adscode
adscode

Okullar Açılıyor, Ziller 'Belirsizlik' Alarmı Çalıyor!

10 Eylül 2012 tarihinde 1.sınıfların oryantasyon eğitimi ile okullarda ziller çalmaya başlayacak. Ancak bu yıl her yıla ilave olarak ziller aynı zamanda birçok konuda yaşanan belirsizlikler nedeniyle…

Okullar Açılıyor, Ziller 'Belirsizlik' Alarmı Çalıyor!
Genç Blog

 

          Yaşanan belirsizlikler ve sorulan sorulara verilemeyen yanıtlar eğitim bileşenlerinin(öğrenciler, veliler, eğitimciler) huzur içinde olmalarına engel teşkil ediyor. Çocuğuna okula gönderdiğinde veya göndermediğinde ne ile karşılaşacağını bilemeyen velilerin, hangi sınıfta hangi öğretmenle ve nasıl bir programla buluşacağını bilemeyen öğrencilerin ve sonunun ne olacağını bilemeyen öğretmenlerin kafası karışık.

 

            Veliler küçük yaşta ve okul öncesi eğitim almamış çocuklarının okula başlamasının gelecekte çocukta ortaya çıkacak başkaca sorunların telaşını yaşarken, raporlu ya da raporsuz göndermeyenler karşılaşacakları olası hukuksal sorunları nasıl aşacaklarının arayışı içine girmiş durumda. Oysa hem Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, hem de diğer uluslar arası insan haklarına ilişkin normlar(AİHS) ve bu uluslar arası hukuk normlarının Anayasanın 90.maddesi ile iç hukukta yasaların üzerinde sayılması velileri rahatlatan güvenceler içermektedir. Bu noktada çocuklarına okula göndermeyen velilere yönelik olası cezai müeyyide uygulanması durumu bu normlarla açıkça çelişen bir sonuç oluşmasına neden olacaktır.

 

            Ayrıca veliler, çocuklarının küçük yaşta ve okulöncesi eğitim yerine ilkokula gitmeleri için zorlanmaları halinde, çocuklarında okul fobisi, dikkat dağınıklığı, ayrılık anksiyetesi ve odaklanma eksikliği oluşacağını düşünmektedirler. Bu psikolojik olumsuzlukların yaratacağı olumsuzlukların ileride çocuklarda onarılması güç duygu kırılmalarına ve korkuların oluşmasına yönelik kaygı taşımaktadır. Tüm bu gerekçeler ve başkaca kaygılar velileri büyük tedirginliğe sürüklemektedir. Bunlara bağlı olarak birde okulların ve derslilerin aşırı kalabalık olacak olması tedirginliğin daha da büyümesine yol açmaktadır. Şimdi tüm bu haklı ve bilimsel Grekçeleri yok sayarak velileri çocuklarını okula göndermeleri için tehdit etmek adalet ve vicdan duygularını zedeleyecektir.

 

            Velileri saran başka bir heyecan dalgası ise okulların açılmasıyla birlikte ortaya çıkan eğitim masrafları olmaktadır. Türkiye’de veliler OECD ülkeleri arasında en çok harcama yapanlar olarak görünmektedir. Bu farklılık aynı zamanda toplumdaki gelir gruplarına göre de uçurumun giderek derinleşen ve harcama makasının varsılların lehine gelişim gösteren bir veri tablosu oluşturmaktadır. Seçmeli havuzuna konulan bazı derslerin yeterli sayıda öğrenci (12) ve öğretmen bulunmamasından dolayı çoğunluğun seçtiği derleri seçemeye zorlanması velilerin tedirginliğini büyüten diğer bir nedendir. Okul, sınıf ve eklentilerinin 5 yaş çocuklarına uyumlu olmaması da velileri kaygılarını derinleştirmektedir.

 

            Belirsizlikler ve tedirginlikler giderilmeden çocukları okullara doldurmak, onların başına birer öğretmen dikmek, ders saat sayılarını artırmak, okul yaşını erkene çekmek, çocukları yoğunlaştırılmış din eğitimine tabi tutmak OECD ve AB üyesi ülkelerle aramızda oluşan makası kapatmaya yetmeyecektir. Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, toplam bazda daha fazla saat ders görmek ve eğitim süresini niteliksizleştirerek uzatmak uluslar arası arenada yapılan sınavlarda çocuklarımızın daha üst sıralarda yer almasına yetmeyecektir.Eğitimin ticarileşmesi,piyasalaştırılarak toplumun bütün bireylerine eşit ve kamusal  hizmet olmaktan çıkarılarak sunulması velileri ek bütçe arayışlarına,bütçelerini dengeleyebilmek için daha çok çalışmaya yönlendirmektedir.

 

            Görev yaptıkları okullarda norm kadro pozisyonları bulunan öğretmenler yeni yasa ile birlikte bir anda bu pozisyonlarını kaybetme riskleri ile karşı karşıya kaldı. Bu sistemle beraber iş yükleri artan öğretmenler bir anda kazanılmış özlük ve sosyal haklarını kaybetmeyle karşı karşıya bırakıldılar. Bir bölümü barakalarda ve sağlıksız koşullarda eğitim yapmak zorunda bırakılırken, sayısı azımsanmayacak oranda öğretmende, evinden, ailesinden, görev yaptığı okulundan, yaşam çevresinden uzakta ve sosyal yaşamdan uzakta görev yapmak zorunda kalacaktır. Bu mağduriyetler başka mağduriyetlerle birleşecek telafisi mümkün olmayan duygu kopuşları mesleksel yorgunluk ve soğumaların gelişmesi kaçınılmaz olacaktır.

 

            Sabah erken saatte evden ayrılıp, akşam geç saatte eve dönmek çocukların “okul korkusu”,“okula gitmek istememe” ve ”okulu, öğretmeni sevmeme” duygusu yaşamalarına, çocukların okula gitmeye zorlaması durumunda ise, zaman içerisinde oluşacak uyum bozukluklarının, öğrenme güçlüğünün ve okuldan kaçışların önü alınamayacaktır. Çocuğun yaşamında uyku, dinlenme ve oyunun çok önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Bu gereksinimleri karşılanamayan çocuklar huysuz, hırçın, çatışmacı, sevgi yosunu ve şiddet eğilimlerini içinde barındıran bireyler olarak topluma katılacaktır. Geleceğin toplum yapısının bu tür bireylerden oluşmasını hiç kimsenin istemediğini düşünmekteyim O zaman hepimizin duyurgaçlarını biraz daha hareketli kılmamız gerekmektedir. Bu aşamada siyaset makamında ve sorumluluk düzeyinde olanların daha duyarlı ve hoşgörülü davranmalarının bir zaruret olduğuna inanmaktayım.

 

            Özetleyecek olursak, eğitim konusu her kesimin kendi cephesinden ve penceresinden meselelere çözümler üretmeye, anlamalarını, okumalarını, projeksiyonlarını gündemde tutmaya çalıştığı bir konudur. Bir paradigma değişikliği bu kadar karmaşıklaştırılmış teoriler, piar çalışmaları ve pratikler üzerinden gerçekleştirilemez. Gerçekleşse de sadece bunu gerçekleştirenleri ve onların yanında saf tutanları hoşnut kılar ve mutlu eder. Yasama ve yürütmenin görevi ise bütün toplumu mesut ve mutlu kılacak çözümler üretmektir.

 08.09.2012 ALAADDİN DİNÇER/EĞİTİMCİ  

egitimajansi.com

  

 

 

           

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)