adscode
adscode

Eğitim Sistemi Bastonsuz Yürüyemiyor!

alaaddindincer@egitimajansi.com




Dershaneleri kapatan yasanın ardından takviye kursları adı altında okullarda başlatılan uygulama 20 Ekim 2014 tarihinden ibaren yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır. Eğitim hayatının doğal işleyişinde ve akışında bu türden yan yollara sapmaya gereksinim duyulmamaktadır. Spor, sanat ve diğer genel kültürü faaliyetlerini zenginleştirmek için kurs açılmasını anlamak olanaklıdır. Ancak diğer derslerin eğitim süreçlerini yeteri kadar işlenmediği savından hareketle o derslere ilişkin takviye kurslarının açılmasını anlamak olanaklı değildir. 

Dünyada eşi ve benzerine çok az rastlanacak büyük oranda bize mahsus olan bu uygulama ile devlet kendi eğitim sisteminin içler acısı durumunu, niteliksel yönden yetersizliğini, sistemin çivisinin çıkmış halini ve eğitimde ulaşılması gereken hedeflerin çok uzağında bulunulduğunu kabullenmiş olmaktadır.  

Kurslar, ortaokul ve liselere devam eden öğrenciler ile liseyi bitirip herhangi bir yükseköğretim programına giremeyen çocukları kapsamaktadır. Kurslara ortaokul ve liselerde okuyan öğrenciler okullarda, liseyi bitiren öğrenciler ise halk eğitim merkezlerinde devam edecekler. Devam zorunluluğu bulunan kurslarda, en az 10 en çok 25 öğrenci bulunması kurs açabilmenin şartı olarak belirlenmiş bulunmaktadır.

İlk planda ücretsiz olan kursların, ileriki aşamalarda okulların bazı temel ihtiyaç ve hizmetlerinin karşılanması bakımından “sembolik” diye başlayıp giderek artan oranlarda piyasacı eğitim anlayışının “girişimcilik ruhuna” ya da “her hizmetin bir bedeli vardır, yararlananlar o bedeli öder” yaklaşımına uygun katkı paylarının toplanmasına yönelik girişimlerle karşılaşacağımızı söyleyebilirim.
  
Günlük 2 saatten 8 saate kadar süresi olan, hafta içi saat 22.00’ye,hafta sonu sabahtan akşama kadar devam edecek kurların hangi derslerden açılacağına talepler doğrultusunda karar verilecektir. Bu derslerin özellikle sınavlarda ağırlığı olan derslerden oluşacağı öğrenci ve velilerden gelen taleplerden anlaşılmaktadır.

Bakanlık yetkilileri her ne kadar açılacak takviye kurslarının “sınavlara hazırlık amaçlı olmadığını” söylese de toplumsal algının bu yönde olmadığını söylemek olanaklıdır. Ayrıca adının başına ne getirirseniz getirin bu kursların dershanelerin yerine getirilen bir düzenleme olduğunu ve temel işlevinin sınavlara hazırlık mahiyetinde olacağını herkes bilmektedir. Aslında bu düzenlemenin adı “Takviye Kursları” değil “Okul Dershanesi”dir.

Günde 16 Saat Okullu Olduk!
Takviye kurslarının açıldığı ikili eğitim yapan okullarda öğrenciler ve öğretmenler ile diğer çalışanlar açısından mesai sabah 07.00’de başlayıp gece saat 22.00’de sona erecek. Araya yolda geçen zamanı eklediğimizde günlük çalışma süresi otomatik olarak 16 hatta 17 saate çıkmış olacak. Bu kadar uzun süre okulda kalacak öğrenci ve öğretmenden nasıl verimli ve başarılı sonuçlar beklenir. Nerede kaldı öğrenciler için oyuna, öğretmenler için sosyal yaşama zaman ayırmak.

Ayrıca Türkiye’nin öğretmenleri yılda 1830 saat çalışma süresi ile OECD’nin en uzun süre çalışma zamanına sahipler. Bu durumda yıllık çalışma kursların sürdüğü 6 ay boyunca günde 16 saat, hafta sonları 8 saat olmak üzere toplamda 2300 saat, geri kalan 3,5 ayda ise 480 saat olmak üzere genel toplamda 2780 saat okulda kalmış olacaklar. Bu çok uzun bir süre, çok fazla iş yükü ve ağır sorumluluk gerektiren bir durum.
Ücreti ne olursa olsun, ister gönüllü isterse zorunlu olsun öğretmenleri bu kadar yoğun bir çalışma temposu içersine sürüklemek var olan sorunlara yeni sorunlar eklenmesine ve pek çok olumuz sonuçların ortaya çıkmasına kapı aralayacaktır. Bu sorunların başında ise, birçok sağlık sorununu içinde barındıran aynı zamanda öğretmenlerin meslek hastalıkları olarak bilinen ve adına “tükenmişlik sendromu” denen hastalığın yaygınlaşması gelecektir. Uygulama sadece öğretmenler açısından değil, çocuklar açısından da pedagojik ve psikolojik yönden sorunlar yaşanmasına neden olacaktır.

Bu türden zorlama uygulamalar yerine öncelikli olarak yapılması gerekenler; alt yapı sorunlarını çözmek, eğitimin ve öğretmenin niteliğini yükseltmek, toplumun eğitim sistemine olan güvensizliğini oradan kaldıracak daha güven veren adımlar atmaktır. Bunun yanı sıra okullar arasındaki eşitsizlikleri giderecek yatırımlar yapmak, öğretmen ve diğer eğitim emekçilerinin yaşam standartlarını insanca yaşam için gereken yaşam seviyesine uygun hale getirmek, güvencesiz istihdam edilen öğretmenleri ve diğer çalışanları iş güvencesine kavuşturmakta yapılması gereken diğer öncelikli işlerdendir. “Bastonsuz, Desteksiz ve Takviyesiz” yürüyebilecek bir eğitim sistemini “radikal demokratik” bir anlayışla yeniden inşa etmek mümkündür.  23.10.2014 Alaaddin Dinçer/Eğitimci
 
 
 

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)