adscode
adscode

Atatürk, Çocuk, Eğitim ve 23 Nisan?

Atatürk, ülkesini olduğu gibi çocukları da, gençleri de çok severdi. Ülkenin geleceğini, onlara emanet etti. 23 Nisan ve 19 Mayıs’larla da bunu unutmamamızı sağladı.

aguclu@milliyet.com.tr




Peki o ülkesi ve geleceğin teminatı olarak gördüğü çocuklarımız için nasıl bir dünya, nasıl bir ülke, nasıl bir gelecek, nasıl bir eğitim istiyordu?


İşte bu noktada, Atatürk’ün çocuk konusundaki düşüncelerine, gelin hep birlikte bir göz atalım:


“Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var. Çocuklarını konuşturmaz ve dinlemezler.


Onlar, lâfa karışınca ‘Sen büyüklerin konuşmasına karışma!’ der, sustururlar.
Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket!


Hâlbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya, düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik etmelidir.


Böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olur.


Kısacası çocuklarımızı artık düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız.


Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır.


Bence bunlar, çocuk eğitiminde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar...”


Atatürk, yukarıdaki sözleriyle, nasıl bir eğitim ve nasıl bir gençlik istediğini çok net ortaya koyuyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bu hayata geçirildi…
Peki Mustafa Kemal, 100 yıl önce TBMM’yi kurarken ve sonrasında 23 Nisan’ı çocuklara armağan ederken aklında ne vardı, ne istiyordu:


“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”


Binlerce yıllık devlet ve bir asırlık TBMM’ni “Egemenlik Kayıtsız, Şartsız Milletindir” ilkesi temelinde sonsuza kadar yaşatmak, yediden yetmişe hepimizin en büyük ve en asil görevi olmalıdır...


Peki bu noktaya nasıl gelindi?


Gelin bundan sonrasını da Mustafa Acer’in kaleminden dinleyelim:


Adım Adım Cumhuriyet’e


Milli Mücadelenin başlangıcının önemli bir aşaması olan Büyük Millet Meclisinin açılışı ülkenin Milli iradeye dayalı, Bağımsız, Parlamenter, Demokratik, Sosyal, Hukuk devleti olma yolunda atılan en önemli bir adım olmuştur.


Büyük Millet Meclisi kuruluşuna kadar ulusal birliğin sağlanması ve İşgal güçlerine karşı direnişin örgütlenmesi açısından Yurt genelinde Kuvayı Milliye hareketi adım adım gerçekleştirilmiştir.


19 Mayıs 1919: Atatürk ve 22 Subay, 25 Sivil ve rütbesiz askerlerden oluşan 48 kişilik heyet ile Samsun’a 9. Ordu Müfettişi olarak geldi.


29 Mayıs 1919: Havza genelgesi ile “Düşman işgaline karşı mücadele” çağrısı yapıldı.


22 Haziran 1919: Amasya bildirgesi ile Bütün Anadolu’ya “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” diyerek duyuruldu.


9 Temmuz 1919: Mustafa Kemal Paşa Askerlikten istifa ederek Milli Mücadeleye sivil olarak devam etmiştir.


23 Temmuz - 7 Ağustos 1919: Erzurum kongresi “Vilâyât-ı Şarkiyye Kongresi” olarak 62 delegenin katılımı ile toplanmış “Manda ve himayenin kabul edilemeyeceği” kararı alınarak duyurulmuştur. Kongrede 9 Kişilik bir Temsil Heyeti seçilerek yürütme görevi verilmiştir.


4 Eylül - 11 Eylül 1919: Sivas Kongresi 41 Delegenin katılımı ile “Vatanın bölünmez bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı” ilan edildi. Kongrede 6 Kişilik bir Temsil Heyeti seçilerek yürütme görevi verilmiştir.


27 Aralık 1919: Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Ankara’ya gelmiştir.


12 – 28 Ocak 1920: Osmanlı Mebusan Meclisi toplandı ve Misak-ı Milli kararları kabul edildi.


23 Nisan 1920: Büyük Millet Meclisi seçilen 440 Delegeden 115 kişinin katılımı ile açılmıştır.


Açılış günü normalde 21 Nisan Çarşamba idi ancak mübarek gün olması nedeniyle 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verilmiştir.


Açılış genelgesi Anadolu’nun dört bir tarafına gönderildi.


“Müdafa-i Hukuk mensuplarına ve askeri kıtalara

 

Meclis’in Açılışı!


1. Allah’ın yardımları ile 23 Nisan günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi toplanacaktır.


2. Vatanın istiklâli, Hilafet ve Saltanatın kurtarılması gibi önemli görevleri yerine getirmek amacıyla Büyük Millet Meclisi’nin açılışında Cuma günü açılıştan önce bütün delegeler ile Hacı Bayram Velî Camisinde Cuma namazı kılınacak Kuran okunacak, salavat getirilecektir.


Namazdan sonra sakal-ı şerif ve sancak-ı şerif taşınarak Meclis binasına gidilecektir. İçeriye girilmeden önce dua okunacak ve kurbanlar kesilecektir. Tören sırasında camiden Meclis’e kadar Kolordu Kumandanlığı tarafından askeri birlikler özel tertibat alacaktır.


3. O gün hatim indirtilip Buhar-i Şerif okutulacaktır.


4. Vatanımızın her köşesinde aynı şekilde Buhariler okunup hatimler indirilecek, Cuma günü ezandan önce minarelerde salavatlar getirilecek, hutbede Vatanın kurtulması maksadıyla yapılan millî mücadelenin önemi ve kutsallığı anlatılacak, milletin her ferdinin vekillerinden meydana gelen Büyük Millet Meclisi’nin yapacağı görev hakkında öğütler verilecektir. Daha sonra Vatan ve milletimizin kurtuluşu, için dua edilecektir. Bu dini ve vatani merasimin arkasından, Büyük Millet Meclisine geçilerek, Meclis’in açılmasından dolayı resmi tebrikler sunulacaktır.


Yine her tarafta Cuma namazından önce uygun şekilde Mevlüd-i Şerif okunacaktır.


5. İşbu bildirinin yayınlanıp gönderilmesi için bütün yollar kullanılacak ve hızlı bir şekilde köylere, en küçük askerî birliklere ve memleketin bütün kuruluşlarına yollanması sağlanacaktır. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa asılacak-mümkün olan yerlerde bastırılıp dağıtılacaktır.


6. Başarı için Cenabı Hakka dua edip niyaz ediyoruz


Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal”


Hacı Bayram Camii'nde kılınan Cuma namazından sonra bir alay düzenlendi.
Ulema, şeyhler, sarıklı, kalpaklı, fesli milletvekilleri, ileri gelen yöneticilerle yüksek rütbeli askerler, büyük bir kalabalık eşliğinde Hacı Bayram Camii'nden Millet Meclisi'nin açılacağı binaya doğru yürüdü. Meclis'in önünde dualar okunup tekbirler getirilip kurbanlar kesildikten sonra Mustafa Kemal Paşa, Meclis binasının üç basamaklı merdivenlerine çıktı. Kırmızı-beyaz kurdeleyi bir makasla kesti ve dualarla Meclis'e girildi.


Meclis salonunda tahta okul sıraları vardı. Karşıda bir kürsü ve konuşma yeri yapılmıştı.


Hacı Bayram Camii'nden getirilen Sancak kürsünün arkasına; Kuran'ı Kerim ve Sakal-ı Şerif de kürsünün üstüne konulmuştu.


Meclis'e delege olarak seçilen toplam 414 Milletvekili vardı. Ancak bazı Milletvekilleri henüz Ankara'ya gelememişti. Bu nedenle Meclis 115 milletvekilinin katılımıyla açıldı. Daha sonra gelebilenlerle bu sayı 380'e kadar çıkabilmiştir.


Farklı görüş ve düşüncede olan Millet vekillerinin tek bir ortak amacı vardı “Vatanı kurtarmak.”


Ülke yönetiminde Demokratik seçim ile göreve gelen Milletin Vekilleri sayesinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışı hakim olmuştu.
Büyük Millet Meclisi; Kurtuluş savaşını yürütmüş ve Kurtuluştan sonra da Gazi Meclis unvanı ile anılmaya başlanmıştır.


23 Nisan 1921 tarihinde , “23 Nisan'ın millî bayram kabulüne dair” 112 sayılı kanun ile Bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır.


23 Nisan, daha sonraki yıllarda “Millî Hâkimiyet Bayramı” olarak kutlanmaya başlanmıştır..


1935'te çıkarılan 2739 sayılı kanunla bayram, “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak adlandırıldı.


1981'de kabul edilen 2429 sayılı kanunla bayramın adı “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” oldu.


1922'de Ankara'daki 23 Nisan kutlamalarına öğrencilerin de katılması ayrı bir coşku yarattı.


Atatürk'ün desteğini alan Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan 1923'te yetim ve öksüz çocuklar için yardım toplamaya başladı. Bu sırada yardım amaçlı rozetler çocuklar tarafından satıldı. Böylece 23 Nisan'da çocuklar ön plana çıktı. 23 Nisan'ın çocuk bayramı olmasını isteyen Atatürk'ün de bu faaliyetlere destek olmasıyla 1925'te, 23 Nisan aynı zamanda “Çocuk Günü”, 1926'dan itibaren ise “Çocuk Bayramı” olarak kutlandı. İlk kapsamlı “Çocuk Bayramı” kutlamaları Atatürk'ün himayesinde 1927'de yapıldı. 23 Nisanlar, 1929'dan itibaren “Çocuk Haftası” olarak kutlandı.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)