Bir takvim yılını daha geride bıraktık. Geriye; yorgunluklar, gerçekleşmemiş umutlar, hayaller, hayal kırıklıkları, beklentiler ve birçok yaşanmış ya da yaşanmamışlar kaldı... Yeni takvim yılına; yeni hayallere, yeni umutlara, kısaca birçok alanda birikmiş beklentilerle kocaman bir merhaba diyerek başlamak istiyorum. Yeni yılla birlikte eğitim öğretim yılının birinci döneminin de sonuna yaklaşıyoruz.
Eğitim öğretimle ilgili değişim ve dönüşüme dair hemen her gün basın yayın kuruluşlarından bir dizi haber okumaktayız. Bazı haber yayın kuruluşları eğitime dair o kadar güzel manşetler atmaktadırlar ki; sanırsınız eğitimde tüm sorunlar çözülmüş, eğitim öğretimde başarı destanları yazılmaktadır. Eğitim editörlerine tavsiyem, masalarından ve rahat koltuklarından kalkarak sahayı dolaşmalarıdır. Eğitim haberleri sadece dışarıdan izlenerek değil; saha gerçeğini görerek, öğretmenleri, velileri, hatta öğrencileri dinleyerek, birtakım verileri objektif değerlendirerek yapılabilir…
Eğitimde değişim ve dönüşüme dair yazılarımda çok sık ifade ettiğim gibi, eğitimde değişim ve dönüşüm çok maliyetlidir. Eğitimde yapılan değişim ve dönüşümün sonuçlarını çok kısa sürede görmek mümkün değildir. Değişim ve dönüşümün sonuçlarını görmek için, bazen bir kuşağın değerlendirme sonuçlarını beklemek gerekebilir. Bu nedenle, eğitim öğretimde değişim ve dönüşüm yapılırken; “bin düşünüp bir söyleme” atasözünde ifade edildiği gibi çok yönlü bilimsel araştırmalar, analizler ve pilot uygulamalar yapılarak başlanmalıdır.
Eğitim bir ülkenin geleceğini belirleyeceğine göre; eğitimle ilgili eleştiriler de siyaset üstü bir perspektifle değerlendirilmelidir. Eğitimle ilgili değişim ve dönüşüm çalışmalarını politik kaygılar ve polyannacılık yaklaşımıyla değerlendirmenin bedelini, geleceğimizi şekillendirecek olan çocuklarımız ve ülkemizin yeni kuşakları yaşayacaktır. Bu nedenle, eğitim öğretimle ilgili değerlendirmelerin önyargısız yapılmasının ve yine önyargısız olarak dikkate alınmasının şart olduğunu düşünüyorum… Eğitimle ilgili değerlendirmeleri de bu perspektifte yapmaya çalışıyorum.
Yeni maarif modeliyle ilgili uygulayıcı olan öğretmenler müfredatın seyreltildiğini, bilişim ağırlıklı etkinliklere ağırlık verildiğini ifade etmektedirler. Fen bilimleri ağırlıklı etkinlikler incelendiğinde sanal etkinliklerin yoğunluğu dikkat çekmektedir. Eğitim öğretimde bilişim teknikleri elbette kullanılmalıdır. Ancak, sanal uygulamalar ve eğitim öğretimdeki deneyler eşgüdümlü yapılmalıdır. Eğitim öğretimde bir taraftan bilişim araçlarının aşırı kullanılmasının zararları tartışılırken ya da akıllı telefon olarak bilinen araçlardan yakınırken, eğitimde tek çıkışı; sanal etkinlikler, sanal deneyler ve ders içi sanal oyunlarda aramak, ne kadar gerçeklikle uyuşmaktadır?.. Eğitim öğretimde fen bilimleri laboratuarları ya da matematik ders araç gereç odaları iptal edilip düz dersliklere dönüştürülerek, eğitim öğretimde bilimsellik nasıl sağlanacak?..
Eğitim öğretimde yapılan uygulama ve etkinlikleri sadece doküman ve form odaklı prosedürlerle yaparak, amaç ve hedeflerin gerçekleşeceğini beklemek ne kadar gerçekçi bir yaklaşım?..Bazı ders öğretmenleri, yoğun dokümantasyon nedeniyle, zamanın büyük çoğunluğunu tablo ve form doldurmakla geçirildiğini ifade etmektedirler. Bazı derslerde sınavları yapmak ve değerlendirme yapmak ise tam anlamıyla bir sorun haline dönüşmüş durumdadır. Eğitim öğretimde başarının belirli yönergelerin harfiyen takip edilerek sağlanacağı düşüncesiyle, bu prosedürlerin gerekli olduğu düşünülüyorsa, bu yaklaşım tekrar değerlendirilmelidir. Benzer durum, değerler eğitimiyle ilgili uygulamalar içinde ifade edilebilir. Değerler eğitimi adı altında sunulan birçok etkinlik, eğitim öğretimde eğitimcilerin görüş ve önerileri doğrultusunda şekillendirilmesi gerekirken; farklı dinamiklerden hareket edilerek gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bazı etkinlikler kamuoyunda da tartışmalara neden olmaktadır. Değerler eğitimiyle ilgili sorgulanması gereken konu; değerler eğitimi, eğitim öğretimin paydaşları başta olmak üzere doğru rol model olarak mı, ya da göstermelik yapılan abartılı değer sömürüsü denilen uygulamalarla mı öğretilir? Bana göre, eğitim öğretimde bu konunun çok iyi irdelenmesi gerekir. Eğitim sistemi bir ülkenin geleceğini belirlediğine göre, eğitim paradigmamızı doğru şekillendirmemiz gerekir. Eğitim sisteminden beklentimiz nedir? Belki de sorgulamamız gereken temel düşünce şu olmalıdır: Geleceğimiz olan çocuklarımızı sadece belirli düşünce sisteminin formuna girmiş, tek tornadan çıkmış bireyler olarak mı, yoksa düşünme ve düşünebilme becerisini en üst düzeyde kullanabilen, özgür bireyler olarak mı yetiştirmek… Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…
Ali Güngör
ikegitmeni@hotmail.com