adscode
adscode

"MEB bir Personel Bakanlığı görünümünde değil midir?"

CHP Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini değerlendirdi.

"MEB bir Personel Bakanlığı görünümünde değil midir?"
Eğitim
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri yapılan Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi ve Bakanın sunuşunu değerlendirmek için CHP Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer ile birlikte Meclis'te basın toplantısı düzenlendi  

Prof.Dr. Gaye USLUER’in Basın Toplantısında Gündeme Getirdiği Konular:

 14 yıldır iktidarda olan AKP'nin MEB deki "milli" kısmını kaldırdığını sadece Eğitim kısmının kaldığını, ve bir slogan haline gelen kitapların ücretsiz dağıtımı ile eğitimdeki eşitsizliğin giderilmediğini de gördük. 1739 sayılı Temel Öğretim Yasası der ki; “Türkiye Cumhuriyetinde eğitim; Çağdaş, bilimsel ve laiktir. Herkese eşit şartların sunulduğunu” söyler bu yasa. Ancak 14 yılda aynı sağlık sisteminde olduğu gibi eğitimde de hükümetin özelleştirmeden yana tavır koyduğunu, özel okulların desteklendiğini hatta son birkaç yıldır bu teşvikin daha da arttırılarak öğrenci başına 3 bin ile 5 binlere arasında teşvik verildiğini biliyoruz. Buna karşılık devlet okullarında öğrencilerin kaderleriyle baş başa kalma durumu devam ediyor. Ailelerin, okul aile birliklerinin desteği olmasa devlet okullarında ne temizlik görevlisi olacak ne okulların badana boyası yapılacak! Bu eşitsizlik yaşama atıldıklarında, üniversite sınavlarına girişte, TEOG sınavında da karşılarına çıkacak.

Sonuç olarak ailelerin eğitime ciddi bir bütçe ayırmak zorunda olduklarını biliyoruz ve bu bütçeyi yoksul aileler karşılayamıyor çünkü ancak yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar ki o da tam anlamıyla karşılanıyor diyemeyiz. Yani yoksul aileler eğitimden feragat ederek ancak yaşamsal, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Gelir dağılımındaki eşitsizliğin en fazla hissedildiği alanın eğitim olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

MEB bakanı geçen yılki bütçede görüşülen ne varsa bu yıl da aynı şeyleri gördük. Bu bütçe dersaneleri kapattık dediler fakat biliyorsunuz sadece isimleri değişti. Daha önce dersanelere ödenen ücret 3 ile 5 bin arasında değişirken şimdiki adıyla özel öğretim kurumlarına ödenen para 15 binlerde. Ayrıca özel öğretim kurumlarının ancak belli sayıda dersi verebileceği söylendiği için veliler farklı alanlarda derler aldırmak için çocuklarını birden fazla öğretim kurumuna göndermek zorunda bu da her birine ayrı ödenek demektir.

MEB'de bütçenin yüzde 79’u personele ayrılmış. Bu durumda MEB bir Personel Bakanlığı görünümünde değil midir?

İlk okula adım atmanın bedeli 1314 TL. Bu rakam ortaokulda, lisede, üniversitede daha da artıyor. Böyle bir tablo karşısında eğitimde gelinen noktayı güllük gülistanlık göstermek hiç doğru değil. Nicelik bakımında bazı verilerle durumu kurtarmaya çalışıyorlar fakat nitelik olarak içi boşaltılan bir eğitim sistemine milyon dolarlar da verseniz ki verilmiyor, yine de eğitimi olması gereken seviyelere getiremezsiniz.

MEB Bakanı bence kendi de üzülerek her gün açıklama yapıyor; şu kadar okul kapatıldı, şu kadar üniversite kapatıldı, şu kadar üniversite öğrencisi açıkta kaldı diye. Açıkta kalan 65 bin öğrencinin 45 bini bir okula yerleştirildi. Geri kalan öğrencilere ne oldu? O öğrenciler açıkta kaldıysa OHAL yüzündedir. Her şey OHAL'e endekslendi. Korkarım ki sabah kaçta kalkacağımıza, kaçta eve gideceğimize de OHAL ile karar verilecek!

Rektör seçimlerinin geldiği noktayı hep birlikte dehşet içinde izliyoruz. Dediler ki rektör seçimlerinde hizipleşme oluyor! Hayır efendim! Hizipleşme sizin atamayı yaptığınız aşamada oluyor çünkü bugüne kadar yapılan atamaların hiçbiri hakkaniyetli olmadı. Elbette ki oyların büyük bir kısmını almış bir hoca atanmadığı durumda huzursuz bir ortam oluşacaktır! Hizipleşmeyi siz yaratıyorsunuz. Bu ülkede öğretim üyeleri kendi rektörlerini belirleyemeyecekse vay halimize.

Boğaziçi Üniversitesi’nde seçim 15 Temmuz öncesinde yapıldı. Cumhurbaşkanı atamayı 4 aydır yapmadı. YÖK'ü de yok saydı ve KHK'ya göre atama yaptı. Bu ne demek? "Üniversiteler benim elimde olacak, her durumda olduğu gibi son sözü ben söylerim!" demektir. 14 yıldır üniversitelerin akademik özgürlüğü bitirdiler, mali özgürlüğü bitirdiler ve şimdi gelinen nokta da saraydan idare edilen, ipleri sarayın elinde olan, kuklalaştırılmış öğretim üyeleri ve yükse lise pozisyonunda olan üniversitelerdir.

Rakamları bırakın, niteliğe geçin ve biran önce normalleşme sürecine geçelim. Eğitim çok yara aldı bu yaraları saralım.

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)