışmak, sınavlara hazırlanmak gibi safça bir gayretin içindeler mi? İnsanlara boşu boşuna ders çalışmak gibi saçma sapan bir fiiliyatın içinde olacaklarına, böyle organizasyonların içinde olmaları mı kendilerine öğütlenmek istenmektedir? Böyle algıların ortadan kaldırılması için yetkililer devreye girmelidir. Ancak yetkililerde kararlılık ön şarttır. 

Bu şifreleme işi ortaya çıkmış olmasaydı bundan sonraki sınavlarda da benzeri bir şifreleme işi ile bu durum kesinlikle devam ettirilecekti. Bu işin ortaya çıkmasıyla birlikte, çeteler de hala orada bir yerlerde olduğuna göre, bundan sonraki sınavlarda şifreleme işinin yapılmayacağı sadece cevapların yine aynı kişilere önceden bir şekilde verileceği gün gibi açıktır. Bunlara kim , nasıl önlem alınacak? Bu nasıl cesaret? Bu  insanlar bu cüretkarlığı nasıl gösterebilirler? Kimden destek alırlar?

Bu ve daha pek çok şu an aklıma gelmeyen sorular, Günlerdir medyada var olan sorular,  Bu süredir cevaplanamamıştır ve cevaplanmaması için de gayret sarf edilmektedir. Böyle yakışıksız bir durumda Sayın devlet büyüklerimizin de tarafsız davranmamaları insanları üzmektedir. Kendileri kesin olarak kanaat, fikir beyan edemezler. Mağdurun yanında olmak zorundalar. Bu ülkedeki tek mağdur olan da görüldüğü gibi sadece türbanlı insanlar olmamaktadır.

Sınava Şaibe Karışmıştır

Bu sınava şaibe karışmıştır. İster sınav geçerli sayılsın ister iptal edilsin artık bu kurumlara ve yöneticilere zerre kadar güven de kalmamıştır. Bundan sonraki sınavlar için, öğrencilerin ve velilerin yapmaları gereken icraat mesajı tüm kamuoyu tarafından kısmen de olsa alınmıştır.

Sınav sonuçları bağımsız denetçiler tarafından incelenmelidir. Devletin üst yönetimi bu işte bir taraf olduğunu zaten açıkça ortaya koymuştur. Dolayısı ile onların atayacağı memurlar – denetçiler de şaibeli olacaktır. 

Bu işten nemalananlar – herhangi bir şekilde çıkar sağlayanlar, her kim olursa olsun ortaya çıkarılmadıkça ve en ağır şekilde cezalandırılmadıkça, Ayrıca başkasının hakkına tecavüz eden bu öğrenciler cezalandırılmadıkça şüpheler silinmez. Bu durum 1,6 – 1,7 MİLYON öğrenciye ve ailelerine karşı, TOPLUMA KARŞI işlenmiş çok ağır bir GASP SUÇUDUR.

Gasp ederek bir kişinin hakkını almanın bile büyük bir suç olduğunu ve cezasının ağır olması gerektiğini vicdanen biliyorum. En azından yasalar da böyle diyor. Ama uygulanırsa… Milyonlarca insana karşı işlenmiş böyle bir gasp suçunun cezası nedir ? 

Ben bir vatandaş olarak, bu suçu işleyen kişilerin ucu nereye kadar uzanırsa uzansın, derhal bulunmasını istiyorum. Buna devletin gücü vardır. İstenirse çok kısa süre içinde sonuçlandırılır.

Neden böyle sorular üretmek zorunda bırakılıyoruz? Neden ülkenizin kurumlarına güvenmek varken, bu kurumlara var olan güveni sıfırlamak için çaba sarfediliyor? Neden bu kurumların başına onları daha da yüceltecek nitelikteki ehliyetli insanları getirmektense, basiretsiz, sıradan, güven duyulmayan kişiler getiriliyor? Yaratılacak kaos kimin işine yarayacak? Hangi menfaat  kimlerin çıkarları için bu değerleri yok ediyoruz?     


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)