adscode
adscode

Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencileri Bütünüyle Yeni Bir Anayasa Hazırladı…

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, çekimleri Gazikent Üniversitesi’nde yapılan "Abbas Güçlü ile Genç Bakış" programına konuk oldu. Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencileri,…

Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencileri Bütünüyle Yeni Bir Anayasa Hazırladı…
Üniversite

Abbas Güçlü’nün üniversite öğrencileri tarafından ilk defa hazırlanan, model anayasanın hazırlanış nedenlerini, böyle bir modelin ortaya koyulmasının hangi ihtiyaçlardan ortaya çıktığını ve hazırlanan taslağın içeriğini Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Emrah Kırıt’a sordu… Yrd.Doç.Dr. Emrah Kırıt “Biz bu çalışmayı öğrencilerimiz ile birlikte yaparken biz; bir milli ve insani vazifemizi yerine getirdik. Meselenin özü budur. Bakış açımızın temeli bu ilkedir. Elbette, bu çalışma sadece Türkiye’ye katkı sağlayacak bir çalışma değildi. Bizler bu çalışma ile aynı zamanda ve belki en çok kendimize yani öğrencilerimize, yani Fakültemize, yani kurumumuza da katkı sağlamaktayız”, diye konuştu.

Yrd.Doç.Dr Kırıt, ”Üniversitemiz Türkiye’nin dört bir yanından öğrenci alan bir üniversitedir. Bu çalışma ile Türkiye’nin her bölgesinden gelen değişik fikirleri savunan, değişik düşünceleri olan öğrenciler ile kavga etmeden, ayrımcılık yapmadan, sadece sevgi ve demokratik bir tartışma ve uzlaşma kültürü içerisinde; düşünceleri, kendilerini ait hissettikleri sosyal kimlik ne olursa olsun, her kesimin buluşabileceği, kabul edebileceği bir sivil anayasa hazırlama platformu oluşturduk... Tartışıp ortak bir metin kabul edebilmek çok önemli bir şey, her düşüncenin birlikte çalışabileceği bir platformu oluşturmak Türkiye’ye yeni ve genç düşünceleri kazandırdı… Belki de ülkemize vereceğimiz en önemli mesaj bu olmuştur… Bizler uzlaşılmaz denilen, tartışılmaz denilen her maddeyi ele alabildik ve sonunda üzerinde uzlaşabildik de… Bu sayede yaptığımız anayasa taslağında daha önceden bu tür hiçbir çalışmada gündeme gelmeyen, düşünülmeyen örnekler bu taslağa girdi... Bu pırıl pırıl öğrencilerimizle biz iftihar ediyoruz”, sözleriyle model anayasalarının genel çerçevesini ortaya koydu.

Emrah Kırıt, Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencileri tarafından hazırlanan anayasa taslağında ilk üç madde de dahil olmak üzere tüm maddeleri ele aldıklarını ve bunları yaparken toplumumuzun değerlerine de sahip çıktıklarını ifade etti. 157 maddeden oluşan model anayasada öğrencilerin son derece ilginç fikirlerinin bulunduğunu belirten Kırıt, örnek olarak, ‘’Halk Sorusu’’ adı altında bir müessese getirildi. Bu müessese ile onbin vatandaşın elektronik  imza toplanarak kamuoyu önünde cevap verilmesi için ilgili bakanlara veya başbakana soru sorabilmelerini, soruya muhatap olan bakanın veya başbakanın ise bu sorulara medya aracılığıyla veya yasama organında cevap verebilmeleri imkanının oluşturulduğunu söyledi.Kırıt, böylelikle halk ve siyasal alan arasındaki mesafenin azalacağını ifade etti. Yrd.Doç.Dr Kırıt, “Halk Sorusu” yanı sıra “halk görüşmesi talebi”, “halk araştırması”, “halkın yasama inisiyatifi”, “halkın anayasa inisiyatifi” gibi ileri demokrasi uygulamalarının da model anayasada yer aldığını, bir bütün olarak ele alındığında model anayasanın milli iradenin tam ve eksiksiz bir şekilde oluşmasını ve milli birlik anlayışı içerisinde Türkiye’nin daha demokratik bir toplum olmasını sağlayacak yeni prensipleri ülke gündemine getireceğini sözlerine ekledi.

Yrd.Doç.Dr Kırıt, öğrencilerin yaptığı anayasa taslağında daha bir çok yeni maddeler eklendiğini örneğin çocuklar ile ilgili, kadınlar ile ilgili ve genel olarak özgürlükler alanında birçok değişiklik önerdiklerini vurguladı. Yrd.Doç.Dr.Kırıt, sonuç olarak hangi fikirde, hangi düşüncede, hangi kimlikte olursak olalım biz üniversite olarak yepyeni ve demokratik uzlaşıya dayanan bir anayasa yapılabileceğini ortaya koyduk dedi.

 Abbas Güçlü de, “Meclis Başkanımız Cemil Çiçek’in, üniversitelerimiz anayasa çalışmalarında sessiz kalıyorlar, taslak anayasa metinleri üniversitelerden gelmiyor diye birçok defa sitem ettiğini haberlerden duydum, biz programımızda Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri ve öğretim üyelerinin hazırladığı anayasa taslağını Bakan Şahin’e Meclis Başkanımıza iletilmek üzere teslim edildiğini belgeledik.Yapılan çalışmalarda bu metinden faydalanılıp faydalanılmadığını da takip edeceğiz”, dedi.

Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencilerinin Hazırladığı Anayasa Taslağı : 

*****

 

 

T.C.

GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

HUKUK FAKÜLTESİ

1.SINIF ÖĞRENCİLERİ TARAFINDAN HAZIRLANAN

 

MODEL ANAYASA

 

 

 

 

DANIŞMAN:

Yrd.Doç.Dr. Emrah KIRIT

T.C. Gazikent Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku ABD.

Öğretim Üyesi

 

 

 

Aralık, 2011

 

 

 

 

 

Bu Çalışmamızı,

Bağrından Çıktığımız Aziz Milletimize,

Bugünlere Gelmemizi Sağlayan Ailelerimize ve Hocalarımıza

ve

Üniversitemizi Kurarak Ömrünü Bugün Sahip Olduğumuz İmkanları Oluşturmaya Adamış Rahmetli Büyüğümüz

Sayın Hasan KALYONCU’nun Aziz Hatırasına İthaf Ediyoruz…

 

Evlatlarınız Sizlere Minnettardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MODEL ANAYASAYI TAKDİM YAZILARI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖNSÖZ

Bugün toplumumuzun en önemli gündem maddelerinden birisini yeni Anayasanın hazırlanması tartışmaları teşkil etmektedir. Tüm medeni toplumlarda Anayasa süreci aynı zamanda hürriyet ve özgürleşme sürecidir.

Dünyadaki Anayasa hareketlerine öncülük etmiş metin olarak Magna Carta (1215) kabul edilir. Bu metnin temel felsefesine bakıldığında “iktidardaki mutlak hükümdarın yetkilerinin sınırlanması” ve “hükümdar karşısında, vatandaş hak ve özgürlüklerinin sınırlarının genişletilmesi” olduğu görülür. Bundan dolayı da Anayasa hareketleri, aynı zamanda devlet ve otoriteye karşı vatandaşların hürriyet ve özgürlük mücadelesini simgeler. Bu konuda mücadele vermiş ve bunun sonucunda da gücü elinde tutan iktidarlar tarafından tüm temel hakları sınırlanmış, zulüm ve işkenceye maruz kalmış insanların sayısı hiç de az değildir.

Bizim Anayasa kavramı ile tanışmamız 1876 tarihli ilk Anayasamız ile başlasa da, anayasal hareketlerin tarihi daha eskilere kadar gider. Bundan hareketle, Türkiye'de Anayasa hazırlama süreci ilk kez yaşanmıyor. Ancak Milletin temsilcileri olan TBMM’nin çok partili siyasal rejimde kendi iradesi ile yapmaya çalıştığı ilk Anayasadır. “Yapmaya çalıştığı” dememizin bazı haklı sebepleri var. Şimdiye kadar tüm Anayasalar yukarıdan aşağıya doğru yapıldı. Daha açık ifade ile, topluma empoze edilen darbe Anayasa’ları idi. Tüm meşrulaştırma çabaların rağmen tüm çeşitliliği ile Türkiye vatandaşlarının değil, gücü elinde tutan elit ve seçkincilerin yaptığı ve benimsettiği Anayasa’lardı. Ülkemizde toplumun inisiyatifi ve katılımı ile bir Anayasa yapmak ilk kez denenecek. Bundan dolayı da çeşitli engellerle karşılaşması beklenebilir. Daha şimdiden çeşitli entrikaların oynandığına tanık oluyoruz.

Ancak 21. Yüzyılda her alanda atılım yapan Türk toplumu, sivil bir Anayasa talebini TBMM’ne emanet etmiştir. Bununla da kalınmamış, toplumun çeşitli kesimleri Anayasa yapım sürecine katkı yapmaya devam ediyor. Bu aynı zamanda değişime olan talebin meşru ve demokratik bir şekilde yansımasıdır. Dünyanın bazı kesimlerinde değişim olgusunu anlamayan ve anlamadığı için de gereğini yapamayan rejimlerin çöküşüne tanık oluyoruz. Toplumdaki “Yeni Anayasa” talebine bir de bu açıdan bakılmalıdır.

Yeni Anayasa hazırlama sürecinde en önemli katkılardan birisini Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri yapıyor. Hukuk Fakültesi öğrencilerimiz daha birinci sınıfta olmalarına rağmen bu işe giriştiler. Onlara Anayasa Hukuku öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Emrah KIRIT rehberlik etti. Türkiye’de Anayasa tarihi ve Anayasa yapımı teknikleri konusunda bilgilendirdi. Diğer tüm süreci ve Anayasa taslağını madde madde tartışarak ve oylayarak öğrencilerin kendileri sürdürdü. Böylece öğrencilerin yaptığı ilk Anayasa taslağını oluşturarak tarihe geçtiler.  Hukuk Fakültesi öğrencilerimiz temel değerimiz olan “doğrudan demokratik katılım” ilkemize de güzel bir örnek oluşturdular. Bu süreçteki şevkleri, gayretleri, tartışmalardaki seviyeleri; en önemlisi farklı ideolojik görüşlere sahip olmalara rağmen bir metin üzerinde uzlaşmaları görülmeye değerdi.

Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı bu taslağın yeni Anayasanın hazırlanması sürecine katkı yapması temennisiyle,  katkı yapan öğrencilerimizi ve kendilerine danışmanlık yapan Yrd. Doç. Dr. Emrah KIRIT’ı ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Prof. Dr. İbrahim ÖZDEMİR

T.C. Gazikent Üniversitesi

Rektör

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DEKAN’IN TAKDİMİ

 

2011-2012 Akademik yılında eğitim-öğretime başlayan ve ilk yılında Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan vakıf hukuk fakültelerinden biri olan Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin birinci sınıfının henüz ilk aylarında olan öğrencileri, ülke gündemimizi oluşturan önemli konulardan “yeni anayasa yapım sürecine” hazırladıkları kapsamlı model anayasa ile katılıyorlar. Fakültemiz öğrencilerinin model anayasası hem hazırlanış süreci, hem de içerdiği hükümlerle örnek bir çalışma oldu.

 

            Hukuk Fakültesi öğrencilerinin tümü model anayasalarının hazırlık sürecine doğrudan katıldı. Öğrencilerimize hazırlık sürecinde ve devamında karşılaştıkları sorunlar hakkında Fakültemiz Anayasa Hukuku öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Emrah Kırıt danışmanlık yaptı.

 

            Model anayasanın hazırlanması sadece gönüllülük esasına dayanarak gerçekleştirildi. Buna mukabil, önemli mazeretleri nedeniyle derslere devam edemeyen iki öğrencimiz dışında, tüm hukuk öğrencileri model anayasanın hazırlık, düzeltme ve oylanması sürecine katıldılar. Çabaları her türlü takdire layıktır.

 

            Bu anlamda sağladıkları akademik çalışma ortamı nedeniyle başta Mütevelli Heyet Başkan ve üyelerimiz olmak üzere, Rektörümüz Prof.Dr. İbrahim Özdemir’e, Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri adına teşekkür ederim. En büyük takdir ve teşekkürlerimi ise birbirlerini üzmeden, kırmadan hukuk yaşamlarının henüz başında hazırladıkları bu değerli çalışmadan ötürü öğrencilerime sunmak isterim. Nihayet, öğrencilerimizin bu çalışmayı yapmalarında kendilerine her türlü katkıyı sunan, Fakültemiz Dekan Yardımcısı ve Anayasa Hukuku ABD öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Emrah KIRIT’a da emeklerinden ötürü takdirlerimi ifade etmek isterim.

 

            Ülkemize ve milletimize yararlı olması dileğiyle, Model Anayasa çalışmasını kamuoyumuza saygı ile arz ediyoruz.

 

 

 

            Prof.Dr. Lütfi Şanal GÖRGÜN

            T.C. Gazikent Üniversitesi

            Hukuk Fakültesi Dekanı

   

*****

           

 

 

 

            DANIŞMAN TAKDİMİ

 

            Model Anayasa Çalışmamızı Nasıl Gerçekleştirdik?

 

Model Anayasa tümüyle öğrencilerin gönüllü katılımları esasına dayanılarak hazırlandı. İlk basamakta, gönüllü her öğrenci bir ya da daha fazla anayasa maddesini yazma görevini üstlendi. Buna ek olarak da tercih hakkı çerçevesinde arzu ettiği, değiştirilmesini istediği her anayasa maddesini de düzenleme imkanından yararlandı. Öğrenciler, mevcut anayasamızda bulunan ve muhafaza edilmesini uygun gördükleri hükümleri olduğu gibi tutma hakkını da kullandılar.

 

Sürecin ikinci basamağında, hazırlanan model anayasa metinlerini öğrencilerle birlikte değerlendirdik.

 

Bu sürecin ardından öğrencilere bir kez daha ve fakat yazdıkları maddelerden başka maddeleri de hazırlama imkanı sağlandı.

 

Sürecin üçüncü basamağında temel hukuksal ve siyasal meseleler çerçevesinde bir kez daha ele alınan model anayasa maddeleri; tek tek ve bir bütün olarak tüm hukuk öğrencilerinin oylamasına sunuldu. Oylama sürecinin yürütülmesi ve denetimini de öğrencilerimiz gerçekleştirdi. Oylama sonunda model anayasanın her bir maddesi geçerli oyların % 80-90’ı düzeyinde kabul oyu aldı.

 

Model anayasamızın öne çıkan bazı başlıklardaki yaklaşımını maddeler halinde şöyle ifade edebiliriz.

 

1.     Model Anayasanın Genel Esaslar Anlayışı

 

Model Anayasa’da milletimizin değerleri ve devletimizin dayandığı temel ilkeler yasaklarla değil milletin koruyuculuğuna bırakılmıştır. Bu nedenle anayasanın ilk dört maddesi; hükümlerinin değiştirilmesi korkusu ile değil; aksine, hepimiz tarafından sahiplenilen değerler olduğu inancı ve özgüveniyle hazırlanmıştır. Bir milletin ilkelerine ve tarihine duyduğu özgüveni yansıtmanın bir işareti olarak, söz konusu hükümlerin değiştirilmesi anayasanın diğer hükümlerine göre zorlaştırılmamış, aksine kolaylaştırılmıştır. Pozitif hukuk açısından bakıldığında yumuşak anayasa anlayışına yakın bulunabilecek böyle bir düzenleme, gerçeklikte devletin temellerini en kuvvetli gücün yaptırımına dayandırmaktadır. O güç Türkiye Cumhuriyetini oluşturan milletimiz adına halkın sarsılmaz iradesidir.

 

Anayasanın genel esaslar bölümündeki diğer önemli değişim; katı devlet görüntüsünün yerine devletin insan unsurunu ve onun oluşturduğu birliğin koruyuculuğunu öne çıkarmasıdır. Nitekim model anayasanın 5. maddesinin ilk fıkrasında, devlet varlık amacı;

 

… milletin egemenliğine sığınan her insana; hukukun üstünlüğü ve güvencesi altında, sevgi ve barış içerisinde yaşama, maddi – manevi varlığını geliştirme olanağı sağlamaktır”, denilmektedir.  

 

Devletin dönüşümü, devlet adına yetki kullanan kimselerin uhdesindeki görevi de dönüştürmektedir. Bu nedenle, model anayasa devlet adına yetki kullanan herkese; bu amaçlara anayasal demokrasi çerçevesinde, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine, eşitliğe, çoğulculuğa sadakatle hizmet ederek ulaşma görevi yüklemektedir.

 

Nihayet, genel esaslar bölümünde yer verilmesi gereken bir diğer mesele Türkiye’nin üyesi olduğu uluslararası örgütler ve daha somut çerçevede Avrupa Birliği perspektifinin hukukileştirilmesi idi. Bu konuda dar bir düzenleme yerine yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin kullanımı bakımından; “devletin üyesi olduğu uluslararası örgütlerde temsil edilmesi suretiyle alınan kararlar ve bunların usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması çerçevesinde uygulanan kuralların egemenlik yetkisinin devri niteliğinde sayılmayacağı” ilkesi kabul edilmiştir. Fıkrada benimsenen “temsil edilme” ve “kararların usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması” şartları, milletin egemenlik yetkisinin hukuken rasyonel bir çerçevede ve milletin bütünüyle denetiminde olan bir şekilde düzenlenmesi anlayışını yansıtmaktadır.

 

2. Temel Haklar ve Özgürlükler Bakımından Modelde Öne Çıkan Bazı Yenilikler

 

Temel hakların dengelenmesi ve tüm toplumun hürriyetlerinden yararlanması anlayışı, özgürlüklerin korunması ve sınırlandırılması bakımından dengelemeyi gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının sınırı olarak Anayasanın 13. Maddesi; “özgürlüklerin özüne dokunma yasağını”, “özgürlüklerin özelliklerine uyan, anayasal ve kanuni sınırlandırma” anlayışını benimsemektedir. Hak ve özgürlüklerin “demokratik toplum düzenini” devam ettirecek anlayışla ve bu çerçevede kalarak sınırlandırılması anlayışı benimsenmiştir.

 

Özgürlüklerin sınırlandırılmasının sınırı konusunda mevcut anayasanın çerçevesi benimsenirken, hak ve özgürlüklerin düzenlendiği hükümler iki temel hassasiyet dikkate alarak hazırlandı. Ne için sınırlandırma yaptığını bilmeyen, otoriter anayasa anlayışı yerine; ancak zorunlu olan sınırlandırma nedenlerini muhafaza etmek gerektiği ilkesine göre özgürlükleri düzenlenmek… İkinci nokta ise sınırlandırmanın herkesin özgürlüklerinden faydalanabilmesi esasıyla yapılmasıdır.

 

Model anayasa, özgürlüklerin korunmasına herkesin saygısını sağlamak anlayışıyla hazırlanmıştır. Bir yandan devletin özgürlükleri korumakta aktif sorumluluğu ortaya koyulmuş; zarar gören, mağdur edilmiş vatandaşlara anayasal tazminat olanağı getirilmiş, bir yandan da açıkça kusurlu işlem ve eylemleriyle hukuka aykırılığın ortaya çıkmasına neden olan kamu görevlilerine cezai takibat ve devletçe ödenen tazminatların rücu edilmesi ilkesi getirilmiştir.

 

Somut olarak şu örnekler özgürlükler hukukundaki değişimi yansıtmaktadır:

 

19. maddede düzenlenen “Özel hayatın gizliliği” prensibine göre; “herkesin özel hayatının gizliliğinin korunması devletin yükümlülüğündedir”. Kamu düzeninin korunması için zorunlu olan suç işlenmesinin önlenmesi ve suçla mücadele için ve ancak bir kanuna dayanan mahkeme kararıyla bu konuda sınırlandırmada bulunmak mümkündür. Ancak bu şekildeki sınırlı bir müdahale halinde dahi kamu düzeninin korunması için açıklanması zorunlu olmayan özel ve ailevi hususiyetlerin hukuk sürecinin her aşamasında devlet tarafından gizli tutulması zorunluluğu getirilmiştir.

 

21. maddede düzenlenen “Haberleşme hürriyeti” bakımından özgürlük ve özgürlüğün sınırlanabileceği durumlar saptanmış ve fakat bu özgürlüğün devlet organları veya üçüncü kişiler tarafından hukuka aykırı olarak ihlal edilmesi halinde; ihlal edenlerin cezalandırılması ve kusurlu kimselerin mağdura maddi ve manevi tazminat ödemesi kabul edilmiştir. Bir diğer ifade ile devlet özgürlüğü koruyamazsa ya da üçüncü kişiler tarafından haksız saldırı söz konusu olursa, cezai sorumluluk yanında tazminat hükmüne de anayasal bir güvence getirilmiştir.

 

22. maddede “Yerleşme ve seyahat hürriyeti” düzenlenmektedir. Yapılan işlem veya hukuka aykırı olarak kullanılan yetki ile “seyahat ve yerleşme hürriyeti” ihlal edilen insanlar, anayasal tazminat hakkına kavuşmuşlardır. Bunun yanı sıra açık kusurları nedeniyle vatandaşları mağdur eden kamu görevlilerine de devletin rücu etmesi prensibi getirilmiştir.

 

23. maddede düzenlenen “din ve vicdan hürriyeti”nde; devletin egemenlik alanı içerisindeki tüm insanların birbirlerinin inanç ve ibadetlerine saygı göstermesi anlayışı kabul edilmiştir. Devlet dinsel inanç ve anlayışlar karşısında tarafsızlığı ilkesi ve devletin inançlara, inançların devlete müdahale etmemesi gerektiği anlayışı benimsenmiştir. Yasama organın bu saygıyı sağlayacak tedbirleri alması gerektiği prensibi kabul edilmiştir.

 

25. maddede düzenlenen “İfade hürriyeti”, en geniş özgürlük alanını oluşturma anlayışına dayandırılmıştır. Meşru sınırlandırma hallerinde dahi, takdirin ifade özgürlüğünün kullanılması yönünde olması zorunluluğu getirilmiştir. Eleştiri hakkı en geniş çerçeve içerisinde korunmuş, kamu görevlilerinin özel ve aile hayatları haricinde, yerine getirdikleri görevlerin değerlendirilmesi biçimindeki ifadelerin hakaret olarak sayılamayacağı, ceza ve hukuk davalarına konu edilemeyeceği anayasal güvenceye kavuşturulmuştur.

 

26. madde ile “Bilim ve sanat hürriyeti” insanlığın ortak değeri olarak korunmuş; bilimsel ve sanatsal çalışmaların hürriyetin nesnel çerçevesi dışında sınırlandırılmaması gerektiği anlayışı kabul edilmiştir.

 

27. maddede düzenlenen “basın hürriyeti”, en ileri düzeyde basın özgürlüğünü korumaktadır. Bir yandan meşru sınırlandırma araçlarına yer verilirken, diğer yandan hem özel hem de kamusal sektörde basın yayın çalışanlarının mesleki özerklikleri koruma altına alınmıştır. Öte yandan, kamu görevlilerinin haber verme görevini yerine getirirken hiçbir ayrımcılık yapamayacakları müeyyidelendirilmiştir. Bu anlamda; “benim basınım – senin basının” “akredite basın – akredite olmayan basın” ayrımı tarihe karışmıştır. Kamu görevlileri, kamusal görevleri gereği verecekleri bilgiyi eşitlik ilkesine uygun olarak, izlemek isteyen tüm basının katılımına olanak tanıyarak açıklamak zorundadırlar. Böylelikle, kamusal bir değeri bulunmayan “şahsi ilişkileri kullanarak kamunun tarafsızlığını bozucu haber dağıtımı” engellenecektir.

 

Başkalarının hürriyetlerini tehdit eden; hakaret, özel hayatı ihlal, bireye ve toplumun tamamı veya bir bölümüne karşı şiddet uygulanması ve savaş çağrısı taşıyan ifadeler haricinde kalan ve salt düşüncelerin sözlü, yazılı veya görsel ifadesi nedeniyle hiç kimsenin basın hürriyetinden mahrum tutulamayacağı benimsenmiştir. Model anayasa, kanunla; haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı, siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartların koyulmasını benimsememektedir. Öte yandan, kamu tarafından işletilen yayın kuruluşlarının haksız yere kayırılması, rekabeti bozucu olanaklar tanınması yasaklanmıştır. Bu bakımdan, basın yayınla ilgili olarak olanaklardan eşit yararlanılması prensibi geçerli olacaktır.

 

Düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına olanak tanınması bakımından da vatandaşların hakları korunmaktadır. Buna göre; haberi düzeltme gereği açıkken bu konuda kendilerine yöneltilen taleplere gerekçe göstermeksizin uymayan kimseler hakkında kanunla yaptırım uygulanması düzenlenmiştir.

 

33. maddede; “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı” bakımından modern demokrasilerde gördüğümüz anlayış benimsenmiştir. Meşru nedenlerle toplantı ve gösteri yürüyüşlerine sınırlandırma getirilebilmekteyken; hayatın olağan akışı içerisinde, toplum düzenini engellemeye hiçbir etkisi ve imkanı bulunmayan sayı veya nitelikteki gösterilerin sınırlandırma kapsamına sokulamayacağı ilkesi kabul edilmiştir. Bir örnekle açıklayacak olursak; cadde trafiğinin kapanmasına yol açmayan, diğer vatandaşların günlük yaşamlarını sürdürmelerine hiçbir biçimde engel olmayan gösteriler sınırlandırılamayacaktır. Örneğin tek sıra halinde kaldırımda yürüyerek taleplerini ifade eden vatandaşların bu hakkına herkes yalnızca saygı gösterecek, müdahale etmeyecektir.

 

34. maddede düzenlenen hak arama hürriyetiyle sadece ceza davaları bakımından değil ve fakat hukuk davaları bakımından da hakkını aramak isteyen ve fakat buna maddi imkanı olmayan vatandaşlara devlet tarafından temel hukuki yardımda bulunulacaktır.

 

37. maddede; “Hak arama hürriyeti”ni düzenlemektedir. Burada dikkat çeken husus; makul süre içerisinde kendisine yapılan başvurulara yanıt vermeyen, yargılamalar dahil olmak üzere hukuk prosedürünü işletmekte geciken devletin tazminat ödemek zorunda bırakılmasıdır. Öte yandan; kusurlu olarak, devletin maddi zarara girmesine, insanların mağduriyetine neden olan kamu görevlilerine karşı da devlet rücu edecektir.

 

38. maddede; çerçevesinde toplumumuzun temeli olan aile müessesesi ve çocuklar korunmaktadır. Buna göre, “kimsesiz çocuklar ile bakımları aileleri tarafından yerine getirilmediği için devletin korumasına alınan çocuklar, yükseköğretimlerinin sonuna kadar devlet okullarında ücretsiz okurlar. Bu çocuklara yükseköğretim tahsillerinin ve devamında iş güvencesinin sağlanması konusunda devlet tarafından pozitif ayrımcılık uygulanır”, denilmektedir.

  

Öte yandan kadınların ve çocukların korunması konusunda kanunen üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği anlaşılan ya da bu tedbirlere başvurulmaması için etki etmeye çalışan kamu görevlilerinin süresiz olarak görevlerinden uzaklaştırılmaları anlayışı kabul edilmiştir. Hatta bu kimselerin, memnu hakların iadesi kararı ile dahi hiçbir şekilde kamu görevine getirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

 

39. maddede; “Eğitim hakkı” bakımından son derece önemli düzenlemelerin yanı sıra devletin “özel öğrenime ihtiyaç duyan çocuklara olanak sağlaması görevi getirilmiştir”. Buna göre eğer özel öğretime muhtaç çocukların bulundukları ortamda bu olanak yoksa, devlet bu olanağın sağlanabileceği yere –aileleriyle birlikte- ihtiyaç sahibi çocukları nakledecektir. Devlet, bu çocukların, barınma problemi de dahil olmak üzere tüm sorunlarını çözmek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü kılınmış, tedbirlerin alınmasında; ilgili kamu kurumu, mülki idare ve yerel yönetimler görevlendirilmiştir.

 

Vatandaşların ana dillerini öğrenme imkanının tanınması da etnik ayrımcılık yanlışına düşülmeden objektif bir anlayışla gerçekleştirilmiştir. Buna göre, “devlet okullarında en az 10 öğrenci tarafından talep edilen her dilde eğitim verilmek zorundadır.” Birey merkezli hazırlanan bu maddede tanınan insan hakkının yerine getirilmesini engelleyen veya erteleyen kamu görevlilerine de kusurları halinde kanunla yaptırım uygulanması anlayışı kabul edilmiştir.

 

41. maddede; kıyıların mülkiyete konu edilemeyeceği, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan alanlar olduğunu ifade etmektedir. Bu alanlardan tüm vatandaşlar yararlanabilir. Bu hakkın sınırlanması yalnızca milli güvenlik ve çevre hakkı ile gerçekleştirilebilmektedir.

 

42. maddede; “toprak mülkiyeti” düzenlenirken; devletin atıl durumda bulunan topraklarını topraksız olan veya geçimini sağlamaya yeterli toprağı bulunmayan çiftçilere “yalnızca kullanım ve yararlanma hakkı” vermek üzere sağlayabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu amaçla dağıtılan toprakların bölünememesi, miras hükümleriyle devredilememesi ve şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınması kanunla düzenlenecektir. Böylelikle, hem belirtilen kategorideki vatandaşların üretkenliği sağlanacak; hem de gerekirse şehirlerin gettolarında yaşayan, iş bulamayan vatandaşlarımızın tarımsal faaliyete yönlendirilmesi imkanı oluşturulacaktır. Bu yaklaşım, memleket ekonomisine ve sağlıklı ve düzenli şehirleşmeye katkı sağlayacaktır.

 

51. maddede; tüm çalışanlar ve işverenlerin ekonomik, sosyal ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla sözleşme yapmaları zorunluluğu getirilmiştir. Çalışanlar ve işveren arasında, hizmete ilişkin olarak yapılan sözleşmelerin tamamının elektronik ortamda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kaydedilmesi hüküm altına alınmıştır. Sözleşmelerin teslim edilmesi ve gerçeğe uygunluğu işverenin sorumluluğuna bırakılmıştır. Bu hükümlere uymayanların hürriyeti bağlayıcı cezalar ve/veya para cezasına çarptırılması da düzenlenmiştir. Böylelikle kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması, ekonomik olarak zayıf durumda bulunan çalışanların haklarının korunması sağlanmış olacaktır.   

 

52. maddede; tüm çalışanlar ve işverenlere toplu sözleşme, grev ve lokavt hakkı tanınmıştır. Grev ve lokavt hakkının ertelenebileceği hallerin ve işyerlerinin kanunla düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Öte yandan, hem yasama ve yürütme organının hem de sözleşmenin taraflarının keyfi davranmasının önüne geçebilmek için ertelemenin bir iş kolunda altı ayı aşmayacak şekilde en fazla iki kez yapılabilmesi olanaklı kılınmıştır. Grev ve lokavtın ertelendiği durumlarda taraflardan her ikisinin başvurusu üzerine Yüksek Hakem Kurulu’nun uyuşmazlığı çözücü nihai kararı vermesi sağlanmıştır.

 

54. maddede; ülkemizde uzun zamandan beri çok büyük mağduriyetlere yol açmış olan “asgari ücret” konusu ele alınmıştır. Düzenleme, asgari ücretin; çalışanın kendisine, ailesine, insanlık onuruna uygun bir yaşam sağlayabilecek düzeyde olması gerektiği ve ücretin açlık sınırının altına düşürülemeyeceğini hüküm altına almaktadır. Bu konuda yapılan en önemli değişiklik ise asgari ücretin doğrudan veya dolaylı vergilendirmeye tabi tutulamayacağıdır.  Öte yandan, asgari ücretle çalışmadığı halde vergi avantajından yararlanmak için gerçeğe aykırı beyanda bulunan kimseler hakkında ağır ceza yaptırımı uygulanması ve oluşan kamu zararının para cezası ile birlikte tahsili için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması kabul edilmiştir.  

 

55. maddede; “Çevre hakkı” bakımından 1982 Anayasasında bulunmayan ve fakat günümüzde modern dünyanın ulaştığı aşamayı tescil eden bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, çevre hakkı insan merkezli değil insanı doğal yaşamın bir parçası olarak ele alan bir anlayışla düzenlenmiş; “çevre hakkı canlı varlıkların tümünün ortak hakkı” olarak sayılmıştır.  Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.  Herkesin sebep olabileceği çevresel zararları önlemek veya aksi takdirde bunların neticelerini hafifletmek için tazmin, düzeltme ve ceza yükümlülüğüne katlanmak zorunluluğu kabul edilmiştir.

 

56. maddede; “barınma ve konut hakkı” ele alınırken, gerçekçi ve yenilikçi bir anlayışla konut yapımını teşvik etmek için “bu alanda çalışan özel teşebbüsün uygun kredi ve düşük vergi şartları ile çalışması esasına göre vergilendirilmesi sağlanır” kuralı ihdas edilmiştir. Böylelikle hem Türk ekonomisinin motor güçlerinden olan bir sektör yapmış olduğu kamusal yönü ağır basan çalışmalar için taltif edilmekte, hem de ihtiyaç sahibi olan vatandaşlara daha uygun koşullarda “başlarını sokabilecekleri” bir yuva imkanı sunulmaktadır.

 

61. maddede; devletimizin yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın sadece sözle değil ancak harekette de yan ve yakınında olması sağlanmıştır. Devlet, sadece milli kimliklerinin korunması için manevi yönden değil ve fakat o ülkede yaşayacakları hukuki sorunlarda da derhal kendilerinin yanında olacağını anayasal güvenceye bağlamış olmaktadır. Kuşkusuz, bu alandaki tedbirlerin yaşama geçirilmesinin maddi yükünü karşılamak için devletin lüzumlu olan sigorta ve benzeri kanuni tedbirleri de alması lazım gelecektir. Bu hükümle birlikte Türkiye Cumhuriyeti, emsali ancak dünyanın gelişmiş egemen devletlerinde görülen, vatandaşı her neredeyse onun menfaatlerini kollayan güçlü bir devlet halini almaktadır.

 

66. maddede; siyasi partiler hukukunun demokratikleştirilmesi adına önemli bir prensip kabul edilmiştir. Buna göre, siyasi partilerde temsile ilişkin tüm görev ve adaylıklar üyeler tarafından yapılacak seçimle gerçekleştirilecektir. Bu çerçevede, milletvekili ve yerel seçimlerde yarışacak adaylar; milletvekili seçimlerinde aday adayları ve yerel yönetimle ilgili tüm aday adayları söz konusu çevrede ikamet eden ve seçime katılacak olan siyasi parti üyelerince yapılacak önseçimle saptanacaktır. Çeşitli uzmanların milli siyasete katılımlarının sağlanması için ise milletvekili genel seçimleri için merkez yoklaması kotası kabul edilmiş ve bu sayının 30 kişiyi geçemeyeceği kararlaştırılmıştır.

 

67. maddede; yargı organı tarafından uyarılmasına rağmen anayasaya ve demokratik ilkelere uygun işlem yapmayan siyasi partiler hakkında, partinin kapatılması yerine ihlale neden olan yöneticileri ve ilgili üyeleri hakkında ceza takibatı yapılması anlayışı kabul edilmiştir.

 

3. Yasama ve Yürütme Organlarının Yapılanması Hakkında Model Anayasada Öne Çıkan Bazı Yenilikler

 

Model anayasanın 73. maddesi TBMM üyelerinin seçimini nicelik ve nitelik olarak değiştirmektedir. Buna göre, yasama organı her 50 bin seçmen tarafından bir milletvekili seçilecek biçimde genel oyla teşkil edilmektedir. Milletvekili sayısının tesbiti bakımından günümüzde uygulanan sabit sayı esasının kabul edilmesi yerine, seçmen sayısına göre esneme payı olan ve fakat eşit oy ilkesini tam olarak yaşama geçirebilecek bir anlayış tercih edilmiştir. Böylelikle, günümüzde Türkiye’de milli iradenin yasama organına yansıması bakımından ortaya çıkan önemli bir mesele çözülmüş olacaktır. Diğer yandan, milletin vekili olarak TBMM’ye giren parlamenter sayısı artacağı için milletin sorunları ile ilgilenen temsilci sayısı artacak, millete hizmet bakımından aralarındaki demokratik yarış anlayışı teşvik edilmiş olacaktır. Bu düzenleme, hem nicelik hem de nitelik anlamda gerçek bir reformdur.

 

Model anayasanın 74. maddesinde milletvekili seçilme niteliği düzenlenmektedir. Seçilme niteliği bulunmadığı halde daha sonras memnu hakların iadesi kararı alınmasının seçilme engelini ortadan kaldırmayacağı düzenlemesi yapılmıştır. Milletvekillerinin, temsil ettiği kitle ve görevi de dikkate alındığında geçmişinde hiç olmazsa belirli suçlardan mahkum olmamış olmaları beklenir. Günümüzde her ne kadar anayasada seçilme yasağı oluşturan bir dizi mahkumiyet sayılsa da memnu hakların iadesi kararı adı altında bu mahkumiyetler hükümsüz kalmakta ve “yüz kızartıcı suç işlemiş”, “adam öldürmüş” kimselerin anayasa hükmüne rağmen milletvekili seçilebildiği az da olsa görülmektedir. Bu nedenle ilgili madde; “kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar dâhil toplam bir yıl veya daha fazla hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış ya da memnu hakların iadesi kararı verilmiş olsa dahi milletvekili seçilemezler” biçiminde düzenlenmiştir.

 

77. maddede; seçimlerin yönetim ve denetimi Yüksek Seçim Kurulu’na bırakılmış ve söz konusu kurul kararlarının kesin olduğu vurgulanmıştır. Model anayasanın yenilik getiren düzenlemesi; Yüksek Seçim Kurulu’nun bir yüksek mahkeme olarak saptanması ve bu çerçevede hem seçim yargısının yüksek mahkeme hüviyeti taşıyan bir müessesede ele alınması, hem de seçim hukuku kapsamındaki kuralların anayasallık itirazı ile Anayasa Mahkemesine taşınabilmesi imkan dahiline alınmıştır. Böylelikle Türkiye’de seçimlerin yargı organı denetiminde yapılması ilkesi çerçevesinde yapılan eleştirilere demokratik değerler ekseninde cevap bulunmuştur.

 

81. maddede; düzenlenen “yasama sorumsuzluğu”nun kapsamı, yasama organının çalışmalarında daha doğru bilgilere ulaşmasını temin edecek şekilde geliştirilmiştir. Buna göre, yasama sorumsuzluğu olarak bilinen ve temel olarak üyenin meclis faaliyetlerindeki oy, söz ve çalışmalarından dolayı mutlak surette suçlanamayacağı ilkesini ifade eden sorumsuzluk kapsamı meclis çalışmalarına yardımcı olan bazı kimseleri de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede; yasama faaliyetlerine “tanık, bilirkişi, danışman sıfatıyla yardımcı olan kimselerin de yalnızca bu görevleri yerine getirmeleri ile sınırlı olacak şekilde” yasama sorumsuzluğundan yararlanmaları ilkesi getirilmiştir. Yasama sorumsuzluğunun bu kapsamdaki uygulama örneğine gelişmiş demokrasilerde rastlamak mümkündür.

 

87. maddede; Cumhurbaşkanı’nın bir kez daha görüşülmek üzere yasama organına gönderdiği maddeler dışında kalan kanun hükümlerinin “kanunun bütünlüğü”, “erkler ayrılığı” ve “parlamenter rejim” ilke ve esasları dikkate alınarak geri gönderilenlerle birlikte yayımlanması anlayışı kabul edilmiştir. Böylelikle uygulamada ortaya çıkabilecek yorum sorunlarına anayasal bir çözüm getirilmiştir.

 

94 ve 95. maddelerde; TBMM’nin denetim araçlarının kullanılması bakımından yasama organında temsilcisi bulunmayan siyasi partilere yasama organıyla birlikte çalışma, yasama organını harekete geçirme imkanı getirilmiştir. Buna göre, TBMM Genel Kurulu’nda yer almayan ancak en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde ülke genelinde geçerli oyların yüzde beşinden fazla oy almış bulunan siyasi partilerin, genel görüşme açılması konusunda Meclis Başkanlığı’na talepte bulunabilmesi imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, en son yapılan seçimlerde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu aşan siyasi partilerin birlikte genel görüşme talebinde bulunması durumunda Meclis Genel Kurulu’nda konuyla ilgili görüşme açılmak zorunluluğu getirilmiştir. Bu halde, ilgili siyasi partilerin liderlerine veya gösterecekleri temsilcilere de Genel Kurul’da söz hakkı tanınacaktır. Benzer şekilde bir diğer denetim aracı olarak, gensoru önergesi verme yetkisi yasama organı dışında bulunan siyasi partilere de tanınmıştır. Buna göre, son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu aşan siyasi partilerin birlikte gensoru talebinde bulunabilmesi imkanı sağlanmıştır.

 

Model anayasanın yarı doğrudan demokrasi araçlarıyla millet egemenliğini güçlendirerek uygulama anlayışındaki en önemli yeniliklerinden bir tanesi “vatandaş/halk inisiyatifi” düzenlemesidir. Buna göre; seçmenler her yerleşim biriminde yeteri kadar açılan merkezlerden elektronik imza alabilecek veya noter kanalıyla imza vererek bazı yasama faaliyetlerine katılabileceklerdir.

 

 

 

 

Bu kapsamda;

 

155. maddede “Halkın Anayasa önerisi” düzenlenmiştir. Seçmenlere, imza toplamak suretiyle anayasa değişikliği önerisinde bulunma imkanı tanınmıştır. Bir milyon seçmenin anayasa hükmü mahiyetinde olan bir metni elektronik imza veya noter aracılığıyla imzalayarak TBMM Başkanlığı’na sunmaları durumunda TBMM söz konusu metni en kısa süre içerisinde halkoylamasına hazırlayacaktır. Sunulan anayasa önerisi, halkoylamasına için TBMM tarafından Cumhurbaşkanı’na gönderilir. Halkın anayasa önerisinde uygulanacak halkoylaması esasları anayasa değişikliklerindeki halkoylaması esaslarına tabidir.

 

97. maddede “Halk sorusu” düzenlenmiştir. Halk sorusu, en az 10.000 seçmen tarafından imzalanmış olan soru önergesine, ilgili bakan veya başbakanın sözlü olarak ve medya aracılığıyla cevap vermesinden ibarettir. Sivil Toplum Kuruluşları sorusu, ülke çapında illerin yarısından fazlasında örgütlenmiş bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarının kuruluş amaçlarıyla ilgili olmak üzere hazırladıkları soru önergesine ilgili bakan veya başbakanın yazılı veya sözlü olarak cevap vermesinden ibarettir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının sorusu ise kuruluş amaçlarıyla ilgili olmak üzere hazırladıkları soru önergesine ilgili bakan veya başbakanın yazılı veya sözlü olarak cevap vermesinden ibarettir. Sivil Toplum Kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları sorusu bakımından imza şartı haricinde halk sorusunun hükümleri geçerli olacaktır.

*****

 

98. maddede “Halkın daveti” düzenlenmiştir. Buna göre, en az 100.000 seçmen tarafından imzalanmış davet çağrısının TBMM tarafından uygun görülmesi halinde konuyla ilgili TBMM Genel Kurulu’nda açık oturum düzenlenmesi gerekecektir. 500.000’den fazla seçmence imzalanmış davet çağrısı sonucu TBMM Genel Kurulu’nun açık oturum yapması zorunlu tutulmuştur. Genel görüşme sonucu herhangi bir oylama yapılması zorunlu değildir. Sadece konunun yasama organında tartışılarak ülke gündemine sokulması hedeflenmektedir.

 

99. maddede düzenlenen “halkın meclis araştırması çağrısı”nın ise en az 100.000 seçmence imzalanmış olması ve Meclisin bu çağrıyı yerinde bulması durumunda konuyla ilgili komisyon kurularak araştırma çalışması yapmasına dayanmaktadır. Ancak 500.000’den fazla seçmence imzalanmış olan çağrılar bakımından Meclis çağrıya uymak zorundadır.

 

Meclis araştırmasının diğer bir biçimi; ülke genelindeki Devlet ve vakıf üniversitelerinin senatolarının yarısından fazlasının davet çağrısı üzerine TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasıdır. Buna göre ise üniversitelerin senatolarınca belirlenecek birer üye komisyonda yer alacaktır.

 

Halk araştırması için kurulan komisyon; TBMM’de grubu olan partilerden ikişer üye, mecliste yer almayan ancak en son seçimde ülke genelinde geçerli oyların %1’ den fazla oy almış bulunan partilerden birer üye, komisyonda yer almak isteyen üniversitelerin senatolarınca belirlenecek birer üye, konuyla ilgili Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca belirlenecek birer üye, komisyonda yer almak isteyen ülke çapında illerin yarısından fazlasında örgütlenmiş olan Sivil Toplum Kuruluşlarının seçecekleri birer üyeden oluşur. Komisyonun hazırlayacağı rapor bastırılarak medya aracılığıyla kamuoyuna duyurulacaktır.            Komisyonun çalışma süresi bir yılı aşmamak kaydıyla kurul tarafından belirlenecektir.

 

Model anayasa, siyasal rejim tercihini olarak iradesini Türkiye’nin büyük tecrübelere sahip bulunduğu parlamenter rejimden yana belirlemiştir. Cumhurbaşkanlığını ise memleketimizin birlik ve bütünlüğünün sembolü olan bir devlet adamı olarak kurgulamayı uygun bulmuştur. Her ne kadar sağlanması pek kolay bir oran değilse de Cumhurbaşkanlığı seçimi yasama organı üye tam sayısının beşte dördünün oyu ile gerçekleşebilmektedir. Bu düzenleme; siyasal istikrar ve gerçekçilik bakımlarından eleştiriye maruz kalabilir ise de, her halde bu talebin arkasında öğrencilerimizin devlet başkanını günlük siyasal çekişmelerin ötesinde bir kimse olarak düşünmeleri yatıyor olmalıdır.

 

Model anayasa her ne kadar Cumhurbaşkanlığının statüsünü parlamenter rejim ekseninde kurgulamış ise de 104. maddede devlet başkanının “tek başına yapacağı işlemler” nedeniyle hukuki sorumluluğunun olduğu ve bunlara karşı yargı yolunun kapatılamayacağı düzenlenmiştir.

 

4. Yargı Organının Yapılanması Hakkında Model Anayasada Öne Çıkan Bazı Yenilikler

              

Model anayasa, 1961 Anayasası döneminden itibaren eleştiri konusu olan, 1982 Anayasasıyla katmerli bir problem halini alan “yargı birliği ilkesinin bozulması”na karşılık olarak, bu sorunun giderilmesi için askeri ve sivil yargının iki başlı yapılanmadan kurtarılması anlayışını savunmaktadır. Ancak askeri yargının dünyanın pek çok ülkesinde olduğu üzere bir “uzmanlık mahkemesi” olarak görüldüğü ve ülkemizde sivil yargı düzeninin içerisinde bulunması halinde kendisinden beklenilen yararı hukukun üstünlüğü anlayışı içerisinde gerçekleştirebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, model anayasanın 142. maddesinde, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kaldırılması ve bu kurumlarda çalışan meslekten yargıç ve savcıların -özlük hakları göz önünde bulundurularak- Yargıtay ve Danıştay’da kurulacak askeri yargı dairelerinde görev almaları uygun bulunmuştur. Kaldırılan Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri’nde görev yapan ve meslekten olmayan subayların ise hakimlik yapmış oldukları nazara alınarak, özlük haklarının korunacağı uygun görevlere atanmaları kabul edilmiştir.

 

Son dönemde yapılan reformlara ek olarak üzerinde yerli-yersiz büyük tartışmaların olduğu bir diğer konu; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapılanması ve Kurul başkanı olarak Adalet Bakanı’nın fonksiyonudur. Model anayasa 144. maddesinde Adalet Bakanlığı Müsteşarının Kurul’un tabii üyesi olarak bulunmasının Bakanlık ve Kurul arasındaki çalışmalara yarar sağlayacağını benimsemiştir. Adalet Bakanı’nın Bakanlık Müsteşarının amiri konumunda olduğu dikkate alındığında, temsil açısından ayrıca Bakan’a yer vermenin gerekli olmadığı, bu durumun yersiz tartışmalara sebebiyet verdiği düşünülmektedir. Bu bakımdan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konusunda mevcut düzenlemeler benimsenirken, Bakan’ın üyeliği kaldırılmış, onun yerine Başkanlık görevinin Kurulca seçilecek üye tarafından yerine getirilmesi ilkesi benimsenmiştir.

 

Yargı organında yapılan bir diğer önemli değişiklik yüksek mahkemeler arasına yeni bir yüksek mahkemenin katılmasıdır. Buna göre 1982 Anayasası uygulamasında mahkeme olarak sayılmayan Yüksek Seçim Kurulu, model anayasanın 146. Maddesindeki düzenleme ile yüksek mahkeme hüviyetine kavuşturulmuş; böylelikle, hem seçim yargısı daha güvenceli bir konuma taşınmış, hem de anayasallık denetimine kapatılmış ve demokratik rejimlerle kıyaslandığında büyük eleştirilere konu olan bir mesele çözülmüştür.

 

Son söz ve teşekkür

 

Model anayasayı hazırlayan öğrencilerimiz, bir hukuk adamının görev anlayışı içerisinde hareket ettiler. Pek çok zaman çeşitli menfaatlerin karşı karşıya geldiği bir hukuki meseleye -adalet idealinin sembolü haline gelmiş Themis gibi- çözüm getirmek görevini üstlenmeleri gerektiğini kavradılar. Anayasayı hazırlarken ellerindeki terazi mutlaka dengede kalmalıydı. Milletin egemenlikten kaynaklanan yetki yetkisinin; hukukun üstünlüğü içerisinde ve gerektiğinde bir kılıç kadar keskin olduğunu bilerek bize bir model oluşturacaklardı. Nitekim model anayasa, “kendi bireysel iradelerinin biçimlendirmesiyle hazırladıkları” ve fakat aziz Milletimizin tümünü kavrayacak, birliğimizi güçlendirecek bir anayasa yapılması gerektiği düsturuyla yazıldı. Öğrencilerimizin çalışmaları bu veçhesiyle değerlendirildiğinde; profesyonel bir hukuk adamının, milletin güncel ve gelecek sorunlarına çare olarak ortaya koyduğu bir yapıt oldu.

 

Öğrencilerimiz model anayasa metni kaleme alınırken yanlıca kendilerini ait hissettikleri siyasal, ekonomik ve sosyal alt yapının bir parçasıymış gibi çalışmadılar. Tam aksine; “ötekileştirilmeye çalışılan öz kardeşi için”, “milletimizin diğer evlatlarını” düşünerek, “konuşamayanın sesi”, “göremeyenin gözü”, “dokunamayanın eli” olarak bir anayasa yazdılar. Sadece bu çalışma anlayışı dahi, aziz milletimizin pırıl pırıl berraklık ve saflıktaki bu seçkin gençlerinin yüksek karakterlerini ortaya koymaktadır. Kanaatimce, onlar; ortak akıllarını bir araya getirerek ürettikleri model anayasa çalışmasıyla her türlü övgüyü hak etmişlerdir.

 

Öğrencilerimiz birbirlerine karşı içten gelen ve bir azami saygıyı göstererek çalıştılar. Hiç şüphe olmamalıdır ki siyasal düşünceler dikkate alınırsa biz de homojen bir kitle değildik. Anayasa değişikliği konusunda en ateşli tartışma konuları bizim içimizde de toplumun her kesimindeki kadar sahiplenildi. Biz bu çalışmanın sonunda ortak bir metin hazırlayabiliyorsak, sanırım Türkiye için de aynı umudu besleyebiliriz. Yapmış olduğumuz bu çalışmadan bir anayasa hukuku öğretim üyesi olarak ülkemizdeki Anayasa yapım sürecine ilişkin bir takım sonuçlar çıkarmam doğaldır. Nitekim, büyük kamplaşmalar, sert tartışmalar içeren konularda en iyi çözümün halk oylamasına tek bir metin sunmayı zorlamak yerine, öncelikle 1982 Anayasasının 175. Maddesini değiştirmeyi ve Milletin farklı hassasiyetleri dikkate alınarak hazırlanmış birden fazla anayasa metni arasından tercihte bulunmasını sağlayacak bir anayasa değişikliği usulünü hazırlamayı sağlıklı buluyorum. Biz model anayasamızı hazırlarken böyle yaptık ve zorlamak yerine herkse seçim ve tercih hakkı tanımanın çalışmaları ne denli kolaylaştırdığını gördük… Neden bir benzeri Türkiye’de yapılmasın? Neden dar kalıplar içerisinde, esnek olmayan bir anayasa tartışması ve değişikliği yapılmak zorunda olunsun? Nihai çözüm olarak Milletimizin kararını olgunlukla vereceğine inanmak ve alternatifli bir anayasa oylamasını yapabilecek bir hukuki ortamı hazırlamak pek çok bakımlardan tek tercihin toplumda yaratacağı basıncı hafifletecek bir yöntemdir. Millet olarak, ayrışmaya değil birliğe ihtiyacımız var…

 

Kendisiyle çalışmaya başladığımız daha ilk günden bize her türlü desteği veren; “hocam sizler ülkemize pırıl pırıl gençler yetiştirmekten başka bir şey düşünmeyin, sizden tek isteğim bu… Biz bugüne kadar ülkemiz eğitimine katkı sağlamak için bir şeyler yaptık. Ancak emin olun, daha çok şeyler yapacağız. Bunları da göreceksiniz” diyen Mütevelli Heyet Başkanımız Sayın Cemal Kalyoncu’nun şahsında Heyet üyelerimize,

 

Devlet hastanesinin acil servisine dahi “bizim üniversitemiz mensubu herhangi bir kimse buraya gelirse derhal bana haber vereceksiniz” diyerek talimat verecek kadar insanını seven, Üniversitemizi bir sevgi, hoş görü ve demokrasi ve akademik çalışma merkezi haline getiren Rektörümüz Prof.Dr. İbrahim Özdemir’e,

 

Sabahları Fakülteye gelirken büyük bir mutluluk duymamıza neden olan, hukuk fakültesine bütün tecrübesini aktaran, bizlere çalışma şevki aşılayan Dekanımız Prof.Dr.Şanal Görgün’e,

 

Ve bugüne kadar verdiğim hiçbir çalışmada ayak diremeyen, gönülden çalışan, hukuk öğrencisinin vakarını taşıyan, anayasa hukuku hocalıklarını yapmaktan iftihar ettiğim Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kıymetli öğrencilerine,

 

Bir zorunluluk nedeniyle değil ama gerçekten öyle oldukları için “teşekkür ederim”. Gazikent Üniversiteli olmak böyle bir şey…

 

Model anayasa çalışmasıyla yalnızca bir milli ve insani vazifeyi yerine getirmeye çabaladık. Yararlı olmasını dilerim.

 

           

            Yrd.Doç.Dr. Emrah KIRIT

            T.C. Gazikent Üniversitesi

            Hukuk Fakültesi Dekan Yrd.

Anayasa Hukuku ABD.

Öğretim Üyesi

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

MODEL ANAYASA HAKKINDA

HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİYLE YAPILAN

MÜLAKAT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

   

 

 

 

MODEL ANAYASAYI HAZIRLAYAN

GAZİKENT HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDEN BAZILARI İLE YAPILAN MÜLAKAT

 

SORU: Murat Bey bir toplum Anayasa metninden ne bekler? Sizce Türkiye’nin anayasasından veya yeni anayasasından beklentisi ne olmalıdır?

(Murat GÜNDEM – 111301121)

 

CEVAP: Anayasa, kültürel bir bütünde temellenmiş siyasal bir birliği ifade eden en üstün hukuki normdur. O halde siyasal bir birliği ifade eden bu toplum sözleşmesi, bir etnisitenin değil ve fakat ülkede yaşayan tüm etnik unsurları da kapsayacak biçimde ve olgunlukta ve bunun da ötesinde, sivil toplum kuruluşlarına kısacası 1980 darbesi sonrası depolitize hale gelmiş toplumumuza,  gerçek ve saf anlamıyla bir temsil kabiliyeti sağlamalıdır. Esasen bu yolla meşru siyasa yapıcı konuma kavuşan toplumun tüm kesimleri, ülke sorunlarının çözümü konusunda uzlaşmacı bir tavır sergileyecektir. Hoşgörünün egemen olduğu, sorunların kavgayla değil uzlaşmayla çözümlendiği bir toplum rüyası kuşku yok ki ancak demokratik çoğulcu toplumun gereklerinin yerine getirilebilmesi ölçüsünde gerçekleşir. 

 

SORU: Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri tarafından hazırlanan model Anayasa konusunda düşünceleriniz ne?

 

CEVAP: Ben bu anayasa çalışmasının yapılmasını sağlayan, “Biz milli ve insani vazifemizin gereğini yaptık” diyen kıymetli Hocam Yrd.Doç.Dr. EmrahKIRIT ’a şükranlarımı sunarım. Yine bu çalışmanın yapılmasında çok yoğun bir emek ve çaba sarf eden değerli öğrenci kardeşlerimi saygı ve sevgiyle selamlarım.

 

SORU: Mert Bey, hazırladığınız model Anayasa metninin kısa bir öz eleştirisini yapabilir misiniz? Sizin anayasanızın olumlu ve olumsuz yönleri neler?

(Mehmet Mert AÇIKGÖZOĞLU – 111301020)

 

CEVAP: Öncelikle hazırladığımız bu çalışmayı inceleyen herkese saygılarımı sunarım. Elbette ortaöğretimden yeni çıkmış ve hukuk öğrenimine yeni başlayan bizlerin hazırladığı bu taslağın yeterince verimli olamayacağının farkındayız. Ama yine de öğrendiğimiz bilgiler ışığında elimizden gelenin en iyisini yaptık. Ayrıca hazırlama sırasında maddeleri yeniden yazma bilgi ve tecrübesine olmadığımız için ana metine belirli bir ölçüde bağlı kalarak, onun üzerinden yorumlama yaptık ki; bu da genç yorumun anayasaya yapabileceği en iyi katkıdır, diye düşünüyorum. Ve bunları yaparken kendimize öncelikli olarak belirlediğimiz demokrasi ve karşılıklı saygı ilkelerinden asla vazgeçmedik… Öyle ki hocamızın önerdiği maddeyi bile oylamaya sunduk. Bağlı kaldığımız bu değerler ve izlediğimiz yöntem sayesinde bilgi ve tecrübe eksikliğimizi kapattığımızı düşünüyorum. En önemli olansa Türkiye’nin çok farklı yerlerinden gelmiş bu genç arkadaşların geldikleri kültürlerden ve yetiştikleri çevreden etkiyle, şans verildiğinde ortak bir anayasa metni hazırlayabileceğini gördük.

 

SORU: Anayasa yapımı konusunda yasama organına somut bir çağrıda bulunmanız istenilseydi, ne söylerdiniz? Talebiniz nasıl olurdu?

Yetkililerden ilk istediğimiz; kendi yarattığımız bu şansın diğer hukuk fakültelerine de verilmesi ve sizler kadar bilgili olmasa da anayasa yapımı kapsamında yetkin gençler olan hukuk fakültesi öğrencilerinin bu konudaki yorum ve düşüncelerinin alınmasıdır. Böylelikle nüfusunun büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Türkiye’de genç hukukçuların görüşlerinin kullanılmasıdır.

Anayasa yapımı ve değişikliği kapsamında TBMM Anayasa Komisyonunun Hukuk Fakültelerini ziyaret etmesi çok üzerinde durduğum bir istek... Çünkü bu ziyaretler sayesinde hukuk fakültesi öğrencileri yeni anayasa hakkında daha fazla bilgi sahibi olacak ve bu yeni bilgiler ışığında geri bildirimlerini daha sağlıklı yapabileceklerdir. Tabii ki basına yansıyan bu ziyaretler halkımızın da kendi hak ve özgürlüklerinin güvencesi olan anayasa metni hakkında daha sağlıklı bilgi sahibi olmasını sağlayacaktır. Şimdiden her şey için çok teşekkür ederim.

 

SORU: Hüseyin Bey sizin anayasa süreciyle ilgili beklentiniz ne? Nasıl bir anayasa bekliyorsunuz?

(Hüseyin YÜCEL – 111301009)

 

CEVAP: İnsan yapısı gereği, fıtratı gereği güzel günler geçirmek ister. Bir yandan da insan sosyal olarak diğer insanlara ihtiyaç duymaktadır. Tabi gönül ister ki bu toplu yaşam sevgi, kardeşlik içerisinde olsun ama ülkemizde bu durum maalesef her zaman böyle olmuyor. İnsan hür yaşamak ister, hürriyetinin engellenmesini istemez. Hür fikir engellendiği zaman toplum ileri değil geri gider.

Türkiye tarihinde ilk defa sivil anayasa yapılıyor. Diğer anayasalar daha çok zorlamayla, darbeyle olmuştur ve halkın haklarını değil, otoriteyi, yönetenlerin çıkarlarını esas almıştır.

Şimdiki anayasadan beklentim; devleti değil bireyi esas almasıdır. Bizim milletimiz zaten devletini sever… 16 defa devlet yıkılmış 17’ncisini kurmuşuz… Devletten halkına karşı özgürlükçü davranılmasını, yönetenlerin sağduyuyla hareket etmesini bekliyorum. Devletin kuvvetini keyfi olarak kullanılmamasını ve kullandırılmamasını, kişisel ihtirasların kanun perdesi altında kullanılmamasını bekliyorum.

 

SORU: Bahaddin Bey, siz yeni anayasanın yapılması sürecinde ne gibi usuller, ne gibi hedefler konulmasını istiyorsunuz? Yeni anayasa yapılacaksa bunun zemini ne olmalıdır?

(Bahaddin BİRİCİK – 111301007)

 

CEVAP: Şüphesiz insan kusursuz değil. Bu bakımdan adalet arayışı içerisindeyken zulüm de yapıldığı olmuştur. Ancak yine de adalet mülkün temeli olduğundan, yönetim adil olmak, kusursuz olmaya doğru ilerlemek zorundadır. Yönetim şekli ülkeden ülkeye değişebilir ama demokratik yönetimlerde yönetimin temeli anayasadır. Bu nedenle anayasa olabildiğince kusursuz olmalıdır. Kusursuz bir yönetime ulaşmak ya da bu yolda ilerlemek tek bir kişinin, bir zihniyetin ürünü değildir, olamaz. Toplumun fertlerinin fikirlerinin bir araya gelmesinden oluşmuş çok daha yetkin bir şekilde hazırlanmış anayasa ile hareket etmeyi gerektirir. Çünkü şahısların bireysel dehası ne kadar harika da olsa, toplumun ortak idaresinden gelen dehasına karşı mağlup düşer. Toplumun fertlerinin bir araya gelmesinden oluşan mana, ortaya çıkan gerçekler, ferdi dehaların bile çok zaman çalışıp elde edemeyeceği toplumsal gerçeklerdir.

Eğer bir anayasa yapılıyorsa; bu anayasa ile alakalı olan, bu anayasadan etkilenebilecek olan, toplumun tümüne dil, din, ırk ayırt edilmeden danışılmalı, açıkça hiçbir baskı hissettirmeden söz hakkı verilmeli ve bunlar dikkate alınarak yeni bir anayasa yapılmalıdır. Ancak günümüz anayasasında bu özellikler tam anlamıyla mevcut değildir. Zira baskıyla oluşmuş bir anayasadır. Her ne kadar artık meşrulaşmış olursa olsun, darbe vesayeti altında yapılmış bir anayasadır.

 Abraham Lincoln’ın tanımıyla, “Demokrasi, halkın halk tarafından halk için idaresidir”. Bu tanıma rağmen günümüzde anayasaların halk tarafından hazırlanmaması; o ve ona bağlı yönetimi demokrasi dışına itmektedir. İşte bu nedenle; halkın iradesiyle oluşmuş, halkı içinde yaşatan, bir kişi veya kümenin değil herkesin ortak iradesini içeren yeni bir anayasa yapılmak zorundadır.

 

SORU: Asuman Hanım, sizce yeni Anayasa yapım süreci gerekli miydi? Anayasayı yenilemek yerine anayasada değişiklik yapmak da yeterli olmaz mı?

(Asuman KORKMAZ – 111301002)

 

CEVAP: 1982 Anayasası şimdiye kadar birçok defa değiştirilmiş olmasına rağmen 12 Eylül hukukuna egemen olan yasaklayıcı ve sınırlayıcı yaklaşımların etkisinden kurtulamadı. Türkiye'nin anti-demokratik darbe ürünü olan anayasa geleneğini sürdüren 1982 anayasasından tümüyle kurtulmaya ve toplumun daha özgür yaşamasına imkan veren, demokratik anayasa yapmaya ihtiyacı var. Bunun için yeni ve sivil bir anayasa yapmamız gerekir.

Devletin varlık nedeni toplumu oluşturan bireylerin refah, mutluluk ve huzurudur. Bu nedenle hazırlanacak anayasa toplumun tüm kesimlerinin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almalı, demokratik yapının oluşmasına katkı sağlayan sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun farklı kesimlerini temsil eden birey ve grupların söz söyleme, ekonomik ve siyasi katılım haklarını genişletmelidir. Toplumun tüm kesimlerinin anayasa hazırlık sürecine etkin katılımlarının sağlanmasına, daha demokratik bir sürecin işletilmesine dikkat edilmelidir. Son söz sahibinin millet olduğu demokratik anayasa yapılması süreci işletilmelidir.

Anayasa temel hak ve özgürlükler bakımından engelleyici, sınırlayıcı ve yasaklayıcı yaklaşımlarından arınmalı, bir yandan da günlük yaşamda uygulanabilir olmasını sağlamalıdır.

Model Anayasa metnini hazırlayan Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak hedefimiz; yeni bir sivil anayasa oluşturulması, baskıcı ve antidemokratik hükümlerden anayasamızın arınmasını sağlayacak sürece bizim de bir nebze olsun katkı sağladığımızı görebilmektir.

*****

 

SORU: Ozan Bey hazırladığınız model anayasa önerisinde hangi prensipleri temel aldığınızı anlatır mısınız? Anayasa metniniz hangi katkıyı sunuyor? Ne söyleyebilirsiniz?

(OZAN AYDIN TİŞKAYA – 111301049)

 

CEVAP: Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış olan anayasalar ya tek parti döneminde ya da askeri darbeler sonucunda topluma dayatılarak kabul edilmiş anayasalardır. Biz Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak, toplumsal talep ve beklentileri göz önünde bulundurarak yeni bir model anayasa yaptık.

Yaptığımız model anayasanın içerdiği en önemli kavram “sivilleşme”dir. Sivil anayasa salt asker ve askeri sınıftan olmayan, üniforma giymeyen kişilerin yaptığı anayasa değildir. Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak bizlerin sivil anayasa anlayışı; dil, din, ırk, cinsiyet gözetmeden, özelliklede bağımsız yargı ilkesi çerçevesinde anayasa maddelerinin hazırlamış olmamızdır. Yaptığımız model anayasa, devletin yapılanması ve işleyişine pozitif bir etki yapmakla beraber, nihai denetimin halkta olmasını sağlayacak demokratik bir denetim sistemini olanaklı hale getirmiştir.

 

SORU: Mustafa Bey sizin bir birey olarak anayasa süreciyle ilgili beklentiniz nedir? Nasıl bir anayasa istiyorsunuz?

(Mustafa Fikri GEMİCİ – 111301008)

 

CEVAP: Yeni bir anayasaya neden ihtiyaç duyulduğunu açıklayabilmek için hukuki bakıştan önce sosyolojik ve hümanistik tespitlerde bulunmak gerekir. Aslında insanoğlunun tarihsel gelişimi incelendiğinde hep ve daima tek bir arayış göze batar; gelişmek... Burada “gelişmek” olgusundan bahsederken akla yalnızca teknolojik ya da ekonomik gelişmeyle sınırlı bir arayış algılanmamalı. Aksine çok boyutlu ve hatta sınırsız boyuta sahip olan, sanat, kültür, insan ilişkileri, düşünme gibi çok geniş unsurları içinde barındıran bir gelişmenin peşinde olmuşuz tarih boyunca… Ve bu küresel gelenek devam da edecek.

 

SORU: Çok güzel belirlemelerde bulundunuz. Pekiyi bu gelişimde hangi kavramları öne çıkarmak gerekir?

 

CEVAP: Söylediğim gelişmeler esnasında öne çıkan en önemli unsurlardan birisi eşitlik kavramı. Tarih sahnesi pek çok ayrımcılığa tanıklık etmiş; soylu-köle, kadın-erkek, Hıristiyan-çok tanrılı, Asyalı-Avrupalı gibi ayrımlar neredeyse tarihin başlangıcından beri süregelmiş. Bu ayrımlardan bize kalan tarihsel bilgiler, hem getirdikleri sorunlar ile hem de çözümleri ile gösteriyor ki; insanlar arasında ayrım yapmaksızın eşitliği gözeten bir sistem hangi ulustan gelirse gelsin ya da tarihin hangi döneminden olursa olsun tüm insanların en önemli ihtiyaçlarından biri olagelmiş.

Şimdiye dek insanoğlunun edindiği birikim ve deneyimler ile ortaya çıkan ve eşitlik kavramını hayatlarımıza oturtmaya en yakın kavram olarak demokrasi kavramı karşımızda çıkıyor.

Demokrasi insanlık tarihi ile karşılaştırıldığında henüz oldukça genç ve yeni bir kavram ve bu yüzden gelişmeye devam ediyor ve günden güne de kapsamı genişliyor. Kendini süratle yenileyip geliştiren demokrasi, elbette kendisini takip eden insanları ve toplulukları da değiştirecektir.

 

SORU: Mustafa Bey, demokrasinin süreç olma özelliği dikkate alındığında; Türkiye açısından yeni anayasa süreci hakkında ne söyleyebilirsiniz? 1982 Anayasasını değiştirmemiz gerekir mi? Sizce mevcut Anayasa bu demokratik gelişim sürecinin neresinde kalıyor?

 

CEVAP: Bizim anayasamız, ikinci maddede belirtildiği üzere demokrasi vaat eden, vaat etmekle kalmayıp demokrasiyi Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri arasında sayan bir anayasadır. Sırf bu niteliği ile bile dikkate alırsak değişimin Türk Anayasası için gerekli ve önemli olduğunu söyleyebiliriz. Ama anayasamız bazı nitelikleri ile çeşitli özgürlükler yönünden geride kalmış durumdadır. Bu cümle aslında ilk duyulduğunda ya da ilk söylendiğinde biraz üzücü, hatta biraz da aykırı gelse de hukuki metinler doğaları gereği zaman zaman çağın gerisinde kalırlar. Unutulmamalı ki hukuk metinlerinin tamamı insanlar tarafından hazırlanan, kusuruz olması istenen, ancak yine de kusursuzluğu yakalayamayan ve yakalamayacak olan metinlerdir. Gelişen eşitlik, özgürlük ve demokrasi şartlarını daha ileri görüşlü ve kapsamlı bir şekilde ülkemizin bugününe ve geleceğine nakledebilmek için yeni bir anayasa şarttır. İşte bu nedenle bugünlerde yapılmakta olan bu yeni anayasa çalışmaları tüm vatandaşlarımız tarafından heyecan ve istekle karşılanmalı ve takip edilmelidir.

 

SORU: Işıl Hanım, Türkiye’nin yakın tarihine bakacak olursak son 50 yıldaki Anayasal tecrübelerimiz hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bu tecrübeler ışığında değerlendirilecek olursa, yeni Anayasanın zemini nasıl olmalı ki geçmiş sorunlar tekrarlanmasın?

(Nebahat Işıl ÖZMAVİ – 111301044)

 

CEVAP: 1961 Anayasasında kurulan sosyal ve siyasal mekanizmalar iyi işleyemedi. Bu mekanizmalar arasında uyumlu bir çalışma ortamı sağlanamadı. Bu durum da ülkenin 12 Eylül 1980'de bir darbeyle sarsılmasına yol açtı. Darbe ile anayasal ve hukuksal gelişmeler askıya alınırken; siyaset adamlarının çoğuna yasaklar getirildi. Askeri güç yönetime el koydu. Sonra anayasa çalışmalarına tekrar başlandı. Fakat 1982 Anayasası dönem koşulları itibariyle hak ve özgürlükleri sınırlayan kesin ölçüler getirdi. Özellikle düşünce özgürlüğü oldukça kısıtlanmıştı. İnsanlar haksızlıklarla karşılaştılar. Şimdi bu bilgilerle anayasanın nasıl olması gerektiği, hangi konular üzerinde durması ve yenilik kapsamında neleri içermesi gerektiğini konuşabiliriz.                                                                                                                                  

Bir kere anayasa her şeyden önce insan merkezli olmalı... Bunun olması için kişinin kendini ifade edebilmesi sağlanmalı; düşünce özgürlüğü, kişi hakları korunuyor olmalı... Özellikle düşünce özgürlüğü bir anayasanın temelini oluşturan en önemli öğe... Düşünce özgürlüğünün gerçekleşmesi demek, hakların etkin bir biçimde dile getirilmesine ve kullanılmasına olanak sağlamaktır. Yani düşünce özgürlüğü hakların kullanılmasında ve ifade edilmesinde basamak olarak görülebilir. Bunlarla beraber, bir anayasa eşitlikçi olmalı, toplumsal birliği bozacak bir pozisyon yaratmamalıdır. 61 ve 82 anayasalarıyla karşılaştıracak olursak; bir anayasa katı olmamalı yeniliklere de açık olmalıdır. Ancak bu yenilikler sallanan bir yapının üzerine değil sağlam temellere üzerine inşa edilmelidir.

 

SORU: Furkan Bey Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak model anayasayı nasıl kaleme aldınız? Model Anayasanız konusundaki düşünceleriniz ne?

(Furkan Levent TAKGİL – 111301095)

 

CEVAP: Kendi içimizde gerçekleştirdiğimiz anayasa yapımı sürecini başından sonuna kadar demokratik bir şekilde gerçekleştirdik. Geleceğin hukukçuları olarak görüşlerimizi beyan etme hakkı tanındığı için çok şanslıyız. Sayın Meclis başkanımızın destek isteğine Gazikent Üniversitesi olarak cevap vermemizden gurur duyuyorum. Devletimizin barış mutluluk ve kardeşlik içinde yaşamasına bir katkı yapabildiysek ne mutlu bizlere…

 

SORU: Dilan Hanım, sizce yeni Anayasa yapım süreci gerekli miydi? Anayasayı yenilemek yerine anayasada değişiklik yapmak da yeterli olmaz mı?

(Dilan ENSARİ – 1113010047)

 

CEVAP:  1982 anayasası göstermelik bir demokrasi ile hazırlanmış, özgürlükçü olmayan ve Türkiye’nin tamamını kapsamaktan çok uzak bir anayasa... O dönemden beri birçok değişiklik yapılmış olsa da istenen düzeye ulaşılamadı… Hatta bu anayasanın bu kadar değiştirilmesi onu değerlerinden uzaklaştırdı. Anayasanın bütününde uyuşmazlıklara neden oldu. Bütün bunlardan dolayı bu anayasanın değiştirilmesi gerekir. Çünkü ne yapılırsa yapılsın bu bir “Darbe Anayasası”dır.

 

SORU: O halde yeni anayasanın nasıl biçimlendirilmesi gerekir? Siz yeni anayasaya ilişkin olarak işleyiş hakkında ne düşünüyorsunuz? Beklentileriniz karşılanıyor mu?

 

CEVAP: Bu süreç sosyal bir hukuk devleti olduğumuzu kanıtlamak için çok önemli bir fırsattır.  Bu anayasa yapılırken herkesi kapsayan, bütün görüşlere saygılı, herhangi bir kesimi yüceltmeyen ya da hiçbir kesimi yermeyen bir anayasa yapılmalı. Yapılan bu anayasada Türkiye’nin sorunlarına kapanmayan, mevcut sorunların hepsine çözüm bulan ancak bu çözümleri de günü kurtarmak için değil tam anlamıyla bir çözüm getirmek için yapan bir anayasa olmalı. Ayrıca mevcut anayasadaki ayrımcılığa yol açan kısımlar düzeltilmeli… Mevcut anayasada bulunan birçok eksiklik objektif olarak ele alınmalı.

Katılımcı bir anayasa olmalı ama katılım sadece kâğıt üzerinde de kalmamalıdır. Yapılan çalışmalar önemsenmelidir. Eğer halkın anayasası olsun deniliyorsa bunun hakkı verilmelidir. Halkın düşünceleri dikkate alınmalıdır yoksa bu anayasanın darbe anayasasından ne farkı kalır? Meclis sadece kendi düşünceleri ile bir anayasa yapmamalı... Bu anayasa bir demokrasi sınavıdır. Birçok kesim bu anayasadan çok şey beklemekte... Ne yazık ki devam eden süreç çokta umut verici görünmüyor.

Umarım bu süreç korktuğumuz gibi değil de beklediğimiz gibi sonuçlanır. Ve umarım Türkiye en azıdan bu işin altından kalkar. Demokrasi artık bazı şeylerin kılıfı olarak değil de amacına uygun olarak kullanılır. Bu ülkede yaşayan insanlar artık özgür bir anayasaya hak ediyor. Yapılan anayasa sonucunda bu ülkedeki herkes demokratik, sosyal bir hukuk devletinde yaşadığını sadece sözle değil eylemlerle de hisseder…

 

SORU: Ahmet Bey, siz 1982 Anayasasının defalarca değiştirilmesini ve nihayet geldiğimiz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce eğer hazırlanacak ise yeni anayasa nasıl hazırlanmalı, hangi konular öncelik taşıyor?

(Ahmet ÇETİNKAYA – 111301030)

 

CEVAP: Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra bugüne kadar anayasalar askeri müdahale sonucu yapıldı. Yeni yapılacak anayasa ise siviller tarafından yapılan ilk anayasa olacak,  bir anlamda ilk medeni anayasa olacaktır. Günümüzde uygulanan 1982 anayasasının hangi şartlarda ve yöntemlerle kabul edildiği herkesçe bilinmektedir. Bu anayasa yapılış şartlarının icabı olarak otoriter ve devletçi bir zihniyeti yansıtmıştır. Bundan dolayı eleştiriler almış ve birçok defa bazı maddeleri değiştirilmiştir. 1982 anayasası cinsel haklar, vicdanı ret, Kürt meselesi, kültürel haklar gibi temel problemlere çözüm olmamaktadır.

            Yeni yapılacak anayasa hukukun temel ilkelerine bağlı çoğunlukçu değil çoğulcu olan yani tüm yurttaşların fikirlerine önem veren temel hak ve hürriyetlerini koruyan ve geliştiren, bölgesel problemlerin çözümünü tıkamayan bir anayasa olmalıdır. Parlamentodaki anayasa komisyonunda her partiden eşit milletvekili yer almalı ve düşünceleri dikkate alınmalıdır. Parlamento dışındaki partiler, sivil toplum örgütleri ve üniversite hocalarının da düşüncelerine de yer verilmelidir. Anayasa çalışması uzun soluklu bir süreç gerektirir. Eğer mevcut hükümet kendi çıkarlarını gözetmeksizin ulusal düzeyde siyaset üstü bir kimlikle ele alıp tüm çevrelerden görüş alış-veriş içinde bulunursa yeni anayasa için umut doğar ve toplum seviyesinin yükselmesine yardımcı olur. Üniversitemizde yaptığımız model anayasa çalışması anayasa hukuku hocamızın desteğiyle şekillenip güzel yararlı ve başarılı bir çalışma oldu.

 

SORU: Melike Hanım, siz arkadaşlarınızla birlikte hazırladığınız model anayasa hakkında ne düşünüyorsunuz? Olumlu-olumsuz anlamda eleştirel gözle bakarsanız elimizde bulunan bu anayasa metni hakkında ne söyleyebilirsiniz?

(Melike SOPYAN – 111301012)

 

CEVAP: Gazikent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak yeni anayasa çalışmaları kapsamında, büyüklerimize örnek ve destek teşkil etmek için, demokrasi ve cumhuriyetin özünü iktiza eden istişare ve meşveret ile anayasa taslağı oluşturduk. Üniversitemiz ve arkadaşlarım adına bu çalışmayı büyük bir titizlik ve hocalarımızın da yardımı ile çok kısa bir zaman diliminde hazırlamanın önemli bir başarı olduğunu belirtmek isterim. Bu taslağı hazırlarken gayemiz, toplumumuzun beklediği-özlediği barış ve kardeşlik ortamını oluşturacak, toplumumuzu ayrıştırmadan birlik ve beraberliğimize katkı sağlayacak, hak ve özgürlüklerin korunup, gelişmelere açık ve demokratik bir ortamın koruyucusu olacak “özgür ve katılımcı bir anayasanın” oluşturulabileceğine güzel bir örnek sunmaktı...

 

SORU: Sizce yakın dönem Türkiye tarihi değerlendirildiğinde anayasa konusunda ne söylenebilir? Bu bakış açısıyla yeni anayasadan veya anayasa değişikliklerinden ne gibi beklentiler ummak gerekir? Yeni Anayasanın parametreleri neler olmalı?

 

CEVAP: Ülkemizde bu zamana kadar yapılan anayasaları incelediğimizde, bu anayasaların olağanüstü durumların sonucunda halkın iradesini yok sayarak, özgürlük anlayışına uyulmadan hazırlanıp sunulmuş, devletin topluma çizdiği sınırları gösteren birer vesayet belgesi niteliğinde olduğunu görüyoruz. Ancak 21. yüzyılın ve medeniyetin getirdikleriyle beraber toplumumuz hak ve özgürlüklerin asıl koruyucusu konumundadır ve 82 anayasasıyla bize giydirilen elbisenin artık bize uymadığının ve dar geldiğinin farkına varmıştır. Bunun için gerekli olan meşruiyeti “yeni” bir anayasa isteğiyle devlete vermiştir.

Yeni anayasa yapım sürecinde hepimizin beklentisi, bu sürecin siyasi güçlerin ve toplumun aydınlatılarak demokrasinin gerektirdiği gibi şeffaf, iyiniyete dayalı ve katılımcı bir anlayışla sürmesidir. Ortak değerlerimizi hiçbir şekilde göz ardı etmeden, farklılıklarımızı çatışma konusu olmaktan çıkarmak hepimizin sorumluluğudur ve biz de bu sorumluluğu Gazikent Üniversitesi Hukuk Bölümü öğrencileri olarak model anayasamızda elimizden geldiğince yerine getirmeye çalıştık. 

Bizler bu devletin vatandaşlarıyız ve devletimizin refah içinde olması kadar özgür bir ortamının da olması gerektiğine inanıyoruz. Bireyler özgürdür ancak beden ve düşüncelere pranga vurulduğu zaman camit bir taştan farkları yoktur. Zira taşlar oradan oraya savrulan dilsiz varlıklardır. Bireyler ise devletin dilidir. Ve devlet, dilini korumak, onun özgürlüğünü güvence altına almak zorundadır. Bunu da ancak “katılımcı ve özgür bir anayasa” ile sağlayabilecektir.

 Şimdi devletimizden ve yeni anayasa çalışmalarını yürüten TBMM’den beklentilerimiz, hazırlanacak olan yeni anayasa ile demokrasimizin güçlendirilmesi, tüm halkın özgürlüklerinin güvence altına alınması, cumhuriyetimizin devamının birlik ve beraberlik içinde gerçekleştirilmesidir. Bu minvalde yeni anayasa çalışmalarında devletimize ve tüm halkımıza başarılar dilerim.

 

SORU: Melih Bey, sizce Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mıdır, neden?

(Melih KOVUK – 111301123)

 

CEVAP: Mevcut 1982 anayasasının yapılış şekli ve ortamı çoğumuzun bilgisi dahilindedir. Kimi kesimler 1982 Anayasasının mevcut halini antidemokratik, kimi kesimler ise demokratik buluyorlar. Bunun yanında yapılışı bakımından askeri darbe sonunda hazırlanması yine akıllarda soru işareti oluşturmuştur. Fakat yine de bende dahil olmak üzere kimi kesimlerlerce beğenilen bir anayasa halini almıştır 1982 anayasası... Ama dengelerin,  şartların, halkın düşünce yapısının, eğitim yapısının, ideallerinin ya da beklentilerinin değişmesi neticesinde ve değişmeyen tek şeyin değişim olduğu dikkate alındığında yeni bir anayasa hazırlanmalıdır. Yeni anayasamız; bu ülkenin bütün yurttaşlarını kapsayan, temel hak ve özgürlüklerin en üst seviyede olduğu, hukukun üstünlüğüne inanan ve uygulayan, asla ve kat’a değişmeyecek olan Mustafa Kemal Atatürk’ün miras bıraktığı ilkelere uygun, onun kurduğu cumhuriyet rejimiyle özdeş, milli birlik ve bütünlüğümüzü koruyan, değerlerimizi koruyan ve hayata geçiren bir anayasa olmalıdır.

 

SORU: Fakültemiz öğrencileri tarafından yürütülen model Anayasa çalışması hakkındaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

 

CEVAP: Öncelikle anayasa çalışmamızda bizlere bu platformu oluşturan Fakültemize vermiş olduğu destekten dolayı teşekkür ederim. Değerli Emrah KIRIT hocamıza da yoğun ilgi ve emekleriyle bizleri gerek bilgilendirdiği, görüş perspektifimizi genişleterek bu model anayasayı hazırlamamızdaki yardımları ve desteği için cok teşekkür ederim. Ülkemizde olan olay ve gelişmelere (örneğin en yakın ve aklıma ilk gelen olay Van depremi) kayıtsız duyarsız kalmadığı gibi ülkemizi toplumumuzu ilgilendiren yeni anayasa hazırlığına da duyarsız kalması beklenemezdi… Okulumuzun böyle bir çalışmada bulunması ülkemizdeki gelişmelere duyarsız kalmadığının göstergesidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MODEL ANAYASA

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

T.C. GAZİKENT ÜNİVERSİTESİ

HUKUK FAKÜLTESİ

1. SINIF ÖĞRENCİLERİ TARAFINDAN HAZIRLANAN

MODEL ANAYASA

 

BİRİNCİ KISIM

Genel Esaslar

 

       Devletin yönetim biçimi

       MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

       Devletin nitelikleri

       MADDE 2- Türkiye Devleti, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve ulusal bağımsızlığımızın müeyyidesi olan atalarımızın mirasını sahiplenen; insan haklarına ve çoğulculuğa dayanan,  laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.

 

       Devletin şekli, resmi dil, bayrağı, milli marşı ve başkenti

       MADDE 3- Türkiye, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir Cumhuriyettir. Resmi dili Türkçedir.

  Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

  Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.

  Başkenti Ankara’dır.

 

       Cumhuriyetin koruyucusu olarak Milletimiz

       MADDE 4- Anayasanın ilk dört maddesi hükümlerinin dayanağı, koruyucusu ve yaptırımı yasaklar değil milletin kendisidir. Bu maddelerin değiştirilmesinde nihai yetki Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran milletimiz adına yalnızca halkımızdadır. Anayasanın ilk dört maddesine ilişkin değişiklik teklifleri TBMM üye tamsayısının üçte biri tarafından yazılı olarak önerilir. TBMM Genel Kurulu’nun teklifi kabul etmesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kabul oyu ile mümkündür. Teklif TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek oylanmasının ardından teklif halkoyuna sunulmak üzere Cumhurbaşkanına sunulur. Cumhurbaşkanının teklifi geri gönderme yetkisi yoktur. Halkoylamasında geçerli oyların yarısından fazlasının kabul oyu olması halinde değişiklik yürürlüğe girer.

  TBMM’de yapılan görüşme ve oylama hakkında bu maddede yer alan kayıtlar dışında kanunların oylanmasına ilişkin hükümler uygulanır.

    

 

 

 

       Devletin temel amaç ve görevleri

       MADDE 5- Devletin temel amacı milletin egemenliğine sığınan her insana; hukukun üstünlüğü ve güvencesi altında, sevgi ve barış içerisinde yaşama, maddi – manevi varlığını geliştirme olanağı sağlamaktır.

       Devlet adına yetki kullanan herkes, bu amaçlara ulaşmak için Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal demokrasisi çerçevesinde, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerine, eşitliğe, çoğulculuğa ve cumhuriyetin diğer niteliklerine sadakatle hizmet etmekle görevlidir.

 

       Egemenlik

       MADDE 6- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet egemenlik yetkisini anayasada belirtilen yetkili organlar eliyle ve anayasal rejim anlayışıyla uygular.

  Devletin üyesi olduğu uluslararası örgütlerde temsil edilmesi suretiyle alınan kararlar ve bunların usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması çerçevesinde uygulanan kurallar egemenlik yetkisinin devri niteliğinde sayılmaz.

 

       Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı

        MADDE 7- Anayasa hükümleri, iç hukuk düzeni içerisinde en üstün hukuk normlarıdır.

   Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.

  Anayasa normları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

 

       Yasama yetkisi

       MADDE 8- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

  Devletin üyesi olduğu uluslararası örgütlerde temsil edilmesi suretiyle alınan kararlar ve bunların usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması çerçevesinde uygulanan kurallar yasama yetkisinin devri niteliğinde sayılmaz. 

*****

 

       Yürütme yetkisi ve görevi

       MADDE 9- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir.

       Devletin üyesi olduğu uluslararası örgütlerde almış olduğu kararlar ve bunların usulüne uygun olarak yürürlüğe koyulması çerçevesinde uygulanan kurallar yürütme yetkisinin devri niteliğinde sayılmaz.

 

 

 

 

       Yargı yetkisi

       MADDE 10- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Bağımsız mahkemeler bu yetkilerini kullanırken, hiçbir baskı altında kalmadan, hukuk kurallarını eksiksiz uygular.

       Yargı organı Türk Milletine karşı sorumludur. Yargı mercilerinin bu sorumluluğa uygun davranmasının denetimi hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yine yargı organının yetkisindedir.

 

       Hukuk karşısında eşitlik

       MADDE 11- Herkes, din, dil, ırk, cinsiyet, felsefi inanç ve sahip olduğu bütün insani özelliklerinden kaynaklanan farklılıkları konusunda ayırım gözetilmeksizin hukuk karşısında eşittir.

  Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.  Bu maksatla gerçekleştirilecek pozitif ayrımcılık, eşitlik ilkesine aykırılık taşır biçimde yorumlanamaz.

       Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler ve de bu kişiler evli ise eşleri ve çocukları için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

       Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

       Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

 

                                                          

İKİNCİ KISIM

                                                    Temel Haklar ve Ödevler

                                                          

BİRİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

    

       Temel hak ve hürriyetlerin niteliği

       MADDE 12- Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.

       Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

      

       Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması

       MADDE 13- Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzenine, laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

 

       Temel hak ve hürriyetleri kötüye kullanılma yasağı

       MADDE 14- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Bu hükme aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

 

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması

MADDE 15- Olağanüstü yönetim usullerinin geçerli olduğu dönemde dahi, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilemez. Bu hallerde durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

Kişinin Hakları ve Ödevleri

 

  Kişi dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı 

       MADDE 16- Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruyup, geliştirme hakkına ve bu haklardan faydalanırken özgürce karar verme hakkına sahiptir.

       Tıbbi zorunluluklar dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. İnsanlar dâhil, hiçbir canlı varlığa işkence, eziyet ve fena muamele yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

       Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına bir zorunluluk olarak kanunen olanak tanındığı durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır. 

                              

 

 

                     

       Angarya yasağı

       MADDE 17- Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Devlet, çalışma özgürlüğü ve kişilerin öğrenim ve mesleklerini seçim haklarını da gözetecek şekilde kamu düzeni çerçevesinde mesleklerin serbestçe icra edilmesini sağlar.

 

        Kişi hürriyeti ve güvenliği

       MADDE 18- Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Kişi hürriyeti ve güvenliği, hakkın özünü ihlal etmeden ve ancak kanuna dayanan usulüne uygun olarak verilmiş yargı kararı ile kısıtlanabilir. 

 

       Özel hayatın gizliliği ve korunması

       MADDE 19- Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Kamu düzeninin sağlanması için zorunlu olan suçlulukla mücadelede, özel hayatın ihlali sonucunu doğuran işlemler için usulüne uygun olarak verilmiş bir yargı kararı gereklidir. Bu durumda yazılı bir karara istinaden özel hayata müdahale edilmesi halinde dahi kamu düzeninin korunması için açıklanması zorunlu olmayan özel ve ailevi hususiyetler hukuk sürecinin her aşamasında devlet tarafından gizli tutulur.

 

       Mesken masuniyeti ve aracın korunması

       MADDE 20- Kimsenin konutuna ve aracına dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak kanuna dayanan ve usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna ve aracına girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde ilgili mahkemenin onayına sunulur. Mahkeme, el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde kararı açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

      

        Haberleşme hürriyeti

       MADDE 21- Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Bu hürriyetin devlet organları veya üçüncü kişiler tarafından hukuka aykırı olarak ihlal edilmesi halinde ihlal edenler kanunla cezalandırılır. Zarar gören kimse veya kimselere kusurlu kimseler tarafından maddi ve manevi tazminat ödenir.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak kanuna dayanan ve usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

 

       Yerleşme ve seyahat hürriyeti

       MADDE 22- Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yerleşme hürriyeti, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, sağlıklı ve düzenli yapılaşmanın gerçekleştirilmesi ve kamu mallarını korumak amacıyla kanunla sınırlanır.

Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle, suç işlenmesini önlemek amacıyla kanunla sınırlanabilir. Bu halde dahi hürriyetin kullanıldığı somut durumla suç soruşturması arasında doğrudan ilgi bulunması gerekir.

Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, kanunla yetkilendirilmiş merciin kararına bağlı olarak sınırlanabilir. Hukuki süreç sonunda yurt dışına çıkış hakkının engellenmesinin hukuka aykırı olduğunun saptanması halinde mağdur olan kimselere devlet tarafından tazminat ödenir. Devlet bu tazminatı kusur sorumluluğu bulunan kamu görevlilerine rücu eder.

Vatandaş hiçbir nedenle sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz.

 

       Din, vicdan ve ibadet hürriyeti

       MADDE 23- Herkes, dinî inanç, vicdan ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Kamu düzenini açıkça ihlal etmemek şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Kimse, inanmaya veya inançsızlığa zorlanamaz. Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik alanı içerisindeki tüm insanlar birbirlerinin inanç ve ibadetlerine saygı gösterir. Devlet dinsel inanç ve anlayışlar karşısında tarafsızdır.  

Devletin hukuku dinsel kurallardan ayrıdır. Devlet de dinsel inançlara karışamaz.

Hukuka aykırılık oluşturacak biçimde maddi veya kişisel çıkar sağlamak amacıyla dinler veya dinlerce kutsal sayılan değerler istismar edilemez ve kötüye kullanılamaz. Düşünce, inanç ve ifade hürriyetleri ile bilim ve sanat hürriyeti hariç olmak üzere, dinlerin ve inanışlara saygı gösterilmesi için yasama organı gerekli düzenlemeleri yapar.

 

       Düşünce ve kanaat hürriyeti

       MADDE 24- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse fikirlerini açıklaması için zorlanamaz. Düşünce ve kanaatleri sebebiyle yargılanamaz, kınanamaz ve suçlanamaz.

 

       İfade hürriyeti

       MADDE 25- Herkes ifade hürriyetinden yararlanır. Hiç kimse düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya diğer yollarla bireysel veya birlikte açıkladığı ve yaymaya çalıştığı için suçlanamaz ve yargılanamaz. Bu hüküm radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların düzenlenmesi için saptanan izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

İfade hürriyetinin kullanılması, kamu düzenini bozabilecek, insanları suç işlemeye teşvik eden veya herkesin kişilik haklarını, özel ve aile hayatlarını yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması amaçlarıyla sınırlanabilir. Bu halde dahi yasama organı tarafından yapılan düzenlemeler ve onların tatbikinde takdir yetkisi hürriyetin özünün korunması ve kullanılması lehinde hazırlanmak zorundadır.

Kamu görevlilerinin özel ve aile hayatları haricinde yerine getirdikleri görevlerin değerlendirilmesi biçimindeki ifadeler hakaret olarak sayılamaz ve ceza ve hukuk davalarına konu edilemez.

 

       Bilim ve sanat hürriyeti

MADDE 26- Bilim ve sanat insanların birleştiği ortak değerdir. Tüm insanların, insan hak ve özgürlükleriyle insanlık onuruna saygı doğrultusunda bilim ve sanatı öğrenme, öğretme, araştırma ve yayma hakkı vardır. Bilimsel ve sanatsal çalışmalardan ötürü hiç kimse suçlanamaz ve yargılanamaz.

 

Basın ve yayın özgürlüğü

       MADDE 27- Basın özgürdür ve kısıtlanamaz. Bu özgürlük devlet eliyle korunur. Basın ve yayın hakkı, basın ve yayın çalışanlarının özerklik haklarını güvence altına alır.

       Basın ve yayın organlarının, Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkânlarından yararlanmasında eşitlik ilkesini bozan hiçbir ayrımcı uygulama yapılamaz. Habere ulaşmada kamusal yayın yapan kuruluşlara ayrıcalık tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları, haber alma ve haber alma hürriyetinin kullanılması bakımından basın ve yayın organları arasında ayrımcılık yapamaz. Bu kurumlar haber verme görevini her basın ve yayın organına açık olarak yerine getirir.

       Kamu tüzelkişilerinin yönetici ve programcıları mesleki, hukuki ve mali özerklik ilkesi çerçevesinde çalışırlar. Kamuya ait basın ve yayın organlarında görevli veya sözleşmeli statüde çalışan kimselerin hizmetlerine haklı bir gerekçe olmaksızın görev veya sözleşme süreleri boyunca son verilemez.

       Özel hayatın korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile kaçınılmaz ve başka türlü engellenemez şekilde milli güvenliği tehlike altına atmadıkça hiç bir yayın durdurulamaz. Başkalarının hürriyetlerini tehdit eden; hakaret, özel hayatı ihlal, bireye ve toplumun tamamı veya bir bölümüne karşı şiddet uygulanması ve savaş çağrısı taşıyan ifadeler haricinde kalan ve salt düşüncelerin sözlü, yazılı veya görsel ifadesi nedeniyle hiç kimse basın hürriyetinden mahrum tutulamaz.                                     

       Kamu görevlilerinin özel ve aile hayatları haricinde, yerine getirdikleri görevlerin değerlendirilmesi biçimindeki ifadeler hakaret olarak sayılamaz ve ceza ve hukuk davalarına konu edilemez.

      

      Süreli ve süresiz yayın hakkı

MADDE 28- Süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayınlar basın ve yayın özgürlüğünün korunması ve sınırlanmasına ilişkin esaslara tabidir.

Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği ve yayının künyesini tespit amacı taşıyan bilgi ve belgeler ve ayrıca düzenli olarak her nüshadan bir örneğin kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, yayın organına yaptırım uygulanması için mahkemeye başvurur. Yaptırım, ihlali doğuran kararı veren veya davranışlarıyla bu ihlale neden olan kimse ve kimseler hakkında uygulanır.

Süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, malî kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, malî ve teknik şartlar koyamaz.

    

Basın araçlarının korunması

MADDE 29- Anayasal teminatlar çerçevesinde ve ilgili kanunlara uygun olarak kurulmuş basımevleri veya bunların yöneticileri bu yayınlar sebebiyle yargılanamaz, basım araçlarının işletilmesi engellenemez. Bu konudaki denetim idari yargı tarafından yapılır. Basın araçlarının yayın yapmasını hukuka aykırı olarak engelleyen kimseler hakkında yapılacak işlemler ve uygulanacak ceza konusunda TBMM gerekli düzenlemeyi yapar. Söz konusu hukuka aykırı müdahaleyi yapan kimseler devlet memuru veya kamu görevlisi sayılan kimselerden ise bu kimselerin kamusal görevlerinin sona erdirilmesine ilişkin düzenlemenin esasları kanunla yapılır.

 

Kamu tüzelkişilerinin elindeki kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkı

MADDE 30- Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzelkişilerinin elindeki kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartları ve usulleri, siyasi partilerin meclisteki temsil oranları dikkate alınarak, demokratik değerlere aykırı olmamak üzere kanunla düzenlenir.

Kanun, millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunması sebepleri dışında, halkın haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz.

 

 

Düzeltme ve cevap hakkı

MADDE 31- Düzeltme ve cevap hakkı kişilerin kişilik haklarına dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınır ve kanunla düzenlenir. Düzeltme ve cevap hakkı basın-yayın organında karara konu olan yayınla aynı koşul ve alanda yayınlanır.

Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine ilgilinin müracaat tarihinden itibaren en geç yedi gün içerisinde hâkim tarafından karar verilir.  Düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına olanak tanınması gereği açıkken bu konuda kendilerine yöneltilen taleplere gerekçe göstermeksizin uymayan kimseler hakkındaki yaptırım kanunla düzenlenir.

 

        Dernek kurma hürriyeti

MADDE 32-  Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.

Hiç kimse, bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.

Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller demokratik toplumda bulunması gereken ilkelere aykırı olmayacak şekilde ve kanunda gösterilir.

Yönetici ve üyelerinin eylem ve işlemleri birlikte değerlendirildiğinde, suç işlenmesine açık bir odak olduğu saptanan dernekler haricinde dernekler kapatılamaz. Derneklerin kapatılmasına veya faaliyetlerinin ortaya çıkarabileceği ve geri dönülemez zarar oluşturabilecek eylem ve işlemler nedeniyle dernek faaliyetlerinin askıya alınmasına ancak, yüksek yargı karar verebilir. Bu konuda TBMM gerekli kanuni düzenlemeyi yapar. Bu düzenlemelere aykırı çalışma yapan dernek yöneticisi ve üyesinin dernek yöneticiliği ve üyeliği cumhuriyet savcılığının talebi ve hakim kararıyla yargılama süresince askıya alınabilir. Yargılama neticesinde kusurlu bulunan kimselerin dernekle ilişiğinin sürekli olarak kesilir. 

Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır.

 

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı

MADDE 33- Herkes, önceden izin almadan, barışçıl şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, kanuna dayanan ve usulüne uygun olarak verilmiş bir yargı kararıyla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar hayatın olağan akışı içerisinde toplum düzenini engellemeye hiçbir etkisi bulunmayan sayı veya nitelikteki gösterileri kapsayamaz.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller demokratik toplum düzeni çerçevesinde kanunda gösterilir.

 

Hak arama hürriyeti

MADDE 34-  Herkes,  meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. Fakat hâkimler hukukun temeli olan adaleti sağlayamayacağına inandıkları takdirde davanın başka bir hakim tarafından görülmesini isteyebilirler.

Maddi imkansızlık nedeniyle hakkını dava yoluyla savunma yoluna gitmekte sorun yaşayan kimselere devlet yardım eder.

 

Kanuni hakim güvencesi ve doğal yargılama

MADDE 35- Hiç kimse, kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.

Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran merciler kurulamaz.

Uzmanlık mahkemeleri hariç olmak üzere, olağanüstü yargılama yetkisine sahip özel mahkeme ve kurumlar kurulamaz.

 

Suç ve cezalara ilişkin esaslar

MADDE 36- Kimse, işlendiği zaman kanunda suç sayılmayan bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Kimseye, suçu işlediği zaman kanundaki cezadan, daha ağır bir ceza verilemez. Ölüm cezası, mülkiyet hakkının genel müsaderesi cezası verilemez. Vatandaş olmasalar da idam cezası bulunan bir devlete böyle bir suçtan ötürü yargılanmak üzere hiç kimse iade edilemez. Bu kimseler hakkında, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre ve Türkiye’de yargılama yapılır. Mahkum olduğu cezayı Türkiye’de tamamlamış olan bu kimseler, tahliyelerinin ardından vatandaşı oldukları devletin haricinde gidebilecekleri başka bir devlet yok ise sınır dışı edilmezler. 

 Kimse suçluluğu kesinleşinceye kadar, suçlu sayılamaz. Kanundışı yollardan elde edilmiş bulgular delil kabul edilemez. Hukuk dışı yollarla elde edilmen delillere istinaden her hangi bir kimsenin maddi veya manevi zararına neden olmuş kamu görevlileri ve diğer kimselere karşı ceza davasının yanı sıra zarar gören kimseler tarafından ayrıca tazminat davası açılabilir. Bu durumdaki davalar hakkında tazminatla zenginleşme yasağına ilişkin hükümler uygulanamaz.

Ceza sorumluluğu kişiseldir.

      Hiç kimsenin, sadece sözleşmeden doğan yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğü kısıtlanamaz.

      İdare kişi hürriyetini kısıtlayan bir yaptırım uygulayamaz. Buna silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından kanunla istisnalar getirilebilir.

      Hiçbir vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir devlete verilemez.

 

Temel hak ve hürriyetlerin korunması

MADDE 37- Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Makul süre içerisinde başvuran kimselerin haklarının korunamaması durumunda devlete karşı maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Bu davalarda başvuranın yalnızca geçerli bir başvuruda bulunmasına rağmen makul süre içerisinde devlet organ ve kurumlarının başvuru konusunda sonuç ortaya koyamamış olmasını ispat etmesi yeterlidir. Bu hüküm ceza yargılamaları bakımından da geçerlidir.

Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, devlet tarafından tazmin edilir. Bu durumda devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu etmesi zorunludur.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler

 

Ailenin korunması ve çocuk hakları

MADDE 38-Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.

Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar ve denetimini yapar. Kimsesiz çocuklar ile bakımları aileleri tarafından yerine getirilmediği için devletin korumasına alınan çocuklar yükseköğretimlerinin sonuna kadar devlet okullarında ücretsiz okurlar. Bu çocuklara yükseköğretim tahsillerinin ve devamında iş güvencesinin sağlanması konusunda devlet tarafından pozitif ayrımcılık uygulanır.  

 Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı kadınları ve çocukları koruyucu tedbirleri alır. Bu tedbirlerin uygulanmasında kanunen üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği anlaşılan ya da bu tedbirlere başvurulmaması için etki etmeye çalışan kamu görevlilerinin süresiz olarak görevlerinden uzaklaştırılmaları hakkında TBMM gerekli kanuni düzenlemeyi yapar. Bu kimseler memnu hakların iadesi kararı da dahil olmak üzere hiçbir şekilde kamu görevine getirilemezler. 

 

        Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

MADDE 39- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.

Eğitim ve öğretim, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır. Devlet eğitim faaliyetlerini denetler. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.

Ortaöğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Ortaöğretim kurumları arasındaki denklik işlemleri kanunla düzenlenir.

Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.

Devlet, maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, maddi durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır. Devlet, bulundukları yerde eğitimi sağlanamayan ve özel öğretime ihtiyacı olan çocukların, barınma problemi de dahil olmak üzere tüm sorunlarını çözmek ve gerekli tedbirleri almak zorundadır. Bu tedbirlerin alınmasında; ilgili kamu kurumu, mülki idare ve yerel yönetimler sorumlu ve görevlidir.

Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.

Eğitim öğretim dili Türkçedir. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak diğer diller ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Eğitim ve öğretim konusunda milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.

Devlet okullarında en az 10 öğrenci tarafından talep edilen her dilde eğitim verilmek zorundadır. Bu taleplerin yerine getirilmesini engelleyen veya erteleyen kamu görevlilerine verilecek cezalar kanunla düzenlenir.

 

Mülkiyet hakkı

MADDE 40-Herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak bir başkasının haklarının ihlalinin önlenmesi ve kamu yararı sebebiyle kanunla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Devlet tarafından yapılan kamulaştırmalara karşı mülkiyet hakkı sahiplerine yapılacak ödemelerde hakkın emsal değerinden daha az karşılık ödenemez.

 

Kıyılardan yararlanma

MADDE 41- Kıyılar, halkın yararlanmasına açık alanlar olup devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir. Milli güvenlik nedeniyle ve çevre hakkının korunması dışında kıyılar vatandaşların yararlanmasına kapatılamaz.

 

 

Toprak mülkiyeti

MADDE 42- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya geçimini sağlamaya yeterli toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.

Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleriyle de devredilemez. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.

    

       Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması

       MADDE 43- Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak ve doğayı korumak amacıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçleri konusunda yardımda bulunmak ve gereken desteğin sağlanmasını kolaylaştırmak zorundadır.

 Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin doğal formlarının korunmasını, değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesini sağlamak üzere, hayvanları korumak ve hayvan haklarını koruma altına almak, bilinçsiz, aşırı ve zamansız avlanmanın önüne geçmek ve doğanın tahribini önlemek için gerekli tedbirleri alır.

 

Kamulaştırma

MADDE 45- Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi iki yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir. Bu halde dahi ödenecek bedel emsal değerin altında olamaz.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde özel bankaların uyguladığı ilgili faiz oranının ortalaması uygulanır.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

 

Devletleştirme ve özelleştirme

MADDE 46- Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.

Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.

Devletin, kamu iktisadî teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir.

Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.

 

Çalışma hürriyeti

MADDE 47- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.

Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.

 

Sözleşme hürriyeti

MADDE 48- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Herkes sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüs kurmak serbesttir.

Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Devlet özel teşebbüslerin, milli ekonomi ve kamu yararına uyumlu çalışması için gerekli denetimi yapar.

 

Çalışma şartları ve dinlenme hakkı

MADDE 49- Kimse, yaşına ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.

Küçükler ve bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.

Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.

Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.

 

Sendika kurma hakkı

MADDE 50- Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.

Her çalışanın bir sendikaya üye olması zorunludur. Devlet ve özel sektör sendikasız insan çalıştıramaz.

Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

Sendikal faaliyetle ilgili olarak suç teşkil eden fiilleri işleyen sendika yönetici ve üyelerinin sendika üyelikleri sona erdirilir. Bu durumda söz konusu kimseler hakkında ayrıca cezalandırılmaları için kanuni düzenleme yapılır.

Kamu görevlileri sendikal faaliyetleri engellenemez.

Sendika ve üst kuruluşların tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz.

 

Çalışanların yazılı sözleşme zorunluluğu

MADDE 51- Tüm çalışanların ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik, sosyal ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla sözleşme yapmaları zorunludur. Çalışanlar ve işveren arasında, hizmete ilişkin olarak yapılan sözleşmelerin tamamı elektronik ortamda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kaydedilir. Sözleşmelerin teslim edilmesi ve gerçeğe uygunluğu işverenin sorumluluğundadır. Bu konudaki hükümlere aykırı davranan kimseler hakkında uygulanacak hürriyeti bağlayıcı cezalar ve para cezasına ilişkin hükümler kanunda gösterilir.

 

Toplu sözleşme hakkı

MADDE 52- Tüm çalışanlar ve işverenler toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Bu sözleşmede insan sağlığına ve insan haklarına aykırı düzenlemeler yapılamaz ve bu hususlar devlet tarafından güvence altına alınır.

Toplu sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir.

Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Hakem Kuruluna başvurabilir. Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Toplu sözleşme hakkının kapsamı, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Hakem Kurulunun tarafsız ve bağımsız olarak çalışacak şekilde teşkili ile çalışma usul ve esasları hakkında diğer hususlar kanunla düzenlenir.

 

 

 

Grev hakkı ve lokavt

MADDE 53- Toplu sözleşmenin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde çalışanlar ve işverenler grev ve lokavt hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir.

Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda ve hakkın kullanılması kapsamının dışında millî serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. Grev ve lokavt hakkının kullanılması dışında oluşan hukuka aykırı zararlardan doğrudan doğruya söz konusu zararı veren kimseler sorumludur. Bu konuda gereken kanuni düzenleme TBMM tarafından yapılır. 

Grev ve lokavtın ertelenebileceği haller ve işyerleri kanunla düzenlenir. Grev ve lokavt bir iş kolunda altı ayı aşmayacak şekilde en fazla iki kez ertelenebilir.

Grev ve lokavtın ertelendiği durumlarda taraflardan her ikisinin başvurusu üzerine Yüksek Hakem Kurulu uyuşmazlığı çözer. Yüksek Hakem Kurulunun kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.

Yüksek Hakem Kurulunun tarafsız ve bağımsız görev yapacak biçimde kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.

Savaş, seferberlik ve diğer olağanüstü yönetim koşullarının geçerli olduğu hallerde grev ve lokavt düzenlenemez.

*****

 

Ücret

MADDE 54-  Ücret, emeğin ve hizmetin karşılığıdır.

Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır.  

Asgari ücret çalışanın kendisine, ailesine, insanlık onuruna uygun bir yaşam sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. Asgari ücret açlık sınırının altına düşemez.

Asgari ücret vergiye tabi değildir. Devlet, asgari ücretle çalışan kimselerin dolaylı vergilendirmeye tabi olmaması için gereken tedbirleri alır. Asgari ücretle çalışmadığı halde vergi avantajından yararlanmak için gerçeğe aykırı beyanda bulunan kimseler hakkında ağır ceza yaptırımı uygulanması ve bedelin para cezası ile birlikte tahsili için gerekli kanuni düzenleme yapılır.

Asgari ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu göz önünde bulundurulur.

Asgari ücret yılda en az iki kez güncellenir.

 

Çevre ve sağlık hakları

MADDE 55- Tüm canlılar, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Devlet, toprağın, havanın, suyun, bitki örtüsünün ve canlı varlığının korunması ve geliştirilmesi tedbirlerini almak yükümlülüğündedir. Çevre hakkı canlı varlıkların tümünün ortak hakkıdır. Devlet, kendi başına hakkını koruyamayan varlıkların haklarının korunması için gereken teşkilatı kurar ve bu alanda çalışan örgütlerle dayanışır.

     Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

     Herkes, yasalarda belirlenen şartlar çerçevesinde sebep olabileceği çevresel zararları önlemek veya aksi takdirde bunların neticelerini hafifletmek için tazmin, düzeltme ve ceza yükümlülüğüne katlanmak zorundadır.  

     Herkesin sağlık hizmetlerine ulaşma ve hastalık durumunda tedavi hakkı vardır. Devlet,  herkesin sağlık hakkından yararlanmasını olanaklı kılacak tedbirleri alır, teşkilatı kurar ve özel teşebbüsün kurduğu teşkilatlara olanak tanır. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlar eliyle ve bu kurumları denetleyerek yerine getirir.

     Sağlık hizmetlerinden yararlananların yaygınlaşması için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.

 

Barınma ve konut hakkı

       MADDE 56- Herkes barınma hakkına sahiptir. Devlet, barınma hakkının kullanılması için konut yapılmasını teşvik eder. Devlet; peyzaj hakkı, şehirlerin mimari özellikleri ve çevre şartlarını da gözeten bir planlama çerçevesinde, barınma ve konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır. Toplu konut ve sosyal tesis yapımı alanında çalışan özel teşebbüsün yapılan hizmetin kamuyu ilgilendiren yönü dikkate alındığında düşük uygun kredi ve düşük vergi şartları ile çalışması esasına göre vergilendirilmesi sağlanır.

 

     Gençliğin korunması

     MADDE 57- Devlet, gençlerin bedenen, ruhen, zihnen yetişmiş, her yönden bağımsız birer birey olmaları ve bununla birlikte tarihsel ve manevi değerleri edinmeleri için gereken tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.

 

     Sporun geliştirilmesi ve tahkim

     MADDE 58- Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.

     Devlet başarılı sporcuyu korur.

     Spor federasyonlarının spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine ilişkin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurulamaz.

 

     Sosyal güvenlik hakkı

     MADDE 59- Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.

     Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.

 

     Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler

MADDE 60- Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.

Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.

Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.

 Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için teşkilat kurar ve gerekli tedbirleri alır.

 

Yabancı ülkelerde çalışan Türkiye vatandaşları

MADDE 61- Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türkiye vatandaşlarının hukuki menfaatlerini korur. Bu kimselerin aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması ve anavatanla bağlarının güçlendirilmesi için gereken tedbirleri alır.

 

        Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması

MADDE 62- Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.

Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir.

 

Sanatın ve sanatçının korunması

MADDE 63- Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.

 

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Siyasi Haklar ve Ödevler

      

       Vatandaşlık

MADDE 64- Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı, doğumla ana veya babadan kazanılacak biçimde veya toprak esasına göre kazanılır. Türk vatandaşlığı ırksal bir aidiyeti değil subjektif millet anlayışını yansıtır.

Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.

 

 

 

Seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma hakkı

MADDE 65- Vatandaşlar kanunda belirtilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme, yasama inisiyatifi, yasama vetosu, anayasa inisiyatifi ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptirler. Vatandaşlar, bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunabilirler.

Seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım döküm  esaslarına göre yargı yönetim ve denetimleri altında yapılır.

   Yurt dışında bulunan vatandaşlar oylarını bulundukları ülkedeki konsolosluklar aracılığıyla kullanır. Buradaki seçim uyuşmazlıklarında yargı denetimi merkezden atanacak geçici görevli yargıçlar ile sağlanır.

    18 yaşını dolduran her vatandaş seçme hakkına, oy hakkına ve imza verme hakkına sahiptir.

   Silâhaltında bulunan er ve erbaşlar, askeri öğrencilerle taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamaz. Ceza infaz kurumları ve tutuklu evindeki oyların sayım ve dökümleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen tedbirler çerçevesinde görevli hakimin yerinde denetimi ile sağlanır.

    Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği yasama döneminde yapılacak seçimlerde uygulanamaz.

 

Siyasi parti kurma

MADDE 66- Vatandaşlar siyasi parti kurma, bir siyasi partiye üye olma ve partiden ayrılma hakkına sahiptir. Siyasi parti üyesi olabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak gerekir. Partiye üyelik ve parti üyelerinin statüsü kanunla tespit edilir.

Siyasi parti kurmak izne tabi değildir.

Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz. Herhangi bir tür diktatörlüğü yerleştirmeyi amaçlayamaz, suç işlenmesini teşvik edemez.

Siyasi partilerde temsile ilişkin tüm görev ve adaylıklar üyeler tarafından yapılacak seçimle olur. Bu çerçevede, milletvekili ve yerel seçimlerde yarışacak adaylar; milletvekili seçimlerinde aday adayları ve yerel yönetimle ilgili tüm aday adayları ilgili çevrede ikamet eden ve seçime katılacak olan siyasi parti üyelerinin katılacağı seçimle olur. Milletvekili Genel Seçimlerinde merkez yoklaması ile belirlenen aday sayısı 30’u geçemez.

Hakim ve savcılar, yüksek yargı organı mensupları, kamu kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, silahlı kuvvetler mensupları, ilk ve orta derece öğretim kurumları öğrencileri siyasi partilere üye olmazlar.

 

 

 Siyasi partilerin uyacakları esaslar

 MADDE 67- Siyasi partilerin faaliyetleri, tüzüğü ve buna dayalı çalışmaları demokrasiye uygun olur.

Siyasi partiler toplanma amaçları gereği ticari faaliyetlere girişemezler.

Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bahsedilen gelir ve giderler kanunla düzenlenir. Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin uygunluğunu Sayıştay denetler. Uyuşmazlık halinde kesin kararı Anayasa Mahkemesi verir. Denetimleri sonucu açık olarak gelir ve giderlerini amaçlarına uygun olarak yapmayan bir siyasi parti söz konusu dönemde yapılacak devlet yardımından tamamen yoksun bırakılır.

Siyasi partinin tüzüğü ve programının Anayasaya ve demokratik ilkelere aykırı bulunması halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince uyarılması kararı verilir.

Bir siyasi partinin uyarılmasına rağmen anayasaya ve demokratik ilkelere uygun işlem yapmaması durumunda ihlale neden olan yöneticileri ve ilgili üyeleri hakkında ceza takibatı yapılması hususunda kanuni düzenleme yapılır.

Yabancı devletlerden ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partilerin yönetici ve denetçileri hakkında ceza takibatında bulunulur. Edinilen meblağ partiden tahsil edilir. Haksız edinilen gelir siyasi yarışmanın adil işleyişine engel olacak büyüklükte ise söz konusu siyasi partinin adaylarının kazandığı seçim çevrelerinde seçimler yeniden yapılır.

 

Kamu hizmeti 
  MADDE 68-
Her yurttaş, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir.
     Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez. Görevin gerektirdiği nitelikler kanunla düzenlenir. Kamu hizmetinin yerine getirmekle sorumlu kimseler bu hizmeti hangi kapsamda olursa olsun kişisel görüşleri nedeniyle yerine getirmekten kaçınamaz. 

 

       Mal bildirimi

MADDE 69- Kamu hizmetinde bulunan kişilerin mal bildirimini yapması zorunludur. Bu bildirim kanunda belirtilen aralıklarla güncellenir.

      

       Vatan hizmeti

       MADDE 70- Vatan hizmeti, her Türkiye vatandaşının hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin yerine getiriliş biçimi ve yerine getirilmiş sayılacağı haller kanunla düzenlenir.

      

       Vergi      

       MADDE 71- Kamu ihtiyaçlarını karşılamak için herkesten vergi toplanır.

       Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

  İstisnai durumlarda kanunla bazı sektörlere vergi muafiyeti veya vergi indirimi uygulanabilir.

 

       Bilgi edinme    

       MADDE 72- Herkes, bilgi edinme, şikayet etme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

       Kendileriyle ilgili başvuruların sonucu, en geç 30  iş günü içinde dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.

  Kamu Baş Denetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir. İlk iki oylamada üye tamsayısının üçte ikisi ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan aday seçilmiş olur.

Kamu denetçiliğinin teşkilatı ve çalışma usulleri özerk yapılanma esaslarına uyacak şekilde kanunla belirlenir.

                                                          

 

 

ÜÇÜNCÜ KISIM

CUMHURİYETİN ORGANLARI

BİRİNCİ BÖLÜM

Yasama

      

       Türkiye Büyük Millet Meclisi

       MADDE 73- Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla ve her 50 bin seçmen tarafından bir milletvekili seçilecek biçimde teşkil edilir. 

       Görev süresi biten milletvekili yeniden seçilebilir.

 

       MADDE 74- Yirmi beş yaşını dolduran her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı milletvekili seçilebilir. Kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar dâhil toplam bir yıl veya daha fazla hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış ya da memnu hakların iadesi kararı verilmiş olsa dahi milletvekili seçilemezler.

Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri ve Silahlı Kuvvetler mensupları, görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.

 

       Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçim dönemi

       MADDE 75- Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçimleri dört yılda bir yapılır.

Meclis, bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebilir. Anayasada belirtilen şartlar altında Cumhurbaşkanınca verilecek karara göre de seçimler yenilenir.

Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar devam eder.

 

       Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin geriye bırakılması ve ara seçimler

       MADDE 76- Türkiye Büyük Millet Meclisi, savaş nedeniyle seçimlerin bir yıl ertelenmesine karar verebilir. Ertelenme sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.

       Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının yüzde beşinin boşalması halinde ara seçime gidilir.

Bir seçim çevresinde hiç milletvekili kalmamışsa ikinci fıkra esaslarına bakılmaksızın ara seçimler yapılır. Ancak genel seçimlere bir yıl kala ara seçim yapılamaz.

 

  Seçimlerin genel yönetimi ve denetimi

       MADDE 77- Seçimler yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulu’nundur. Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları aleyhine Anayasallık itirazında bulunulması haricinde başka bir mercie başvurulamaz.

       Yüksek Seçim Kurulu’nun ve diğer seçim kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Yüksek Seçim Kurulu’nun aldığı kararlar kanuna aykırı olamaz.

      

       Üyelikle ilgili hükümler

       Milletin temsili

       MADDE 78- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yüce adaletin eşit dağılması ve kendilerini seçen veya seçmeyen bütün milletin eşit hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi öncüllüğünü göz önünde bulundurmak amacıyla, sadece seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.

 

 

       Milletvekili andı

       MADDE 79- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler:

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, Türkiye’mizin ve halkımızın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve bunun gerektirdiği ilkelere bağlı kalacağıma; toplumun huzur, refah ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; tarihsel bağlarımızı ve başta Atatürk olmak üzere vatanın bağımsızlığı ve gelişmesi uğruna çalışan veya şehit düşen büyüklerimizin aziz hatıraları önünde namusum, şerefim ve mukaddes bildiğim tüm değerler üzerine ant içerim. ”

İsteyen milletvekili, bu konudaki sözünü inandığı kutsal kitap ve benzeri değerler üzerine verebilir. Ancak inanç hürriyetinin korunması için milletvekilleri tarafından talep edilen nesnelerin kürsünün içine görülmeyecek şekilde yerleştirilmesi sağlanır.

*****

      

       Milletvekilliği ile bağdaşmayan haller

       MADDE 80- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Devlet ve diğer kamu tüzelkişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşlarda, Devletin veya diğer kamu tüzelkişilerinin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak katıldığı teşebbüs ve ortaklıklarda, özel gelir kaynakları ve özel imkânları kanunla sağlanmış kamu yararına çalışan derneklerin ve Devletten yardım sağlayan ve vergi muafiyeti olan vakıfların yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar, herhangi bir taahhüt işini doğrudan veya dolaylı olarak kabul edemezler, temsilcilik ve hakemlik yapamazlar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, atama veya onamasına bağlı resmî veya özel herhangi bir işle görevlendirilemezler. Bir üyenin belli konuda ve altı ayı aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca verilecek geçici bir görevi kabul etmesi, kendisinin uygun bulması ve TBMM’nin kararına bağlıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile bağdaşmayan diğer görev ve işler kanunla düzenlenir.

 

       Yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı

       MADDE 81- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, mecliste ileri sürdükleri düşüncelerinden, söz konusu oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.

  Yasama faaliyetlerine, tanık, bilirkişi, danışman sıfatıyla yardımcı olan kimseler de yalnızca bu görevleri yerine getirmeleri ile sınırlı olacak şekilde yasama sorumsuzluğundan yararlanırlar.

Seçimden sonra, suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali bu hükmün dışındadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi yasama döneminin sona ermesine bırakılır. Bu süre boyunca zamanaşımı işlemez.

 

       Milletvekilliğinin düşmesi

       MADDE 82- İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kararlaştırılır.

Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.

 Milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir.

Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam yedi birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir.

 

       Yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararı

       MADDE 83- Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, ilgili milletvekili Meclis Genel Kurulu’nda söz konusu kararların alındığı günden itibaren kararın Anayasaya, Kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için yedi gün içerisinde Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi iptal istemini on beş gün içinde kesin karara bağlar.

 

       Ödenekler

       MADDE 84- Milletvekillerinin ödenek, yolluk ve emeklilik işlemleri kanunda düzenlenir. Ödeneğin aylık tutarı en yüksek Devlet memurunun aldığı miktarı, yolluk da ödenek miktarının yarısını geçemez. Milletvekillerinin emeklilik işlemleri Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgilendirilir.

Vekillere ödenecek ödenek ve yolluklar, kendisine bağlanan emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez.

 

       Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri

       Genel olarak

       MADDE 85- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri; kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek, Bakanlar Kuruluna belli konularda meclisin iş yükünün fazla olduğu zamanlarda ve uzman görüşüne gerek duyulduğu durumlarda koşulları anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek, bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek, milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.

 

       Kanunların teklif edilmesi ve görüşülmesi

       MADDE 86- Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. En az bir milyon seçmenin ortak bir kanun teklifi metnini imzalaması ve TBMM’ye başvurması durumunda altı ay içinde halkoyuna sunulur. Söz konusu metin kanun yazım kurallarına uygun halde değilse TBMM’nin ilgili komisyonları tarafından anlamı bozulmadan bir kanun metnine dönüştürülerek altı ay içinde halkoyuna sunulur. Seçmenler kanun tekliflerine imzalarını elektronik imza ile atarlar.

Elektronik imza konusunda TBMM gerekli kanuni düzenlemeyi yapar. 

Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve esasları İçtüzükle düzenlenir.

 

       Kanunların Cumhurbaşkanınca yayımlanması

MADDE 87- Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince veya halkoylamasında kabul edilen kanunları on beş gün içinde yayımlar.

Cumhurbaşkanı TBMM’den gelen ve yayımlanmasını kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir. Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir. Kanunun diğer maddeleri kısmen geri gönderilen hükümlerle birlikte yayımlanır. Bütçe kanunları geri gönderilemez.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse, kanun Cumhurbaşkanınca yayımlanır; Meclis, geri gönderilen kanunda yeni bir değişiklik yaparsa, Cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu tekrar Meclise gönderebilir.

Anayasa değişikliklerine ilişkin hükümler saklıdır.

 

       Savaş hali ilanı ve Silahlı Kuvvetlerin kullanılmasına izin verme

       MADDE 88- Her durumda Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tatildeyken ülkenin silahlı saldırıya uğraması durumunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılması kararı doğrudan doğruya Cumhurbaşkanına geçer.

 

       Milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulma

       MADDE 89- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan antlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.

Milletlerarası bir antlaşmaya dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî antlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluluğu yoktur, ancak bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.

Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.

 

       Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verme

       MADDE 90- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Olağanüstü yönetim usulleri dönemi saklı kalmak üzere, temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevleri konuları kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.

Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.

Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi, belli bir süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.

Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında yetkinin son bulduğu veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.

Anayasanın olağanüstü yönetim usulleri kapsamında kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi tanıdığına ilişkin hükümler saklıdır.

Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.

       Kararnameler, Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer.

Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.

      

       TBMM faaliyetleriyle ilgili hükümler

       Toplanma ve tatil

       MADDE 91-Türkiye Büyük Millet Meclisi, her yıl Ekim ayının ilk günü kendiliğinden toplanır.

Meclis, bir yasama yılında en çok iki ay tatil yapabilir; ara verme veya tatil sırasında, TBMM Genel Kurulu Cumhurbaşkanı tarafından toplantıya çağrılabilir.

Yasama organı elektronik ağ üzerinden de toplantı düzenleyebilir.

Meclis Başkanı da kendiliğinden veya üyelerin onda birinin yazılı istemi üzerine, Meclisi toplantıya çağırabilir.

Genel Kurul’da toplantıyı gerektiren konu görüşülmeden toplantıya ara verilmez.

 

       Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanı

       MADDE 92- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, milletvekilleri arasından üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu ile ve iki yıl görev yapmak üzere seçilir. Bir kimse bir dönemden fazla Meclis Başkanı seçilebilir. 

       Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis Başkanı, Başkanvekilleri, Katip Üyeler ve İdare Amirlerinden oluşmaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanında, Mecliste bulunan her siyasi parti, demokratik usullere uygun şekilde, Genel Kurulu’ndaki üye sayısı oranına göre yer alır.

Başkanlık Divanı’nın görev süresi iki yıldır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanı üyelerinin sayısı ve seçim nisabı                       Meclis İçtüzüğünde belirlenir.

 

 

 

       Siyasi parti grupları, içtüzük, kolluk işleri                                                                                                        

       MADDE 93- Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde bulunan siyasi parti grupları en az üç üyeden oluşur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan siyasi parti gruplarının Meclis faaliyetlerine katılımları İçtüzük hükümleriyle belirlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin yerleşim alanı içerisinde, yapılacak eklentiler, yönetim hizmetleri, çalışacak kolluk hizmetleri Meclis Başkanlık Divanı tarafından belirlenir.

 

       Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yolları

       Genel hüküm

       MADDE 94- Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır.

Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.

Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir. İnceleme sonucu hazırlanan rapor, Meclis Genel Kurulu’na ve kitle iletişim araçları vasıtasıyla kamuoyuna duyurulur.

Genel görüşme, toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. TBMM Genel Kurulu’nda yer almayan ancak en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde ülke genelindeki geçerli oyların yüzde beşinden fazlasını alan siyasi partiler, genel görüşme açılması konusunda Meclis Başkanlığına talepte bulunabilir. Ayrıca en son yapılan seçimlerde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler birlikte genel görüşme talebinde bulunabilir. Bu halde Meclis Genel Kurulu’nda konuyla ilgili görüşme açılmak zorundadır. İlgili siyasi partilerin liderlerine veya gösterecekleri temsilcilere de Genel Kurul’da söz hakkı tanınır.

       Soru, Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.

 

       Gensoru

       MADDE 95- Gensoru önergesi, bir siyasî parti grubu adına veya en az yirmi milletvekilinin imzasıyla verilir.

       Son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasî partiler birlikte gensoru talebinde bulunabilir.

       Gensoru önergesi, verilişinden sonraki üç gün içinde bastırılarak üyelere dağıtılır; dağıtılmasından itibaren on gün içinde gündeme alınıp alınmayacağı görüşülür. Bu görüşmede, ancak önerge sahiplerinden biri, siyasî parti grupları adına birer milletvekili, Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakan konuşabilir.

       Gündeme alma kararıyla birlikte, gensorunun görüşülme günü de belirlenir; ancak gensorunun görüşülmesi, gündeme alma kararının verildiği tarihten başlayarak iki gün geçmedikçe yapılamaz ve yedi günden sonraya da bırakılamaz.

       Gensoru görüşmeleri sırasında üyelerin veya grupların verecekleri gerekçeli güvensizlik önergeleri veya Bakanlar Kurulunun güven isteği, bir tam gün geçtikten sonra oylanır.

       Bakanlar Kurulunun veya bir bakanın düşürülebilmesi, üye tamsayısının salt çoğunluğuyla olur; oylamada yalnız güvensizlik oyları sayılır.

       Meclis çalışmalarının dengeli olarak yürütülmesi amacına ve yukarıdaki ilkelere uygun olmak kaydıyla gensoru ile ilgili diğer hususlar İçtüzükte belirlenir.

 

       Meclis soruşturması

       MADDE 96- Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir. Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar.

       Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasî partilerin, temsil güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclise sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona iki aylık yeni ve kesin bir süre verilir. Bu süre içinde raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına teslimi zorunludur.

       Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır.

       Meclisteki siyasî parti gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.

 

       Halk, sivil toplum kuruluşları,  kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üniversitelerin bilgi edinme yolları

       Halk sorusu

       MADDE 97- Halk sorusu, en az 10.000 seçmen tarafından imzalanmış olan soru önergesine ilgili bakan veya başbakanın sözlü olarak ve medya aracılığıyla cevap vermesinden ibarettir.

Sivil Toplum Kuruluşları sorusu, ülke çapında illerin yarısından fazlasında örgütlenmiş bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarının kuruluş amaçlarıyla ilgili olmak üzere hazırladıkları soru önergesine ilgili bakan veya başbakanın yazılı veya sözlü olarak cevap vermesinden ibarettir.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının sorusu, kuruluş amaçlarıyla ilgili olmak üzere hazırladıkları soru önergesine ilgili bakan veya başbakanın yazılı veya sözlü olarak cevap vermesinden ibarettir.

Sivil Toplum Kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları sorusu imza şartı haricinde halk sorusunun hükümlerine tabidir.

 

       Genel görüşmeye davet

       MADDE 98- Halkın daveti,  en az 100.000 seçmen tarafından imzalanmış davet çağrısının meclis tarafından uygun görülmesi halinde konuyla ilgili TBMM Genel Kurulu’nda açık oturum düzenlenir.

500.000’den fazla seçmence imzalanmış davet çağrısı sonucu meclisin açık oturum yapması zorunludur.      

Genel görüşme sonucu herhangi bir oylama yapılamaz.

 

       Meclis araştırması yapılmasına davet

       MADDE 99- Halk tarafından Meclis Araştırması yapılmasına davet çağrısı en az 100.000 seçmence imzalanmış olması halinde, TBMM Genel Kurulu’nun çağrıyı yerinde bulması halinde konuyla ilgili komisyon kurularak, çalışmalara başlanır. Ancak 500.000’den fazla seçmence imzalanmış olan çağrıya TBMM uymak zorundadır.

Ülke genelindeki Devlet ve vakıf üniversitelerinin senatolarının yarısından fazlasının davet çağrısı üzerine de TBMM’de araştırma komisyonu kurulması zorunludur. Bu durumda her üniversite senatosunca belirlenecek bir üye komisyonda yer alır.

Komisyon, TBMM’de grubu olan partilerden ikişer üye, TBMM Genel Kurulu’nda yer almayan ancak en son seçimde ülke genelinde geçerli oyların yüzde birinden fazla oy almış bulunan partilerden birer üye, komisyonda yer almak isteyen üniversitelerin senatolarınca belirlenecek birer üye, konuyla ilgili Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca belirlenecek birer üye, komisyonda yer almak isteyen ülke çapında illerin yarısından fazlasında örgütlenmiş olan Sivil Toplum Kuruluşlarının seçecekleri birer üyeden oluşur.            Hazırlanan rapor medya aracılığıyla kamuoyuna duyurulur.

Komisyonun çalışma süresi yine komisyonca belirlenir. Ancak bir yılı aşamaz. 

 

       Halk inisiyatifi konusundaki genel esaslar

       MADDE 100- Soru,  Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerinin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemleri ilgili maddelere aykırı ek yükümlülükler veya bilgi edinilmesini güçleştirecek hükümler içermemek şartıyla Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.

       Seçmenlerin imzasını elektronik ortamda veya noterlik marifetiyle atması mümkündür. Elektronik ortamda imza atılabilmesinin sağlanması için her il ve ilçede en az bir adet güvenli elektronik imza oluşturma aracı kurulur.

 

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

Yürütme

 

       Cumhurbaşkanı

       Nitelikleri ve tarafsızlığı

       MADDE 101- Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi yedi yıldır. Bir kimse en fazla bir defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

       Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partilerin ve üye sayısı yüz binin üstünde olan 10 sivil toplum örgütünün üzerinde uzlaştıkları ortak bir aday gösterebilir.

       Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.

*****

 

       Seçimi

       MADDE 102- Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki otuz gün içinde, makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden on beş gün içinde tamamlanır. TBMM de açık oylama suretiyle yapılacak seçimde, Meclis üye tamsayının beşte dördünü alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamaz Cumhurbaşkanı seçilemez ise, bu oylamayı izleyen günden sonraki gün ikinci oylama yapılır. İkinci oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır. İkinci turda üye tamsayısının beşte dördünü alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Gerekli çoğunluğun sağlanamaması durumunda iki aday arasında ikinci tur oylamasının yapılmasından kırksekiz saat sonra TBMM Genel Kurulu’nda üçüncü oylama yapılır. Üçüncü tura katılan adaylardan üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilir. Bu turda da Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi halinde TBMM seçimleri iki ay içersinde yenilenir.

       TBMM Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanı seçimi için yapılan oylama açık oturumda ve açık oylamayla yoluyla yapılır.

       Oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde, izleyen oylamalara en yüksek oy almış bir sonraki aday katılır. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder.

       Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

      

       And içmesi

       MADDE 103- Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıda belirtilen şekilde and içer:

       “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim.”

 

       İşlemler ve sorumluluk

       MADDE 104- Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki bütün kararları; başbakan ve ilgili bakanlar tarafından imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakanlar sorumludur. Cumhurbaşkanı tek başına aldığı kararlardan sorumludur. Cumhurbaşkanının bu kararları aleyhine yargı yoluna başvurulabilir. Cumhurbaşkanı, görevi ile ilgili olsun ya da olmasın suç teşkil eden tüm fiillerinden sorumludur.

 

       Görevi ve yetkileri

       MADDE 105- Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.

       Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır:

       a) Yasama ile ilgili olanlar:

       Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,

       Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak,

       Kanunları yayımlamak,

       Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermek,

       Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları anayasada belirtilen durumlarda halkoyuna sunmak,

       Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak,

       Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

       b) Yürütme alanına ilişkin olanlar:

       Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,

       Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,

       Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak,

       Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

       Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,

       Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek,

       Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,

       Genelkurmay Başkanını atamak,

       Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,

       Millî Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,

       Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,

       Kararnameleri imzalamak,

       Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,

       Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,

       Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak,

       Anayasada belirtilen bazı kamu görevlilerinin atamalarını yapmak,

       c)  Yargı ile ilgili olanlar:

       Anayasada belirtilen yargı organı üyelerini atamak.

       Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda belirlenen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.

 

       Cumhurbaşkanlığına vekalet

       MADDE 106- Cumhurbaşkanının hastalık veya yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici bir süre görevinden ayrılması halinde görevine dönmesine kadar veya herhangi bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde yeni Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.

 

       Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği

       MADDE 107- Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin kuruluşu, teşkilat ve çalışma esasları, personel atama işlemleri Cumhurbaşkanı tarafından yapılan işlemle düzenlenir.

 

 

       Devlet Denetleme Kurulu

       MADDE 108- İdarenin hukuka uygunluğunu, düzenli bir şekilde yürütülmesini ve geliştirilmesini sağlamak amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanının isteği üzerine, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında ve sermayesinin yarısından fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan her türlü kuruluşta, kamu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeleri yapar.

       Silahlı Kuvvetler ve Yargı organı, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır.

       Devlet Denetleme Kurulunun üyeleri ve üyeleri içinden Başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından atanır.

       Devlet Denetleme Kurulunun işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri, kanunla düzenlenir.

 

       Bakanlar Kurulu

       Kuruluş

       MADDE 109- Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan kurulur.

       Başbakan, Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından atanır.

       Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olan kişiler arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır. Gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir.

      

       Göreve başlama ve güvenoyu

       MADDE 110- Bakanlar Kurulunun listesi tam olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise toplantıya çağrılır.

       Bakanlar Kurulunun programı, kuruluşundan en geç bir hafta içinde Başbakan veya bir bakan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunur ve güvenoyuna başvurulur. Güvenoyu için görüşmeler, programın okunmasından iki tam gün geçtikten sonra başlar ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçtikten sonra oylama yapılır.

 

       Görev sırasında güvenoyu

       MADDE 111- Başbakan, gerekli görürse, Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güven isteyebilir.

       Güven istemi, Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesinden bir tam gün geçmedikçe görüşülemez ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçmedikçe oya konulamaz.

       Güven istemi, ancak üye tamsayısının salt çoğunluğuyla reddedilebilir.

 

       Bakanlar Kurulu’nun görevi ve siyasi sorumluluk

       MADDE 112- Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur.

       Her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur.

       Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür.

       Bakanlar Kurulu üyelerinden milletvekili olmayanlar; 79’uncu maddede yazılı şekilde Genel Kurul’da and içerler ve bakan sıfatını taşıdıkları sürece milletvekillerinin tâbi oldukları kayıt ve şartlara uyarlar ve yasama dokunulmazlığına sahip bulunurlar. Bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin özlük haklarının tamamından yararlanırlar.

       Başbakanın Yüce Divana sevki halinde hükümet başkanlığı görevine başbakan yardımcısı getirilir. Bu durumda hükümetin devamı TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak güven oylamasının kabul edilmesi şartına bağlıdır.

      

       Bakanlıkların kurulması ve bakanlar

       MADDE 113– Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.

      Herhangi bir sebeple boşalan bakanlığa en geç on beş gün içinde atama yapılır.

 

       Seçimlerde geçici Bakanlar Kurulu

       MADDE 114– Seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinde Bakanlar Kurulu çekilir ve Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışından milletvekilleri tarafından en fazla sayıda imzayla teklif edilen üç adaydan birini Başbakan olarak atar.

       Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak şartıyla diğer bakanlıklara için ise Meclis içerisindeki siyasî parti gruplarından çoğunluk orana göre üye alınır.

       Siyasî parti gruplarından alınacak üye sayısını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. Teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır.

       Geçici Bakanlar Kurulu, yenilenme kararının Resmî Gazetede ilânından itibaren beş gün içinde kurulur.

       Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulmaz.

       Geçici Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür.

 

       Tüzükler

       MADDE 115- Tüzükler, kanunlara aykırı olmamak şartıyla, kanunun konusunu daha açık bir şekilde belirtmek ve uygulanışını göstermek üzere Bakanlar Kurulu tarafından, Danıştay’ın denetiminden geçirilmek koşuluyla çıkarılır.

       Tüzükler, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanır ve kanunlar gibi yayımlanır.

 

       Milli Güvenlik Kurulu

       MADDE 116- Millî Güvenlik Kurulu; Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye Bakanları, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı'ndan kurulur.

       Gündemin özelliğine göre Kurul toplantılarına ilgili kişiler çağrılıp görüşleri alınabilir.

       Millî Güvenlik Kurulu, şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebebi ile ilan edilen olağanüstü hal durumlarında, sıcak savaş ve seferberlik hallerinde devletin ve milletin iç ve dış güvenliğini sağlamak üzere Cumhurbaşkanı tarafından toplanır. Milli Güvenlik Kurulu, gündem ile ilgili stratejik, politik kararlar ve bu kararların uygulamasına yönelik kararlar alır. Bu kararlarını 24 saat içerisinde TBMM'ye iletir. Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararların uygulanması Bakanlar Kurulu ve TBMM aracılığı ile Milli Güvenlik Kurulu tarafından yapılır. Milli Güvenlik Kurulunun görev süresi, toplanmasına sebep olan mevcut olağanüstü hallerinin sona ermesinden 3 ay sonrasına kadardır.

       Cumhurbaşkanının katılamadığı durumlarda Milli Güvenlik Kurulu Başbakanın başkanlığında toplanır.

       Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri kanunla düzenlenir.

 

       Olağanüstü yönetim usulleri

       Olağanüstü hal

       MADDE 117- Toplumun düzenine, huzuruna ve güvenliğine ilişkin olarak kamu düzeninin tehlikeye girmesi halinde TBMM’nin üye tam sayısının salt çoğunluğu tarafından kabul edilmesi koşuluyla yurdun bir ve birden fazla bölgesinde veya genelinde altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edilebilir.

       Olağanüstü hal, olağanüstü hal ilanını gerektiren süreden daha uzun süre sürdürülemez. Olağanüstü hal koşullarının ortadan kalkmaması durumunda TBMM Genel Kurulu, olağanüstü hal ilanında izlenen usullere uyarak süreyi her defasında altı ay uzatabilir.     Olağanüstü hal konusundaki diğer hükümler kanunla düzenlenir. Olağanüstü hal döneminde yargı denetimi olağan dönem koşullarından daha farklı işletilemez.

 

 

       Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali

       MADDE 118- Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik ve olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi, ayaklanma olması veya vatan ve Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleriyle, TBMM’nin üye tam sayısının beşte üçünün oyuyla süresi altı ayı aşmamak üzere yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilan edebilir.

       Sıkıyönetim süresinde, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarabilir.

       Bu kararnameler Resmi Gazetede yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur. Bunların Meclisçe onaylanmasına ilişkin süre ve usul İçtüzükte belirlenir.

       Sıkıyönetimin her defasında dört ayı aşmamak üzere uzatılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Savaş hallerinde dört aylık süre şartı aranmaz.

       Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, idare ile olan ilişkileri, hürriyetlerin nasıl kısıtlanacağı veya durdurulacağı ve savaş veya savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde vatandaşlar için getirilecek yükümlülükler kanunla düzenlenir.

       Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali ilanını gerektiren süreden daha uzun süre sürdürülemez. Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali konusundaki hükümler kanunla düzenlenir. Sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali döneminde yargı denetimi olağan dönemden daha farklı işletilemez.

 

       İdarenin bütünlüğü ve kamu tüzelkişiliği

       MADDE 119- İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzel kişiliği, ancak kanuna dayanılarak kurulur.

 

       Mahalli idareler

       MADDE 120- Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, yine kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.

       Mahalli idarelerin kuruluşu ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.

       Mahalli idarelerin seçimleri, seçimlere ilişkin anayasa hükümleri ve ilkelere göre beş yılda bir yapılır. Milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî idare organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimlerin milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılması için TBMM tarafından karar alınabilir.

       Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.

       Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili olarak suç işledikleri iddiasıyla hakklarında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyeleri, geçici bir tedbir olarak, İçişleri Bakanının başvurusu üzerine Danıştay kararı ile kesin hükme kadar işten el çektirebilir.

 

        Kamu görevlileri

       MADDE 121- Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylıkları ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.

       Üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir.

 

       Yükseköğretim kurumları

       MADDE 122- Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde; ülkenin, milletin ve insanlığın ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile, orta öğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.

       Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kar sağlama amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, yükseköğretime ilişkin genel planlamalar çerçevesinde devletin gözetim ve denetimine tabi yüksek öğretim kurumları kurulabilir.

       Kanun, üniversitelerin ülke sathına dengeli bir biçimde yayılmasını gözetir.

       Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler.

       Üniversiteler ve üniversitelere bağlı birimler, devletin genel gözetimi ve denetimi altında olup, güvenlik hizmetlerini kendileri karşılar.

       Kamuya bağlı Üniversitelerde Rektörlük ve Dekanlık seçimleri öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirilir. Vakıf üniversitelerinde Rektör mütevelli heyet tarafından kamu üniversitelerinde Rektörlük yapma niteliğine sahip olan öğretim üyeleri arasından seçilir.

       Üniversite öğretim elemanları; göreve gelişlerinde uygulanan usullere uyulmaksızın görevlerinden alınamazlar.

       Kamuya ait Üniversitelerin hazırladığı bütçeler; Yükseköğretim Kurulunca tetkik edildikten sonra Milli Eğitim Bakanlığına sunulur ve genel ve katma bütçelerin bağlı olduğu esaslara uygun olarak denetlenir. Vakıf Üniversiteleri ise mali açıdan özerk kurumlar olarak ancak kendilerinin tesbit edecekleri uluslararası sertifikaya sahip bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenirler.

       Yükseköğretim Kurumlarının kuruluş ve organları ile işleyişleri ve bunların üyelerinin seçimleri, görev, yetki ve sorumlulukları, devletin üniversiteler üzerinde gözetim ve denetim hakkını kullanma usulleri, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri, öğretim elemanı yetiştirme, üniversitelerin ve öğretim elemanlarının kamu kuruluşları ve diğer kurumlar ile ilişkileri, öğretim düzeyleri ve süreleri, yükseköğretime giriş, devam ve alınacak harçlar, devletin yapacağı yardımlar ile ilgili ilkeler, disiplin ve ceza işleri, mali işler, özlük hakları, öğretim elemanlarının uyacakları koşullar, üniversiteler arası ihtiyaçlara göre öğretim elemanlarının görevlendirilmesi, öğrenimin ve öğretimin hürriyet ve teminat içinde ve çağdaş bilim ve teknoloji gereklerine göre yürütülmesi, Yükseköğretim Kuruluna ve üniversitelere devletin sağladığı mali kaynakların kullanılması kanunla düzenlenir.

       Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki hususlar bakımından, devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlarının tabi olduğu hükümlere tabidir.

 

       Yükseköğretim Üst Kurumu

*****

       MADDE 123- Yükseköğretim Kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile Yükseköğretim Kurulu kurulur.

       Yükseköğretim Kurulu, üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilen ve sayıları, nitelikleri, seçilme usulleri kanunla belirlenen adaylar arasından rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere  vermek sureti ile Cumhurbaşkanınca atanan üyeler ve Cumhurbaşkanınca doğrudan doğruya seçilen üyelerden kurulur.

       Kurulun teşkilatı, görev, yetki, sorumluluğu ve çalışma esasları kanunla düzenlenir.

 

       Yükseköğretim kurumlarından özel hükümlere tâbi olanlar

       MADDE 124- Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı okullar ve emniyet teşkilatına bağlı okullar ayrı düzenlemeye tabidir.

      

       Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

       MADDE 125- Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, ulusal dil, kültür ve tarihi, bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak,  yaymak ve bu konularla ilgili yayınlar yapmak amacıyla; Atatürk’ün manevî himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan kamu tüzelkişiliğine sahip “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” kurulur. Bu kurumların kuruluş amaçlarına yönelik çalışmaları için Başbakanlık tarafından özel bir bütçe tanınır. Bu bütçe Sayıştay tarafından denetlenir.

       Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun; kuruluşu, organları, çalışma usulleri ve özlük işleri ile kuruluşuna dahil kurumlar üzerindeki yetkileri kanunla düzenlenir.

       Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği ve okullarda uygulanan müfredatlar dil ve tarih konusunda da Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna bağlıdır.

 

       Diyanet İşleri Başkanlığı

       MADDE 126- Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.

 

       Kamu hizmetlerinde emir

       MADDE 127- Kamu hizmetlerinde bütün emirler ve yönlendirmeler yazılı usulle gerçekleştirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde sözlü olarak da emir verilebilir. Ancak bu durumda emri veren her halde yedi gün içinde emir veya yönlendirmeyi yazılı olarak iletmek zorundadır. Herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri Anayasa ve kanunlara aykırı görürse hiçbir şekilde yerine getirmez ve derhal hiyerarşide amirinin üstünde bulunan kimselere durumu yazıyla iletir. Emrin tüzük, yönetmelik gibi işlemlere aykırılığı halinde ise aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar ederse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.

       Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren veya suç teşkil eden fiili Cumhuriyet Savcılığına bildirmeyen kimse sorumluluktan kurtulamaz.

 

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yargı

 

       Mahkemelerin bağımsızlığı

       MADDE 128- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.

       Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.

       Yasama organında görülmekte olan bir dava hakkında yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

       Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

 

       Hakimlik ve savcılık

       MADDE 129- Adli ve idari yargıda meslekten hakim ve savcılar görev yapar.

       Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını şüpheye düşürmeyecek nitelikte kararlar vermekle yükümlüdürler. Aksi durumlara ilişkin yaptırımlar, hakimlik ve savcılık teminatına, bağımsız yargı ilkesine aykırı olmayacak şekilde kanunla düzenlenir.

       Hakim ve savcıların nitelikleri, mesleki hak ve ödevleri, sorumlulukları, görev süreleri, aylık ücret ve ödenekleri ve haklarında disiplin kovuşturmalarına ilişkin hükümler kanunla düzenlenir. Hakim ve savcıların atanmaları ve meslekte ilerlemeleri siyasi organlardan bağımsız olarak yargı organları tarafından yapılan derecelendirme esas alınarak belirlenir ve bu konudaki itirazlar HSYK tarafından denetlenir.

       Hakim ve savcılara seçim yargısı kapsamında verilen görevler dışında hiçbir idari ve sair resmi ve özel görev verilemez.

 

       Hakimlik ve savcılık teminatı

       MADDE 130- Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe, Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılmaya zorlanamaz. Hastalık ve iş göremezlik gerekçesiyle hakimler ve savcıların işten el çektirilmesi; Adalet Bakanlığı tarafından devlet hastanesi başhekimleri arasından seçilen ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan yedi kişilik sağlık kurulunun ilgili kimsenin görev yapabilme imkanı olmadığına dair rapor hazırlanması şartına bağlıdır. Bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa,  hakimler aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.

       Hakim ve savcıların aylık ücreti en yüksek devlet memurunun maaşının 1,5 katından az olamaz.

 

       Aleniyet ve gerekçeli karar

       MADDE 131- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.

       Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.

       Mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.

       Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

 

       Denetim

       MADDE 132- Adalet hizmetleri ile savcıların idarî görevleri yönünden denetimi, adalet müfettişleri ile hâkim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler tarafından araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişleri eliyle yapılır. Buna ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

 

 

Yüksek Mahkemeler

       Anayasa Mahkemesi

       Kuruluşu

       MADDE 133- Anayasa Mahkemesi on yedi üyeden kuruludur.

       İki üye Sayıştay Genel Kurulunun kendi başkan ve üyeleri arasından, yapacakları gizli oylamayla saptanır. Bir üye, baro başkanı olan serbest avukatlar arasından yapacakları gizli oylamayla saptanır.

       Dört üye Yargıtay, üç üye Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından, üç üye Yükseköğretim Kurulunun kendi üyesi olmayan yükseköğretim kurumlarının hukuk fakültelerinde görev yapan öğretim üyeleri arasından yapılacak gizli oylamayla seçilir.

       Kalan dört üye Cumhurbaşkanı tarafından hukuk fakültesi mezunu üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçilir.

       Yargıtay, Danıştay, Sayıştay genel kurulları ile Yükseköğretim Kurulu ve Baro tarafından yapılan seçimde Anayasa Mahkemesi üyeliğine, her boş üyelik için, en fazla oy alan aday seçilir.

       Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırk yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; yükseköğretim kurumları öğretim üyelerinin hukuk profesörü veya doçenti unvanını kazanmış olmaları, avukatların en az on iki yıl fiilen avukatlık yapmış olmaları, üst kademe yöneticilerinin hukuk alanında yükseköğrenim görmüş ve en az on iki yıl kamu hizmetinde fiilen çalışmış olmaları, birinci sınıf hâkim ve savcıların ise adaylık dahil en az on iki yıl hakim ve savcı olarak çalışmış olmaları gerekir.

       Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile dört yıl için bir Başkan ve iki başkanvekili seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

       Anayasa Mahkemesi üyeleri aslî görevleri dışında resmî veya özel hiçbir görev alamazlar.

 

       Üyelik

       MADDE 134- Anayasa Mahkemesi üyeleri on iki yıl görev yaparlar. Bir kimse iki defa Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri her halde altmış beş yaşını doldurduklarında emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan üyelerin özlük hakları saklı tutularak hakimlik teminatına uyar başka bir adli görevde çalışmaları sağlanır. Bu kimselerin özlük hakları kanunla düzenlenir.

       Anayasa Mahkemesi üyeliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde kendiliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin kesin olarak anlaşılması halinde de, Anayasa Mahkemesi üye tamsayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer.

 

       Görev ve yetkileri

       MADDE 135- Anayasa Mahkemesi yapılan başvuru üzerine, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil bakımından anayasaya uygun olup olmadığını denetler.

  Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı, Anayasa değişikliklerinin ise, teklifin hukuki kapsamı ve oylama şartlarına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def’i yoluyla da ileri sürülemez.

  Herkes, İnsan Hakları Avrupa  Sözleşmesi kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bu konudaki usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

  Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.

  Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

       Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, yüksek yargıyı oluşturan mahkemelerin başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.

       Anayasa Mahkemeleri üyeleri görevleriyle ilgili olarak işledikleri iddia olunan suçlardan ötürü Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yargılanır.

       Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.

       Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı  veya Cumhuriyet Başsavcı vekili yapar.

       Yüce Divan kararlarına karşı  yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.

       Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.

 

       İptal davası

       MADDE 136- Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme yetkisi, Cumhurbaşkanına, iktidar ve ana muhalefet partisi meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. İktidarda birden fazla siyasi partinin bulunması halinde, iktidar partilerinin dava açma hakkını en fazla üyeye sahip olan parti kullanır.

Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açma hakkı, iptali istenen kanun, kanun hükmünde kararname veya İçtüzüğün Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak altmış gün sonra düşer.

 

Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi

       MADDE 137- Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvuruda bulunabilir.

       İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Anayasa Mahkemesi, davanın kendisine intikalinden itibaren beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilemez ise mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki kadar kesinleşinceye kadar verilirse, mahkeme buna uymak zorundadır.

       Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.

 

       Anayasa Mahkemesi kararları

       MADDE 138- Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. İptal kararları, gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.

  Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle hüküm koyamaz.

  Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

  İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.

       İptal kararları geriye yürümez.

       Anayasa Mahkemesi kararları derhal Resmî Gazete’de yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.

 

       Çalışma ve yargılama usulü

*****

       MADDE 139- Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az on iki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.

       Siyasî partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır. Bireysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.

       Anayasa değişikliğinde iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır.

       Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.

       Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.

       Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir. Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra, kapatılması istenen siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunması duruşma ile dinlenir.

 

       Yargıtay

        MADDE 140- Yargıtay,  adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Yargıtay, kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.

       Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adlî yargı hakim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. 

       Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkan vekilleri ve daire başkanları kendi üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

       Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili, Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından gizli oyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Bir kişi en fazla iki dönem Yargıtay Başkanlığı görevi yapabilir.

        Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, Başkan, başkan vekilleri, daire başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcı vekilinin nitelikleri ve seçim usulleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına gore kanunla düzenlenir.

      

  Danıştay

  MADDE  141- Danıştay, idari mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Danıştay ayrıca kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.

  Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları, kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında kırkbeş gün içinde düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını incelemek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla görevlidir.

  Danıştay üyelerinin  dörtte üçü, birinci sınıf idari yargı hakim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.

  Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkan vekilleri ve daire başkanları, kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler. Bir kişi en fazla iki dönem Danıştay Başkanlığı görevi yapabilir.

  Danıştayın, kuruluşu, işleyişi, Başkan, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ile üyelerinin nitelikleri ve seçim usulleri, idarî yargının özelliği, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına gore kanunla düzenlenir.

 

       Askeri yargı hakim ve savcıları

       Madde 142- Yargı birliği ilkesinin sağlanması amacıyla 07/11/1982 tarih ve 2709 sayılı Kanunda düzenlenen Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri kaldırılmıştır.

       2709 sayılı kanuna göre Askeri Yargıtay mensubu olan hakim ve savcılar, Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren özlük hakları ve hakimlik teminatı esaslarına tabi olacak şekilde Yargıtay’da kurulacak askeri yargı dairelerinde ve kıdemlerine uyar diğer yüksek dairelerde görev alırlar.

       2709 sayılı kanuna göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi mensubu olan hakim ve savcılar, Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren özlük hakları ve hakimlik teminatı esaslarına tabi olacak şekilde Danıştay’da kurulacak askeri yargı dairelerinde ve kıdemlerine uyar diğer yüksek dairelerde görev alırlar. Kaldırılan Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri’nde görev yapan ve meslekten olmayan subaylar hakimlik yapmış oldukları nazara alınarak, özlük haklarının korunacağı uygun görevlere atanırlar.

 

       Uyuşmazlık Mahkemesi

       MADDE 143- Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idarî yargı arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.

       Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar. Diğer üyeler ise Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarınca kendi başkan ve üyeleri arasından belirlenir.

       Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.

 

       Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu

       MADDE 144- Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.

       Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmi bir asıl ve on iki yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.

       Kurul, üyeleri arasında yapılan gizli oylamayla başkanını seçer. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun;

       Dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca,

       Üç asıl ve üç yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca,

       İki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca,

       Bir asıl ve bir yedek üyesi kendi üyeleri arasından Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca,

       Yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hakim ve savcıları arasından adli yargı hakim ve savcılarınca,

       Üç asıl ve iki yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî yargı hakim ve savcıları arasından idarî yargı hakim ve savcılarınca,

       dört yıl için seçilir.

       Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.

       Kurul üyelerinin seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır. Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.

       Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adli ve idari yargı hakim ve savcıları arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için bir defada ve gizli oyla yapılır.

       Kurulun, Adalet Bakanlığı Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı süresince; kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar veya Kurul tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler.

       Kurulun yönetimi ve temsili Kurul Başkanına aittir. Kurul, kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire başkanlarından birini de başkanvekili olarak seçer. Başkan, yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline devredebilir.

       Kurul, adli ve idari yargı hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir.

       Hakim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru ile Kurul müfettişlerine yaptırılır.

       Soruşturma ve inceleme işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle yaptırılabilir.

  Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.

  Kurula bağlı Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hakim ve savcılardan Kurulun teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır. Kurul müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hakim ve savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.

  Adalet Bakanlığının merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve hakim ve savcı mesleğinden olan iç denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna aittir.

  Kurul üyelerinin seçimi, dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.

 

       Sayıştay

       MADDE 145- Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlara karşı idari yargı yoluna başvurulamaz.

Vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır.

Mahalli idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından yapılır.

Sayıştay’ın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri, Başkan ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir.

 

       Yüksek Seçim Kurulu

       MADDE 146- Yüksek Seçim Kurulu on bir asıl ve yedi yedek üyeden oluşan bir yüksek mahkemedir. Üyelerin, altısı asıl dördü yedek olmak üzere on tanesi Yargıtay, beşi asıl üçü yedek olmak sekizi  Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. Seçilen üyeler, salt çoğunluk ve gizli oy ile aralarından bir başkan ve üç başkan vekili seçerler.

Yüksek Seçim Kuruluna Yargıtay ve Danıştay’dan seçilmiş üyeler arasından ad çekme ile yedek üyeler saptanır. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı ve Başkanvekili ad çekmeye girmezler.

Yüksek Seçim Kurulu kararlarını on bir üyenin salt çoğunluğunun oyu ile verir.

Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemlerinin genel yönetim ve denetimi de genel seçimlerde uygulanan hükümlere göre kıyasen uygulanır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun çalışma düzeni kendi yapacağı bir iç tüzükle, diğer hususlar ise yargı güvencesi ilkesi çerçevesinde kanunla düzenlenir

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ KISIM

Mali ve Ekonomik Hükümler

 

       Bütçe

       Bütçenin hazırlanması ve uygulanmasına ilişkin esaslar

       MADDE 147- Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllık bütçeyle yapılır.

Merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve denetimine ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Bütçe kanununda, sadece bütçeye ilişkin hükümler koyulabilir.

Kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapılamaz. Bütçe sınırı aşılamaz. Cari yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik tasarılarında ve cari ve ileriki yıl bütçelerine malî yük getirecek nitelikteki kanun tasarı ve tekliflerinde, belirtilen giderleri karşılayabilecek mali kaynak gösterilmesi zorunludur.

 

       Bütçenin TBMM’ye sunulması ve görüşülmesi

       MADDE 148- Bakanlar Kurulu’nun hazırladığı merkezi yönetim bütçe tasarısı ile milli bütçe tahminlerini gösteren rapor mali yılbaşından en az yetmiş beş gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Bütçe tasarısı ve rapor kırk üyeden kurulu bütçe komisyonunda incelenir. Komisyonun üyeleri iktidar grubu veya gruplarından en fazla yirmi beş üye olmak şartıyla, siyasi parti gruplarının ve bağımsızların oranlarına göre temsili dikkate alınarak seçilen üyelerden oluşur. Bütçe komisyonun elli beş gün içerisinde kabul edeceği metin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülür ve mali yılbaşına kadar karara bağlanır.

 Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri kamu idari bütçeleri konusundaki fikirlerini Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında açıklarlar; bölümler ve değişiklik önergeleri üzerinde ayrıca görüşme yapılmadan okunur ve oylanır.

 

       Kamunun ortaklığı bulunan teşekküllerin denetimi

       MADDE 149- Sermayesinin yüzde onundan fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete ait olan kuruluş ve ortaklıklarındaki kamu payının kullanımı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetlenir.

 

       Ekonomik ve Sosyal kalkınma ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey

       MADDE 150–  Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir. Devlet bu görevi yerine getirirken ülkenin niteliği ve niceliğine zarar verecek herhangi bir eylem ve işlemde bulunamaz.

  Planda milli tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dış ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliştirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplumun yararlarının yanında doğal kaynakların korunması esas alınmak zorundadır. Kalkınma girişimleri, bu plana göre gerçekleştirilir

  Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

  Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında hükümete istişari nitelikte görüş bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir.

 

                                                          

BEŞİNCİ KISIM

Çeşitli Hükümler

 

       Tabiî servetler

       MADDE 151- Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması, işletilmesi ve korunması Devlet’in ödevidir. Devlet bu görevin yerine getirilmesinde gerçek ve tüzel kişilerden yararlanabilir. Bu çerçevede görevlendirilen gerçek ve tüzel kişiler, tabiî servetler ve kaynakların korunmasından, tahrip edilmemesinden ve verimli olarak işletilmesinden sorumludur. Devlet, gerçek ve tüzel kişiler bu servet ve kaynakların arama ve işletilmesinde toplumun yararını gözetirler. Tabiî servet ve kaynakların arama ve işletmesinin, Devlet tarafından gerçek ve tüzelkişilerle birlikte veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.

 

       Ormanların korunması ve genişletilmesi

       MADDE 152- Devlet, ormanların korunması ve orman sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ve çeşitli nedenlerle zarar gören ormanların yerinde yeni ormanların oluşması sağlanır. Bilimsel olarak orman vasfını yeniden kazanma imkanı ortadan kalkmış olmadıkça bu yerler başka amaçlarla kullanılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

  Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

  Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve işleme müsaade edilemez. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

  Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.

 

       Orman vasfını tamamen kaybetmiş yerler ve orman köylüsünün korunması

       MADDE 153- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazası olanağı bulunmayan yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.

  Devlet, ormancılıkla uğraşan halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır.

  Doğal orman rejyonunda yer alan ve yerinde kalkındırılması mümkün olmayan, su ve toprak rejimine zarar veren, yoksul ve zor şartlarda yaşayan orman içi köylülerinin nakli sağlanır.

 

 

                                                           ALTINCI KISIM

Anayasanın Değiştirilmesi, Yürürlük ve

Cumhuriyete İlişkin Bazı Hükümler

 

       Anayasanın değiştirilmesi, seçimlere ve halkoylamasına katılma

       MADDE 154- Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazılı olarak teklif edilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değişiklik teklifinin kabul edilmesi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.

Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tâbidir.

Anayasanın dördüncü maddesindeki düzenleme hariç olmak üzere, Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu aynen ve en az üye tam sayısının beşte üçü ile üçte ikisi arasında bir çoğunlukla kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunmak zorundadır. Meclis, geri gönderilen kanunu üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.

Üye tamsayısının beşte üçünden fazla ve fakat üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır.

Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır.

Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların yürürlüğe girmesi için, halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından fazlasının kabul oyu olması gerekir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların kabulü sırasında, bu Kanunun halkoylamasına sunulması halinde, Anayasanın değiştirilen hükümlerinden, hangilerinin birlikte hangilerinin ayrı ayrı oylanacağını da karara bağlar.

Halkoylamasına, milletvekili genel ve ara seçimlerine ve mahallî genel seçimlere iştiraki temin için, kanunla para cezası dahil gerekli her türlü tedbir alınır.

 

       Halkın anayasa önerisi

       MADDE 155- Seçmenler imza toplamak suretiyle anayasa değişikliği önerisinde bulunabilir. Bir milyon seçmenin anayasa hükmü mahiyetinde olan bir metni elektronik imza veya noter aracılığıyla imzalayarak TBMM Başkanlığı’na sunmaları durumunda TBMM söz konusu metni en kısa süre içerisinde halkoylamasına hazırlar. Seçmen inisiyatifiyle sunulan anayasa önerisi, halkoylamasına sunulmak üzere TBMM tarafından Cumhurbaşkanı’na gönderilir. Halkın anayasa önerisinde uygulanacak halkoylaması esasları anayasa değişikliklerindeki halkoylaması esaslarına tabidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, imza toplanması ve anayasa önerisinin halkoyuna sunulması konusunda gerekli kanuni düzenlemeyi yapar.

 

       İnkılâp kanunları

       MADDE 156- Atatürk ilke ve inkılâpları, Cumhuriyetimizin kurucularının aziz hatıralarının değerini bilen milletimizin tarihsel sorumluluğu ve duyarlılığında yaşamaktadır. Bu inkılâpların düzenlediği hususlar ve içerikleri tarihsel değerlerimiz olarak Cumhuriyetle bütünleşmiştir.

 

       Yürürlük

       MADDE 157– Bu Anayasa, halkoylaması sonucu geçerli oyların yarısından fazlası tarafından kabul edilip Resmî Gazete’de yayımlanması ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olarak yürürlüğe girer.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)