adscode
adscode

Telafi Eğitimi Eğitimde Oluşan Açıkları Kapatmaya Yetmeyecektir?

Bizim ülkemiz açısından olağanlaşan ancak, gerçekte hiçbir karşılığı ve somut uygulama pratiği olmayan bir yöntemdir telafi eğitimi. Telafi eğitimine karar verenlerde inanmaz aslında bu eğitimin yapıl

alaaddindincer@egitimajansi.com




Telafi eğitiminin yıllardır adını hep duyarız. Herhangi bir doğa olayı, salgın hastalık, mevsim koşulları, sokağa çıkma yasakları veya başka nedenlere bağlı olarak okullarda eğitime ara verilmesi durumunda telafi eğitimi yoluyla oluşan açıklar kapatılmaya çalışılır. Telafi eğitimi yöntemiyle 180 iş günü olan eğitim takviminde meydana gelen boşluğun doldurulması, işlenmemiş ders konularının öğrencilere tamamlatılması amaçlanır. Milli Eğitim Bakanlığı bu duruma hukuksal bir zemin oluşturmak için, 26 Temmuz 2014 tarihinde Okul Öncesi ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklik yaparak yönetmeliğin “Telafi Eğitimi ve Yetiştirme Programı” başlığı altında 33. Maddesinde yer alan yetiştirme kurslarının başına yeni bir hüküm eklemiştir.  

Bu eklemeye göre,“Telafi Eğitimi” eklenerek yapılan yeni düzenlemeye göre “İlköğretim kurumlarında; eğitim ve öğretimi aksatacak nitelikte olağanüstü durum, sel, deprem, hastalık, elverişsiz hava şartları gibi nedenlerle il veya ilçe hıfzıssıhha kurulunun kararı ile gerekli gördüğü ve mahalli mülkî idare amirinin onayladığı durumlarda okullarda eğitim ve öğretime ara verilir. Bu gibi durumlarda öğrencilerin derslerinde eksik kalan konularda telafisi için okul yönetimleri ve il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince gerekli önlemler alınır” paragrafı yer alan değişiklik gerçekleştirdi.

Bu konuda bir diğer yasal düzenleme ise, okulların bir ders yılında iş günü meselesidir. Zira bu konuda yönetmeliğin 5. maddesi “…ders yılı süresinin 180 iş gününden az olmaması esastır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Daha önceleri 180 iş gününden az olmaması zorunlu idi. Dikkat edilirse son yıllarda “…esastır” kelimesiyle bu zorunluluk yumuşatılmış ve esnetilmiştir. Yani esas olan 180 iş günü olmakla beraber zorunlu hallerde buna yakın da olabilir denmektir. Dolayısıyla bu açıdan da telafi eğitiminin çok gerekli ve zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.

Telafi Eğitimi Kavramına Eğitimcilerde Temkinli Bakıyor!

Sosyal iletişim ağları üzerinden 250 eğitimciye telafi eğitimi ile ilgili çeşitli sorular yöneltip yanıtlamasını istedik. 15 yıldan fazla çalışması süresi olan eğitimciler ile bir kısım emekliye yönelttiğimiz sorulara verilen yanıtlarda, eğitimcilerin %40’ı meslek yaşamları boyunca telafi eğitimine katılmadıklarını, %25’i zaman zaman katıldıklarını,%35’i ise özellikle depremlerin yaşandığı dönemlerde telafi eğitimi yaptıklarını söylemektedir. 

Eğitimciler telafi eğitimini, genellikle ders saatlerinin sonuna 5’er ve 10’ar dakika eklenerek ya da gün sonuna bir ders eklenme şeklinde yaptıklarını ifade etmektedirler. Eğitimcilere telafi eğitiminin gerçekten amaca hizmet edip etmediği sorulduğunda eğitimcilerin %58’i telafi eğitimlerinin amaca hizmet etmediğini, %36’sı verimli ve yararlı olduğunu,%6’sı bu konuda fikir beyan etmezken, amaca hizmet ettiğini düşünenler ise telafi eğitiminin daha çok konu tekrarı, soru çözme, kitap okuma biçiminde değerlendirildiğini belirtmektedirler. Telafi eğitiminin yararlı olduğunu düşünenler, gündüzlerin uzadığı sıcak havalarda çocukları sınıflarda tutma konusunda sorun yaşadıklarını söylemektedirler.

Tartışma ve Sonuç

Bizim ülkemiz açısından olağanlaşan ancak, gerçekte hiçbir karşılığı ve somut uygulama pratiği olmayan bir yöntemdir telafi eğitimi. Telafi eğitimine karar verenlerde inanmaz aslında bu eğitimin yapıldığına. Toplumu kandırmaya, oyalamaya ve gelişecek olası tepkileri yatıştırmaya yönelik bir uygulamanın adıdır esas olarak telafi eğitimi.

Bu eğitim öğretim yılının başladığı günden bu yana çokça adını duyar olduk telafi eğitiminin. Okulların açılış tarihinin “turizmciler istiyor” bahanesiyle 8 gün ertelenmesi, resmi tatiller, grevler,29 Ekimin 30 Ekim ile birleştirilmesi, seçim, TEOG sınavları, kar tatilleri nedeniyle bazı il ve ilçelerde birinci dönem 15-20 iş gününü bulan sürelerle eğitime ara verildi. Ülkenin Güneydoğusunun bazı ilçelerinde ise aylardır süren sokağa çıkma yasakları nedeniyle neredeyse ilk yarım önemde hiç ders yapılmadı diyebiliriz. Bu ilçelerde derslerin ne zaman yapılacağı, karne yerine hangi belgenin verileceği verilip verilmeyeceği de belirsiz. 

Birinci dönem 91 iş gün olarak planlanmıştı. Bütün eğitimciler ders planlarını ve programlarını buna göre yaptılar.15-20 gün tatil yapılan ya da aylardır okulların açılmadığı bir dönemin açıkları telafi eğitimi ile nasıl kapatılabilir eğitimi idare edenler tarafından açıklanması gerekir. Açıkların “10 günlük Şubat tatilinde veya Haziran ayında okulları kapanma takvimi ertelenerek kapatılacağını” söylemenin bilimsel bir tutarlılığı olduğunu düşünmüyorum. 

Telafi eğitimi adı altında ders sonlarına eklenen sürelerin “zamanı doldurmak” için okula gelip gitmekten başka bir işe yaramadığını herkes farkındadır aslında.  Ayrıca bütün eğitimciler bilir ki karnelerin alınma dönemi yaklaştıkça ya ders yapılmaz ya da öğrenciler okula gelmez. Günler, haftalar ve aylardır okul, öğretmen ve ders yüzü görmeyen öğrenciler TEOG Sınavlarına girdi, Mart ayında ise YGS’ ye girecek. Eşitsizliğin en temel insan haklarını, evrensel eğitim ilkelerini buharlaştırdığı bir sistemde “telafi eğitimi yolu ile açıkları kapatacağız” demek bilime, çocukların evrensel eğitim haklarına haksızlık etmek anlamına gelecektir. 

Sınırlı sayıda eğitimciye yönelik yürütülen saha çalışmasından çıkan sonuçlarda da telafi eğitiminin yararlı olmadığı, eğitimin amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet etmediği görülmektedir. Eğitim, bireyin sosyalleşme ve bireyi yaşama hazırlama süreci olduğu kabulünden hareketle telafi eğitimleri süresince bu ilkenin karşılık bulmadığı gerçeğini görmek gerekmektedir. Telafi eğitimlerinin öğrencileri sadece eksik kalan ders konularını tamamlama ve sınava hazırlama kaygısı üzerinden yürütüldüğünü MEB’in sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı 3 ile yolladığı yazıdan anlaşılmaktadır. Bu yazıya göre telafi eğitimi 8.ve 12.sınıfları kapsayacaktır. Bu yaklaşım bile bizim tespitlerimizi haklı çıkarmaktadır.

Yukarıda sıralanan gerekçeleri hareket noktası olarak kabul ederek bir saptamada bulunabiliriz. Bu saptamaya göre, telafi eğitimleri sorunları çözmeye, eğitimde oluşan açıkları kapatmaya yetmeyecektir. Sorunları çözmek bir yana var olan sorunlara yeni sorunlar ekleyecektir. Bu nedenle eğitim sürecini belirlenen takvim ve programlar çerçevesinde kesintiye uğratmadan yürütme gerçeğini görmek gerekmektedir.
                                                                                             

Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)