adscode
adscode

Türk edebiyatı için ölümsüz bir eser: Deli İbram Divanı!

Türkçeye bu kadar hakim olan yazar da günümüzde az bulunur. Keyifle okutuyor kitabı okuruna. Benzetmeler harika. Kitapta psikolojik çözümlemelerden tutun, bugün de devam eden toplumsal yaralarımıza varıncaya dek sağlam tespitler var.

cemozel2021@gmail.com




 

İnsan bazı yazarları tanıyınca küstahlaşıveriyor. O yazar onun dostu, can yoldaşı oluyor, kitabını okuduktan sonra başka bir yazar okumayı içi kaldırmıyor. Okusa bile burun büküyor, iki yazar arasında karşılaştırma yapıp ikincisini fena benzetiyor.

Geçtiğimiz hafta bana bu duyguları yaşatan bir yazarla tanıştım. Tanıştım derken, kitabını okuma onuruna nail oldum. Adı Ahmet Büke. Cahilliğime verin, böylesine usta bir yazarın kitabını bu yaşımda okumaktan dolayı kendimden utanıyorum; ama geç olsun güç olmasın düsturuyla kendime de çok fazla kızamıyorum. Daha çok öyküleriyle biliniyor Ahmet Büke. Ben önce romanıyla tanıştım; ama romanın her bir bölümünü okuyunca anladım ki, bütün bölümler tek tek öykü tadında. Son aylarda kulağıma adı çokça çalınan Deli İbram Divanı adlı kitabı, bizim Kitap Kulübünde de okutmaya karar verdim. Bu hafta kısmetse üzerinde konuşacağız. 

Nasıl beğenilmesin ki! Kitabın başı, okuru bir zıpkınla vuruyor. Kaçmak istesen zıpkının ucundaki iple kitaba bağlı kalıyorsun. Daha sonra zıpkın, iplerini serbest bıraksa da gönüllü olarak sürükleniyorsun peşi sıra. Zıpkın örneğini vermekteki maksadım ise romanın ana karakterlerinden bazılarının da denizde geçmesi: yunuslar, dalyanlar…

Kitabın içindeki iyi karakterler, keşke benim de böyle dostlarım olsa tadı bırakıyor dimağımıza. Kim mi onlar? Osman, Deli İbram, Yusuf Reis, Balıkçı, Demirci Asım… Kötülerin en kötüsünü söylemem yeterli: Eczacı Süleyman. Diğerlerini sayın deseniz, işte bu kanı bozuk Süleyman’ın yanında kim varsa!

Gizem katılmış her bir cümlenin cevabını ilerleyen sayfalarda mutlaka buluyorsun. Çehov’un dediği gibi “Bir hikayede duvarda asılı bir tüfek olduğunu söylüyorsanız, ikinci ya da üçüncü bölümde o tüfek patlamalıdır.” Ahmet Büke de işte aynen böyle yapıyor. 

Türkçeye bu kadar hakim olan yazar da günümüzde az bulunur. Keyifle okutuyor kitabı okuruna. Benzetmeler harika. Kitapta psikolojik çözümlemelerden tutun, bugün de devam eden toplumsal yaralarımıza varıncaya dek sağlam tespitler var. 

Ahmet Büke, İhsan Oktay Anar kalitesinde işler yapıyor. Bir okur olarak çok şanslıyım ki, henüz ilk kitabını okudum. Okuyacağım bir sürü öykü kitabı beni bekliyor. Bir kitap kurdu daha başka nasıl mutlu olabilir ki!

Okuduktan sonra aklınıza hemen en sevdiğiniz dostlar gelecek. Hemen onlara da bahsetmeliyim bu kitaptan, alıp okusunlar, diye. Ben de öyle yaptım. Çevremdeki dostlarıma ve kitap kurtlarına anlattım. Anlattım ki böyle şahane bir eser, herkes tarafından bilinsin. Hatta kabıma sığamadım, Eğitim Ajansının okurları da bilsin ve okusun diye bugünkü köşeme taşımak istedim.

Şimdiden keyifli okumalar…





Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)