adscode
adscode

'Öğretmenler saygınlık ve ek ödeme bekliyor!'

Alaaddin Dinçer, Türkiye'de öğretmenlerin durumunu ve beklentilerini ele aldı.

'Öğretmenler saygınlık ve ek ödeme bekliyor!'
Genç Blog
Son yıllarda uygulanan yanlış politikalar öğretmenlerin toplum tarafından sevgi ve itibar kaybı yaşamasına, var olan sorunlara yeni sorunlar eklenmesine neden oldu. Bu yanlış politikaların ve sorunların başında; yetiştirme, istihdam, sosyal hakların kaybettirilmesi, özlük sorunları, idari baskılar, bazı siyasi aktörlerin ötekileştirici dili ve insanca yaşam sürdürebilmeleri için gerekli olan aylık alamamaları gelmektedir.
Ülkemiz, öğretmen yetiştirme ve istihdam sisteminde bir istikrar oluşturamamaktan kaynaklı sayıları 300 bini aşan iş bekleyen öğretmen olamamışlarla, öğretmen olamayanların en az iki katı sayıya ulaşan öğretmen olmak için okuyanlarla dolu. Bu durum, atanma şansı yakalayanların ücretlerinin düşük tutulmasını ve itibarsızlaştırmanın özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla almayı hak ettikleri aylıkların çok altında aylıkla, emekli olduklarında ise çalışırken aldıkları aylık ve ek ders ücretlerinin %40’ını kaybederek çalışmaktadırlar. Maalesef “bir tatlı huzur alamadan emeklilikten” ikinci işler yapmak zorunda kalmaktadırlar.
Öğretmenler, sürekli değişen müfredatlara uyum sağlamakta ve her geçen gün ağırlaşan çalışma koşullarının altında zorlanmaktadırlar. Aylıklarda yaşanan erime, yoksullaşma ve bunun getirdiği sosyal yoksunlaşma ile birlikte eğitim siteminin bütün kamburlarının sorumlusu olarak gösterilip hedef tahtasına konmuş olmaları heyecanlarını yok etmektedir. Tüm bu ve listelediğimizde sayfalara sığmayacak başkaca nedenlerle eğitim ve bilim alanında küresel ölçekte yaşanan değişimlerin gerektirdiği yöntem ve teknikleri benimseyip içselleştirmeleri zaman almaktadır. Söz konusu gelişmelere uygun teoride ve pratikte ortaya çıkan yetmezlikler, eğitimsel süreçlerle ilgili çeşitlilikle bezenmiş yeni ve güncel fikirlerin ortaya çıkmasına engel olmaktadır.
Öğretmenlik alanının sorunları Cumhuriyet rejiminin 89 yıllık kadim sorunlarıyla benzerlik göstermektedir. Rejimin kuruluş felsefesine bağlılık esasına dayandırılan öğretmenlik mesleği yıllarca bu sıkıştırılmışlıktan kurtularak özgürleşmenin çabası içinde oldu. Hemen her hükümet döneminde büyük mağduriyetler ve acılar yaşayan öğretmenler, bütün bu baskılara ve zulümlere inat toplumun aydınlanmasında ve bilinçlenmesinde çok önemli roller üstlendiler. Rejimin istediği biçimlere ve kalıplara girmeyenler her daim ihbar mekanizmalarının, soruşturmaların ve sürgünlerin hedefinde yer aldılar. Sistemle işbirliği içinde olanların, iktidarlara payandalık yapanların bugün haklarımızın yok edilmesine yönelik yürütülen politikaları uygulayanların işlerini kolaylaştırdıklarını, bilerek ya da bilmeyerek katkı sağladıklarını belirtmek istiyorum 
Ekonomik ve sosyal yönden yaşatılan bu yıkım politikaları moral ve isteklendirme yönünden de çöküntünün yaşanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Yasaklarla dolu yasalar ve yönetmelikler yönetenlerin elinde çoğu zaman kontrol edilemeyen sopaya dönüşmüş durumdadır. Demokrasinin sürekli rötar yaptığı ve her on yılda bir darbelerle kırıntılarının bile yok edildiği ülkemizde, ilerici ve aydın olmanın zorluğu hepimizin malumudur. Aslında bu zorluklar düzene muhalif olan ve bu düzenin yarattığı adaletsizliklere suskun kalmayan herkesin karşılaştığı zorluklardır. Son 10 yıllık AKP İktidarı döneminde de öğretmenlerin sorunlarının çözümüne yönelik olumlu denebilecek bir adımın atılmadığını görmekteyiz. İyileştirici adım atmak bir yana pek çok kazanılmış hakkımızın elimizden alınmaya çalışıldığına tanık olmaktayız.
Ekonomik haklar bağlamında baktığımızda, aylıklarımızın 3 kat arttığını görmekteyiz. Aylıklarımız 3 kat artarken birçok temel tüketim ürünüihixmetler ve zorunlu ihtiyaçlara ilişkin ürünlerin ederleri ise 4 kat ile 6 kat artmış durumdadır. Öğretmenler aldıkları aylık ve ek derslerle ay sonunu getirmekte güçlük çekmektedir. Öğretmenlerin büyük bir bölümü kredi kartları ve kredilerle gelecek aylara ve yıllara borçlanarak ayakta kalabilmekte, yaşama tutunabilmektedir. Böylece verilen yüzdelik zamlar kredi borçlarının faiz ödemelerine bile yetmemektedir.2012 Zamlarının ardından 2 çocuklu, çocukları okuyan ve eşi çalışmayan 30 yıllık bir ilkokul öğretmenin aylık ve ek ders gelirinin bir yıllık toplam tutarı 29 bin TL olurken, giderlerinin toplam tutarı ise 36 bin TL olmaktadır. Arada oluşan fark ya gelecek yıllara borçlanılarak ötelenmekte, ya da ek işler yapılarak kapatılabilmektedir.
Bu on yıllık dönemde; benzin, doğalgaz, elektrik, ulaşım bileti, su gibi ürünlerin ederi 5, et, süt, peynir, sebze, kuru bakliyat, yumurta, un, ekmek gibi gıda ürünlerinin ederleri ortalama 4 kat artmış bulunmaktadır. Diğer ihtiyaç ürünlerinde ve sosyal harcamalarda da durum benzer şekildedir. Belirtilen ürün ve hizmetlerdeki artış oranları 4-5 kat olurken, öğretmenlerin aylıklarında bu oran 3 kat olmuştur. Bir başka örneği ise, Cumhuriyet altınında gözlemlemek mümkündür, 1923’te aldığı aylıkla,20 cumhuriyet altını alabilen bir öğretmen,1965’te 28,5, 1975’te 9,1980 darbe döneminde 1,5, 1985’te 4,5, 1995’te 5,5, 2000’de 6,5, 2005’te 5,9 altın alabilirken bugün2,8 altın alabilmektedir. Aradan geçen 10 yılda öğretmenlerin evindeki yoksulluk ve yoksunluğun sürmekte olduğunu söyleyebiliriz. 
Yukarıda sıralanan sorunlara çözüm bulunması için, 500 bin öğretmen 23 Mayısta tepki olarak bir günlük grev gerçekleştirdi. Ancak o günden bu yana ekonomik, özlük ve sosyal haklarımızda bir iyileştirme yapılmadı. Sorunlarımız ve sorunlara çözüm bulunması yönündeki beklentilerimiz devam etmektedir. Eğitim yılı başlayana kadar sorunların çözülmesi ve taleplerin gerçekleştirilmesi noktasında adım atılmadığının görülmesi halinde öğretmenlerin bu duruma sessiz kalmayıp tepki göstermek için sokaklara çıkacaklarını düşünmekteyim. O bakımdan aşağıda yazılı talepler konusunda şimdiden adım atılmalı veya Meclis açıldığında yasal düzenlemeler yapılacağı noktasında samimiyet içeren sözler verilmelidir.
Taleplerimiz,
-Ek ödemeden bütün eğitim ve bilim emekçileri yararlandırılmalıdır.-Emekli ikramiyeleri ve emekli aylıklar aldığımız yıllık bütün ücretlerin brüt tutarı üzerinden hesaplanmalıdır.-Vergi kesinti oranının tavan limiti tüm yıl için %10’a çekilmelidir.-Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere ek tazminat ödenmelidir.-Öğretmenleri, toplumun tepkilerine ve şiddetine maruz bırakacak, itibarsızlaştırıcı açıklamalardan vazgeçilmelidir.
Sonuç olarak, Sayın Bakan “öğretmenler odasına girdiği gibi oradan emekli olup giden öğretmenlerimiz var” demektedir. Pes doğrusu. Bu açıklama öğretmen camiasına yapılacak en büyük haksızlık olsa gerek. Böyle öğretmenler varsa 10 yıldır iktidardasınız neden şimdiye kadar gerekli önlemleri almadınız sorularına muhatap olabilirsiniz Sayın Bakan, Sayın Bakan aynı açıklamasında “öğretmenlerin aldıkları aylıkların yetersiz olduğunu ve mağdur olduklarını” ifade etmektedir. Evet, doğrudur öğretmenler ek ödemenin dışında tutularak mağdur edilmişlerdir. Şimdi bunu telafi etmenin zamanıdır. Siyasi irade zaman geçirmeden bu konuda somut adım atmalıdır. Ancak bu iyileştirmeyi; kariyer, performans ve liyakate bağlayarak değil, tüm öğretmenleri kapsayacak şekilde yapmaya ihtiyaç bulunmaktadır.                      ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ        
 



Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)