adscode
adscode

‘Kontenjanları arttırmak yükseköğretimdeki sorunları çözecek mi?‘

2012-2013 Üniversite kontenjanları açıklandı. ÖSYM'nin yayınladığı örnek kılavuzda görüldü ki kontenjanlar geçmiş yıllara oranla % 20 oranında arttırılmış. Yükseköğretim programlarında yapılan kontenjan…

‘Kontenjanları arttırmak yükseköğretimdeki sorunları çözecek mi?‘
Genç Blog

 

ÖSYM Üniversite kontenjanlarını belirleyen kılavuzu yayınladı. Bu yıl geçmiş yıllarda yapılan artışların üzerinde %20 oranında kontenjanlar arttırılmış oldu. Bütün yükseköğretim programlarındaki bu artış ne anlama geliyor? Ne oldu? Neden böyle oldu? Veya böyle olacağı daha önceden neden açıklanmadı? Hangi ihtiyaçtan kaynaklandı? Önceki yıl 150 bin, geçen yıl 100 bin kontenjan boş kaldığında bu kontenjanlar neden dolmadı? Sorularımızın yanıtlarını bilen varsa açıklasın. Ancak bütün sorularımızın yanıtlarını bu kararı verenler elbette ki çok iyi biliyor. Onların biliyor olması yeterli. Varsın biz bilmeyelim ve öğrenme merakımız sürsün. Merakımızın izini sürerek bizlerde tahminler yürütebilir, yorumlar yapabiliriz.

 Üniversitelerde kontanjanların artmasını doğru buluyor musunuz?

İlk akla gelen neden, bu kadar çok üniversite açılmış olması ve açılan bu üniversitelerin ve yükseköğretim programlarının boş kalma kaygısı. Bu kaygıya ek olarak, oluşabilecek olası kamuoyu baskısının önüne geçebilmek. Alt yapı yokmuş, akademik kadro bulunamıyor varsın olsun ne önemi var. Gerekirse lise hocaları girer derslere. Zaten adının üniversite olduğuna bakmayın. Aslında yüksek lise düzeyinde öğretim yapılır oralarda. Dolayısıyla bir çırpıda doluverir, şenleniverir cıvıl cıvıl oluverir üniversite. Zaten maksat nitelikli ve bilimsel düşünen insanlar yetiştirmek değil şenlik, muhabbet olsun, şehre canlılık gelsin ve de esnaf zengin olsun yeter. Kim bilir beklide eğitim ve kültür düzeyi yükselir sosyalleşir üniversite açılan kentler. 

 

Üniversite önündeki yığılmayı eritmektir ikinci neden. Şimdiden eritmeye başlamalı ki ileriki yıllarda milyonlara ulaşmasın üniversite önünde bekleyenler. Ne kadar çok alırsak o kadar azalır birikme. Ne mutlu bize her kentte bir hatta birden fazla üniversitemiz var artık.Fabrika kurmak sanayileşmeye yaygınlaştırmak yerine açarsınız bir üniversite olur biter..  Hem böylece “bacasız fabrika” işlevi görür üniversite açıldığı ilde. Ucuz iş gücü yetiştirilir bu fabrikalarda sermaye için. Önemli değil, iş bulamazsa diplomalı işsiz olarak bulduğu her işi yapar benim ülkemde üniversiteyi bitirmiş gençler.

 

Ne olabilir üçüncü neden diye düşünürken birden aklıma Milli Eğitim Bakanının sözleri geliverdi. Ne diyordu Sayın Bakan, “Üniversite mezun sayımızı arttırmalıyız. OECD ve AB üyesi ülkeler sıralamasında bu alanda çok geriden geliyoruz. Bu süreci hızlandırmamız ve üniversite diplomalı mezun sayısını çoğaltmamız gerekiyor” Bakan böyle derde ÖSYM durumdan vazife çıkarmaz mı? Çıkarır elbet. Bak gördünüz mü bir çırpıda 150 bin artıverdi kontenjanlar. Elbette bir bildikleri ve bizim bilmediğimiz başkaca amaçları vardır kontenjanları arttırma kararı verenlerin. Neyse biz şimdilik üç neden sıralayarak iz sürmemize bir virgül koyalım derim. Geçelim kontenjanların dağılımının nasıl yapıldığına,

*****

 

                Lisans programları kontenjan sıralamasında ilk sırada; fen ve edebiyat, ikinci sırada iktisat ve işletme, üçüncü sırada eğitim, dördüncü sırada mühendislik ve mimarlık, beşinci sırada ise teoloji öğretimi yapan fakülteler sıralanmaktadır. Geçmiş yıllardan farklı olarak bu yıl özellikle teoloji öğretimi yapılan lisans programlarının kontenjanlarında belirgin bir artış olduğunu söyleyebiliriz. Kontenjan sayısı 13 bin olarak görülen bu programların ağırlığını din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği yetiştiren bölüm oluşturmaktadır. Önümüzdeki yıllarda din eğitiminin yaygınlaştırılacak olmasının ve bu alanda çok öğretmene gereksinim duyulacağı öngörüsünün sayıların yüksek tutulmasında etkili olduğunu düşünmekteyim

 

                 Ayrıca bazı bölümlerin kontenjanlarının(Örneğin, fizik, biyoloji, kimya vb gibi)azaltılacağı, öğretmenliklerin bazı bölümlerinin ya kapatılacağı ya da kontenjanlarının azaltılacağı ifade ediliyordu. Ancak ilan edilen sayılara bakıldığında durumun böyle gelişmediği görülebilmektedir Açılan kimi yeni bölümlere ilişkin kılavuzda tanıtıcı herhangi bir bilginin olmaması kafalarda soruların ve çelişkilerin oluşmasına neden olmaktadır.

 

Yeterli akademik personel sağlayamadığı için kılavuzda yer almayan birçok yükseköğretim programı bulunmaktadır. Eylül ayına kadar bu programların YÖK’ün kadro vermesi veya verilmiş kadroların ilanına olanak tanımasının ardından akademik kadrolarını tamamlamaları durumunda ek kontenjandan öğrenci alacaklarını düşündüğümüzde sayı 1 milyonun üzerine çıkacaktır. Bu sayıya açık öğretim ön lisans ve lisans programlarını eklediğimizde rakam 1,1 milyona ulaşmış olacaktır.

*****

 

Sonuç olarak, kontenjanları artırmak tek başına sorunları çözmüyor. Yeterli alt yapı, donatı, bütçe, yeterli sayıda idari ve akademik kadro sağlanmalıdır. Aynı zamanda üniversiteyi bitirenlere iş olanakları yaratmak gerekmektedir. Yoksa bunun adı “umut tacirliği” yapmak olur. Gençlerimizin umudu ve geleceği ile oynamak, onların duygu kırılması yaşamalarına neden olmak onlara yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır.

 

                                                             10.07.2012 ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ

egitimajansi.com

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)