adscode
adscode

Türkiye'de birinci olmayan ilk üniversite

Birinci olma hevesiyle bilimi ve dahası hayatı kaçırıyoruz. Herkes niceliğin peşinde. Nitelik ise, niceliğin peşinden koşacağım, diye göbeğini çatlattı.

cemozel2021@gmail.com




Geçenlerde İstinye Üniversitesi'nin ev sahipliğinde yapılan Bibliyometri Çalıştayına katıldım. Öğleden sonraki oturumda benim de bir sunumum vardı. Öğleden önceki oturumda ise çok hararetli bir tartışma yaşandı. Bütün kurumların ve bütün  akademisyenlerin birinci olma sevdaları, en çok atıf alma gibi konular tartışıldı. Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Güleda Doğan, aslında kesin çözümü söyledi konuşmasında: “Bu üniversite sıralamalarını reddedelim.”

Bu gazla herkes içinden geçenleri paylaştı. Ben de söz alıp düşüncelerimi dile getirdim; çünkü bu konular, benim de ne zamandır aklımı kurcalıyordu. Bu nedenle örnekler aklımda hazırdı zaten. Tosun Paşa filmini örnek verdim. Filmin bir sahnesinde Kemal Sunal'ın oynadığı Şaban karakteri dayanamayıp şöyle demişti: “Tabi yaa, ben de paşayım. Sen de paşasın. Hadi siz de olun. Herkes paşa olsun. Hepimiz paşayız.”

Şaban'ın tespitiyle bakacak olursak herkes paşa, herkes birinci. Sonra da şu örneği verdim. Geçenlerde bir tweet okuduğumu söyledim. Bir üniversitemiz, yapılan bir sıralamada şöyle diyordu: Ege Bölgesinde vakıf üniversiteleri arasında birinciyiz. Şimdi demezler mi insana, “Kardeşim, Ege Bölgesinde kaç tane vakıf üniversitesi var ki birinci oldun?” Hadi kendini kandırdın, diyelim. Peki üst yönetim demez mi ki, “Atma Recep din kardeşiyiz.”

Birinci olma hevesiyle bilimi ve dahası hayatı kaçırıyoruz. Herkes niceliğin peşinde. Nitelik ise, niceliğin peşinden koşacağım, diye göbeğini çatlattı.

Zaman zaman arkadaşlarla futbol maçı yaparız. Ben daha başından yenilgiyi kabul ederim ve oynadığım maçtan zevk almaya bakarım. Gece yatmadan önce, skoru değil de attığım gölün estetiğini düşünürüm.

Skorla, sayılarla, birinci olmakla çok uğraşmayın. Diyelim ki birinci oldunuz. Onu korumak daha zordur. Bu yazım biraz magazin yazılarına kaçar gibi oldu; ama hayatın içinden bir örnek olduğu için paylaşmak istiyorum. Türkiye'de güzellik yarışmalarında birinci olanlar, aman birinciliğime zeval gelmesin, toz kondurmayayım, daha dikkatli yaşayayım telaşına düşerken, ikinciler ve üçüncüler bir şeyi koruma derdine düşmedikleri için daha rahattırlar ve televizyon dizilerinde daha çok rol alıp popülerlikleriyle (işleri gereği) gönüllerde taht kurarak, sözüm ona birinci olan garibimin önüne geçmektedirler.  İkinci ve üçüncüler, çok güzel bir avantaja da sahipler. Rahat rahat hata yapabilme lüksleri var; çünkü ne de olsa birinci değiller. Ülkemizde mağdur edebiyatı hali hazırda geçer akçelerdendir.  ama birinci olmak öyle mi? Ateşten gömlektir o. Sürekli istim üstündesiniz, demektir. E hayat böyle geçer mi? Allah, birinci olanların yardımcısı olsun.

Bırakın Türkiye'yi, bana, dünyanın herhangi bir yerinden bir üniversiteyi verin, onu birinci kılmak için bir sebep bulmazsam bana da Eğitim Ajansı'nın Abbas Güçlü'den sonraki en yakışıklı yazarı demesinler :)

Eskiden çalışmamak için ya da kitap okumamak için bahane üretilirdi, şimdi ise birinci olmak için. Yakında birileri çıkıp, "Türkiye'de birinci olmayan ilk üniversite biziz." derse hiç şaşırmayın.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)