Söz konusu çocuklar olduğunda, gelecek kaygısı, aile büyüklerinin gündeminin ilk sırasına da gelip oturuyor.
Sohbet biraz daha derinleştiğinde, çocukların geleceği, mutluluğu, eğitimleri, iş kaygıları bir anda herşeyin önüne geçiyor.
Haksızlar mı?
Sonuna kadar haklılar.
İyi bir eğitim, artık aslanın ağzında değil, midesinde, onu oradan alıp çıkarmak ise zor hem de çok zor.
Sınav kazanmak yetmiyor, ciddi maddi birikim de gerekiyor. İkisini de halletseniz yani iyi bir okul, iyi bir meslek edinseniz dahi, iş çantada keklik değil.
Öylesine donanımlı gençler var ki, mutsuz hem de çok mutsuzlar. Çünkü verdikleri onca emeğin ve harcadıkları onca paranın karşılığını aldıklarına inanmıyorlar...
Neredeyse hemen her yazımızda insan gücü planlamasından söz etmeye başladık. Çünkü, tüm sorunların kökeninde, doğru yönlendirme ve insan gücü planlamasının yeterince ciddi alınmaması yatıyor.
Ülke olarak, en azından çocuklarımızın geleceği için popüler olanı değil, doğru olanı yapma zamanı geldi de geçiyor.
Ayaklarımız yere basmaz ve gerçeklerle yüzleşmezsek, çocuklarımızı daha fazla üzmüş oluruz ki, buna da hiç birimizin hakkı yok.
Torunlarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak istiyorsak, önce, çocuklarımızı mutlu etmemiz gerekiyor. Bunun yolu da gerçeklere yüzleşmekten geçiyor...