adscode
adscode

YENİ YILA BAŞLARKEN…

Dünyada yaşanan savaşlar, doğal felaketler, salgınlar sonucu yaşanan acı ve kayıplarda insanlığın hiç mi sorumluluğu yok?...

ikegitmeni@hotmail.com




Pandemiyle mücadele ettiğimiz bir ortamda girdiğimiz 2021 yılında kaleme aldığım ilk yazımda, pandemiye ve insanlığa dair farklı bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Yeni yıl yeni umutlar, yeni hedefler, yeni başlangıçlar demektir! Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan acıları, kayıplarıyla 2020 yılının biran önce çekip gitmesini adeta iple çekiyorduk… Giden sadece takvimdeki bir yaprak mıydı yoksa yaşadığımız acıların ve kayıpların artık son bulması mıydı?... Bir yılı lanetli ilan etmek ne kadar doğru?...

Dünyada yaşanan savaşlar, doğal felaketler, salgınlar sonucu yaşanan  acı ve kayıplarda insanlığın  hiç mi sorumluluğu yok?... Dünyada Covid-19 Pandemisinin yaşattığı bunca acı ve kaybı sadece bir takvim yılına yüklemek, aslında insanlığın psikolojik açıdan kendi sorumluluklarına bahane üreterek rahatlamaktan başka bir anlamı yok diye düşünüyorum. Bilimsel bir perspektifte değerlendirdiğimizde, insanlığın, yaşadığı acı ve kayıplarında kendi paylarının olduğunu ifade etmeden geçemiyorum. Dünyada canlılar içerisinde üstün bir konuma sahip; doğayı bu kadar hoyratça kullanan, insandan başka da canlı yok... Yaşadığımız dünyayı, sadece biz insanların tek başına istediği gibi kullanacağı bir yaşam alanı olarak düşünmek, ne kadar doğru?...

Üzerinde yaşadığımız gezegenin taşını, toprağını, suyunu, havasını o kadar hoyratça kullandık ki, sanki hiç tükenmeyecekmiş gibi… Hem de bizimle birlikte yaşayan diğer canlıların yaşam haklarını yok sayarak… Geçmişte yaşananlardan hiç mi hiç ders çıkarmadan, sadece bulunduğumuz anı yaşayarak, hoyratça tükettik her şeyi… Bir taraftan bilim teknoloji dedik…  Atomu parçaladık, doğayı ve canlıları yok etmek için kullandık… Suyu, doğaya ve canlılara yaşam olmak yerine doğayı ve canlıları yok etmek için silaha dönüştürdük…. Doğadaki enerji kaynaklarını doğayı yok etmek için kullandık. Yeni enerji kaynakları yaratmak için doğayı katlettik… Enerji kaynaklarını paylaşamayan ve kendilerini süper güç olarak ilan edenler, diğer ülkelere demokrasi getirmeye kalktı…  Bilgi ve iletişim teknolojisinin gelişmesiyle,  bilgi paylaştıkça büyür ve anlam kazanır, anlayışı yerine bilginin ticarileşmesiyle, bilişim teknolojisi ve bilgi gücü savaşları başladı… Ya biyoloji ve tıp alanındaki gelişmelerin insanları yaşatmak yerine biyolojik silah  çalışmalarıyla, insanları yok etmek için kullanmaya ne denir?…Dahası da var….  Bilmem yazsam mı yazmasam mı diye klavyemin üzerindeki parmaklarımın usumla mücadele ettiğini de belirtmeden edemeyeceğim…

Birazcık akıl ve bilim perspektifinden bakan herkesin yukarda yaptığım değerlendirmelerde, insanlığın payının ne kadar fazla olduğunu anlayacaktır diye düşünüyorum. Peki, bunca kayıp ve acılara karşı hiç mi çıkış yolu yok? Bilindiği gibi nasıl ki, en zifiri karanlıklar aydınlığa en yakın anlardır; en umutsuz olduğumuz anlar da umuda en yakın olduğumuz anlar olduğunu düşünüyorum.  Dünyadaki egemen güçlerin bilimi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları yerine insanlığın tüm bilimsel gelişmeleri, doğaya ve canlıların yararına kullanma bilincinin de bu acı tecrübelerden çıkacağına inanıyorum.  Bu nedenle, karamsarlığa girmek yerine birey olarak, doğaya ve canlılara karşı sorumluluklarımızın bilincinde olmalıyız.  Benimle mi doğa, canlılar ya da dünya kurtulur demeden; denizyıldızı hikâyesi misali,  kurtarabileceğimiz tek bir denizyıldızı için çok şeyin değişebileceğini düşünerek, doğaya ve canlılara karşı sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız… 

Dünyanın daha yaşanabilir bir gezegen olmasında eğitimin payı çok büyük. Eğitimin önemini pandemi koşullarında çok daha iyi anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Eğitim sistemleri güçlü ülkelerin pandemi koşullarını daha hafif atlattığını ifade edersem yanlış olmayacaktır. Dünyanın ve insanlığın geleceğini de doğru eğitim politikaları belirleyecektir. Bilim ve aklı ön planda tutan, dünyayı daha yaşanabilir dünya yapmak için çaba harcayan, doğayı ve çevreyi koruyan, gelecek odaklı eğitim sistemleri geleceğimize yön veren güçlü eğitim sistemleri olacaktır.

Ülkemizde pandemi koşullarında, geride bıraktığımız yılda eğitim adına pek de verimli geçtiği söylenemez. Pandemi koşullarında eğitim süreci öğretmenlerin özverili çabalarıyla yürütülmektedir. Öğretmenlerimiz, öğrencilerine ulaşabilmek için ellerindeki tüm imkânlarını kullanmaktadırlar. Teknolojik imkânları yetersiz olan öğretmenlerimiz, özel çabalarıyla araç gereçlerini tamamlayarak, derslerini öğrencilerine en iyi şeklide anlatmaya çalışmaktadırlar. Peki, öğretmenlerimizin çabaları eğitimde yeterli midir? Elbette ki eğitimdeki bu zor sürecin sadece öğretmenlerin çabalarıyla yürütülmesi yeterli değildir. Uzaktan eğitimle tüm öğrencilere ve istenilen hedeflere ulaşmak çok zor görünmektedir.  Bu nedenle, yüz yüze eğitim için biran önce koşullar oluşturulmalıdır. Dünya sağlık örgütü ve bilim otoriteleri tünelin ucundaki ışığın görüldüğünü ifade etmiş olsa da, en iyi ihtimalle birkaç yıl daha tamamen normale dönülmeyeceği görülmektedir. Ayrıca dünyanın salgın bir dönemine girdiği de göz önüne alındığında, eğitimde yeni derslik ve öğretmen ihtiyacının giderilmesiyle ilgili çalışmalar başlamalıdır. Aşılama programlarında eğitim çalışanları ve öğretmenlere öncelik verilmelidir.

Sonuç olarak, zor bir yılı geride bıraktık. Ancak zorluklar henüz bitmiş değil. Dünyadaki bu zor koşulları yine bilim ve aklın egemen olduğu, doğru eğitim politikalarıyla aşacağımızı düşünüyorum. Yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen 2021 yılında, yukarıdaki değerlendirmelerden ders çıkararak, üzerinde yaşadığımız gezegenin daha yaşanabilir olması için çaba sarf etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatırken,  öğretmenlerin öğrencileriyle yüz yüze buluşacağı bir yıl temennisiyle, tüm okuyucularımızın yeni yılını kutluyorum. Geleceği aydınlık, yarınları umut dolu bir nesil için, “ÖNCELİĞİMİZ EĞİTİM”…

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)