adscode
adscode

Türkiye’deki bilimsel/akademik dergilerin durumu

Nazmi Kozak'ın 1997-2017 yılları arasında yaptığı, beş akademik derginin araştırmasından elde edilen verilerden yararlanarak hazırladığı rapor:

Türkiye’deki bilimsel/akademik dergilerin durumu
Konuk Yazar

Nazmi Kozak1

Bilimsel/akademik dergiler bilim dünyasında bilginin dolaşımını sağlayan kılcal damar işlevini görürler. Bu kılcal damarlar üretilen bilimsel bilgiyiBilgi Nehri’ne (literatüre) taşırlar. İnsanoğlu ile yaşıt olan bilgi üretimi, ilk dönemlerde simgelerle, seslerle insandan insana, nesilden nesile, değişerek ve dönüşerek aktarılırken, bu aktarım işi yazının icadı ile birlikte sistemli ve düzenli bir şekil aldı. Bilgi Nehri, esas itibariyle yazının icadıyla büyümeye, derinleşmeye, daha uzak mesafelere ve çağlara erişmeye; Eski Hint, Mısır, Pers ve sonrasında Yunan Uygarlığı dönemlerinde tarihte ilk kez olağanüstü bir şekilde büyümeye başladı. Bilgi Nehri, bilgiyi coğrafya ve zaman düzleminde taşıyan bilgi otoyolu olarak da tanımlanabilir. Bilgi Nehri’ne ulaşamayan bilgiler, nehirlere, göllere ve denizlere ulaşamayan küçük akarsular misali buharlaşıp yok olurlar. Günümüzün önde gelen bilgi nakliyesi araçlarından olan bilimsel/akademik dergilerin niteliksiz ve hatalı bilgiyi ayıklama işlevine hakem denetimlilik adını veriyoruz.

Bilgi tarihine bakıldığında yazının icadından önce mağara duvarlarına çizilen resim ve birtakım şekiller ile bilginin yaygınlaştırılması güdüsünün insanoğlunda hep var olduğu görülür. Yazının icadı, insanoğluna hafızasında tutabileceğinden daha fazla bilginin depolanmasına fırsat verir2

Günümüzde makale denilen sistemli bilgi içeren metinlere son bin yılda daha fazla rastlıyoruz. Her ne kadar Eski Yunan’da, İskenderiye Kütüphanesi’nde ve İslam bilim insanlarınca yürütülen çalışmaların paylaşımında benzer yollara başvurulmuş olsa da, makalelerin bilgi paylaşım aracı olarak kullanımı matbaanın Avrupa’da yaygınlaşması ile başladı denilebilir.

Bilginin makaleler aracıyla yayılmaya başlanmasının diğer bir önemli etkeni de, üniversitelerin açılmasıdır. M.S. 1300-1400’lü yıllardan itibaren elde edilen bilgilerin diğer araştırmacılarla (filozoflarla) paylaşımı için o günlerde mektup adı verilen araçlara başvuruluyordu. Önceleri el yazısı ile üretilen ve çoğaltılan bu mektupların matbaanın yaygınlaşması sonrasında kağıda basılarak paylaşıldığını görüyoruz. 16 ve 17. yüzyıllarda bilim akademilerinin ilk örneklerinin Batı Avrupa’da kurulmasıyla, makalelerin toplu olarak basımını gündeme geldi ve adına dergi (journal) denilen yayınların ortaya çıkmasına yol açtı. Bilinen ilk bilimsel/akademik dergi 1662’de İngiliz Bilimler Akademisi tarafından Philosophical Transactions of the Royal Society adı altında İngiltere’de yayımlanmaya başlandı. Kısa bir süre sonra da Fransa Bilimler Akademisi Jornal de Scavant adıyla bir dergi yayımladı. 1682’de “Acta Eruditorum” Leipzig’te Latince, 1688 yılında ise Alman Bilimler Akademisi’nce Monatsunterredungen des Thomasius dergisi Almanca olarak yayımlandı. İlerleyen yıllarda hem dergi sayısında hem de dergilerin içerik, nitelik ve uygulamalarında değişimler oldu. 19. yüzyıldan itibaren bilimsel/akademik dergilerin yayımında ABD ve Batı Avrupa’da kayda değer sayıca artışlar yaşandı.

Türkiye’de ise ilk bilimsel/akademik dergi 166 yıl önce yayımlandı. Vekayi-i Tıbbiye 1849 yılında bir tıp dergisi olarak yayınlanmaya başladı. Tanzimat ve Islahat Fermanı, I. ve II. Meşrutiyet gibi siyasi ve sosyal gelişmeler bilimsel alanda az da olsa karşılığını buldu ve bazı bilimsel/akademik dergiler yayımlandı. Tamamına yakını kısa bir süre yayımlandıktan sonra kapanan ilk dergilerden sonra, bilimsel/akademik dergicilik alanındaki kayda değer gelişmeler Cumhuriyet’in ilanını izleyen yıllarda Nazi Almanyası’ndan kaçıp ülkemize sığınan Yahudi asıllı bilim adamları döneminde ortaya çıktı. Gerçekten de 1933-1950 yılları arasında (1938’den sonra sayıları giderek azalsa da3) Almanya’dan gelen akademisyenlerin bilimsel/akademik dergicilik alanında da, uzun yıllar devam eden etkileri oldu.

Türkiye’de bilimsel/akademik dergilerin sayısal ve nitelik olarak gelişmesinin ardındaki temel unsur, akademik kurumların açılmasıdır. Örneğin1933 Üniversite Reformu’nun ardından bilimsel/akademik dergicilik alanında bir ilerleme dönemi yaşanırken, 1960 sonrasında başka bir atılım dönemi daha söz konusudur. 1960 yılı sonrasındaki atılımların her 10 yılda bir yaşanmaya başlanmasının ardında akademik kurumsallaşma alanında yaşanan gelişmeler yatar. 1982 yılında kurulan çok sayıdaki akademik kurumun bilimsel/akademik dergicilik alanındaki etkileri kısa zamanda ortaya çıktı, 1992 yılında açılan akademik kurumlarla birlikte artış kalıcı hale geldi. 1997 ve 2000 yılı sonrasında açılan yeni akademik kurumların bilimsel/akademik dergicilik alanına önemli yansımaları oldu.



 

Türkiye Akademik Dergiler Araştırması

Türkiye Akademik Dergiler Araştırmalarının ilki, bilimsel/akademik dergilerin akademik yükseltmelerdeki yerinin ve öneminin Türkiye üniversitelerinde sıklıkla tartışılmaya başlandığı bir dönemin hemen başında hazırlandı. Birincisi 1997/1998 yıllarında gerçekleştirilen Türkiye Akademik Dergiler Araştırması4, Türkiye’deki bilimsel/akademik dergilerin durumunu ortaya koyan ilk kapsamlı çalışmadır. Bu çalışma, bilimsel/akademik dergiler alanında Türkiye’nin ilk kapsamlı dergi veri tabanı olma özelliğine de sahiptir. Söz konusu veri tabanı ile, gelecek dönemlerde gerçekleştirilecek benzer çalışmalarda Türkiye’deki bilimsel/akademik dergilerin gelişimi üzerine nesnel değerlendirmelerin yapılabilmesi mümkün hale geldi. Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’nın ikinci dilimi, 2002 yılı içerisinde hazırlandı5. Beşer yıllık zaman dilimlerinde gerçekleştirilmesi planlanan Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’nın üçüncü dilimi, 2007 yılı içerisinde gerçekleştirildi ve 2008 yılında kitap olarak basıldı6. Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’nın dördüncüsü 2014 yılında tamamlandı7. Çalışmanın sonuncusu ise 2017 yılında tamamlanarak, yayımlandı89.

Yöntem

Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’nın 1997/1998 döneminden bu yana gerçekleştirilen beş aşamasında da temelde aynı yöntem uygulandı. 2001’den önceki yıllarda Türkiye’de bilimsel/akademik dergilerin akademik yükseltmelerde bir etkisi olsa da, bu etki daha çok öznel değerlendirmeler kapsamında yer alıyordu. Ancak 2001 yılında yürürlüğe giren Doçentlik Sınav Yönetmeliği bilimsel/akademik dergilere, önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek düzeyde önemli bir işlev yükledi. Getirilen Ulusal Hakemli Dergi operasyonel tanımı dolayısıyla birden bire bilimsel/akademik dergilerle ilgili bilgi gereksinmesi arttı. Bu nedenle 2002 yılında gerçekleştirilen ikinci araştırmada ortaya çıkan bilgi gereksinmesinin bir bölümü karşılanmaya çalışıldı. Üçüncü araştırmada ise, 2007 yılına kadar yaşanan deneyimler ışığında en çok gereksinme duyulan bilgilerin araştırma kapsamında derlenmesi yoluna gidildi. Bir anlamda, Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’nın esasını oluşturan temel veri grupları aynı kalmak koşuluyla dönemsel olarak ihtiyaç duyulan konuların soruşturulması yoluna gidildiği söylenebilir. Dördüncü ve beşinci araştırmalarda ise üçüncü araştırmanın yöntemi herhangi bir değişikliği gidilmeden uygulandı.

Kapsam

Çalışma, bütün bilim dalları ve disiplinlerde Türkiye’de yayınlanan bilimsel/akademik içerikli dergileri içeriyor. ISSN ve bazı süreli (daha çok yıllık yayımlanan) yayınlara verilen ISBN numaraları Türkiye kaynaklı ise, söz konusu süreli yayınlar araştırma kapsamına alındı. Daha açık bir anlatımla, içinde bulunduğumuz yıla kadar Türkiye kaynaklı süreli yayınların ISSN’lerinin ilk dört numarası, 1300 – 1309 ile 2147 - 2148 arasındaki başlangıç numaralarına sahiptir. Örnek vermek gerekirse, ISSN bilgileri 1300-4220 veya 2147-2134 olan dergiler Türkiye’de yayımlanmaktadırlar. Öte yandan geçmiş dönemlerde 1010, 0250, 0378, 0041, vb. başlangıç numaralarına sahip ve yeni sisteme dönüşümü yapılmayan dergiler de araştırma kapsamına alındı. Söz konusu dergilerin seri numaraları dörtlü başlangıç numarası ile başlamakta ve yine sekiz rakamdan oluşmaktadır. Ayrıca bütünüyle Türk akademisyenlerce yayımlanan, ancak ISSN’si başka ülkelerden alınmış olan bazı dergiler de çalışmaya dahil edildi. Bir derginin bilimsel/akademik içerikli sayılabilmesi için; fikir, analiz, irdeleme ve araştırma yazılarını (makaleleri) yayımlaması yeterli görüldü. Türkiye’de bilimsel/akademik içerikli olan veya olmayan pek çok derginin biribirlerinden çok kesin çizgilerle ayrılamaması, akademik dergilerle ilgili olarak yukarıda belirtilen içerikte ve kapsamda bir operasyonel tanımın temel alınmasını gerekli kıldı.


Türkiye’de Yayımlanan Dergilere İlişkin Bazı Bulgular

Bu yazıda, ilkinin hazırlanmasına 1997 yılında başlanan ve sonuncusu da 2017 yılında tamamlanan, toplam beş ayrı Türkiye Akademik Dergiler Araştırması’ndan elde edilen verilerden bazıları incelenecektir. 1997 – 2017 yılları arasını içeren 20 yıllık zaman diliminde Türkiye’de toplam 2247 bilimsel/akademik dergi yayımlanmış veya halen yayımlanmaktadır. Dolayısıyla aşağıdaki incelemelere konu olan dergilerin sayısı 2247 olup, bu dergiler içerisinde halen yayımlanmakta olanlar olabildiği gibi, bir bölümü de yayın yaşamına son verilmiş dergilerdir. Bu konuyla ilgili yapılması gereken bir diğer açıklama da, söz konusu dönemde yayımlanan dergilerin içerisinde 1997 yılı öncesi yıllarda yayın yaşamına başlamış olanlar olabildiği gibi, 1997-2017 yılları arasında da yayımlanmaya başlamış dergiler de bulunmaktadır.


Akademik/Bilimsel Dergiler ortalama 16,7 Yıl Yaşıyor

Araştırmadan elde edilen ilk ve temel bulgu, ülkemizde yayımlanan akademik/bilimsel dergilerin ortalama ömürlerinin 16,7 yıl olduğudur. Elbette ki, bilimsel/akademik dergilerin hesaplanan ortalama ömürleri üzerine birtakım değerlendirmeler yapılabilir. Bu değer, bilimsel/akademik dergilerin kurumsallaşması, akademik teamüllerin yerleşmesi ve dolayısıyla hakem-denetimli uygulamalarını nesnel olarak gerçekleştirebilmesi üzerinde önemli birtakım sonuçları taşımaktadır. Kuşkusuz ki hesaplanan 16,7 yıllık ortalama ömür, ülkemizdeki akademik/bilimsel dergilerin kısa ömürlü olduklarını ortaya koymakta ve bilimsel/akademik dergi yayıncılığı, editörlük ve dolayısıyla akademik yükseltmelerde yaşanan sıkıntıların nedenlerine ışık tutmaktadır.

Öte yandan dergilerin yaş dilimlerine göre incelenmesi sonucunda (Tablo 1), dergilerin yaklaşık yarısının (yüzde 48,6) 1-10 yıl arasında değişen yaşlara sahip olduğu ortaya çıkıyor. 1-5 yaş arasında olanların oranı ise yüzde 22,0 olarak hesaplandı. 1-15 yıl arasında değişen yaşlara sahip olan dergilerin oranı yüzde 63,6 iken, 51 ve daha fazla yıl yayımlanan dergilerin oranı ise, yüzde 5,3’tür. Hesaplanan veriler Türkiye’deki akademik dergilerin henüz “emekleme” döneminde olduğunu gösteriyor. Bu durum da, yukarıda vurgulandığı üzere, dergilerin akademik teamüllere uyma, kurumsallaşma, bilimsel ve akademik etik ilkelerine uygun yayın yapma konulardaki sıkıntıları doğuran temel nedenleri açıklayabilir.

Tablo 1. Dergilerin yaş dilimlerine göre dağılımı

Yaşları

Sayı

Yüzde

 

1 - 5

494

22,0

6 - 10

598

26,6

11 - 15

337

15,0

16 - 20

219

9,7

21 - 25

147

6,5

26 - 30

120

5,3

31 - 35

86

3,8

36 - 40

42

1,9

41 - 45

55

2,4

46 - 50

29

1,3

 

51 +

120

5,3

 

Bilinmeyen

1

0,0

TOPLAM

2248

100,0


 

Dergilerin yüzde 50,5’in sosyal bilimler alanında yayımlanıyor

Bilimsel/akademik dergilerin işlevlerine ilişkin yazının başında yer verilen açıklamalar ışığında, dergilerin yarısının sosyal bilimsel alanında yayımlanıyor olması, “Bilgi Üretimi”nin ülkemizde sosyal konular üzerinde yoğunlaştığını ortaya koymaktadır. Her ne kadar Türkiye’de üretilen bilginin bir kısmı uluslararası dergiler yoluyla başka ülkelerde ve dillerde de iletiliyor olsa da, bu veri, ülke içinde üretilen “Bilgi”nin hangi alanlarda yoğunlaştığına yönelik değerli bir sonuçtur (Tablo 2). Buna ek olarak, Matematik ve Fen (yüzde 3,8) ve Teknik Bilimler (yüzde 8,2) dergileri ile ilgili hesaplanan değerler, yukarıdaki sonucu desteklemektedir. Bu iki alanda yayımlanan dergilerin sayısı 269 ve toplam dergiler içerisindeki oranı da yüzde 12,0 olarak hesaplandı. Tablo 2’de yer alan bulgular ülkemizde üretilen bilginin alanlara göre dağılımı üzerine fikir verecek bir içeriğe sahiptir.

Tablo 2. Dergilerin bilim dallarına göre dağılımı

Dil ve Edebiyat

48

2,1

17,8

Disiplinlerarası

84

3,7

11,7

Matematik ve Fen

85

3,8

21,4

Sağlık Bilimleri

589

26,2

18,4

Sanat

51

2,3

13,9

Sosyal Bilimler

1135

50,5

15,3

Teknik Bilimler

184

8,2

18,8

Ziraat ve Ormancılık

68

3,0

20,9

Bilinmeyen

4

0,2

8,7

TOPLAM

2248

100,0

 

Dergilerin yüzde 40’ını üniversiteler yayımlıyor

Ülkemizde 1997-2017 yılları arasında yayımlandığı tespit edilen toplam 2247 derginin 903’ü (yüzde 40,2) üniversiteler tarafından yayımlanıyor (Tablo 3). Üniversiteleri, özel kişi ve yayınevlerinin dergi yayım etkinliklerini tanımlayan “Özel” kategorisi izliyor. Bu kategoride yayımlanan dergi sayısı 661 ve oranı da yüzde 29,4 olarak hesaplandı. Üçüncü sırayı ise baro, dernek, oda, sendika ve vakıflar tarafından yayımlanan “Sivil Toplum Kuruluşları” şeklinde tanımlayabileceğimiz grubun çıkardığı dergi sayısı, 480 ve oranı ise yüzde 21,3 şeklinde hesaplandı. Bulgular genel olarak ele alındığında, bilimsel/akademik yayıncılık alanında üniversitelerin sanıldığının aksine çok da “aktif” olmadıkları gösterirken, “Özel” kategorisindeki yayıncıların kayda değer bir ağırlığa sahip oldukları gözleniyor. Türkiye Akademik Dergiler Araştırmalarının burada yer verilemeyen diğer bulguları da göz önüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede, “Özel” kategorisine giren yayıncıların yakın zamana kadar daha çok yayınevleri üzerinde yoğunlaşmasına rağmen, son yıllarda internet teknolojisinin ucuzlaması ve yaygınlaşması dolayısıyla kişisel dergi yayımlama girişimlerinde kayda değer bir artışın yaşandığı görülüyor. “Kişisel Yayıncı”ların yayımladıkları dergiler göz atıldığında, bunların tamamına yakının bir bölümünün online ortamda yayımlanan dergiler olduğu görülüyor. Bir “domain” ve bir “hosting” kiralanması ile ortaya çıkan online bilimsel/akademik dergi yayımlama furyası, giderek Türk akademik yaşamını derinden etkilemeye ve şekillendirmeye başlamıştır!

Bilimsel/akademik dergi yayıncılığı alanının TÜBİTAK-ULAKBİM’in bazı gayretleri dışında bütünüyle denetimsiz olması, Üniversitelerarası Kurul tarafından getirilen “ulusal hakemli dergi” operasyonel tanımının nesnel birtakım ölçütler getirse bile, bunların şekli kriterlerden oluşması ve kolaylıkla yerine getirilebilmesi, yaşamında doğru dürüst araştırma dahi yürütmemiş ve nitelikli dergilerde makalesi yayımlanmamış kişilerin bile online alanda bilimsel/akademik dergi yayımlamaya girebilmelerine olanak tanımaktadır.

Tablo 3. Dergilerin yayıncılarına göre dağılımı

Yayıncılar

Sayı

Yüzde

Ort. Yaş

 

Baro

13

0,6

29,2

Dernek

315

14,0

18,9

Kamu Kurumu

194

8,6

25,5

Oda

43

1,9

25,8

Özel

661

29,4

11,7

Sendika

19

,8

16,7

Üniversite

903

40,2

17,4

Vakıf

90

4,0

14,5

Belirtilmeyen

10

0,4

6,9

TOPLAMl

2248

100,0

 


 


 

Dergilerin yarısı 2000 yılı sonrasında yayımlanmaya başlamışlar

Bilimsel/akademik dergilerin yarısının (yüzde 49,7) 2000 ve sonraki yıllarda yayın yaşamlarına başladığı görülüyor (Tablo 4). Öte yandan, 2000-2010 yılları arasında yayımlanmaya başlayan dergilerin oranının da yüzde 32,4 olması, bu dönemin farklılığını ortaya koyuyor. Dergilerin yüzde 12,6’sının 1980 ve önceki yıllarda yayın hayatına başlamaları, dergilerin yaşam süreleri hakkında bilgi veren diğer önemli bir konudur. 2011-2017 yılları arasında yayımlanmaya başlanan dergilerin oranı yüzde 17,3’tür. Son yıllarda uygulamaya konulan akademik teşvik uygulamasının dergiler üzerinde bir etkisinin olduğu gözlense de, bu çalışmanın sınırının 2016 yılı ortasına kadar yayımlanan dergiler olması, bu konuda daha fazla değerlendirme yapmaya şimdilik olanak vermemektedir.

Tablo 4. Dergilerin yayımlanmaya başladığı dönemlere göre dağılımı

İlk Yayım Dönemleri

Sayı

Yüzde

 

1980 ve öncesi

283

12,6

1981 - 1990

281

12,5

1991 - 2000

565

25,1

2001 - 2010

728

32,4

2011 - 2017

390

17,3

 

Bilinmeyen

1

0,0

TOPLAM

2248

100,0


 

En çok dergi Ankara’da yayımlanıyor

Dergiler yayımlandıkları iller bağlamında incelendiğinde (Tablo 5), 1997-2017 yılları arasında en çok bilimsel/akademik derginin Ankara’da yayımlandığı ortaya çıkıyor (777 dergi ve yüzde 34,5). Ankara’yı 661 (yüzde 29,5) dergi ile İstanbul ve 105 (yüzde 4,7) dergi ile İzmir izliyor. Tablo 5, on ve daha fazla sayılarda derginin yayımlandığı il’leri gösteriyor. Buna göre Konya (58 dergi), Bursa (34 dergi), Eskişehir (33 dergi), Erzurum (26 dergi) ve Elazığ (26 dergi) ilk üç sıradan sonra izleyen iller. Akademik kurumların varlığı, bilimsel/akademik dergi yayımında Anadolu’daki pek çok kentin yüksek performanslarını açıklıyor. Veriler, bilimsel çalışmaların üretiminin Anadolu’ya yaygınlaşmasında kayda değer bir ilerleme kaydedildiğini de gösteriyor.

Öte yandan, Ankara’daki bilimsel/akademik dergi sayısındaki yüksekliğin temelinde elbette yalnızca üniversitelerin performansı yatmıyor. Ankara’nın başkent olmanın avantajıyla, kentte merkez örgütleri olan oda, baro, sendika, vakıf ve dernek gibi sivil toplum kuruluşların yayımladıkları dergiler bu üstünlüğe yol açıyor.

Tablo 5. Dergilerin yayımlandıkları illere göre dağılımı

İller

Sayı

Yüzde

Ort. Yaş (Yıl)

 

Adana

15

0,7

27,0

Afyonkarahisar

12

0,5

11,4

Ankara

777

34,5

20,3

Antalya

18

0,8

14,3

Balıkesir

11

0,5

10,1

Bursa

34

1,5

16,5

Diyarbakır

19

0,8

11,6

Edirne

16

0,7

8,9

Elazığ

26

1,2

14,3

Erzurum

26

1,2

22,3

Eskişehir

33

1,5

15,1

Isparta

27

1,2

10,6

İstanbul

661

29,4

17,3

İzmir

105

4,7

17,5

Kayseri

18

0,8

17,5

Kocaeli

14

0,6

8,8

Konya

58

2,6

14,5

Malatya

15

0,7

6,6

Manisa

11

0,5

14,8

Mersin

20

0,9

9,9

Sakarya

25

1,1

8,2

Samsun

15

0,7

20,2

Sivas

15

0,7

20,6

Van

14

0,6

13,1

İç Anadolu Bölgesi’nde 784 dergi yayımlanıyor

Bilimsel/akademik dergilerin Türkiye’nin coğrafi bölgelerine göre dağılımlarına bakıldığında (Tablo 6), en çok derginin (yüzde 41,2) İç Anadolu Bölgesi’nde yayımlandığı görülüyor. Bu üstünlükte Ankara, Konya, Eskişehir ve Kayseri gibi kentlerdeki akademik kurumların ve özellikle de Ankara’daki sivil toplum kuruluşları ile yayınevlerinin ortaya koyduğu performansların etkili olduğu anlaşılıyor. Bu bölgeyi İstanbul’un da içinde olduğu Marmara Bölgesi 784 dergi (yüzde 34,9) ile izliyor. Her ne kadar bilimsel/akademik dergilerin yayımlanmasında illerdeki/bölgelerdeki akademik kurumların sayısı ve geçmişi etkili olsa da, bu varsayımın Marmara Bölgesi için pek de geçerli olmadığı görülüyor. Zira İstanbul’da faaliyet gösteren akademik kurum sayısı Türkiye’deki diğer illerden çok daha fazla olmasına karşılık, bu durumun dergi yayımlama üzerinde pek etkili olmadığı anlaşılıyor.

Tablo 6. Dergilerin coğrafi bölgelere göre dağılımı

Akdeniz Bölgesi

95

4,2

13,5

Doğu Anadolu Bölgesi

104

4,6

13,3

Ege Bölgesi

159

7,1

15,4

Güneydoğu Anadolu Bölgesi

43

1,9

10,6

İç Anadolu Bölgesi

926

41,2

19,3

Karadeniz Bölgesi

106

4,7

9,5

Marmara Bölgesi

784

34,9

16,3

Belirtilmeyen

31

1,3

8,5

TOPLAM

2248

100,0

100,0

En çok dergiyi İstanbul Üniversitesi yayımlıyor

İstanbul Üniversitesi’nin ülkemizin en eski ve en büyük üniversitesi olma özelliği, etkisini bilimsel/akademik dergi yayıncılığında da gösteriyor denilebilir. Zira 82 dergi ve toplam dergilerin yüzde 3,7’si İstanbul Üniversitesi’nde yayımlanıyor (Tablo 7). Batılı anlamda ülkemizin ilk bilimsel/akademik dergilerin 1930’lu yıllarda bu üniversitede yayımlanmaya başlanmış olmasının bunda bir etkisi olduğu düşünülebilir. Ankara Üniversitesi 68 dergi ve toplam içerisindeki yüzde 3,0 dergi yayım oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Bilindiği üzere Ankara Üniversitesi de ülkemizin ikinci en eski üniversitesi olma özelliğine sahiptir. Bu iki üniversiteyi Hacettepe Üniversitesi (45 dergi), Gazi Üniversitesi (42 dergi), Selçuk Üniversitesi (33 dergi) ve Ege Üniversitesi (30 dergi) izlerken; kuruluş yılları göreceli olarak yeni olan Süleyman Demirel Üniversitesi (26 dergi), Marmara Üniversitesi (25 dergi) ve Fırat Üniversitesi’nin (23 dergi) gösterdiği performanslar da dikkati çekiyor.

Tablo 7. Dergilerin üniversitelere göre dağılımı

Anadolu Üniversitesi

14

0,6

17,9

1973

37

Ankara Üniversitesi

68

3,0

32,1

1946

71

Atatürk Üniversitesi

19

0,8

27,2

1957

60

Boğaziçi Üniversitesi

17

0,8

23,9

1971

46

Cumhuriyet Üniversitesi

13

0,6

23,2

1974

43

Çukurova Üniversitesi

11

0,5

32,6

1973

44

Dicle Üniversitesi

10

0,4

15,5

1973

44

Dokuz Eylül Üniversitesi

18

0,8

15,9

1982

35

Ege Üniversitesi

30

1,3

22,7

1955

62

Erciyes Üniversitesi

11

0,4

20,6

1978

39

Fırat Üniversitesi

23

1,0

19,5

1975

42

Gazi Üniversitesi

42

1,9

16,9

1982

35

Hacettepe Üniversitesi

45

2,0

23,5

1967

40

İnönü Üniversitesi

13

0,6

6,7

1975

42

İstanbul Üniversitesi

82

3,7

33,1

1933

84

Marmara Üniversitesi

25

1,1

16,6

1982

35

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

11

0,5

23,4

1975

42

Sakarya Üniversitesi

10

0,4

8,4

1992

25

Selçuk Üniversitesi

33

1,5

19,2

1975

42

Süleyman Demirel Üniversitesi

26

1,2

10,9

1992

25

Trakya Üniversitesi

12

0,5

10,4

1982

35

Uludağ Üniversitesi

16

0,7

19,7

1975

42

Yüzüncüyıl Üniversitesi

12

0,5

13,5

1982

35


 

Üniversite dergilerinin ortalama ömürleri

Üniversitelerce yayımlanan dergilerin yaşları incelendiğinde (Tablo 7), üniversitelerin yaşları ile dergilerin yaşları arasında, İstanbul ve Ankara üniversitelerinin ilk iki sırayı almaları dolayısıyla bir korelasyon var gibi görünse de, Çukurova Üniversitesi’nin 1973 yılında kurulan bir akademik kurum olarak burada yayımlanan dergilerin ortalama yaşlarının Ankara ve İstanbul üniversiteleri ile eşit olması, dergilerin yaşlarını etkileyen başka faktörlerin olabileceğini düşündürüyor. Zira Türk üniversiteleri arasında 1955’de kurulan Ege Üniversitesi’nce yayımlanan bilimsel/akademik dergilerin yaşı 22,7 iken, 1957’de kurulan Atatürk Üniversitesi’nde 27,2, 1967’de kurulan Hacettepe Üniversitesi’nde ise 23,5, 1971 yılında üniversiteye dönüştürülen Boğaziçi Üniversitesi’nce yayımlanan bilimsel/akademik dergilerin ortalama yaşı, 23,9 olarak hesaplandı. Aynı şekilde 1973’de kurulan Dicle Üniversitesi’nde 15,5 ve Anadolu Üniversitesi’nde ortalama dergi yaşı 17,9 iken, 1975’de kurulan Fırat Üniversitesi’nde 19,5, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde 23,4, Selçuk Üniversitesi’nde 19,2 ve Uludağ Üniversitesi’nde ise 19,7’dir. Ek olarak, 1978’de kurulan Erciyes Üniversitesi tarafından yayımlanan bilimsel/akademik dergilerin ortalama yaşı 20,6 olarak hesaplandı.

Öte yandan yayımladıkları dergilerin ortalama ömür hesaplaması en düşük çıkan üniversitelere bakıldığında, 1975 yılında kurulan İnönü Üniversitesi ortalama 6,7 yaş ile başı çekerken, 1992 yılında kurulan Sakarya Üniversitesi 8,4, 1982 yılında kurulan Trakya Üniversitesi 10,4, 1992 yılında kurulan Süleyman Demirel Üniversitesi 10,9 ve 1982 yılında kurulan Yüzüncüyıl Üniversitesi’nde yayımlanan dergilerin ortalama yaşları 13,5 yıl olarak hesaplandı.

Diğer bir inceleme konusu olarak üniversiteler tarafından yayımlanan dergilerin sayıları ile ortalama ömürleri karşılaştırıldığında, 26 dergi yayımlayan Süleyman Demirel Üniversitesi’nde dergilerin ortalama yaşam sürelerinin 10,9, 42 dergi yayımlayan Gazi Üniversitesi’nde 16,9, 25 dergi yayımlayan Marmara Üniversitesi’nde 16,6, 33 dergi yayımlayan Selçuk Üniversitesi’nde 19,2 ve 18 dergi yayımlayan Dokuz Eylül Üniversitesi’nde ise 15,9 yıl olarak hesaplanması, bu kurumlarda bilimsel/akademik dergi yayımlama girişimlerinin sayıca fazla olmasına karşılık, uzun süreli olamadıkları söylenebilir. Yazının sonunda yapılacak genel değerlendirmede de görüleceği üzere, hesaplanan bu değerleri kurumsal, akademik ve idari teamüllerin uygulanmasındaki birtakım farklılıkların etkilemiş olabileceği akla geliyor.

Editörlerin ¼’ü kadınlardan oluşuyor

Elbette ki cinsiyetlerin editörlük faaliyetleri üzerinde etkili olup olmadığına ilişkin, en azından bu satırların yazarının bildiği bir araştırma bulunmuyor. Bu konunun incelenmesinin nedeni, bilim sosyolojisi alanına küçük bir katkı yapma isteğinden ibarettir. Zira dünya genelinde ve Türkiye’de, kadın hakları ve kadınların iş yaşamında ve akademik kurumlarda görevler üstlenmesinin geçmişi yüzyılı bile, ne yazık ki bulamamaktadır. Türkiye’nin kadın hakları konusunda dünyanın öncü birkaç ülkesinden biri olması, incelemenin bu bölümünde, editörlük görevlerine kadınların ne denli istekli oldukları ve/veya bu görevlere getirilmede ne denli tercih edildikleri analiz edilmiştir.

İnceleme bilim dalları, yayıncılar ve üniversiteler tarafından yayımlanan dergiler üzerine olmak üzere üç parametre üzerinden yürütülmüştür. Cinsiyetlerle ilgili temel bulgulardan değerlendirmeye başlarsak, 1997 – 2017 yılları arasında Türkiye’de yayımlanan bilimsel/akademik dergilerde 3340 farklı editörün görev yaptığı tespit edildi. Bu editörlerin 2450’si (yüzde 73,4) erkek, 592 editör ise (yüzde 17,7) kadınlardan oluşmaktadır. 298 dergide editörlerin cinsiyeti, araştırmanın bir bölümünde editör adları derlenmediği için, tespit edilemedi.

Bilim dalları açısından editörlerin cinsiyet dağılımlarına bakıldığında (Tablo 8), kadın editörlerin en çok Dil ve Edebiyat alanındaki dergilerinde (yüzde 26,9) görev aldığı, bunu Sanat dergilerinin (yüzde 23,6) izlediği görülüyor. Oransal olarak erkeklerin en fazla görev yaptığı bilim dalları arasında, Teknik Bilimler dergileri (yüzde 83,6) ve Matematik ve Fen dergileri (yüz de 83,3) önde geliyor.

Tablo 8. Editörlerin cinsiyetlerinin bilim dallarına göre dağılımı

Bilim Dalları

Erkek

Kadın

Bilinmeyen

Toplam

 

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Dil ve Edebiyat

40

59,7

18

26,9

9

13,4

87

100,0

Disiplinlerarası

73

73,7

22

22,2

4

4,0

99

100,0

Matematik ve Fen Bilimleri

90

83,3

15

13,9

3

2,8

108

100,0

Sağlık Bilimleri

615

69,4

196

22,1

75

8,5

886

100,0

Sanat

44

61,1

17

23,6

11

15,3

72

100,0

Sosyal Bilimler

1235

73,8

276

16,5

163

9,7

1674

100,0

Teknik Bilimler

260

83,6

34

10,9

17

5,4

311

100,0

Ziraat ve Ormancılık

91

76,5

13

10,9

15

12,6

119

100,0


 

Yayıncılara göre dağılımda ise, dernekler tarafından yayımlanan dergilerde kadın editörler göreceli olarak daha fazla görev alırken (yüzde 21,6), bunu özel kişilerce (kişi ve yayınevi) yayımlanan dergiler (yüzde 21,0) izliyor. Odalar tarafından yayımlanan dergilerde kadın editörlerin oranı yüzde 20,8, üniversitelerde ise bu oran yüzde 20,2 olarak hesaplandı (Tablo 9). Erkek editörlerin yoğun olarak görev aldıkları yayıncılar incelendiğinde, vakıf (yüzde 81,9), sendika (yüzde 79,2) ve Odalar (yüzde 72,2) şeklinde takip ediyor.

Tablo 9. Editörlerin cinsiyetlerinin yayıncılara göre dağılımı

Yayıncılar

Erkek

Kadın

Bilinmeyen

Toplam

 

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Baro

15

71,4

2

9,5

4

19,0

21

100,0

Dernek

337

71,4

102

21,6

33

7,0

472

100,0

Kamu Kurumu(Üniversite dışındaki)

265

71,0

60

16,1

48

12,9

373

100,0

Oda

52

72,2

15

20,8

5

6,9

72

100,0

Özel

635

70,1

190

21,0

81

8,9

906

100,0

Sendika

19

79,2

1

4,2

4

16,7

24

100,0

Üniversite

1002

71,8

282

20,2

111

8,0

1395

100,0

Vakıf

113

81,9

12

8,7

13

5,4

138

100,0


 

Üniversitelerde kadın editörlerin görev dağılımı

Üniversitelerde editörlerin görev dağılımları değerlendirildiğinde (Tablo 10), on ve daha fazla dergi yayımlayan üniversiteler arasında, Boğaziçi Üniversitesi (yüzde 43,5), Hacettepe Üniversitesi (yüzde 34,7), İstanbul Üniversitesi (yüzde 31,2) ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi (yüzde 30,4) gibi akademik kurumlarda kadın editörler göreceli olarak daha fazla görev alıyorlar. Öte yandan, 2016-2017 yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre erkek öğretim üyelerinin (Prof. Dr., Doç. Dr., Yrd. Doç. Dr.) oranı yüzde 62,6 iken, 1997 – 2017 yılları arasında üniversite dergilerinde editörlük yapan erkek akademisyenlerin oranı yüzde 71,8 olarak hesaplandı. Buna karşılık, toplam öğretim üyelerinin yüzde 37,4’ü kadınlardan oluşurken, üniversiteler tarafından yayımlanan dergilerdeki kadın editörlerin oranı yüzde 20,2’dir.

Buna karşılık erkek editörlerin yoğun olarak görev aldıkları üniversiteler arasında, yine on ve daha fazla dergi yayımlayanlar olmak üzere, Afyon Kocatepe Üniversitesi (yüzde 85,7), Dicle Üniversitesi (92,9), Fırat Üniversitesi (92,3) ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (yüzde 81,8), “Bilinmeyen” kısmı verileri bir yana bırakılarak yapılacak değerlendirmede, kadınların hiç görev yapmadığı anlaşılıyor. Ek olarak, erkek editörlerin yüksek yoğunluklu olarak görev aldıkları üniversiteler ise şöyle sıralanıyor: Anadolu Üniversitesi (yüzde 78,2), Balıkesir Üniversitesi (yüzde 83,3), Celal Bayar Üniversitesi (yüzde 75,0), Cumhuriyet Üniversitesi (yüzde 77,8), Erciyes Üniversitesi (yüzde 85,7), İnönü Üniversitesi (yüzde 94,4), Kafkas Üniversitesi (yüzde 80,0), Kocaeli Üniversitesi (yüzde 81,8), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (yüzde 90,0), Pamukkale Üniversitesi (yüzde 83,3), Sakarya Üniversitesi (yüzde 85,0), Selçuk Üniversitesi (yüzde 85,7), Süleyman Demirel Üniversitesi (yüzde 79,4), Trakya Üniversitesi (yüzde 85,7), Uludağ Üniversitesi (yüzde 76,7) ve Yüzüncüyıl Üniversitesi (yüzde 91,7).

Tablo 10. Editörlerin cinsiyetlerinin bazı üniversitelere göre dağılımı

Üniversiteler

Erkek

Kadın

Bilinmeyen

Toplam

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Abant İzzet Baysal Üniversitesi

7

70,0

3

30,0

-

-

10

100,0

Afyon Kocatepe Üniversitesi

12

85,7

0

-

2

14,3

12

100,0

Akdeniz Üniversitesi

9

60,0

4

26,7

2

13,3

15

100,0

Anadolu Üniversitesi

18

78,2

3

13,0

2

8,7

23

100,0

Ankara Üniversitesi

66

61,7

30

28,0

11

10,3

107

100,0

Atatürk Üniversitesi

24

66,7

8

22,2

4

11,1

36

100,0

Balıkesir Üniversitesi

10

83,3

2

16,7

-

-

12

100,0

Boğaziçi Üniversitesi

9

39,1

10

43,5

4

17,4

23

100,0

Celal Bayar Üniversitesi

9

75,0

2

16,7

1

8,3

12

100,0

Cumhuriyet Üniversitesi

21

77,8

6

22,2

-

-

27

100,0

Çukurova Üniversitesi

22

73,3

5

16,7

3

10,0

30

100,0

Dicle Üniversitesi

13

92,9

-

-

1

7,1

14

100,0

Dokuz Eylül Üniversitesi

27

65,9

10

24,4

4

9,8

41

100,0

Ege Üniversitesi

25

48,1

15

36,6

12

29,3

52

100,0

Erciyes Üniversitesi

18

85,7

1

4,8

2

9,5

21

100,0

Fırat Üniversitesi

24

92,3

-

-

2

7,7

26

100,0

Gazi Üniversitesi

48

69,6

19

27,5

2

2,9

69

100,0

Hacettepe Üniversitesi

40

55,6

25

34,7

7

9,7

72

100,0

İnönü Üniversitesi

17

94,4

1

5,6

-

-

18

100,0

İstanbul Üniversitesi

71

56,8

39

31,2

15

12,0

125

100,0

İstanbul Teknik Üniversitesi

9

81,8

-

-

2

18,2

11

100,0

Kafkas Üniversitesi

8

80,0

2

20,0

-

-

10

100,0

Kocaeli Üniversitesi

9

81,8

2

18,1

-

-

11

100,0

Maltepe Üniversitesi

3

30,0

6

60,0

1

10,0

10

100,0

Marmara Üniversitesi

22

59,5

10

27,0

5

13,5

37

100,0

Mersin Üniversitesi

6

46,2

6

46,2

1

7,5

13

100,0

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

14

60,9

7

30,4

2

8,7

23

100,0

Osmangazi Üniversitesi

9

90,0

1

10,0

-

-

10

100,0

Pamukkale Üniversitesi

10

83,3

1

8,3

1

8,3

12

100,0

Sakarya Üniversitesi

17

85,0

1

5,0

2

10,0

20

100,0

Selçuk Üniversitesi

48

85,7

3

5,4

5

8,9

56

100,0

Süleyman Demirel Üniversitesi

27

79,4

6

17,6

1

2,9

34

100,0

Trakya Üniversitesi

12

85,7

2

14,3

-

-

14

100,0

Uludağ Üniversitesi

23

76,7

4

13,3

3

10,0

30

100,0

Yüzüncüyıl Üniversitesi

22

91,7

1

4,2

1

4,2

24

100,0

DEĞERLENDİRME

Bilimsel/akademik dergiler bir ülke, bilim dalı veya bir akademik kurumdaki bilimsel gelişmelerin anlaşılması için önemli bir gösterge ve bir kaynaktır. Zira bilimsel/akademik dergilerin amacına yönelik yayımlanmadığı bir ülkede, bilim dalında veya bir üniversitede bilimsel gelişmelerin sağlıklı olduğundan söz etmek zordur. O nedenle bilimsel çalışmaların amacına uygun ve sağlıklı yönde gelişebilmesi için bilimsel/akademik dergilerin önemi ve işlevi sanıldığından çok daha büyük ve önemlidir. Zira bilimsel/akademik dergilerin bilimsel teamül ve kurallara göre yayımlanmadığı akademik ortamlarda bilimsel çalışmaların nitelikli olabileceğinden söz etmek epeyce zordur!

Türkiye 2001 yılında yürürlüğe soktuğu Doçentlik Sınav Yönetmeliği ile bilimsel/akademik dergilere önemli bir işlev yüklendi; bu uygulama izleyen yıllarda bütün üniversitelerce benimsenerek uygulanmaya başlandı. Dolayısıyla yaklaşık 16 yıldır bilimsel/akademik dergiler akademik yükseltmelerin başat bir aracı olarak bir işlevi yerine getirmektedir. Bu nedenle, Türkiye’de bilimsel çalışmaların ve dolayısıyla akademik kurumların kuruluş amaçlarına uygun çalışmalar içinde olmaları veya olamamaları, aynı zamanda bilimsel/akademik dergilerin durumuyla yakından ilgili ve ilişkidir. Zira bilimsel/akademik dergilerin, adına hakem denetimi denilen uygulama ile niteliksiz ve yanlış bilgiyi ayıklayarak, nitelikli bilginin bilgi nehrine (literatüre) akmasını sağlama ve böylelikle de akademik kurumlardaki yanlışlıkları giderme/onarma gibi bir önemli fonksiyonu vardır.

Böylesine önemli olan bilimsel/akademik dergiler üzerine 1997 – 2017 yılları arasında yürütülen beş farklı çalışmanın amacı, hem günümüzün ve hem de geleceğin araştırmacılarına, bilim tarihçilerine ve bilim sosyolojisi alanında çalışanlarına nesnel bir veri tabanı sunmaktır. Bu yazıda, yürütülen çalışmalarda derlenen bazı veriler üzerine yapılan basit bir incelemenin bulgularına yer verildi. Elde edilen ilk sonuç, ülkemizde bilimsel/akademik dergilerin ortalama 16,7 yıl yayımlanıyor olmalarıdır. Bunun, bilimsel ve akademik teamül, kural ve etik ilkelerinin yerleşmesi bakımından epeyce düşük bir yayım süresi ortalaması olduğu söylenebilir. Bu sonucu destekleyen bir diğer bulgu da, dergilerin yaklaşık yarısının 1-10 yıl arasında yayımlanıyor olması ile 51 ve daha fazla yıldır yayımlanan dergi oranının yalnızca yüzde 5,3’de kalmasıdır. Bilimsel/akademik dergilerin yarısının sosyal bilimler alanında yayımlanıyor olması da, diğer değerli bir sonuçtur. Zira Teknik Bilimler, Matematik ve Fen gibi üniversitelerin en temel çalışma alanlarında yayımlanan dergi sayısının düşük sayılarda çıkması, Türk üniversitelerinin bilgi üretimi alanlarının dağılımı hakkında epeyce düşündürücü gelişimi hakkında bir fikir veriyor. Yayıncıların dağınık bir görünüm göstermesi, üniversitelerin yüzde 40 gibi bir oranda bilimsel/akademik dergi yayımlamaları ve daha da önemlisi internet teknolojisinin yaygınlaşması dolayısıyla, her isteyenin bilimsel/akademik bir dergiyi domain ve hosting kiralayarak yayımlayabilir hale gelmesi ve bu konuda hiçbir denetimin olmaması, Türk bilimsel yaşamı hakkında diğer kaygılandırıcı bir gelişmedir. Bu hokkabazlık uygulamaları sonucunda kangrenleşmeye yüz yüz tutan bu tablonun bir an önce ele alınması bir zorunluluk halini almıştır. Dergilerin yayımlandığı illerin ve bölgelerin İstanbul ve Ankara üzerinde yoğunlaşması, Ankara’nın Türkiye’de yayımlanan dergilerin 1/3’ünden fazlasını yayımlayan il olması, bilim sosyolojisi bağlamında incelemeyi hak eden bir sonuçtur. İç Anadolu ve Marmara bölgeleri de en çok derginin yayımlandığı iller olarak dikkati çekmektedir.

Son olarak da, bilimsel/akademik dergileri yayımlayan üniversiteler içerisinde İstanbul ve Ankara üniversiteleri öncülüklerini devam ettirirlerken, dergi editörlerinin cinsiyetleri bağlamında incelendiğinde editörlerin yalnızca ¼’ünün kadınlardan oluşması da, üniversitelerdeki akademik personelin cinsiyet dağılımı ile pek de örtüşmeyen bir sonuç olduğunu da vurgulamak gerekmektedir.

Son söz olarak; bilimsel/akademik dergiler bir ülke, bilimsel alan veya bir üniversitedeki bilimsel ortamın MR’ını (Manyetik Rezonans) çekmeye yarayan bir araçtır. Akademik yaşamın doğru veya yanlış gidişi (hastalıkları) bu yolla rahatlıkla öğrenilebilir. Hele akademik yükseltmelerde bilimsel/akademik dergilere yüklenen önemli işlev göz önüne alındığında, bilimsel/akademik dergilerin rolü ve önemi daha da artmaktadır.


 

1 Prof. Dr., Anadolu Üniversitesi, e-posta: nkozak@anadolu.edu.tr

2 Şengör, A. M. Celâl (2014). Bilgi Çağında Bilginin Önemi, Bilgiyle Sohbet/Popüler Bilim Yazılarıistanbul: Türkiye ş Bankası Kültür yayınları, Genel Yayın, No: 2868, s. 201.

3 Reisman, Arnold (2011). Nazizimden Kaçanlar ve Atatürk’ün Vizyonu ( Çeviren: Gül Çağalı Güven). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

4 Kozak, N. (1999). Türkiye Akademik Dergiler Rehberi. Ankara: Turhan Kitabevi.

5 Kozak, N. (2002). Türkiye Akademik Dergiler Rehberi-2002. Ankara: Detay Yayıncılık.

6 Kozak, N. (2008). Türkiye Akademik Dergiler Rehberi-2007/2008. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.

7 Kozak, N. (2014). Türkiye Akademik Dergiler Rehberi-2014. Ankara: Detay Yayıncılık.

8 Kozak, N. (2017). Directory of Scholarly Journals in Turkey. İngiltere: Cambridge Scholars Publishing.

9 Beşer yıllık dilimlerle gerçekleştirilmesi planlansa da, 2013 yılında hazırlanan çalışma birtakım nedenlerle ancak 2014 yılında yayımlanabildi. Öte yandan, yurtdışındaki bir yayınevinin isteği üzerine hazırlanan ve 2017 yılında yayımlanan beşinci araştırma önceki araştırmadan yalnızca üç yıl sonra yayımlandı.

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)