adscode
adscode

Okul Öncesi Yayıncılıkta Çığır Açan Gelişmeler

690 yayınevinin katılım gösterdiği fuarda, Eğitim Ajansı olarak sizler için Zambak Yayın Grubu okul öncesi standını ziyaret ettik.

Okul Öncesi Yayıncılıkta Çığır Açan Gelişmeler
Röportaj

Hafta arası bir gün olmasına rağmen fuar ziyaretçileri ağırlıklı olarak öğrencilerden oluşuyordu. Okullardan öğretmenleriyle fuar alanını ziyaret eden küçük yaş grubu öğrencilerinin neşesi ve meraklı bakışları görülmeye değerdi.

İlk olarak stantlarında Zambak Yayın Grubu tarafından piyasaya sürülen eğitici oyuncaklar, özellikle de  dünyaca tanınan önemli eserlerin  3 boyutlu maketleri dikkatimizi çekti.

Eyfel Kulesi’nden, Galata ‘ya, Burj El Arap Oteli’nden, Pisa Kulesine, İzmir saat Kulesinden Kız Kulesi’ne, Ayasofya’ya hatta Beyaz Saray'ın bile aralarında yer aldığı bu 3 boyutlu çalışmalar çocuklardan fazla,büyüklerin ilgi odağı oluyor.

Bizi çocukluğumuza götüren  bu maketlerden  gözlerimizi alamadık. 90’lı yıllarda yayın evlerinin gazeteler aracılığıyla ücretsiz dağıtımını yaptığı maketleri hatırlarsınız. Tüm aile bir araya gelir, maketlerin  her bir parçasını heyecanla yapıştırır ve dekoratif olarak evimizin en güzel köşesine yerleştirirdik. 

Bizim o zamanlar saatlerimizi hatta günlerimizi alan bu maketler şimdi görüyorum ki  daha pratik ve çocukların kendi başlarına yapabileceği şekilde üretilmiş, en önemlisi de yapıştırıcı dahi kullanmadan kolayca ekleme yapabiliyor olmanız.

Nasıl oluyor da o küçücük parçalar kesme ve yapıştırma işlemi olmadan uygun bir şekilde biçim alıyor diye merak ettik ve sizler için bu maketlerin ne kadar zamanda yapıldığını test ettik. Yaklaşık olarak 1 saatte parçaları tamamlayabildik. Ama  günümüz çocuklarının bu konuda bizden çok daha iyi olacaklarını düşünüyorum.

Anne babaların çocuklarıyla birlikte eğlenceli zaman geçirebileceği  eğitici oyuncakların yoğunlukta olduğu stant, bilinçli anne babaların  rahatça seçim yapmalarına imkan sağlıyor.

Günümüzde oynayarak öğrenmenin önemi  aileler tarafından çok daha iyi anlaşıldı ve bu tarz eğitici ürünlere talep oldukça yoğun. Sağlığa son derece zararlı  İthal oyuncakların piyasada hüküm sürdüğü ülkemizde eğitici oyuncak sektöründe bu tarz özgün çalışmaları görmek  bizi çok umutlandırdı.

Bu fikirler elbette ki ihtiyaçtan ve talepten doğuyor. Zambak Yayın Grubu ülkemizde bu açığı fark eden,  özgün çalışmalarıyla kısa sürede piyasada rakiplerine fark atan ve çok hızlı yol alan yayın evlerinden biri.

Okul öncesine ve küçük yaş gruplarına yönelik  eğitici ürünlerin,  nasıl yapılandığı, bu projede kimlerin emeğinin geçtiği ve okullarda  çocuklarla buluşturma  sürecini sizler için merak ettik.

 


Röportaj:  Billur Ocak -Arzu Kalaylı

 

Zambak Yayın Grubu Genel Müdürü  ve aynı zamanda Yayıncı Meslek Birlikleri Federasyon (YAYFED) Başkanı  Bayram Murat, sıcak ve keyifli sohbetiyle  fuar alanında sorularımızı yanıtladı. 

 

 

Zambak Yayıncılık, 2011 yılı itibariyle çocuklarımızın sosyal ve bireysel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla Eğitici Oyuncak sektörüne adım atmış, 2011 yılında kurulan Selt Akademy birimiyle , Eğitim Kurumlarındaki yabancı dil öğretiminin kalite ve nitelik açısından iyileştirilmesi için yabancı dil öğretmenlerine yönelik mesleki gelişim programları, Okullara yabancı dil öğretimi konusunda eğitim danışmanlığı ve yabancı öğretmen tedariği alanlarında faaliyet yapıyor.

 

Zambak Yayın Grubu ; 85 kişilik yazar kadrosu, 50 kişilik tasarım ekibi , 20 kişilik teknoloiji uzmanı ve yaklaşık 150 kişilik pazarlama ekibiyle sınav hizmetleri dışında, Coşku Yayınları, Değer Yayınları, Selt-Dilset Yayınları ve  son olarak Play and Learn (PAL) eğitici oyuncaklarla okul öncesine de hizmet eden  uluslararası alanda markalaşan Türkiye’nin okul yayıncılığında iddialı firmalarından biri.

 

*Zenginleştirilmiş Eğitim Modeli Nedir, Nasıl Uygulanıyor?

Türkiye’ye ilk defa girdi. Zenginleştirilmiş eğitim modeli yani çocukların küçük yaşlarda oynayarak öğrenmelerine zemin hazırlayan, el beceriyle öğrenmelerini sağlayan zenginleştirilmiş sınıflar kuruyoruz. Özel okulların çoğuna kurduk. Türkiye’de ağırlıklı olarak oyuncak  sektöründe çöp oyuncaklar var. Nitelikli oyuncaklar Türkiye’ye son 3 yıldır girmeye başladı. Dolayısıyla eğitici oyuncaklar da bizimle beraber girmeye başladı. Dünyada ki benzerlerine bakıldığında da genellikle eğitim işini, yayıncılık işini yapan firmalar bu işi yaptıklarında çok daha becerikli oluyorlar.

 

''20 milyona yakın ciddi bir eğitim kitlemiz var !''

 

Türkiye’nin seçkin okullarından öğretmenleri beraber kitap yazma işi yapıyoruz. Biz her ne kadar Kültür Bakanlığı himayesinde yayıncılık yapsak da, Türkiye’de yayıncıların politikalarını genelde milli eğitim politikaları belirliyor. 20 milyona yakın ciddi bir eğitim kitlemiz var. Dolayısıyla onların hikayeleri, onların bu konudaki mailleri, onların politikaları bizi ciddi manada ilgilendiriyor. Öğretmenleri seçerek alıyoruz. Öğretmenler de daha çok okullara yönelik bu ürünleri çıkarıyor, içerik hazırlıyorlar. Oldukça başarılılar.

 

 ''PAL Eğitici Setlerle ile Ailelerin Alışkanlıklarını Değiştirdik''

 

*Eğitici oyuncak  üretme fikri nasıl oluştu? Bu projede hedeflerinizneler?

Play and Learn (PAL) eğitici oyuncakları okul öncesi ve küçük sınıflara yönelik çıkarıyoruz. Şu an aşağı yukarı 300 ayrı ürünümüz var. Bunları 5 bin'e ulaştırmak istiyoruz. Bu bir alışkanlık aslında. Öğretmenlerimizin ve velilerimizin alışkanlıklarını değiştiriyoruz. Yani okul içerisinde, okul dışında çocukların oyuncak ağırlıklı olarak eğitime devam etmelerini sağlayacak bir proje.

Türkiye’deki eğitim seviyesinin yükselmesi  beraberinde bu ihtiyaçları da doğuruyor. İnsanlarartık seviyeli ürünler almak istiyor. İnternetten dünyada emsali ürünlerigörüyorlar. Bunları Türkiye’de kim yapıyor diye araştırıyorlar.

Miniatürk’ de gördüğünüz bütün ürünleri çıkaracağız. Çocuklar aileleriyle yapıyor, eğlenceli zaman geçiriyorlar. Anne ve babanın nitelikli olarak zaman geçirmesine çok ciddi manada kapı açıyor. Yoksa sadece anne babanın çocuklarıyla evde nitelikli zaman geçirsin tavsiyesiyle olmuyor, ürünler oluşturmanız gerekiyor.

Bunlar gibi pek çok ürünümüz var,  40 çeşit nitelikli puzzle’lar, akıl oyunlardan oluşan aşağı yukarı 300 ürün var. Çocuklar aileleriyle oyun oynayarak birlikte bazen saatler, bazen günler geçiriyorlar. Benimde okul öncesinde çocuğum var. Onunla beraber oyunlar oynayarak ürünlerimizi test ediyor çocuğumdaki değişikliği görüyorum,bende ki değişikliği görüyorum. Bunun bir ihtiyaç olduğunu gözlemliyorum.

 

‘’Çöp Ürünler Yerini Nitelikli Oyuncaklara Bırakıyor’’

 

Dünyada okul öncesive küçük sınıflarda oyuncakların etkili olarak kullanıldığını görüyoruz.Uzman eğitimci Abbas Güçlü’de bunu fark etmiş olacak ki  sanal alemde çocukların etkili bir şekildeözellikle web ortamında öğrenmelerine kapı açacak.

Çok ciddi eksikliği olan bir alan. Bundan dolayı başta Abbasbey olmak üzere hepinizi tebrik ediyorum.

Biz oyuncak olarak bunun açlığını, ihtiyaç olduğunugörüyoruz. Siz de anladığım kadarıyla web teki eksikliği fark edip bunun birihtiyaç olduğunu gördünüz.

Kaliteli ürünlerle piyasa doldurulursa hem sanal alemdeki çöpürünler hem oyun alanında ki çöp ürünler yerini nitelikli oyuncaklara  ve sanal ürünlere bırakacak.

Sonuçta herkes sosyal sorumluluk çerçevesince kendine düşeniyapacaktır.

Türkiye’deki piyasanın da ben nitelikli ürünlere kaydığını görüyorum. İnsan niteliği arttıkça Anne ve babalar bilinçlendikçe daha seçkin,seçici davranıyor. Dolayısıyla nitelikli iş üreten insanların istikbale vakıf olarak ciddi manada rağbet göreceklerini ümit ediyorum.

 

*Kitap ve oyuncak seçiminde ailelere yönelik önerileriniz neler?

Aileler maalesef televizyon reklamlarından etkileniyorlar, çocukların çizgi film figürlerine kaydıkları görülüyor. Dünyada ve Türkiye’de çocukların reklam  figürlerini rol model aldıklarını bildikleri için sadece satış odaklı ürünler çıkarıyorlar. Sonuçta bu sağlıklı değil.Eğitici oyuncak ürünlerinin üzerinde çocukların motor becerilerini, el becerilerini, kas becerilerini, veliyle ortaklaşa çalışmasına, hangi yaş aralıklarına hizmet etmiş, üniversite onay belgesi var mı yok mu, bunların hepsiyle ilgili bilgilendirmeler var. Bunları bizzat okumaları gerekiyor.

Özellikle okul öncesi oyuncak seçiminin anne babalar ve öğretmenler tarafından yapılmasını tavsiye ediyorum. Çünkü çocukların tercihleri tamamen kendilerine cazip gelen renklere görüntülere doğru kaydığını görüyoruz. Bunların iyi denetlenmesi gerekiyor. Oyuncakların çocukların hayatlarında çok önemli rol model olduklarını görüyoruz. Bunların öğretmenler tarafından, veliler tarafından denetlenmesi önemli.

Yeniden altını çiziyorum; ürünlerin üzerinde hangi yaş aralıklarına hitap ettiği hangi becerilere ne kadar katkı sağladığıyla ilgili üniversite akreditasyonları var. Bunların incelenmesi gerekir. Bizim ürünlerimizde tüm bunlar var.

 

''Bazı oyuncaklar çocukların sağlığını çok ciddi etkiliyor''

 Özellikle Çin’denTürkiye’ye gelen ürünleri Sağlık Bakanlığı ve  Türkiye’de ki gümrük hizmetleri denetliyor ama sonuçta onlar bir yere kadar. Velilerin, öğretmenlerin takip etmesi,denetlemesi gerekiyor. Ürün sağlıklı mı, kanserojen madde içeriyor mu, çocuğun yutabileceği , kendini çizebileceği, yaralayabileceği  bir takım unsurlar barındırıyor mu…

Bu yönüyle aslında en az yüzde 50-60’lık önem arz ediyor. Çocukçok zayıf ve güçsüz, neyi nasıl yapacağını bilemeyebilir. Bir oyuncağıniçerisindeki küçük bir bilye bizim için tehlikelidir ama onun için şeker gibigörünebilir. Bunların çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Son yıllarda oyuncakfirmaları bunu fark etmiş durumdalar. Sorumlu olan firmalar, sanal ortamda busektörle ilgili ürün çıkaran sorumlu firmalar yavaş yavaş işi ciddi olarak elealıyor. Ama hem fiziki kitapta hem oyuncak sektöründe,  hem sanal alemde bu işi tamamen ticari olarak,günlükpara kazanmayı düşünen çok ciddi bir kitle var.

Anne ve babaları biz ikaz ediyoruz. Çünkü  8 yaşın altındaki grubun öğretmenlerin ailenin yönlendirilmesine ihtiyacı var. Çocuklar kararlarını onlarla beraber vermeli.

 

 

*Çocuk kitaplarınızve diğer eğitim setleriniz pedagojik denetimden geçiyor mu?

 

Bir yerde evrensel bir takım normlar var diğer yerde her ülkenin kendi tarzında normları var. Türkiye’de bir de telif ürünleri var. Dışardan olduğu gibi alınanlar bir de özgün ürünlerimiz var. Telif ürünlerinin gerek resimlemesi, gerek dili,  gerek pedagojik normları bizim çocuklarımıza uymayabilir. Bunların çok ciddi filtrelenerek alınması gerekir. Bizim de telif ürünlerimiz var ama bunların bazılarını iki üç kere okutup uygun görmediğimizi  tamamen reddediyoruz. Dil yapısına çok dikkat ediyoruz. Tercüme ederken çok hassas davranıyoruz. Kendimizin ürettiği özgün ürünlerle ilgili olarak zaten eğitimcilerin yazmasını uygun buluyoruz. Yazılan kitaplar için kendi rehberlik birimimiz var, pedagoji sorumlusu arkadaşımız var onlar mutlaka kendi filtrelerinden geçiriyorlar. Ticaret yapıyoruz ama sorumluluğu hiçbir zaman bırakmıyoruz. Bir yerde sürekli var olmak yaşamak istiyoruz. Çocuklarımızı da istikbale taşırken kontrollü olmak durumundayız.

 

 

*Türkiye’de okul öncesi yayıncılığının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Ülkemizde okul yayıncılığı geçmiş yıllara göre daha sağlam bir zeminde. Çünkü maalesef son yıllarda okul öncesi yayıncılığı çok zor şartlarda devam ettiriliyor. Ağırlıklı olarak da okul öncesi yayıncılığı yapan insanların eğitim kökenli insanların omuzunda gittiğini görüyoruz. Bu son derece sevindirici. Dolayısıyla ben okul öncesi çocuk yayıncılığı yapan yayıncı firmaların diğer firmalara göre çok daha özel bir konumda olduğunu düşünüyorum. Zor şartlarda yapıyorlar. Anormal rekabet var. Buna rağmen hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Özellikle elektronik yayıncıların şu an okul öncesi yayıncılığa adapte olduklarını,dünyaya açık olduklarını görüyorum bundan dolayı hepsini tebrik ediyorum. Çok iyi gidiyorlar.

 

''Milli Eğitim Bakanlığı Ne Köstek Oluyor, Ne de Destek…''

 

-        

*Milli Eğitim Bakanlığı bu tarz projelere destek veriyor mu?

Biz yayıncılar olarak kültür bakanlığı himayesindeyiz ama biz politikalarımızı Milli Eğitim politikalarına göre yapıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı köstek olmuyor ama çok net de destek olduğu söylenemez. Özellikle yardımcı kitap sektörü, okul öncesiyle ilgili üretilen kitaplar, kültür kitapları Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunlarla ilgili çok özel bir ajandası yok. Yani bu sektörün yaşatılmasını, önemsediğini hissetmiyoruz. Önemsenmesi gerekiyor. Burada önünü açması, ona göre politikalar belirlemesi gerekiyor. Devlet aslında bana göre öğrencilerin hepsine ücretsiz kitap vererek müthiş bir kazanım sağladı. Ben bunu çok önemli buluyor, tebrik ediyorum. Özellikle klasiklerin okullarla buluşmasına kapı açtığı için önemsiyorum. Ama  bizim onayladıklarımız yeter demek bana çok garip geliyor. İnsanlar serbest piyasada seçsinler, alsınlar, öğretmenleri tavsiye etsin, tavsiyeler desteklensin. Malumunuz geçenlerde bir gazetede okullarda öğretmenlerin kitap tavsiye etmesi yasak şeklinde haberler çıktı. Bunlar çok garip şeyler. Özgürlüklerin olduğu, çocukların özgür olarak gelişmesinin gerektiği bu dönemde bunların yapılmaması gerekiyor. Tabi ki öğretmenler zorla aldırmasın sakıncalı ama öğretmen öğrencinin rol modeli, onun tavsiyesi çok önemli.

Özellikle bizim ülkemizde üst seviyedeki insanlar toplumunrol modelleri toplumu sevk ve idare eden insanlar .

 

 

 

‘’Özgün eserler çıkarırken insanlar özgürce fikirlerini yazabilmeli’’

Çabuk korkan çabuk ürken bir toplumuz.Yani bunların karşısına yasaklayacağız, niye yaptınız, olur mu derseniz zaten  yıllarca harekete geçirmeye zorlandığınız kesimleri korkutursanız, bir daha onların harekete geçmesi yıllar alıyor. Bunu yapmamak lazım. Çünkü Türkiye artık bir dünya devleti. Dünya bir yerlere giderken sizde kendinize göre milli kültür elemeleri yaparak aynı istikamete gitmeniz gerekiyor, aynı normları geçerli kılmanız gerekiyor. Tabi ki Türkçenin yaşatılması çok önemli. Kitapların olduğu gibi tercüme edilmemesi gerekiyor. Kendi kültürümüze göre birtakım normlara dikkat edilmesi şart.

Fakat öğretmenlerin tavsiyesinin önüne geçilmemeli.Öğretmenler bizim için şu an Türkiye’de yayıncılık sektörünün gelişmesinde birincil aktör, birincil faktör, birincil yönlendirici. Çok kutsal bir iş yapıyorlar. Her sektörde olduğu gibi bu sektörü temsil eden insanlar belki içlerinde çürük olanları çıkabilir ama sonuçta geneliyle ilgili yasaklamalar sıkıntı çıkarır.

 

- SosyalSorumluluk Projeleriniz Var mı?

Beş yıldır ücretsiz kitap dağıtıyoruz. Sadece Doğu ve Güneydoğudeğil Türkiye’nin her bölgesinde en ücra köylere kadar ulaşıyoruz. Dünyanınmuhtelif yerlerine kitaplar gönderiyoruz. Belki şunu söylemekte fayda var; Türkiyede dünyanın her tarafına Türkçe setler ve kitaplar gönderen tek firmayız. Kanadaya da gönderiyoruz. Amerika’ya da gönderiyoruz. Yeni Zelanda’ya, Çin’e …..

 

‘’DİLSET TürkçeÖğretiyor’’

 

Dilset markamız sadece Türkçe ürünler çıkaran yani Oxford gibiçalışıyor.Oxford nasıl ki dünyaya İngilizce yayınlar gönderiyor ihraç ediyorsa,bizde Türkçe yayınlar gönderiyoruz. Bu konuda Türk okullarına teşekkürediyoruz. Türk okulları dünyada Türkçenin öğrenmesi konusunda gayret ediyorlar.

Biz onlarla başladık ama bir baktık ki dünyada Türkoloji  Enstitüleri var, elçilikler var, Yunus EmreVakıfları var, devletin Türkçe okulları var. Türkçeye bir merak olduğunu çoknet görüyoruz.

Yanı başımızda Yunanistan’a, Kıbrıs’a Pakistan’a Afganistan’a…

Biz şu an tam 115 ayrı ülke Türkçe kitaplar gönderiyoruz. Veher ülkenin dil öğrenme normu farklı olduğu için Amerika’ya  farklı tonda, Çin e farklı tonda,  Orta Asya’ya, arap alemine farklı ayrı ayrısetler geliştiriyoruz. Biz nasıl ki Almanların öğrendiği gibi ingilizceyiöğrenemiyorsak ve Oxford bize göre kitaplar geliştiriyorsa bir Çinli’deTürkçe’yi Amerikalılar için yazılmış formdaöğrenemez.

 

Ayrıca her yıl dünyada kişilerin Türkçe öğrenmesi  için her seviyede  sınavlar yapıyoruz. Geçen sene toplam 50 binyabancıya internet üzerinden Türkçe sınavı yaptık. Biz bunu 5 yıl içerisinde 1milyon öğrenciye ulaşacağını tahmin ediyoruz. TOEFL gibi. Bu çok önemli, kimsebilmiyor.

 

Anadolu Dil ve Kültür Merkezleri diye bir markamız var.Dünyada artık Türkçe dil kursu açmak isteyen insanlara bayilik veriyoruz.Onlara kitap desteğinde bulunuyor, öğretmenlerini eğitiyoruz. Sertifikaprogramları yapıyoruz. Onlar öğrencilerini Türkiye’ye dil amaçlıgetirdiklerinde ev sahipliği yapıyoruz, üniversitelerle işbirliği yapıyoruz.Dolayısıyla biz dünyada Türkçe diline meyli çok iyi durumda olduğunu görüyoruz.

 


 

 

 

 

‘’Her kesime hitap ediyoruz’’

 

Dünyadan ithal edilen bu oyunlar Türkiye’ye olduğu gibiithal edildiğinde anormal rakamlar çıkıyor. Bizim kendi özgün ürünlerimiz var.Onlarda en azından üçte biri fiyatlarla satılıyor. İthal ettiğimiz firmalardada başkalarına göre yüzde 25-30 iskontolu özel ücretlerle veriyoruz. Bir müddetsonra Türkiye’de kendi özgün ürünlerimizin ithal ürünlere ihtiyaçhissettirmeyeceğini tahmin ediyorum. Bizim gibi firmalar büyüdükçe , Türkiye’deyayıncılık sektörü geliştikçe artık insanlar daha kalitelisini burada dahaucuza aldıkça ithallerden vazgeçecektir. Bu bir süreç ve beraber yaşayarakgöreceğiz.

 

 

''Play and Learn ( PAL)de 3. Yılımız''

 

PAL ismini  özellikleuluslararası bir marka olması için koyduk. PAL arkadaş demek.Şu an okullarıniçerisinde ağırlıklı gidiyor, parekende olanlar da var.

Okullar akıl oyunları sınıfları açıyor. Devlet okullarındada örnekler var. Esenler kaymakamı , Esenyurt kaymakamı açtı şu an belediyelerve kaymakamlıklar himayesinde de gelişti. Bence bu çok yaygınlaşacak.

Çocuklar zihinsel gelişimlerinin yüzde 70’ini 7 yaşına kadartamamlıyorlar. Bu oyunların o yaşlarda çok etkili olduğunu düşünüyoruz. Niçinçocuklar bir kitabı ıpad açar kapatır gibi şartlansın ki?

Çünkü o hiçbir el becerisi kazandırmıyor. Teknolojiyi takip etmenin mutlaka faydası var, yadsınamaz. Ama çocukların duygusal, motor,zihinsel, tüm becerilerinin gelişimi ancak bunlarla bu tarz oyunlarla  olur. Hele hele şehir toplumuna doğru gidiyoruz. Şehir toplumunun nefes alacağı en önemli menfezlerden bir tanesi.

 

 

*Karakter yaratmayıdüşünüyor musunuz?

 

Düşünüyoruz. Şu an kendi kitaplarımızda popüler olan karakterleritransfer ediyoruz. Ama bir müddet sonra çizgi film karakterleri de burayataşımayı düşünüyoruz.

 

‘’Hedeflediğimiz Noktaya Çok Çabuk Ulaştık’’

Şu an Türkiye’de geldiğimiz noktayı stratejik olarak 5 yılsonrasına planlamıştık. Çok çabuk ulaştık. Bu hareketlilik iyi yolda olduğumuzugösteriyor.

Ürünlerimizi öğretmenlerimiz hem akıllı tahtada hemtabletlerde kullanabiliyorlar.

 

*Elektronik yayıncılıkta içerik üretimi konusunda Türkiye ne durumda?

Türkiye’de elektronik yayıncılık konusunda kanuni bir boşlukvar. O da sektörde yayıncıların yatırım yapmalarına engel oluyor. Kitaplarımızışu an elektronik ortama aktardığımızda korsanla mücadele konusunda elimizdeherhangi bir hukuki müeyyide yok. Bakanlık bununla ilgili uğraş veriyor umarızçözerler. En büyük problem bu.

Fatih projesiyle ilgili bütün sınıflara akıllı tahtadağıtılması, Türkiye’de elektronik yayıncılığı sıçratacak bana göre çok önemlibir proje. Bir taraftan böyle bir fırsat var diğer taraftan ürettiğinizdekorsan ciddi bir engel. Aslında yayıncılar şu an fırsatlarla korkular arasındagit gel yaşıyor. Kanuni düzenlemeler olursa önümüzde engelin açılacağınızannediyorum. Çünkü bu yıl devlet aşağı yukarı 500 bin’e yakın akıllı tahtayıdağıtmayı planlıyor. Bu bizim için çok ciddi fırsat.

Eşzamanlı olarak öğretmenlerin eğitilmesi yayıncılarıniçerik üretmesi bir taraftan donanımların tamamlanarak tabletlerin ve akıllıtahtaların dağıtılması gerekiyor.

Diğer taraftan da hukuki boşlukların kanuni düzenlemelerinyapılması gerekiyor.

Tabi bu sene yaptık tamamlanacak diyerek kim ne derse desinböyle bir başarı mümkün değil. Biz 14 milyon adet tablet dağıttık bitti. Yoköyle bir şey... Dağıtmış olursunuz ama içerik olmayınca hiçbir şey ifade etmez.Ama ben 5 sene içerisinde çok güzel bir noktaya geleceği kanaatindeyim. Yaniyayıncılar içerik üretmede biraz uzak durdular. Milli Eğitim Bakanlığı içeriküretmede istenilen performansı gösteremedi. Onlarda tablet dağıtmayı birazyavaşlattılar. Belki istemedikleri bir geri kalış oldu ama bana göre çoksağlıklı oldu. Çünkü siz tablet dağıtıyorsunuz ama teknoloji her gün değişiyorgelişiyor ürünü 2. yılda kullanamıyorsunuz.

Şimdi siz eğer 3 yıl önce tabletleri bir şekilde dağıtmışolsaydınız, içerik yok. Bana göre sağlıklı oldu. Böyle olması gerekiyordu.

 

Fatih Projesi  İçin Eş Zamanlı Çalışılmalı;

 -Öğretmenlerin eğitimi

-İçeriğin üretilmesi

-Donanımın tamamlanması

-Hukuki boşlukların doldurulması

-Bunların eş zamanlı olarak yürütülmesi sağlıklı sonuçverecektir.

 


*Z-Kitap Hakkında Bilgi Verir misiniz?

Kültür kitapları , hikayeler ve romanların e-book olarakhazırlanması ve sunulması zaten Türkiye’de gayet iyi gidiyor, dünyada da örneklerivar.Herhangi bir ünitede, o üniteyle ilgili filmler, videolar, animasyonlar hazırlıyorsunuz.Üniteleri zenginleştiriyorsunuz bu dağınık da olsa batı toplumlarında bunu yanyana getirerek istifade etme kültürü sağlanıyor,Türkiye’de kitap neyse oiçeriğin aynı şekilde zenginleştirilmesi isteniyor. Şu an zenginleştirilenlerideal olan zenginleştirmelerin bence yüzde 10’u.Biz şu an 5 yıl sonrasıylailgili Zambak Yayın Grubu olarak hazırlık yapıyoruz.

Şu an 2 modelimiz var;

İlki bütün kitaplarımızı hafif zenginleştirerek gerek IOSortamında gerek Android ortamda gerek kendi sitemizde öğretmenlere ücretsizolarak sunuyoruz.

Bir de gerçekten 5 sene sonrasının projesi gibi hazırladığımızyoğun zenginleştirilmiş modelimiz var,ona da (TEDES) Teknoloji Destekli EğitimKitapları diyoruz.

 

Onu da müfredat değişikliğiyle doğru orantılı olarakhazırlıyoruz. Son derece donanımlı içeriğiyle yüksek teknoloji destekli eğitimsetlerimiz. Bunlarda öğretmenlerimizin kullanması konusunda şu an çokzorlanıyoruz. Ama Türkiye’nin gelecekteki eğitim modeli son noktası orası. Buürünlerimizi meraklı olan öğretmenlerin, ilgili olan okulların çok beğendiğiniçok rahat kullandığını görüyoruz. Henüz daha teknolojiyle sıkıntı yaşayanokullar ve öğretmenler yoğun teknoloji destekli modellerden korkuyor. Ama okorkular aşılacaktır. Çünkü bir taraftan alttan genç bir öğretmen kadrosugeliyor mevcut öğretmenler eğitiliyor yayıncılarda güzel ürünler çıkarıyor.

 

 

-    *Okul açmayı düşündünüz mü?

Öyle bir projemiz yok. Biz şu an kazandığını kendi sektörüneyatırım olarak dönüştüren bir kurumuz. İdeal olanın da bu olduğunu düşünüyoruz.Sektör belki aynı renk grubunda ama okul açmak çok özel ihtisas isteyen biralan. Ama biz okulcu arkadaşlarımızla ilişkilerimiz çok iyi. Kendi çıktılarımızgibi onlardan istifade ediyoruz. Şu an Zambak Yayın Grubu olarak okul açmayıplanlamıyoruz.

Bizden bayilik yoluyla sistemde zambak markasıyla, coşku,değer markasıyla okul açmak isteyen dostlarımız oldu. Ama onlara da izinvermedik.

 

-     *Yeni eğitim sistemi yayıncılık sektörünü nasıl etkiledi?

Yayıncılar açısından değerlendirirsek müfredat değişikliğiçok olduğu için her bir müfredat değişikliği yayıncıları tehdit eden çok önemlibir unsurdur. En büyük tehlikedir. Sektörü en az yüzde 15-20 zarara kapı açanbir yıkımdır.Diğer taraftan genel değerlendirirsek ülkem açısından 4+4+4’ünbireysel değerlendirmemle gecikmiş bir model olduğunu düşünüyorum.

Okul öncesinin daha ön yaşlara çekilmesinin çok önemliolduğunu düşünüyorum. Çok gecikti.6 yaş grubu okul öncesi için acilen zorunluolmalı.

 

 


‘’Çocuklar 3 yaşından sonra mutlaka okullaşmalı’’

Şu sosyal gerçeği unutmayalım. Siz nitelikli bir anne babaolabilirsiniz. Ama Türkiye’nin bir gerçeği var. Ailelerin en az yüzde 70’içocuklarını eğitecek donanıma sahip değil. Eğitim adına cinayetler işleniyor. Kaldıki en gelişmiş ülkelerde bile okul öncesi eğitim 3 yaşından başlıyor. Bençocukların 3 yaşında anne ve babaların endişelerini anlamakta zorlanıyorum. Çünküçocukların çok güçlü olduklarını biliyorum. Ailelerin rahat olması korkmamalarıgerekiyor. Çocukları uyum konusunda, alışkanlıklar konusunda daha etkili, dahagüçlüler.

Aslında çocuklarımız anne ve babaların şefkati  merhametiyle korumacı tavırlarıyla öğrenmeyihep geciktiriyorlar. Yemek yemelerini, ayakkabı bağlamalarını, yatmalarınıgeciktiriyorlar.

Hepsinin temeline bakıyoruz. Anne ve babaların korumacıtavır hep var, devam ediyor. Bunun adı eğitim değil. Çocuğun gelişmesinde ki  en büyük engel annenin şefkati, merhameti.  Merhamet demek çocuğa sürekli yemek yedirmek, korumacılıkdemek değil, sürekli onunla yatmak onunla kalkmak değil.

Aman boğulur diye yüzmesini engel oluyoruz, aman arabaçarpar diye yürümesine engel oluyoruz.

Ben bu yeni eğitim modelini çok beğeniyorum. Tabi ki ilk aşamada çok ciddi sıkıntılar oldu ama şu an rahatladıklarını görüyorum.

Ümit ediyorum ki her bir kategori; okul öncesi ayrı bir binada, birinci, ikinci ve üçüncü kademe ayrı ayrı binalarda olduğu takdirde daha sağlıklı ortamlar oluşacaktır. Çünkü özellikle okul öncesi kurumların kampüslerden büyük olmaması gerekiyor. İlkokul, ortaokul ve lise sınıflarının aynı kampüste yaşaması psikolojik olarak da sosyal olarak da tehlikeli. Zaten bunların yetkililerde farkında ve çözmeye çalışıyorlar. Bunlardan korkarak bu alana hiç dokunmamak çok tehlikeli olurdu. Tüm ülkem adına hayırlı olmasını diliyor,emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

 

 

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)