Milli Eğitim Bakanlığı’nın askıya çıkardığı müfredat taslağındaki Felsefe öğretim programında, alan merkezli öğretimden tarih merkezli öğretime geçildiği görülüyor.
Dünya tarihi aslında filozofların tarihidir. Hiç bir toplum yoktur ki felsefeden etkilenmemiş ve felsefesiz ilerlememiş olsun. Felsefenin yaşamın her alanının içinde olduğunu ve düşünmenin ana kaynağı olduğunu düşündüğümüzde, felsefesiz bir düşünmenin ve düşünmesiz bir kalkınmanın olmayacağını anlıyoruz. Felsefenin bütün bilimlerin anası olduğundan, tüm bilimlerin felsefeden etkilendiğinden hareketle felsefe dersinin önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. Bunun için yapılan öğretim programı taslağında felsefe dersini daha bir dikkatle ele almak gerekiyor. Öğretim programı taslağında daha önceden sistematik felsefe şeklinde ele alınmış olan felsefe dersi, felsefe tarihine dönüştürülmüştür
Taslak programa göre felsefe tarihi merkezli olarak felsefe dersi, ilkçağ felsefesinden başlayıp aydınlanma felsefesi ve çağdaş felsefeyle son buluyor. Öğretim programı taslağındaki felsefe dersi üniteleri “İlk Çağ felsefesi”, “Orta Çağ felsefesi”, “ Rönesans ve 17. yy. felsefesi”, “Aydınlanma felsefesi”, “Çağdaş felsefe” şeklinde olmuştur. Sonuç itibarıyla felsefede alan merkezli öğretimden yani sistematik felsefe anlayışından tarih merkezli felsefe tarihi öğretimi anlayışına geçilmiştir. Bu anlayışın dezavantajı felsefe bilmeyen birine felsefe tarihi öğretmek daha zor olacağı gibi, sistematik felsefenin konuları içerisinde olan felsefe bilincini oluşturmak da zor olacaktır. Yani öğrenci felsefenin, felsefi düşünmenin yöntem ve tekniklerinin ne olduğunu bilmeden felsefe tarihi öğrenmeye başlayacaktır. Eski programın felsefe tarihi açısından eksik olduğunu düşünürsek; çözüm olarak önerimiz sistematik felsefenin ve felsefe tarihinin paralel olarak işlenip bütüncül bir şekilde birbirini tamamlamasıdır.Ayrıca taslak programda temel beceri ve yeterlilikler sistematik felsefeye uygun belirtilmesine rağmen programın içeriği felsefe tarihi şeklindedir.
Seçmeli Felsefe Tarihi dersi, Felsefe dersinin yerine konmuş
Aslında yapılan seçmeli olarak okutulan Felsefe Tarihi dersinin Felsefe dersinin yerine konmasıdır. Ama bu yapılırken de onlar olmadan felsefe tarihinin çökeceği filozoflarınfelsefe binasından çekilmesidir. Tüm bunlar yapılırken niye böyle bir şey yapıldığının gerekçesi ve mantığı da belirtilmemiştir
Felsefe Tarihinin Ana Kolonları Yok Sayılmıştır
Taslak öğretim programı felsefe tarihinin tamamını bütüncül ve objektif yansıtmaktan uzaktır. Taslağa önemli filozoflar konmamıştır. Felsefenin dinsel ve mitolojik açıklamalara bir tepki olarak çıktığı ilk dönem olarak kabul edebileceğimiz doğa felsefesi ve Milet okuluna yer verilmemiştir. ARKHEci filozoflar yani her şeyin kendisinden türediği bir ilk maddeye inananlar yok. Thales ve Pisagora yer verilmemiş.Dönem filozofları verilirken teoloji ve mistisizm ağırlıklı filozoflar ön plana çıkarılmış, eleştiriyi ve aklı ön plana çıkaran filozoflar önemsenmemiştir. Yerli ve milli bir eğitim sistemi istenmesine rağmen Mevlana’dan başka kimseye yer verilmemiş.İslam felsefesi adına da Gazali gibi sezgici bir filozofa yer verilirken İbn-i Rüşd gibi akılcı ve taa o dönemde dünyanın kurtuluşunun kadınlarda olduğunu belirten bir filozofa yer verilmemiştir.
Bana Kadar Olanlar Dünyayı Anlamaya Çalıştılar, Ben Anladım Değiştirmek İstiyorum.
Felsefe binasının en önemli yapıtaşlarından biri olan, ’Bana kadar olanlar dünyayı anlamaya çalıştılar, ben anladım değiştirmek istiyorum.’ demiş olan Karl Marks’ın bu taslağa konmamış olması bu taslağı hazırlayanların felsefeci olmadığı kuşkusunu artırmaktadır. Bir felsefeci Karl Marks olmadan 19. ve 20. yüzyılın anlaşılamayacağı
Felsefe Öğretim Taslağı’nda Rusya, ABD ve Türki Cumhuriyetleri Görmezden Gelinmiştir
Günümüze damgasını vurmuş en önemli iki filozof Karl Marks ve Jean Paul Sartre’dır. Marks adına dünyada enstitüler bile olan, diyalektik materyalizm (tez-antitez-sen
Büyük Toplumlar Büyük Felsefe Sistemlerine Dayanır
Felsefenin nasıl bir düşünme ve bilme yolu olduğunun net bir şekilde ortaya konması lazım. Taslak bu haliyle önceki öğretim programından geridir. Bu programı felsefeciler mi hazırladı sorusunu tekrar sorduran ise Jean Paul Sartre gibi bir filozofa çağdaş felsefede yer verilmemiş olmasıdır. Varoluşçuluk gibi günümüz dünyasının her alanına nüfuz etmiş bir felsefeye yer verilmemesi Jean Paul Sartre, Albert Camus gibi varoluşçu filozoflara yer verilmemesi felsefe bilmemekten başka bir şey değildir. Diğer taraftan insanların sağlıklı bir din algısı oluşturmaları adına din felsefesi ünitesi çok önemliydi. Ama görüyoruz ki din felsefesi ünitesi kaldırıldığı gibi tanrının varlığıyla ilgili görüşlere yer veren konular da müfredattan çıktı. İlahiyat fakültelerinde bile din felsefesi dersleri okutulup çok önem verilirken, bu kadar aklı geri plana iten bir felsefe öğretim programı olamaz. Felsefenin bütün bilimlerin anası yani çıkış noktası olduğu kabul edildiğinde; gerek toplumsal kalkınma adına gerekse de düşünme eğitimi adına felsefe dersinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Düşünen ve sorgulayan bireylerden oluşan toplumlar daha ileriye gideceği gibi, felsefe derslerinin nitelikli ve yoğun olmadığı toplumlarda ilerleyemeyeceği gibi dogma ve tabuların doğal bir sonucu olarak da çatışmalar kaçınılmaz olacaktır. Tüm bunlar bize felsefe dersi öğretim programının önemini bir kez daha gösteriyor. Yanı sıra felsefe ders saatleri daha fazla olmalı ve felsefe eğitimi daha küçük yaşlardan ilkokuldan itibaren başlamalıdır. Bütün felsefe grubu dersleri felsefe, psikoloji, sosyoloji ve mantık zorunlu hale getirilmelidir.