adscode
adscode

Eğitimin Bezdirici, Ezberci Müfredatı Yenilenmeli!

'GENEL /ANADOLU LİSELERİNDE DERSLERİN SAYI, İÇERİK, DİL BAKIMINDAN YENİLENMELİ!'

 Eğitimin Bezdirici, Ezberci  Müfredatı Yenilenmeli!
Lise

 

İlk ve Orta öğretimde teknolojiye dönük adımlar atılır ve  “elektronik kitap”  dağıtılma aşamasına gelinirken;  eğitim sistemimizde  ders sayısının  fazlalığı, ders kitapları ise eski, köhne, ezberci, bezdirici  içeriğini korumaktadır. Teknolojik yenilenme ile derslerin sayı ve içeriğinin eskiliği çelişki oluşturmaktadır.

Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişiminin açıkladığı verilere göre, 2008-2009  eğitim yılında, ortaöğretimde okulu terk oranı  yüzde 15’i bulmuş. Bu oran, her yıl 360 bin gencin lise okumayı bıraktığı anlamına geliyor. Okulu terk  sayısı, 2009-2010 eğitim yılında ise 295 bine düşmüş.  Liselerde okullaşma oranı, yüzde 58’le düşük bir düzeyde. Bunun ekonomik nedenler gibi çeşitli gerekçeleri var, ama  programda 16 dersin bulunduğu,  her yıl  5 fen  5 sosyal bilim dersinin,  yüklü bir içerikle okutulduğu liseyi  tamamlayabilmek o  kadar kolay değil. Eğitim sistemindeki   eskiliğin, yüklülüğün, ezberciliğin  en başta ele alınması gerekir.  Bu nokta, elektronik kitaptan daha öncelikli.  Bir an önce, Talim ve Terbiye Kurulu  reformcu bakış açısına sahip üyelerle yenilenmeli. 

ABD’nin teknoloji merkezi olan  eyaleti  Kaliforniya’da   bir lisede okutulan ders sayısı sadece altıdır:  

1.Takım sporları her gün iki saat ders olarak yapılmaktadır (bizdeki gibi, bireycilik aşılayan ve haftada bir-iki saat yapılan “Beden Eğitimi”  olarak değil, –geçen yıl seçmeli düzeyine kadar indirilmişti, bu yanlıştan dönüldü-   genci toplumsallaştıran ve ülke sporunun altyapısını oluşturan “Takım Sporları”,  hem de  “bireyciliğin kalesi” ABD’de).  2. FKB’den  her yıl bir ders.  3. Matematik-Geometriden her yıl biri.  4.Tarih ( bir yıl ülke tarihi, bir yıl Dünya tarihi olarak). Öteki iki yıl ise  Coğrafya.   5. Yabancı dil (örneğin Fransızca). 6.İngilizce (Türkiye’deki Türkçe karşılığı).   Laik devlet olduğu için, doğal olarak Din dersi yok. Liseli genç  ulusal güvenlikten sorumlu tutulamayacağı için  Milli Güvenlik yok.  Resim, Müzik yok. İlköğretimde Sanat dersi var. Bizde resim, müzik var da, liselerden  ressam, müzisyen yetiştiği görülmüş mü? Bu iki dersin ilköğretimde çocuk gelişimi açısından önemli işlevi var, ancak lisede olması gereksiz, hatta yanlış.

MEB’in son yıllarda meslek lisesi  oranını  Batı ülkelerindeki gibi  yüzde  65’e doğru yükseltmek için çabalaması olumlu (% 35’ten  %45’e çıktı, artış sürüyor).  Ancak, akademik eğitimin  verildiği   Genel/Anadolu liselerinin  ders programları bu durumuyla ciddi bir sorun. Reform yapılmasını gerektiriyor. Birkaç yıl önce  ilköğretim  ders programları yenilenerek  ezberci  niteliği önemli ölçüde azaltılmış, çok değerli bir adım atılmıştı, orada yapılacak işler bitmemiş olsa da…

*****

Bu konuda, naçizane, yapılması gerekenleri, önerilerim  olarak  üç başlıkta topluyorum: 

1. Ders sayısı çok fazladır, 16’dan ilk elde  9’a  düşürülebilir. 

2. Derslerin içeriği çok ağırdır, hafifletilmeli, sadeleştirilmeli, ezberci özelliği kaldırılmalıdır.

3.Ders kitaplarında çok fazla yabancı kelime kullanılmaktadır, kitapların dili daha çok Türkçeye çekilmelidir.

 

   Ders sayısı: 16 dersin yazılıları, sözlüleri, ödevleri, kitabını-defterini-yardımcı kitabını her gün okula götür-getir, öğrencileri bunaltmaktadır. Neredeyse her öğretim gününe bir yazılı-sözlü sınav düşmektedir. Dil Anlatım ile Türk Edebiyatı eskiden olduğu gibi, tek ders olarak birleştirilmelidir, adı “Türkçe” olabilir. Görsel Sanatlar/Müzik, ikinci yabancı dil dersleri kaldırılmalıdır. Uygulamada, Görsel Sanatlar/Müzik dersi birçok okulda yapılmamakta, yerine üniversite sınavlarına dönük olarak Fen dersleri yapılmaktadır. Birinci yabancı dili (büyük çoğunlukla İngilizce) bile öğretemediği bilinen sistemde, ikinci yabancı dil (Almanca, Fransızca) hiç öğretilememekte, öğrenciye yük oluşturmaktadır. FKB’den her yıl biri okutulmalı,  9. Sınıfta tek ders olarak FKB adıyla özlü ve özet okutulmalıdır. Matematik ve Geometriden de her yıl biri okutulmalıdır. 

Derslerin içeriği:  İlköğretimde yapıldığı  gibi, derslerin içeriği hafifletilmeli, konular kitaplarda zevkli bir sunumla verilmelidir. İlköğretim 6-7-8. Sınıfların yeni  Fen Bilgisi kitapları  örnektir. Demek ki, istenirse olabilmektedir.

 Uzmanlık eğitimi verilen fakültelerde okutulacak bilgileri, lise çağındaki gençlere  vermekten  uzaklaşmalıyız.  Bütün ders kitaplarında bu tip fazlalık konu ve alt konular bulunmaktadır. Sadeleştirmeye gidilmelidir. 

Kitaplarda ezberletme egemen eğilimdir.  Gençleri  okumaktan soğutmakta, ailesiyle birlikte türlü sorunlarla boğuşan bazı gençler bunun altından kalkamamaktadır. Örneğin, Türkiye’de, eski Divan şiirinin  Aruz ölçüsüyle şiir yazma, 1930’larda sona erdiği halde,  aruz ölçüsünün kalıpları (mefailün-failün-failatün vb)  Türk Edebiyatı dersinde hala okutulmakta ve  Divan şiiri yorumlatılmaktadır. Böyle konular ancak  edebiyat fakültelerinde okutulabilir. Aruz kalıplarını öğrenmeye zorlanan gen;  şiirden, Türkçeden ve okuldan  soğumaktadır.

 12. Sınıfta sınıfta sosyal bölümlerde okutulan “Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi” (20. Yüzyıl tarihi) sadeleştirilerek Fen bölümünde de okutulmalı (haftada bir saat, not zorunluluğu olmadan belki), bütün öğrenciler çağdaş tarihi bilmeli ve demokrasi bilinci edinmelidır. 11 ve 12. Sosyal sınıflarında okutulan Coğrafya dersleri için de  aynı uygulama yapılabilir.

Sağlık Bilgisi adlı  9. Sınıf dersi,  “Sağlık ve Çevre Bilgisi”  adıyla,  çevre bilinci ve çevre temizliği kültürü de verilmelidir.

9. sınıf sonrasında okutulan,  Felsefe,  Sosyoloji,  Psikoloji  dersleri  şimdiki  biçimsel konulama ve kavram-kişi-akım  ezberletme içeriğinden ayıklanarak,  “Düşünce, Toplum ve Birey”  adıyla ya da şimdiki adlarıyla tek ders olarak pekala birleştirilebilir. Felsefe dersi,  “Düşünce Tarihi”  adıyla, felsefe teriminin köken anlamındaki gibi,  “bilgelik sevgisi” aşılayacak biçimde,  merak uyandırarak okutulmalıdır.

*****

Liselerde  “Ekonomi”nin adı bile geçmemektedir. Oysa toplumları ve tarihi anlayabilmenin en iyi araçlarından  biri  olan ekonomiyi de diğer etkenlerle birlikte çözümleme-yorumlama  araçlarından yapmaLI. Yeni bir ders olarak değil ama, ekonomi bilimi ve ekonomi-politik yaklaşım,  tarih ve coğrafya başta olmak üzere tüm toplum bilimleri derslerine girmelidir. 

Tarih ders kitaplarımız, çok büyük ağırlıkla Türk tarihini ele almaktadır.  Örneğin  10. Sınıf (Lise 2)  Tarih kitabı 220 sayfadır.  Bunun  203 sayfası 600 yıllık Osmanlı tarihine ayrılırken,  o dönemin Dünya tarihine ayrılan sayfa sayısı sadece 17’dir. Oysa yarı ağırlıkta olmalıydı. 17 sayfaya, aday üyesi  olduğumuz   Avrupa’nın  tarihi  dahildir. 9. Sınıfta okutulan Tarih ders kitabında ise,M.Ö. 1200- M.S.1300 arasını konu edinen 1500 yılda Türk ve İslam tarihi ayrıntılı öğretilirken, eş dönemde Dünya tarihi sadece  2  sayfadır. Bu iki sayfada Avrupa’ya ise  yalnızca  bir paragraf  (10 satır) ayrılmıştır. Müslüman dünyayı ilgilendirdiği için verilen  5 sayfalık Haçlı seferlerini de katarsak, Dünya tarihi 7 sayfa etmektedir.

Öğrenci, Türk tarihini,  Dünya tarihinin içine oturtmadan,   karşılaştırmalı ve karşılıklı ilişkileriyle;  kültürler, devlet ve imparatorlukların benzerlik ve ayrışmalarıyla  okuyamadan kendi tarihini doğru öğrenmiş sayılabilir mi? Öğretilen Osmanlı tarihi ise, bir savaşlar-padişahlar  tarihidir.  Amacımız  bağnaz, militarist Türk  yetiştirmek mi,  yoksa,  dünü anlayabilen, bugünü yorumlayabilen, yarını kurabilen,  ” yargılama,  çözümleme,  bileşimleme”  yetilerine sahip  bir kuşak yetiştirmek mi?

*****

Ders kitaplarının dili:  Kitaplarda Türkçe kullanma çabası olduğu görülmektedir, ama yetersizdir. Örneğin, kitaplarda bütün konuların başlığı  “Konu”  olarak değil,  “Ünite”  olarak verilmektedir. Biyoloji ders kitaplarında, terimlerin neredeyse tamamı Batı dillerindendir. Edebiyatta altı şiir türünün tamamının adı, hepsinin Türkçesi varken, Batılı karşılıkları verilmektedir: Epik, Satirik, Pastoral vb.   Oysa  Destan, Yergi, Kır (Doğa) şiiri denemez mi? Türkçe yerleşmiş karşılıkları olan ya da Türkçe karşılığı türetilmiş terimler kullanılması gerekirken,  Batı dillerinden kullanma özentisi neden?  Örneğin,  matematikte  ‘Derivative’in karşılığı olarak türetilen   ‘Türev’   kullanılırken, ‘ İntegral’in karşılığı olarak türetilen   ‘Tümlev’   neden kullanılmamaktadır? Bu ikisi ilişik terimlerdir,  alt-üst bileşen ilişkisi vardır. Türev-Tümlev birlikte kullanılırsa hem öğrenme, algılama  kolaylaşmakta  hem de Türkçemizin şiiri ortaya çıkmaktadır. Yine, Coğrafya dersinde  “Doğanın ekstremleri”  konu başlığı, “Doğanın Sivrilikleri/Aşırılıkları” olsa, konu bilimsel olmaktan çıkmakta mıdır? Örnekler onlarca değil, binlercedir. Fen derslerinde yabancı terim kullanma çok yoğundur. Üstelik, Türkçe karşılığı olan terimlerde bile yabancı dillerdeki karşılığı tercih edilmektedir. Yabancı dilin öğretilemediği ortaöğretimde, yabancı  dillerden  terimlerin  bu denli yaygın kullanılması, öğrenme/algılamayı güçleştirmekte ve öğrenciyi dersten/okuldan  soğutmaktadır.

  Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. AB ülkeleri yakınımızda,  ABD  orada. Buralar, Dünyanın en gelişmiş ülkeleri olduğuna göre, bu  ülkelerin  ortaöğretim ders programlarını getirip uygulamak bile bir çözümdür.

Gençliğimizi bu denli yormaya, onları bilimden, bilgiden, okuldan, eğitimden, öğretmenden, sistemden, MEB’den soğutmaya hakkımız olmamalı. İvedilikle çözüm uygulanmalı.

Saygılarımla. 

 

Cemil Turan/Ankara

Ekonomist-Serbest Gazeteci

egitimajansi.com

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)