adscode
adscode

“Yeni” Müfredat Salı Günü Açıklanıyor!

2004–2005 eğitim-öğretim yılında ilköğretimin ilk beş sınıfında uygulamaya konulan müfredat gelecek eğitim yılından geçerli olmak üzere ilkokul 1,ortaokul 5 ve lise 9.sınıflar için tozlu raflara doğru

alaaddindincer@egitimajansi.com




Böylece çok büyük iddialarla uygulamaya konulmuş olan müfredat 12 yıl sonra adım adım yürürlükten kalkmış olacaktır. Yürürlükten kalkacak olan müfredat uygulamalarına yönelik eleştirilerin pek çoğu Şubat ayında askıya çıkarılan yeni müfredat taslağı içinde yapılmıştı. Kamuoyuna yansıyan bilgilerden anlaşıldığı kadarı ile taslağa yönelik eleştiri ve önerilerin dikkate alınmadığı, taslağı hazırlayan heyetin kendi bildiği yoldan yürümeyi yeğlediği anlaşılmaktadır. Perşembenin gelişinin Çarşambadan belli olması gibi Salı günü açıklanacak programa dair düzenlemelerin neleri kapsayacağını şimdiden kestirmek mümkün. TTK Başkanı tarafından EBA’da ön sunumu yapılan “yeni” programa dair açıklamaların içeriğinde Salı günü açıklanacaklara ilişkin ipuçları bulunmaktaydı.

2005 programını hazırlayıp savunanlar “Çocuk tam özgürdür, dünyaya geldiğinde zaten bilgili olarak gelmiştir. Öğretmene ve okula ihtiyacı, formaya, çantaya ihtiyacı yoktur. Var olan eğitim ezbercidir. Eğitim ezberci olmamalıdır. Bilgi hamallığına ne gerek var? Müfredat programı basitleştirilmelidir” gibi söylemlerle yeni müfredatın ne kadar güzel olacağı anlatılmışlardı. Benzer yaklaşımları Salı günü açıklanacak müfredatı hazırlayanlar da ifade etmektedir. Aynı kodlar, bilinen argümanlar, değişiyormuş gibi yapılan ancak hiçbir zaman değişmeyen yargılar ve kalıplar. Oysa hem 2005’te hem de şimdi yapılan değişiklikler sadece bir program değişikliği değil, aynı zamanda felsefe değişikliğidir. 2005’te ve şimdi hazırlanan müfredata damgasını vuran anlayış aynıdır. Bu anlayışın temel ekseni eğitim sistemini neo liberal muhafazakar anlayış ile düzenlenmesine dayanmaktadır. Neo liberal muhafazakar felsefe “yeni” müfredat programı ile eğitim hayatımıza tamamen yerleşmekte, eğitim sisteminin yapılanmasında temel belirleyici haline gelmektedir.

Yetkililer yeni müfredat programının “mükemmelliğini, büyük yenilikler içerdiğini, bu müfredatla eğitimi uçuracaklarını” ifade etmektedirler. 2005 yılında Bakan olan Hüseyin Çelik’te “eğitim sistemini otomatik pilota bağlandığını” söylüyordu. O dönemde 2005 öncesi müfredata yapılan eleştirilerin temel dayanağını ne kadar başarısız olduğu, ezbere dayalı, düşünmeyen, sorgulamayan, tartışmayan bireyler yetiştirmeyi ilke edindiği üzerine oturtulmuştu. Ancak, aradan geçen yıllar uygulamaya konulan müfredatında “kusursuz” ya da  “mükemmel” olmadığını gösterdi. Hatta çok eleştirilen 2005 öncesi müfredattan bile başarısız olduğunu pek çok parametrelere bakarak söylemek mümkün.  

20016 yılından bu yamana sıklıkla gündeme getirilen, Şubat ayında taslak olarak kamuoyuna sunulan ve Salı günü açıklanacak olan bu “yeni” küreselleşmeci neo liberal ideolojiye dayanan müfredat ülkedeki toplumsal çeşitliliği ve zenginliği içermemektedir. Salı günü son hali piyasaya sürülecek olan “yeni” müfredat, insanları nitelikli olarak yetiştirmekten çok piyasanın ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan bireyci, rekabetçi değerleri öne çıkaran neo liberal birey modelini bugünden yaratmanın aracı olarak tasarlanmıştır.   

Dünyanın en kusursuz müfredat programını da hazırlamış olsanız, eğitim sistemi açısından son derece önemli olan nitelikli eleştirel düşünebilen insan faktörünü göz önüne almadığınızda başarılı olmanız mümkün değildir.  Milyonlarca çocuğumuzu eğitecek eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına çözüm üretmediğinizde, “yeni” müfredattan başarı sağlama oranı düşük olacaktır. Nitelikli eğitimin, öncelikle nitelikli personelden geçtiği gerçeği, yeni müfredat programının uygulanması aşamasında da kendisini gösterecektir. Ancak büyük umutlar bağlanan yeni müfredat programına yönelik önemli eksiklikler ve büyük eleştiriler ortaya konulmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmemesi eleştirilerin dikkate alınmaması, ileride karşılaşılacak yeni olumsuzlukların yaşanmasını kaçınılmaz kılacaktır. Eleştiri ve önerilere kulak tıkanması yıllardır yapısal hale gelen eğitim sorunlarının çözümsüz kalmasına, çözümsüz kalan sorunlar nedeniyle öğrencilerimiz, velileri ve eğitim emekçileri süreçten olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir.

Yeni” Müfredatta Öne Çıkan Öge ve İmgeler!

Yeni müfredatta eğitimdeki sorunların çözümü büyük ölçüde teknolojiye indirgenmiş, araç gereçlerin eşit dağılımı ve kullanımı göz ardı edilmiştir. Eğitim teknolojisinin yetersiz kaldığı, temin edilme imkânının bulunmadığı (kütüphanenin olmadığı, internet ulaşımının sağlanamadığı, öğretmenin yetersiz olduğu) ortamlarda ders kitaplarının önemli bir kaynak olacağından içerdiği bilgiler ön plana çıkacaktır. Böyle ortamlarda temel aracın teknolojiden çok yine kitaplar olacağı açıktır. Oysa ders kitapları ve çalışma kitapları sorunlar ve birbirleriyle uyumsuzluklarla doludur.

Öğrenci ve öğretmenlerin performans değerlendirmesini esas alan “yeni” program, öğretmen ve öğrenciler arasındaki dayanışma ve güven duygusunu kökünden zedeleyecek ögeler içermektedir. “Yeni” programın uygulanması için gerekli olan araç gereç ve diğer materyallerin teminini ve fiziki ortamın hazırlanmasını sağlamak görevini yüklenen öğretmen ve yöneticilerin bunu nasıl ve hangi kaynaklardan sağlayacağına dair bugüne kadar somut bir çözüm üretilmemiştir. Bu noktada materyaller için gerekli parasal kaynak önemli ölçüde öğrenci velilerinden sağlanma yoluna gidilecektir.

Şimdiye kadar olduğu gibi, ortaya konulan eğitim programı da, öğrencilerimizi eğitmeyi hedeflememekte, yapılacak olan sınavlara hazırlamayı amaçlayan bir anlayış ile hazırlanmıştır. Konuların sadeleştirilip, ileri sınıflara dağıtıldığı ve bilgilerin basitleştirildiği ifade edilse de kazanımların bütünlüklü ele alındığında tablonun böyle olmadığı/olmayacağı çok net görülebilmektedir. Nitelikli bir eğitim anlayışı yerine rekabetçi bir anlayışla çocuklarımız yarına hazırlanmaya çalışılmaktadır. Sınava dayalı mevcut sistemle “yeni” programlar arasında çelişkiler bulunmaktadır. Öğretmenler yapılan çalışmaların değerlendirilmesinde büyük zorluk çekeceklerdir.

Okula başlama bir çocuk açısından büyük önem taşımaktadır. Bu aşamada öğretmenlerin öğrencilere yönelik olarak uyum, kalem tutma, tuvalet eğitimi, farklı anadillerini bilen çocukların uyum sorunlarının aşılması için çalışma yürütmeleri gerekmektedir. Program, bu tür temel becerilerin kazanılmasını atlayarak, öğrencilerin gelişimsel özelliklerini dikkate almamaktadır. Hayat Bilgisi dersi için öngörülen bazı etkinliklerin düzey olarak, öğrenci algısının üzerinde olduğu ve aynı zamanda uygulamada karmaşık bir yapı oluşturacağı değerlendirilmektedir. Bu tür etkinliklerin farklı bölge ve bireysel özellikleri olan öğrencilerde uygulanacağı dikkate alındığı zaman, sınıf ortamı içerisinde konunun işlenmesi zorlaşacak anlaşılır olmaktan uzaklaşacaktır.

Türkçe, Sosyal Bilgiler, Hayat Bilgisi, Fen ve Teknoloji gibi temel dersler öğrenciyi araştırmaya, kendini ifade etmeye yöneliktir. Ancak okulların alt yapı yetersizlikleri, öğretmen yetersizliği, araç gereç yoksunluğu ve kaynak kitap eksikliği kazanımların gerçekleşmesini engelleyecektir. Temaların işlendiği konular arasında bütünlük ve bağ yoktur. İkinci sınıf etkinliklerinde okuma-yazma kazanımlarını geliştirici çalışmalara yeterince yer verilmemiştir. Matematik dersi için kazanımların uzun tutulması, konu tekrarlarının çok fazla yapılmasına neden olacaktır. Birinci sınıflarda etkinlik uygulamaları ses çalışmalarıyla başlamış, metin işleme çalışmalarıyla devam etmiştir. Burada dikkat çeken nokta, dikte ve okuma çalışmalarına yeterince zaman ayrılmamış olmasıdır. Bu eksikliğin öğrenciler açısından dezavantaj yaratacağı düşünülmektedir.

Okula yeni başlayan 6 yaş grubu çocuklar çoğunlukla kendi anadilleriyle konuşmayı öğrendikleri için, Türkçeye hâkim olma konusunda önemli eksiklikler görülmekte ve bu durum sınıf öğretmenleri tarafından sık sık dile getirilmektedir. Bölgesel ve bireysel farklılıklar göz önüne alınmamıştır. Okullar ve sınıfların fiziki ortamları programa uygun değildir. Sınıflar kalabalıktır. Sağlıklı sonuçlar üretilmemektedir. Sosyal Bilgiler ve Hayat Bilgisi derslerinin kazanımları arasında kopukluk bulunmaktadır. Kazanımların açık uçlu olması tehlike yaratabilmektedir. Program ikili eğitim yapan okulların durumunu dikkate almamıştır. Program Toplumun tamamına dayanmamakta, farklılıkları içermemektedir. Barış kültürünün yerleşmesini sağlamaktan uzaktır. İnsanlar arasında dayanışma duygusunu pekiştirmekten çok bireyciliği ön plana çıkarmaktadır. Evrensel değerler, kabuller, semboller, simgeler ve tarihsel şahsiyetler yerine, “yerli ve “milli” olana aşırı ve abartılı bir yüklenme söz konusudur. Ruh ve beden arasına sıkıştırılan bir aidiyetle hazırlanmamıştır.

Yeniden Değerlendirme İçin Önerilerimiz

Bakanlık, yeni müfredatın hazırlanması sırasında, eğitim sistemini oluşturan tüm bileşenlerle ortaklaşa çalışıldığını iddia etmiştir. Oysa müfredat, eğitim bilimcilerin ve öğretmenlerin genelini temsil etmeyen bir katılımla hazırlanmıştır. Katılımcılar çoğunlukla, resmi ideolojiyi benimseyenlerden oluşturulmuş, farklı bakış açısına sahip olan kurum, kuruluş ve kişiler, müfredatın oluşturulması sürecine dâhil edilmemiştir. Her şeyden önce program, Türkiye'nin geleceğini yapılandıracağından bilimsel, demokratik ve ülke koşullarına uygun hale getirmek amacıyla üniversiteler, eğitim alanında örgütlü sendika ve diğer örgütler ile birlikte tüm toplumsal kesimlerin katılımıyla hazırlanmalıydı. Hazırlanarak kamuoyuna sunulan taslağa dair sunulanlar ise dikkate bile alınmamıştır.

Dolayısıyla “yeni” müfredat; sağ, liberal, milliyetçi ve muhafazakâr kesimin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Denilebilir ki iktidar zaten bu bileşenlerden oluşmaktadır. Ancak hepimizin geleceğini ilgilendiren böylesi yaşamsal bir konu sadece bu bileşenlerin istek, arzu, beklenti ve kabullerine göre belirlenemez. Bu dar katılım ve bakış açısından dolayı “yeni” müfredat, üç temel noktada yetersiz kalmaktadır. a) Kadın-erkek eşitliği, b) Türkiye’deki farklı dil ve kültürlerin mevcudiyeti, c) Ezilenler( işçiler, köylüler vb.) gereksinimlerinin dikkate alınmaması. Oluşturulan yeni ilköğretim müfredatı, ülkedeki kültürel çeşitliliği ve zenginliği yansıtmamaktadır. Çoğulculuğun sadece sözde kaldığı görülmektedir.

“Yeni” müfredatın birleştirilmiş sınıflarda uygulanmasında sorunlar yaşanacaktır. Aynı salonda beş ayrı sınıf okutan öğretmenin, bu müfredatı nasıl uygulayacağına dair bir yol ya da çözüm belirtilmemiştir. Oysa eski müfredatlar da bu soruna ilişkin çözüm yolları yer almaktadır. Programın yaşama geçirilmesinde kullanılması gereken araç gereç (laboratuar, CD, VCD, film, tablet bilgisayar vb.) alt yapının yetersizliği, devletin gerekli alt yapıyı hazırlamak yerine okula ve veliye havale etmesi programın uygulanmasını güçleştirecektir.

Rekabet ortamı öğrencileri kolektif davranmaktan uzaklaştıracak, "bireyciliği" ön plana çıkararak öğrenciler arasında benmerkezci ve birbirine rakip olma duygularının gelişmesine neden olacaktır. Programlar hakkında öğrenci ve velilerin yeterince bilgilendirilmemiş olmasından kaynaklı sorunlar yaşanacaktır. Bu durum, öğretmenler ve veliler arasında iletişim sorunlarının yaşanmasına neden olacaktır. Programda öngörülen etkinlikleri gerçekleştirmek için kurulacak sosyal kulüp benzeri çalışmalar okulların parasal kaynak yokluğu nedeniyle yüzeysel kalacaktır.

Bilimsel bir gerçek olan evrim kuramına mesafeli duruş, ideolojik yaklaşım kabul edilemez. Bu meseleyi “varoluşçuluk ve yaradılış” fikri üzerine oturtan programın bilimsel olması beklenemez. “Yeni” programda bir beceri alan olan sosyal ve psikolojik becerilerin edinilmesine yönelik değişimleri bulamadığımızı, oysa bireyin kendi iç dünyasına, güdülerine, başkaları ile olan ilişkilerine ve davranış biçimlerine bakabilmeyi ve bunların farkında olabilmeyi öğretecek kazanımlarında geniş biçimde müfredatta yer alması beklenirdi.

Bütün bu tür kazanımların çocuklar tarafından edinilmiş daha yapıcı davranış biçimlerini kazanma şansına sahip olması, sosyal ortam, grup çalışmaları ve birlikte iş yapabilme becerilerinin gelişmesini sağlayacaktır. Programda bu konudaki değişiklikler için daha derinlikli uzman çalışmalarına ihtiyaç vardır. Eğitim programlarını sınıfta başarı ile uygulayacak en önemli unsur öğretmenlerdir. Bu açıdan öğretmen yetiştiren kaynağın (Eğitim Fakülteleri) kendi programlarını gözden geçirerek “yeni” müfredata uygun öğretmen yetiştirmeleri gerekmektedir. Bu alanda YÖK ile MEB arasında koordinasyon ve eşgüdümün yoğunlaştırılması gerekmektedir. Eğitim Sen’in bu konuyu içeren bölümünde yer alan öneriler in değerlendirilmesi sürece katkı sağlatacak düzeydedir. Mutlaka değerlendirilmelidir.

Öğrenci sayısı 30’u aşan sınıflarda uygulamada güçlükler çekilecektir. Müfredatta yer alan konu, amaç, hedef, öğretim ilke ve yöntemleri, kavramlar çocukların sosyal kültürel gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Müfredat çocuğun doğasına uygun olmalıdır. Örneğin öğretimde esas ve ağırlık, oyun, oyuncak gibi çocukluğun doğal dilini ifade eden öğeler üzerine kurulmalıdır. Müfredatta verilen bilgi ve değerler, demokrasi karşıtı (ırkçı, etnik ayrımcı, bölgeci, cins ayrımcı, farklı renk ve kültürleri aşağılayıcı, savaş yanlısı, çevre düşmanı, piyasacı vb) öğelerden mutlaka arındırılmalıdır.

Müfredatta bilgi ve değerler somut ve gerçekçi olmalıdır. Örneğin trafik konusu işlenirken, trafik kazalarının arasında yer alan bazı nedenlerin (demiryolu politikasının tercih edilmemesi, şoförlerin alkollü araba kullanması vs.) gerekçeleri çocukların anlayacağı bir dille anlatılmalıdır. Müfredat kesinlikle sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalıdır. Çünkü sınav ve not sistemi, geliştiren değil, eleyen ve seçen bir sistemdir. Ölçme ve değerlendirme, öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde kurulmalı ve sadece nicelik değil, niteliğin ölçülmesine ve geliştirilmesine önem verilmelidir.

Programının uygulanması aşamasında piyasasının istekleri değil, toplumun gereksinimleri dikkate alınmalıdır. Çocuk, bireysel değerlerin (kavrayabilme, beceri geliştirebilme vb.) yanı sıra toplumsal değerlere (eşitlik, adalet, paylaşım, birlikte iş yapma vs.) göre de eğitilmelidir. Eğitim programının hedefi, "mutlu birey" değil, "gerçekçi ve çok yönlü insan" yetiştirmek olmalıdır. Çocuklar, istedikleri her alanda bilgilenme, beceri geliştirme ve değer kazanma hakkına sahip olmalıdır. Çalışma ders kitaplarının tamamının taşınması öğrencilere biyolojik ve fizyolojik bakımdan yük olduğundan sağlık problemleri yaratabilir. Bunun yerine temaların fasikül olarak basılıp her ünitenin başında dağıtılmalıdır.

Ders kitabı ve çalışma kitabının ayrı ayrı olmasının yarattığı sorunların giderilmesi için okulların fiziki yapı ve donanımında uygun koşullar oluşturulmalı (öğrenciye ait dolap vb.).Araç ve gereçlerin eğitim-öğretim yılı başlamadan hazırlanarak okullarda ve sınıflarda bulunması yararlı olacaktır. “Yeni” müfredatın bireysel ve bölgesel farklılıkları dikkate alması gerekmektedir. Kazanım örneklerinin yaşamda kullanılmayan bazı bilgileri içerdiği ve anlama, kavrama açısından sorunlar yarattığı görülmelidir.

Etkinlikler mutlaka öğrenci merkezli olmalıdır. Geleneksel eğitim yöntemlerinin yerleşik olduğu eğitim sistemimiz içinde, hazırlanan etkinliklerin tamamen öğrencinin ulaşabileceği ve hazırlayabileceği bir düşünce çerçevesinde hazırlanması amaçlara erişim açısından büyük önem taşımaktadır. Birinci sınıfta bilmece ve tekerlemeler konulmalıdır. Okula başlama yaşına gelen çocukların gelişim özelliklerinin programa yansıtılmasındaki eksiklikler giderilmelidir. “Yeni” programın yürütülebilmesi için mutlaka öğretmen niteliği yükseltilmeli, bunun için öncelikle eğitim fakültelerinin sorunlarına çözümler üretilmelidir. Program ekonomik yönden desteklenmeli, okullara genel bütçeden ödenek ayrılmalıdır.

Eğitim sisteminin temel bir çizgisi olmalıdır. Yurtta ve dünyada oluşan değişiklikler bu çizgi etrafında sarmal olarak işlenmelidir. Okullarda sağlık odaları, iş yeri hekimliği olmalıdır. 1-4. sınıflarda şekil ve sembollerle notlandırma yapılmalıdır. Çeşitli konularda öğrenci veli anketleri düzenlenmelidir. Sınıf mevcutları 30 kişinin altına çekilmelidir. Eğitim kurumu sosyal alana da hitap edecek şekle getirilmelidir. Okullar kendi bünyelerinde birlikteliği sağlamak adına etkinlikler düzenlemelidir. Okular arası etkinliklere de yer verilmelidir. Öğretmen inisiyatifini daha etkin kullanmalı, öğretmen dar alanla sınırlandırılmamalıdır.

Sonuç olarak, okullar arası farklılıkların en aza indirilmesine yönelik politikalar geliştirilmelidir. Eğitimde özelleştirme uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, herkesin eğitim hakkından eşit ve parasız olarak yararlanması sağlanmalıdır. Sanatsal derslerin ders saatleri arttırılmalıdır. İdeolojik arka plana dayandırılan beyin yıkama politika ve düzenlemelerinden kaçınmak; katılım, tanınma, ikdisadi ve ekolojik alanda adalet kavramlarının sistem içerisinde eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayış ile uygulamalı öğretimine önem vermek gerekmektedir. Bu yaklaşım genel bir tutum olarak benimsenip uygulanmadığı sürece yapılanlar yeni değil eskinin tekrarından öteye geçmeyecektir. Programda bu endişeleri güçlendiren imge ve ögeler yer aldığı için “yeni” kavramı tırnak içine alınmaktadır. Eskiyi rötuşlayarak, makyajlayıp ambalajlayarak yeni diye sunmak yerine, gerçekten yeni denilebilecek ileri adımlar atılmalıdır. Bunu başardığımız sürece eğitim sistemimiz modern dünyanın ulaştığı eğitim düzeyini yakalama şansı bulabilecektir. Halkların tarihsel birikimi ille evrensel olanın sentezlenmiş halini gerçekleştirmek başarılabilir


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)