adscode
adscode

Uzaktan Eğitim mi Uzaktan Öğretim mi?

İlkokulda görme engelliler için yardım kampanyası düzenlenmişti. Ellerimize bir zarf verdiler. Velilerimize götürmemiz gerektiği söylendi. Velilerimiz de gerekli hassasiyeti gösterecekler ve biz de zarfları tekrar okulumuza getirecektik. Öğretmenimiz zarfları vermeden önce, “Herkes iki dakika gözlerini kapasın. Başınızı da sıradan kaldırmayın.” demişti. Daha ilk dakika dolmamıştı ki, birçoğumuz gözünü açmaya, sağa sola bakmaya başladı.

cemozel2021@gmail.com




Öğretmenimiz aldı sazı eline. “Gördünüz mü çocuklar, iki dakika bile gözünüzü açmadan duramıyorsunuz.” dediğinde birçoğumuz daha o yaşlarda olmamıza rağmen büyük bir farkındalık yaşamıştık. Hala unutmadığımı düşünürseniz, buradan çıkardığım dersin ne kadar anlamlı olduğunu görebilirsiniz. İşte eğitimin öğretimden farkı. Maalesef “uzaktan öğretim”de çocukların alamadığı eğitim bu.

Beşinci sınıfta olmalıyım. Teneffüste okulun bahçesinde tek başıma dolaşıyorum. Elimde bir çikolata. Okulun bahçesinde sıra sıra dizilmiş, gövdesi sedef kakmalı çınar ağaçları. Dallarından sarkan topların futbol topu olmasını hayal ederek ısırıklar alıyorum çikolatamdan; ama azar azar. Hemen bitmesin diye. Çikolatam bitince kabını yere atıyorum. O sırada bahçede hava alan yan sınıfın öğretmeni, bana hiçbir şey demeden yere attığım çöpü alıp çöp kutusuna atıyor. Bunu yaparken onu izlediğimi biliyor. O an ne kadar utandığımı bir ben bir de Atatürk büstü bilir; çünkü Atatürk’le o an göz göze gelmiştim. O gün bugündür yere çöp atmam. Öğretim başka, eğitim başka. Üstelik eğitimi sadece kendi öğretmenimizden almıyorduk. Genel itibariyle okulda olan herkesten unutulmaz dersler alıyorduk. Başta öğretmenimizden sonra diğer sınıfların öğretmenlerinden ve arkadaşlarımızdan bir şeyler alıyorduk. Gelecekte kuracağımız sağlıklı arkadaşlık ve dostluk ilişkilerini, daha ilkokul sıralarındaki paylaşma, sevinç, ortak hareket etme, takım olma, başarı, küçüklerimize sevgiyle büyüklerimize saygıyla yaklaşma gibi erdemlerin çoğunu okullardan yüz yüze alıyorduk.

Eskiden ilk beş yılı “aynı öğretmende” ve “aynı arkadaşlarla” okuma anlayışı vardı. Oldukça iyi düşünülmüş bir yaklaşımdı. Uzaktan öğretimle birlikte öğrenciler ne öğretmenleriyle ne de arkadaşlarıyla sıkı bir bağ kurabiliyorlar. Yüz yüze gelseler, tanımayacaklar belki de. Bu bağ, belli bir özlem, üzüntü ve kaygıya sebebiyet vermediği için de aynı okulda devam etme gibi bir durum ortadan kalkıyor. Veliler, okulda yaşanan herhangi bir problemi çözmek yerine, kolaya kaçıp okul değiştiriyorlar. Çevremden bildiğim kadarıyla bu vakalar bir hayli fazla. Bu da uzaktan öğretimin başka bir boyutu.

Almanya’da yaşayan bir mühendis arkadaşım, çocuklarını çok küçük yaşlarda Alman devletinin okullarına emanet ederken kendi kendine şöyle bir çıkarımsamada bulunmuş ve benimle de paylaşmıştı. Özetle şöyle diyordu. “Devlet, daha iki yaşına gelmemiş çocukları eğitime alıyor. Aslında sana diyor ki, sen kim oluyorsun da çocuk eğitiyorsun, ver bakayım bana çocuğunu. Onları ben eğiteceğim.” Geleceğini şansa bırakmıyor Almanya. Çok katı bir yaklaşım gibi algılanabilir; ama aslında buna benzer bir yaklaşımı  Atatürk de çok anlamlı bir şekilde ifade etmişti: “Eğitimde feda edilecek tek bir fert yoktur.”

İşte bütün bunlar okulun eğitim ayağını oluşturuyor. “Uzaktan eğitim” denilen uygulamanın, hele ki ilkokul çağındaki çocuklarımız için uzaktan öğretim olduğunu bilmemiz gerekir. Sadece öğrenime odaklanırsak gerçek anlamda eğitimsiz bir nesil ile karşı karşıya kalacağız. Beklentimiz odur ki, bir an önce normale dönelim ve yeni nesle gerekli eğitimi verelim. Buradan da yeri gelmişken bütün öğretmenlerimize, onları çok sevdiğimizi, haklarını asla ödeyemeyeceğimizi söyleyelim. İyi ki varlar.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)