adscode
adscode

Üniversite başvuruları neden azaldı?

Ülkelerinin kalkınmasında mucizeler yaratan eğitim sistemleri ile bizim eğitim sistemiz arasındaki en temel farklılık, onlar istisnasız her çocuğu kazanmaya çalışıyor biz ise çok azı dışında hepsini değersizleştiriyoruz.

aguclu@milliyet.com.tr




Diplomaya olan ilgi mi azaldı yoksa başka nedenleri mi var? Üniversite başvurularının azalması iyi mi oldu kötü mü? Bu süreç böyle devam ederse ne olur? 50 yıl önce 300 bin aday için tasarlanan sistem 3 milyonu adil bir şekilde üniversitelere yerleştiriyor mu?..

Ortaokuldan liseye, liseden üniversiteye, yükseköğretimden mesleki eğitime, istihdam odaklı eğitimden insangücü planlamasına, liyakattan mülakata, genel eğitimden ilgi ve yetenekler doğrultusundan bireysel eğitime konuşmamız, tartışmamız gereken yüzlerce soru var.

Ülkelerinin kalkınmasında mucizeler yaratan eğitim sistemleri ile bizim eğitim sistemiz arasındaki en temel farklılık, onlar istisnasız her çocuğu kazanmaya çalışıyor biz ise çok azı dışında hepsini değersizleştiriyoruz.

Onlar her çocuğun başarılı olabileceği bir alanın olduğu gerçeğinden yola çıkarak önce her öğrencinin ilgi yetenek, beceri ve hayallerini keşfetmeye ve onları geliştirmeye çalışıyor, bütün bunlar bizim hiç umurumuzda olmuyor. Daha da vahimi herkese aynı soruları dayatıp, başarı çıtasını dibe kadar indirip herkesi üniversiteli yapmaya çalışıyoruz…

Onlar öğrencilerin üçte ikisini temel eğitimden sonra mesleki eğitime yönlendiriyor, biz hepsini üniversite önüne yığmakla kalmıyor, üniversiteye alıyor ve mezun ediyoruz…

Geldiğimiz noktada ortada, 10 milyon civarında üniversite mezunu ya işsiz ya da öğrenim gördüğü alanla hiçbir ilgisi olmayan işlerde üç kuruş maaşa çalışmak zorunda kalıyor.

Üniversitelerimizdeki öğrenci sayısı bizimle eş değer nüfusa sahip pek çok ülkenin öğrenci sayısından çok daha fazla.
Öğrenim gördükleri alanda istihdam ettiğiniz ve mutlu ettiğiniz sürece bundan daha güzel bir tablo olamaz. Tersi olduğunda nelerin yaşandığını ise hep birlikte, görüyor, yaşıyoruz. Okuyanların okuduklarına bin pişman olduğu bir noktaya geldik, bütçeden en büyük payı eğitime ayıran devlet ve millet olarak bunu hiç hak etmiyoruz…
Gençlerimizi eğitime bir küstürürsek yeniden motive olmaları çok zaman olur bu da ülkemiz ve geleceğimiz için çok iyi olmaz!..

Gelelim başvurulardaki artış ve düşüşe.
Evet 2012’de okula başlama yaşıyla oynanmasından kaynaklanan bir yığılma söz konusuydu ama bunun etkisi hem bu kadar etkili hem de iki yıla yayılan bir süreç değildi. Kaldı ki bir öğrenci bir önceki yıl için artı yekün oluşturuyorsa, sonraki yıl eksiye geçiyordu. Yanlıştan dönüldü ama faturası ta bugünlere kadar geliyor.
Bu yüzden 4 yıllığına seçilen politikacılar ya da bakanlık koltuğuna birkaç yıllığına oturan Bakanların uzun vadeli kararlar alırken ya çok daha titiz olmaları gerekiyor ya da komuoyunda yetirince tartıştıktan sonra pek çok ülkede olduğu gibi referanduma gitmeleri zorunlu hale getirilmeli. Aynı hezeyanı, basamaklı kur sisteminde, kredili sistemde, el yazısında, sınavların birleştirilmesi ve ayrıştırılmasında, barajların sıfırlanmasında, mülakatta, 8 yıllık kesintisiz eğitimde, 4+4+4’te ve daha pek çok konuda gördük, yaşadık, pardon dedik ya da yanlışları dayatmaya yılmadan devam ediyoruz …

Son iki yılda başvuran sayısı bir milyon azaldı ama bununla da kalınmadı. Örneğin geçen yıl 500 bin aday başvurduğu halde sınava girmedi, bir milyon aday da tercih hakkı bulunmasına rağmen tercih yapmadı. Yani artık gençlerimiz çok daha seçici. “Üniversite olsunda neresi olursa olsun” anlaşı çok gerilerde kaldı ama bu ne MEB’in ne de YÖK ve ÖSYM’nin umurunda. Üniversiteler ise “Buna biz karar vermiyoruz” deyip akıllarınca işin için sıyrılmaya çalışıyorlar ama itibar erezyonuna uğrayan asıl onlar ama bunun farkında bile değiller…

Başvuruların artmasında ve düşmesinde en önemli etkenlerden birisi de sınav barajlarının sıfırlanması . İki basamaklı sınavların amacı elemeye yönelikti. Birazcık da olsa akademik donanımı olmayan üniversite giremiyordu. Baraj puanı iki yıllık meslek yüksekokulları için 165, 4 yıllık fakülteler için de 180’di.
İndirile indirile gelinen nokta, yabancı dil soruları hariç 180 soruda 0.5 yani yarım neti olanın puanı hesaplanıyor ve kontenjanlar dolmadığı için de rahatlıkla üniversiteli olabiliyorlar.
Önceki yıllarda şansını deneyip de barajı aşamadığı ümidini üniversiteden kesen milyonlarca aday vardı, barajların sıfırlanmasıyla birlikte yeniden sınavlara girmeye başladılar ama sonra harcayacakları zamana, paraya ve diplomalıların çektiklerini görünce, başvurdukları halde ya sınava girmediler ya tercih yapmadılar ya da kaydoldukları bölümleri bırakıp şanslarını yeniden denemeye karar verdiler.
Bu yıl başvuran 2.5 milyon adaydan sadece 800 bini yeni mezun!..

Üniversiteye olan ilgi azalması gelişmiş ülkelerin pek çoğunda çok daha önce başladı. Fransa, Almayan, İngiltere ülkelerin çoğunda son 50 yıldır üniversite açılmıyor ve üniversite öğrencilerinin sayısı bizdekinin çok altında.

Neden? Çünkü mesleklerin ve diplomanın itibarını yerle bir etmek istemiyorlar ama daha da önemlisi onlar için her meslek kutsal ve erken hayata atılmak giderek daha da cazip hale geliyor…

En iyi üniversitelerimizde bile birkaç bölüm dışında, girdiği bölümü bitirenlerin oranı, yarıda bırakanlardan daha az. 100 öğrenci alıp da 2 ya da 4,5 yılın sonunda 80, 100’nü mezun eden yok gibi.
Bazılarında bu oran yüzde 10’lara kadar iniyor ve zaten kıt olan kaynakların heba olmasının hesabını kimse sormuyor.

Yine aynı şekilde tek öğrencinin dahi tercih etmediği, kazansa da kayıt yaptırmadığı fakülte ve yüksek okullar var.
Bunların açılmasına kim izin verdi? Neden seyirci kalınıyor?
Paylaşacak daha o kadar çok ayrıntı var ki bunları yazmaya devam edeceğiz.
Keşke bu konuda herkes ama herkes biraz daha duyarlı olabilse!..


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)