Sorumlu bireyler ve sorumlu yurttaşlar yetiştirmede olduğu gibi kalitenin, liyakatın, demokrasinin, hukukun, kalkınmanın, sevginin, hoşgörünün, barışın, huzurun yolu da yine eğitimden geçiyor..
Aslında eğitime sadece ülke bazında değil dünya genelinde bakmak gerekiyor. Artık minik bir köye dönüşen dünyamızda ülkelerin birbirinden öyle ya da böyle etkilenmemeleri mümkün değil. Gazze’de ya da dünyanın farklı bir bölgesinde yaşanan vahşet sadece oradakilerin yüreğini yakmıyor. Sadece oradakilerin vicdanını sorgulamıyor, onlara arka çıkan herkesin de aynı çerçevede değerlendirilmelerine neden oluyor.
İşte bu yüzden eğitime bireysel, yerel ve ulusal bazda baktığımız ölçüde, küresel olarak da bakmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.
Sosyal Medya Çağı’nda dünyanın en uzağındakiler bile bir tuş ötemizde! Kültürlerarası etkileşim hiç bu kadar hızlı ve etkileyici olmamıştı.
Bu yüzden BM’de alınacak ortak bir karar çerçevesinde, dünya genelinde “önce insan” ve sonrasında da ortak değerler çerçevesinde ”iyi insan” yetiştirmenin yolları aranmalıdır.
Dünyanın bu noktaya gelmesi belki biraz zaman alabilir ama bizim bu konuda hızla yol almamızın önünde hiçbir engel görünmüyor. Çünkü hangi görüşte olursak olalım, ülkemizin neresinde yaşarsak yaşayalım hangi işi yapıyorsak yapalım, hangi yaşta olursak olalım çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği bizim için çok önemli…
Eğitimi, bilimle de taçlandırdığımızda hem bireysel hem de ülkesel olarak dünyanın aradığı rol model olmamamız için hiçbir neden göremiyoruz.
Biz zoru severiz ve yaşadığımız zorluklar bizi yıldırmaz tam aksine doğruları bulma ve zafere ulaşma konusundaki kararlılığımızı pekiştirir.
Çanakkale Zaferi için İngiliz Başbakanı Churchill “Bugüne kadar yaşadığımız en büyük hezimet” demişti…
Eğitimin, bilimin gücüne inanırsak her şeyi başarabiliriz…