adscode
adscode

3 Liralık Fasülye

Çok sevdiğim bir hocam var. Canım gibidir. Can kıymeti bilir.

damlaaktan@gmail.com




Bundan seneler evvel, KHK’larla kapatılan üniversitelerden birinde –tamamen tesadüfen çalıştığı için- o da mağdur olanlar arasında. Yıllardır, maalesef ülke sınırları içerisinde çok sevdiği mesleğini kesinlikle icra edemiyor. Bu esnada annesini de kaybetti. Bir süre Kıbrıs’ta bir üniversitede kuruluş aşamasında kadroda bulundu, ama sonrasında YÖK’ten kontenjan kabulü çıkmayınca, orayı da fazla devam ettirmeme kararı verdi.

Bir süre özel sektör denedi. Ama bir akademisyen için, hele hele de özel sektörden evvel akademiyi deneyimlemiş bir akademisyen için, bu gerçekten zor bir geçiş. Hayata bakış açısından işleyişe ve akıştaki kalıplara, insan kaynağından sisteme hemen hemen her şey farklı ve hayatın içinde koşmayı öğrenen biri için de kısmen çok zor bir süreç.

Velhasıl kelam, bundan da el etek çekti ve kendi işini yapmaya karar verdi. Şimdi, Alsancak’ta şirin mi şirin bir kafesi var. Ev yemekleri yapıyor ve atölyeler düzenliyor. Daha işin çok başında ve zaman zaman demoralize oluyor. Bir akademisyenin –hem de işinde gerçekten başarılı bir akademisyenin- bugün yaşadığı durum bu.

****

Gelelim meselenin özüne...

Kafesine oturmaya gittiğimde, bana rica etti. “Ay Damla, sana bir şey anlatıcam, bunu lütfen yaz.” dedi. Tabii dedim... Yazarlar ne için var ki, hayatı insana anlatmayacaksak?

Geçtiğimiz gün, kapısından içeri orta yaşlı, üzerinde pespaye kıyafetler olan bir amca girmiş. O gün menüde zeytinyağlı fasülye var.

“Evladım ne var yemekte?” demiş...

Söylemişler menüyü, seçenekleri...

“Fasülye istiyorum ama 3 liralık olsun,olur mu?”

Boğazı düğümlenen hocam, “Tabiiki buyrun” dediğinde devam etmiş.

“5 lira bozabilir misiniz?”

“Tabii bozarım” demiş hocam.

****

“Ben tabii ki ona tam bir tabak koydum, her şeyini hazırladım yanına suyunu da ekledim. Parasını da almayacaktım ama çok ısrar ettiği için istediği miktarı aldım. Saatlerce tek başına oturdu, hiç konuşmadan, sonra gitti” dedi.

****

Boğazım düğümlendi benim de hikayeyi dinleyince... Bir tarafta işinden olmuş, eğitmenliğinin ne kadar iyi olduğunu, insana yaptığı yatırımı çok iyi bildiğim can hocam, diğer yanda hiç tanımadığım ama hikayesini merak ettiğim o amca.

****

“Başlığı da bu ama; 3 liralık fasülye... Yaz bunu Damla...” dedi sonra.

****

Yazdım. Okuyun ve okusun ülkemin insanları istedim.

****

Kıssadan hisse... Bugün maalesef bir akademisyenin 3 liralık fasülye verdiği, tanımadığımız bir insanın o miktarda fasülye istemek zorunda kaldığı bir dünyada, birbirimizden bihaber yaşıyoruz. Buna da şükür demeyi bilen kalbi kocaman insanlar olarak, hayatı okuyor, hayata yapabildiğimiz ölçüde şekil vermeye çalışıyoruz hala.

3 lira ya da fasülye mesele değil de, mesele ne kadar insan kalabildiğimiz.

Mesele neyin ne kadar farkında olduğumuz.

Mesele dert sandığımız şeylerin ne kadar dert olmadığı.

Mesele, ne kadar sınandığımız.

Mesele, misyonlarımızın ne kadar farkında olduğumuz yaşarken.

****

İşte bu yüzden, çocukların hayata nasıl hazırlandığı, ne kadar donanımlı çıktığı çok daha fazla önemli artık. Küreselleşen dünyaya şimdi sağlık ve eğitim yön verecek. Bir de ne kadar insan kalabildiğimiz.

İşte bu yüzden, mesele o çocukları yetiştiren çok kıymetli akademisyenlerin, ne kadar korunabildiği, kıymetlerinin bilindiği.

İşte bu yüzden mesele, eğriyle doğruyu birbirinden ne kadar ayırabildiğimiz.

****

3 liralık insanlık, koskocaman şatafatlı bir yaşamdan çok daha değerli çünkü.


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05