Sınavlar, hepimizin hayatında derin izler bıraktı.
Bugünkü adayların çektiğinin çok daha fazlasını bizler de çektik.
Deden toruna değişmeyen tek şey, bu giriş sınavları ve onların yaşattığı endişeler...
Adeta bir sınav ülkesi olduk. Sınavsız hiç bir adım atılmıyor.
Sınav olmaz mı, elbette olmalı. Ölçülmeyen bir bileğinin de, değerin de kıymeti belli olmaz. Ama, bizimkisi sınav olmaktançıktı, at yarışına dönüştü.
Herkesi sınava yöneltip, yüzde 3'ünü, 5'ini sevindirip, diğerlerini değersizleştiriyoruz?
Çocuklarımızı, ilgi, yetenek ve beklentileri doğrultusunda değil, bambaşka hayaller peşinde koşturuyoruz.
Tavşanla kaplumbağayı yarıştırıyor, bunun adına da adil bir sınav diyoruz!
Yanlış üstüne yanlış yapılıyor ve 50 yıldır bu yanlışa dur diyen yok!
Gelinen noktalanın vahametine bakıldığında sınavların ne kadar anlamsız olduğu çok daha net görülür.
İşte o yanlışlardan sadece bir kaçı:
. Üniversite mezunları, işsizlik sıralamasının en tepesinde yer alıyor!
. Mezunların üçte ikisi öğrenim gördükleri alanda değil, başka alanlarda çalışıyor
. Her yıl yüzbinlerce öğrenci kazandığı fakülteyi bırakıp yeniden sınava giriyor!
. Eğitimi yapılan meslek çeşitliliği, gelişmiş ülkelerdekinin onda biri kadar bile değil!
. Yeni gelişen sektörlerde kalifiye ara insan gücü yok denecek kadar az!
. Önündeki 20, 25 yıl içerisinde, bugünkü mesleklerin yüzde 70'i yok olacak ve biz hala o alanlara eleman yetiştiriyoruz. Geleceğin mesleklerine yönelik tek adım atan da yok gibi!
. Kaynak sıkıntısı dorukta ama eğitimden daha büyük kaynak israfının olduğu başka bir sektör bulamazsınız
. Yetkinlik kazandıran değil, diploma kazandıran bir yapı kurduk ve bunda ısrarcıyız!..
Birileri bu yanlışa dur demeli ama kim?..