Haftalar, aylar geçtikçe daha bir içlerine kapacak, korkuları artacak ve günde 300, 500 test çözmeye başlayacaklar ve adeta uyur gezer gibi ortalıkta gezecekler.
Çocuklarımızı bu duruma getiren ise onları gözü gibi koruması gereken anne, babalar ve devlet!
Peki, çocuklarımızın mevsimlik çiçek gibi solmalarına neden olan bu ağır temponun sonunda, mutlu bir son mümkün mü?
Evet demek mümkün değil.
Peki o zaman bu mücadele niye?
Yüzde 90’nın derin hayal kırıklığı yaşadığı bu anlamsız sınav yarışı yerine, çocuklarımıza ilgi yetenek ve hayalleri doğrultusunda yetkinlikler kazandıracak, kurslar öne çıksa çok daha iyi olmaz mı?..
Örneğin yabancı dil öğrenseler, örneğin sanat ya da sporla iç içe olsalar, örneğin el becerilerini geliştirseler ya da farklı hobiler edinseler fena mı olur?
Yıllarca sınavlara hazırlanıp da, hayalini kurduğu bir okula girenlerin sayısı yüzde 10’u geçmiyor ve en vahimi de kazanamayanların elinde elle tutulur hiç bir şey kalmıyor.
İşte bu yüzden kafamızı artık sınav bataklığına gömmekten ve boşa kürek çekmekten vazgeçip onlara donanım ve yetkinlik kazandıracak, yaşam kalitelerine yükseltecek yetkinlikler kazandırmalıyız.
Bir üst eğitim kuruma gidecekler ise eskiden olduğu gibi, ortaokul ve lisede belli bir akademik düzeyi tutturanlar arasından seçilmelidir.
Herkese sınavlara girme hakkı tanımak, fırsat eşitliği değil, umut tacirliğidir ve artık bu kandırmacadan vazgeçmeliyiz!..