Uzunca yaz tatilinden ardından okullar yeni öğretim yılına merhaba diyecek. Milyonlarca öğrenci, öğretim hayatına yeni bir başlangıç yapacak. Kimi anaokulu ya da ilkokula başlayacak, kimi de ortaokul, lise veya üniversiteye.
Yeni bir okula başlayacak milyonların ortak özelliği, yeni bir çevre ve yeni öğretmenlere karşı tedirginlik içerisinde olmaları.
Yeni okul sendromu öyle kolay kolay atlatılacak bir durum değil.
İlk günler, hatta ilk haftalarda, ayaklar geri geri gidecek. Bu yüzden, hem öğrencilere hem de öğretmen ve velilere her şeyden önce sabır diliyoruz.
Aileler de öğretmenler bu konuda daha deneyimli oldukları için bu konuda öğrencilere yardım etmek zorunda.
Yoksa sadece öğrenciler değil, kendileri de huzursuz olurlar...
Peki, bu noktada nasıl davranmak gerekir?
Özellikle de mini minnacık öğrenciler için ne yapılmalı? Biraz sabır, biraz sevgi yeter de artar...
Umarız tecrübeli öğretmenlerin eline düşerler ve ilk birkaç haftayı keyifle geçirirler. Yoksa daha öğretim hayatlarının en başında okula küserler ki bunu tersine çevirmek sonraki yıllarda hiç de kolay olmaz...
Eğitim hayatlarının ikinci, üçüncü, dördüncü aşamasına yeni bir başlangıç yapanlar için de durum farklı değil.
Uyum sorunu yaşarlarsa, onları artık o okulda, o üniversitede, o kentte tutmak mümkün değil.
Hemen her yıl, okulların açıldığı daha ilk haftada, on binlerce
öğrencinin okul değiştirmesi ya da okulu hepten bırakması bu yüzden.
Öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz, eminiz ki her öğrenciye kendi çocukları gibi sahip çıkacak ve onların okula uyumları konusunda ellerinden geleni yapacaktır.
Bu noktada, MEB’e düşen görev ise 12 yıllık zorunlu temel eğitimin gereğini yerine getirerek, öğrencilerin okula devamını takip etmektir.
Pek çok ülkede zorunlu eğitim çağındaki öğrencinin okula devamını sağlamayan veli, muhtar, okul yöneticisi ve diğer ilgililere ciddi cezalar öngörülüyor.
Henüz o noktaya gelemediğimiz için kayıp, kaçak öğrenci oranımız çok yüksek.
Umarız, bu öğretim yılında, bu konuda da ciddi önlemler alınır. Alınmalı da!..
Eziyet değil, keyif!
Öğrencilik, bizde olduğu gibi daha kaç ülkede böylesi bir eziyete dönüşüyor çok merak ediyorum.
Öğrencilik, insan yaşamının en keyifli dönemi olması gerekirken, ayak sürtülerek gidilen bir işkencehaneye dönüşüyorsa, şapkayı önümüze koyup düşünme zamanımız geldi de geçiyor demektir.
Maarif Modeli ile yeni öğretim yılına çok iddialı giriyoruz. Yüksek beklenti yaratıldı. Umarız, projelerin pek çoğu bu da derin hayal kırıklığı yaratmaz.
Okulu sevdirmeden eğitimde başarıyı artırmanın mümkün olmadığını hemen herkes biliyor ama nedense hâlâ bu konuda atılmış tek adım yok...
Çünkü yeni öğretim yılımız, umutların köreldiği değil tam tersine olabildiğince yeşerdiği bir yıl olsun...