Öğrenciye karşı “dozunda tolerans” eğitimin olmazsa olmazlarından birisidir. Peki toleransın sınırları nerede başlıyor nerede bitiyor? Çok daha da önemlisi buna kim karar veriyor? Birine gösterilen tolerans, gösterene ya da başkalarına zarar veriyorsa sorumlusu kim?
Aşırı disipline ve katılığa, kendileri de inanmasa da yasa ve kuralların harfiyle uygulanmasını isteyenler, empatiye, tavize ve toleransa şiddetle karşıdırlar.
Öğrencinin her koşulda kazanılması gerektiğine inanan eğitimcilerin görüşleri daha esnektir.
Her ne kadar doğrusunun o olmadığına bilseler de bazen toleranslı olunuması gerektiğine
inanırlar.
Tıpkı aile fertleri gibi.
Her hata yapanı ya da her hata da aile fertlerinden birisini alıp kapı önüne
kolayamacaklarına göre bazen en hayati kurallarda bile yumuşama yoluna gidebiliyorlar.
Gerekçeleri de olabildiğince masum: Üzerine gittikçe ters tepiyor, bir de bunu deneyelim
dedik!..
Peki bu masum tavizler ve tolerans girişimleri öğrenciler ya da kişiler tarafından istismar
ediliyor mu?
Edilmediğini söylemek yalan olur. Hele ki bir de alışkanlık haline getirilirse!..
İşte bu noktada işin uzmanlarına çok iş düşüyor. Öğretmenlerimiz, ebeveynler ve öğrenciler
başta olmak üzere herkesin bu konuda her yönüyle bilgilendirilmeleri gerekiyor.
Karşı taraftaki kişileri “enayi” durumuna düşüren davranışlar hangileri,
yarattığı etkiler neler,
toleransın sınırları ne olmalı,
o rahatlıyorken diğerleri zarar görüyorsa ne yapmak gerekir,
sunulan reçeteler herkes ve her konuda geçerli mi yoksa kişiden kişiye değişiyor mu?
Zor hem de çok zor bir konu hele ki siyasette?..
Sabır ise sanki her şeyin ilacı gibi ama nereye kadar?..