Aşı bulunduğunda rahatlayacağız denildi, vaka ve ölüm sayılarında patlama oldu!
6 aya kalmaz biter denildi, ikinci yıla girildi.
Çocuk ve gençleri etkilenmiyor denildi, şu anda en riskli gnbun onlar oluğu söyleniyor.
Her türlü önlemler alındı, yüzlerce yeni senaryo üretildi denildi ama arkası gelmedi.
Hiç kimse mağdur olmayacak denildi, kepenkler bir bir kapandı…
Benzeri, daha onlarca örnek sıralayabiliriz. Dünyanın en ileri ülkelerinde de durum farklı değil. İnsanoğlu ciddi bir sınavdan geçiyor ve bakalım bu konudaki en büyük gücü olan aklı, onu ne kadar koruyacak?..
Hemen her konuda, referansı akıl ve bilim olan kişiler, kurumlar, ülkeler, sıkıntılarını çok daha hızlı ve kalıcı bir şekilde çözebiliyor. Görünen o ki, koronayla mücadelede de en önemli koruyanımız, kollayanımız yine akıl ve bilim olacak…
Peki, içinde bulunduğumuz Pandemi Yüzyılı olacaksa, salgınların biri bitip diğeri başlayacaksa, yaşam tarzları tümüyle değişecekse, eğitim sil baştan yeniden şekillenecekse geleceğe nasıl hazırlanmalıyız?..
İşte akla ilk gelenler:
. Her şeyden önce salgın hastalıklarla yaşamayı öğrenmeli ve bu konuda disipline olmalıyız!
. Belirlenen kurallara, istisnasız herkes ve harfiyen uymalı.
. Pandemi sürecinin geçici değil kalıcı olduğunu kabullenmeliyiz.
. Yaptığımız hatalardan ve kazanımlardan ders çıkartmalıyız.
. Hedef, plan ve senayolar, günü kurtarmaya yönelik değil, sürdürülebilir olmalıdır.
. Aşı geliştirme, derslik ihtiyacı, psikolojik ve sosyolojik sorunlar başta olmak üzere olası salgın ve krizler için daha kararlı ve aktif olmalıyız…
Bütün bunlar o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.
Yeter ki inanalım, yeter ki birlikte hareket edelim, yeter ki birbirimize saygıda kusur etmeyelim...
