4+4+4 yüzünden 12 yıllık temel eğitimden asla vazgeçilmemelidir. Önemli olan bu sürenin çocuklarımızın ilgi, yetenek, beceri, hayalleri ve ülke ihtiyaçları doğrultusunda en doğru şekilde değerlendirilmesidir. Bu da kadar zor değil. Yeter ki eğitime ideolojik değil pedagojik bakalım!
Temel eğitim, Cumhuriyetin ilk yıllarında 3 yıldı, sonra 5 yıla çıktı. Ardından da 8 ve 12 yıla yükseldi.
Bunu da “biz böyle istiyoruz” diye keyiften ya da okulları işsizliğe karşı “oyalama merkezi” olsunlar diye değil çağın gerekleri ve dünyanın gidişatı bu yönde olduğu için yaptık.
Bu süreci, Cumhuriyetin ilk yılları dışında çok iyi değerlendirdiğimizi söylemek abartılı olur…
Peki o zaman gelecek öğretim yılında 4+4+4 yerine yeni bir sistem gelecekse bu nasıl olmalı?
İşte daha sonra detaylarına ineceğimiz önemli satır başlarından bazıları:
. Yama yapma ya da bir bölümünü değiştirme yerine bu sistemden tümüyle vazgeçilmeli!
. Okul öncesi eğitim bir ya da özellikle 2 yıl zorunlu hale getirilmeli!
. Temel eğitim yani ikinci kademe eğitimİ en az 6, 7 yıl olmalı.
. Temel eğitimden sonra öğrencilerin yüzde 65, 70’i ilgi, yetenek, istek, akademik performansı, insan gücü planlaması ve istihdam çerçevesinde mesleki eğitime yönlendirilmeli!
. İmam hatiplerde olduğu gibi yabancı Anadolu liselerinin, yabancı okulların, öğretmen liselerinin ve meslek liselerinden bazılarının orta bölümleri yeniden açılmalı ve bu süreç de 2 ya da 3 yıl olmalı. Amacı liselere ön hazırlık olmalı. Mezuniyet sonrasında ise akademik liselere ya da meslek liselerine yönlendirme olmalı.
. Mesleki eğitim kurumlarının öncelikli hedefi üniversite değil meslek elemanı yetiştirmektir. Bu asla göz ardı edilmemeli, umut tacirliğinden vazgeçilmeli, meslek liseleri ve mesleki eğitim de sil baştan yeniden ele alınmalıdır!
. Hiç ama hiç kimsenin eğitim hakkı engellenmeden üniversiteye gitmek isteyen akademik liselere, hayata erken atılmak, meslek adamı olmak ve işsiz kalmak istemeyenler de dünya genelinde olduğu gibi meslek liselerine yönlendirilmelidir.
. Liseler de üniversiteye ya da mesleklere yönelik olarak bir ön uzmanlaşma alanı olmalı. Üniversiteye gideceklere devam edecekleri fakültelere göre üç, dört alana ayrılmalı. Örneğin birinci yıl temel bilimlere yönelik dersler alınır 2 ve 3’te ise sosyal bilimler, mühendislik, sanat, spor, ekonomi, sağlık bilimleri gibi alanlara yönlendirme yapılarak üniversiteye çok daha donanımlı gitmeleri sağlanabilir.
. Üniversiteler de AB ülkelerinde olduğu gibi 3 yıl olmalı ve devam etmek isteyenler için de fakültesine göre artı bir, iki, üç yıllık modüler sistemler olmalı…
. Yüksek lisans ve doktora, diploma sahibi olmak için değil bilim üretmek için olmalı, araştırma ve tez konularında yerel dinamiklere de öncelik verilmelidir. Yani mum dibine ışık vermelidir. Bulundukları kentlerin ekonomisini ayakta tutan “sağmal inek” konumundan çıkıp bulundukları kentleri ilimle, bilimle tanıştıran, akıllı üretim olanağı sunan ve rol model haline gelen öncüler olmalıdır.
. Anaokulundan doktoraya kadar iyi insan, iyi yurttaş, demokrasiye ve insan haklarına saygılı, milli ve manevi değerler konusunda duyarlı, üretken, inovatif ve sorumlu bireyler yetiştirmek öncelikli hedeflerimiz olmalıdır.
. Eğitim bir seçim dönemine sığamayacak kadar uzun vadeli hedefler ve kararlar almak zorunda olduğu için bırakın bakanları, sadece iktidarların da inisiyatifine bırakılmamalı ve temel kararlar için en az üçte iki çoğunluk aranmalı ya da Milli Eğitim Bakanları yine üçte iki çoğunlukla TBMM tarafından seçilmelidir. İşte o zaman hem herkes taşın altına elini koyar hem de çıkartılan yasalara ve alınan kararlara sahip çıkar! Böylece “ben yaptım oldu” dayatmalarının ve her şeyi eleştirmenin yerini ortak akıl alır. Bu da diğer tüm alanlara örnek olur!..
Ve şunu asla unutmayalım!
Bilim ve teknoloji son 100 yılın parlayan yıldızı. Ondan önce zanaatkarlık vardı. Ne olur onları küçümsemeyin. Hayatımıza binlerce yıl onlar yön verdi. Bizleri bugünlere onların gayretleri getirdi. Daha kaliteli bir yaşam için bilim gibi zanaatkarlık da baştacımız olmalı!..

