adscode
adscode

Nilüfer Devecigil'den Bir Bağlanma Hikayesi: Işığın Yolu

Günümüzde geçmişte olmadığı kadar çok ebeveynlik kitaplarına sahibiz. Aynı zamanda da hiç olmadığı kadar çok ebeveynlik sorununa...

Nilüfer Devecigil'den Bir Bağlanma Hikayesi: Işığın Yolu
Kültür Sanat
Ebeveynlik bir davranışlar seti mi? Acaba insan olma olgusunu sadece davranışla mı sınırlıyoruz? Biz davranışlardan daha öte canlılar olabilir miyiz?  İki binli yıllarda öğrendik ki beynimiz sadece üç yada beş yaşa kadar değil, ölene dek değişiyor. Ve bu değişimin temel taşı ilişki. Üstelik ebeveynin birebir ilişkisi değil sadece önemli olan. Anne babanın birbiri ile olan ilişkisi de çocuğun üçüncü ebeveyni.

Zihin ve insan üzerine olan tüm araştırmalar beynin sosyal bir organ olduğu, ilişkide geliştiği, genlerin aktifliğini çocuğun çevresindeki ilişkilerin belirlediğini söylerken ebeveynlik hala neden yüz yıl önceki kavramlardan öteye gidemiyor?
Nilüfer Devecigil Işığın Yolu adlı kitabında bu soruların cevabını Ayşenur'un hikayesinde arıyor. Mindfulness, nörobiyoloji, ruhsallık, psikoloji, felsefe, ebeveynlik gibi pek çok alandaki kuramları bir roman içersinde inceliyor.
Ayşenur'un annesi ve babası ile olan geçmişi onun bugününü etkilemektedir. Michael ile olan aşkı, kızı Işık ile olan bağlanması hep bundan zarar görür. Ve Ayşenur İstanbul'dan Amerika'ya uzanan ve pek çok iç farkındalığı içeren bu yolculuğunda sağlıklı bir çocuk yetiştirmenin kendi geçmişini anlamlandırmaktan geçtiğini öğrenir.
İlişkilerde incinir, ilişkilerde iyileşiriz...


Abbas Güçlü de bugün yazısında kitaptan şöyle söz ediyor:

Nilüfer Devecigil’in ömrünün üçte biri okumakla, üçte biri gezmekle, diğer üçte biri de insanları tanımaya çalışmakla geçti.
ABD’nin iyi üniversitelerinde öğrenim gördü. Mastırını da, artık ne demekse, “Ben ötesi psikoloji” üzerine yaptı.
Halen, bireysel danışmanlık, ebeveynlik ve oyun terapisi eğitimleri veriyor.
Işığın Yolu diye yeni bir kitabı çıktı.
İnsanı insanı insan yapan özellikleri, ilişkileri yani bizi sorguluyor.
Madalyonun iki yüzü!
Söze, “Şimdi bir hikâye anlatacağım” diye başlıyor ve devam ediyor:
“Ayşenur ile Michael’in hikâyesi, içinde pek çok başka hikâyeyi barındırıyor. Kıtaları, okyanusları aşan, insan olmanın ortak özelliklerinde kendini bulan bir hikâye. Belki, sizin, belki benim, belki de hiç tanımadığımız parçalarımızın, parçalarınızın hikâyesi. Bir aşk, bir ebeveynlik, bir ilişki yolculuğu. Her yolculuk, pek çok başka yolculukla kesişir. Yolun ne zaman ne getireceği bilinmez. Yolu kontrol etmeye çalışan yolcu, aynı sokaklarda gider, gelir, başka sokaklardan, başka caddelerden, yollardan haberi bile olmadan. Korkularının, geçmişin karanlık kuyularında saklı olduğunu bilmez, o korkuları yolda bırakmanın mümkün olduğunu da. Bazen yolculukta karşılaştığımız, dostlar, aşklar, bazen inançlarımız, bazen hiç bilmediklerimiz açar o kapıları. Açar ki aynı korkuları aktarıp, aynı çıkmaz sokaklarda tutsak etmeyelim, dünyaya tertemiz getirdiğimiz çocukları...” diye devam ediyor ve yine gizemli cümlelerle noktalıyor:
“Bir kere ışığı tanımaya başladı mı yolcu, o ışığın içindeki karanlıkları anlamlandırır. Karanlık ile ışığın, bir madalyonun iki yüzü gibi olduğunu anlar. Madalyonun iki yüzünün de aynı yüz olduğunu tecrübe ettiği an ise artık varılacak bir yer olmadığını, hayatın sadece bir yolculuk olduğunu kavrar...”
Romandaki kahramanların hepsi de gerçek ve sanki her bir satırı, hayatımızdan izler taşıyor. Zor gibi ama dilini ve tarzını fazlasıyla seveceksiniz...(Doğan Kitap,233 sayfa, 21 TL)

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)