”Ceketimi satarım, çocuğumu okuturum” noktasından, “okutarak acaba hata mı yaptık” noktasına geldik. Okumuşları okuduklarına pişman ettik. Eğitim, diploma, yabancı dil mi önemini kaybetti yoksa eğitime şaşı bakış açısı mı bizi bu hale getirdi?
Bir anne, babanın çocuklarına bırakacağı en iyi miras eğitimdir.
Bu dün de böyleydi, her şeye rağmen bugün ve yarın da farklı olmayacak!
Neden mi?
Aklın ve bilimin olmadığı hiçbir başarı, mutluluk ya da kazanç sürdürülebilir olmaz da ondan!
Eğitim için harcanan emek, para ve en önemlisi de geri dönüşü olmayan zamana bakıldığında karışıklığını fazlasıyla aldığımızı söylemek abartılı olur.
Doğru mu?
Doğru
Diplomalı işsizlerin ve okuduğuna pişman olanların sayısı zirveye ulaştı.
Doğru mu?
Doğru.
Peki kabahat eğitimde mi yoksa eğitim sisteminin yanlış kurgulamasında mı?
Sorunun eğitimde, bilimde, akılda, liyakatta olmadığı kesin ama sürekli değişen sistemle ilgili aynı şeyi söylemek mümkün mü?
8 yıllık kesintisiz eğitim tutmadı kaldırılması doğru muydu?
Doğru.
Peki 12 yıllık zorunlu temel eğitim iyi bir yurttaş, iyi bir insan, yetkin ve mutlu bireyler yetiştiriyor mu?
Evet demek mümkün değil.
Yaşam için değil de sınav ve diploma için eğitim modelini seçtiğinizde, en acısı da bu yanlışta ısrar ettiğinizde tüm değerler altüst oluyor.
Diplomalı ama işsiz ve mutsuz nesillerin yetişmesi işte bu yüzden.
İnsan gücü ve istihdam planlaması yapmak, üretim odaklı eğitime yönelmek, ilgi, yetenek ve hayalleri merkeze alan bireysel eğitimi öne çıkartmak o kadar zor mu?
Öğrencisinden öğretmenine, velisinden politikacısına, işvereninden çalışanına hemen herkesin daha iyi bir eğitim isteği söz konusuysa, neden o zaman yol alamıyoruz, sürekli patinaj yapıyoruz?
Amacımız üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?
Ya da olan bitenlere sadece ve sadece seyirci kalmak mı?
Taşın altına hep birlikte elimizi koymanın zamanı hala gelmedi mi?
Bunu çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için değil de ne için yapacağız?.