Eğitim reformları ne kadar güçlü olursa olsun, öğrenci, öğretmen ve velilerin beğenisini kazanmadıysa, onların olurunu almadıysa yani sürdürülebilir hale gelmediyse, ayakta kalması mümkün değil. Bunun çok örneklerini gördük, yaşadık, “yazık oldu” dedik…
“Nasıl bir eğitim?” sorusunun cevabı dün farklıydı, bugün çok daha farklı, yarın ise bugün için hiç öngörülmeyen boyutlarda olabilir.
Eğitim bilimciler, sosyologlar, fütüristler, psikologlar ve diğer bilim insanları bunun için var. Bu noktada derslerini çok iyi çalışıp, siyasileri bilgilendirmeleri gerekiyor ki, onlar da doğru olanı yapsınlar…
Hemen her alanda müthiş bir değişim söz konusu ve bu değişimi ayakta tutacak meslek insanları kadar, bu değişime uyum sağlayacak bireyler yetiştirmek de çok önemli.
Eğitimin dünden bugüne gelen “soran, sorgulayan, araştıran, üreten, iyi bir insan, iyi bir yurttaş yetiştirmek” gibi ulvi görevleri asla yok olmayacak ama yeni gelişmelere uyum sağlayacak donanım ve yetkinlikler kazandırmak da olmazsa olmaz hedefleri arasında yer almalıdır.
Eğitim sistemimiz tıpkı keçiboynuzu yemek gibi. Bir gram bal için 100 gram posa çiğnemeniz gerekiyor.
Sınav odaklı eğitimde de 50, 100 bin kişi mutlu olsun diye milyonlarca öğrenciyi, anne babayı, bilgi hamalı yapmakla kalmayıp stresle perişan ediyoruz.
Oysa herkesin başarılı ve mutlu olacağı bir alan mutlaka var. Keşke biraz da buna kafa yorsak...