Maaş konusuna bir dokunduğunuzda bin ah işitiyorsunuz. Musdarip olan sadece öğretmenlerimiz ve üniversite hocalarımız değil, memurundan işçisine, ücretlisinden sözleşmelisine ama en çok da emeklisinden part-time çalışanına hemen herkes ay sonunu zor getiriyor.
Asgari ücret belirleme çalışmalarının devam ettiği şu günlerde telaffuz edilen rakamlarla mutlu olmak mümkün değil.
Zam oranı ne olursa olsun, yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü bir kaç ay sonra hiç zam yapılmamış noktaya geri geliyor. Muhtemelen yine öyle olacak.
Beyaz yakalılar bile bu noktaya geldiyse gerisini siz düşünün.
İşte doktoruyla mühendisiyle, öğretmeniyle yargıcıyla, güvenlik güçleri ve bürokratıyla, öğretmeni ve öğretim üyesiyle gelinen noktanın bir özeti:
“Akademisyen maaşlarının yoksulluk sınırı altında kaldığı ve refah düzeylerinin düşük olması hasebiyle ek iş arayışları ve üniversiteden uzaklaşma durumu söz konusu.
Aklı geçim derdinde olan akademisyenler doğal olarak bilim üretemiyor.
Bu bağlamda 2023 seçimlerinde eski çalışma bakanı Sn. Vedat Bilginin verdiği sözleri de hatırlatmanız mümkün mü?..”
Hatırlatmaya hatırlatmamız mümkün ama sonrası meçhul.
Çiftçilerimizin, kadrosuz ve sigortasız bir şekilde asgari ücrete ya da çok daha düşük ücretlere talim edenlerimizin hali çok daha perişan.
Okumuşlar okuduklarına bin pişman, okumayanlar da okumadıklarına!
Sonuç: Onlar da mutsuz, onlar da!..
Ekonomik gidişat elbette önemli ama “sınav ve diploma” odaklı eğitimden “üretim ve istihdam” odaklı eğitim modeline geçmek çok daha önemli.
Püf noktası ise işte tam da burada yatıyor!..
Yetkinlik kazandırdıklarımız, her koşulda ekmeğini taştan çıkartabiliyor, sınav şampiyonları ve diploma koleksiyonerleri ise işsizliğe ya da düşük maaşa mahkum ediliyorlar.
Bu yanlışa dur demenin zamanı hale gelmedi mi?..