adscode
adscode

Nice 23’lere! Ey “Özgürlük”

Küçücüktüm. Evde radyo açılır, annemden önce radyoda çalan 10. Yıl Marşı günaydın derdi bana. O uyanmak istemediğim erken sabahlar, hiç de erken gelmezdi bana çocuk bayramlarında.

damlaaktan@gmail.com




Gözümü açtığım balkondan aşağı sarkıtılmış, bahçemizdeki beyaz galalara kırmızı bir bayrak göz kırpardı. Kırmızı beyazı doğa bile selamlardı yani...

Hiç şaşmazdı, bir dilim ekmek üstüne sürülmüş bal, bir bardak çayla beklerdi annem salonda.

“Hadi yavrum geç kalıcaz törene!”. Neredeyse unutmaya yüz tuttuğum sıcacık sesi hala yarım yamalak da olsa kulaklarımda.

Rengini hatırlamadığım ama tertemiz ayakkabılarım ve 23 Nisan elbisem mutlaka ütülü şekilde köşede hazır beklerdi beni. Ben Tanrı’nın görece şanslı kıldığı çocuklardandım. İclal Aydın’ın şiirindeki gibi, “Çocuğu giyebilsin diye sabaha kadar hiç uyumadan bir anne tarafından dikilen bir bayram elbisesine” sahip olan çocuklardan değildim çünkü. Hep yeni bir elbisem olurdu galiba benim. Dikilen kıyafetlerim hep istenildiği için dikilirdi benim. O yüzden, bayram sabahın özel dikilen bir elbisenin tadını bilmem mesela.

Kimi zaman babamın sesi karışırdı bu seremoniye, 2 haftada bir, eğer Ankara’dan dönmüşse...

Bambaşka bir heyecan dururdu kalbimin orta köşesinde pır pır.

Şiirimi içimden elli kere tekrar eder, eğer o yıl koroda şarkı söylüyorsam “Acaba beğenecekler mi” diye yerimde duramazdım adeta.

Bizi bekleyen Atatürk büstü, o sabah hep daha bir pırıl pırıl parlardı Çakabey Koleji’nin tören alanında.

Çocuk aklı işte, içimden hep konuşurdum onla ben.

O çok sıkılarak gittiğimiz okul, o bayram sabahları başka bir telaş, başka bir güzellik kokardı.

Yüzlerce gülümseyen çocuk, kimi zaman etrafa saçılmış balonlar ve Andımız.

“Türküm, doğruyum, çalışkanım

 İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır.”

Olmazsa olmazıydı bayram sabahlarının.

Güneşten ve sıcaktan ne kadar bunalırsak bunalalım, o telaşın önüne geçemezdi iklim değişimleri.

****

Şimdi, sürekli havalandırdığımız kıyafetlerimize, yüzümüze taktığımız maskelere, veda ettiğimiz insanlara ve yanımda olmayan anneme rağmen, kırmızı bayrağımız yine balkondan selam veriyor karşı apartmana.

Galalar yok bahçede ve evimiz üç katlı değil artık. Eskisi gibi anne eli ile temizlenmiş ayakkabılarım köşe başında beni beklemiyor ama sabah ilk açtığım marş yine İzmir marşı oldu bugün.

 “İzmir’in dağlarında çiçekler açar...”

****

Öyle ya, benim bile dünyayla arama neredeyse 34 yıl girmiş. Koskocaman 100 yılda neler neler değişmezki...

Tek bir şeyden başka... 23 Nisan ve nice bayramların bize armağanı olan özgürlüğümüz dışında! Çünkü özgürlük, sınırlara hapsedemeyeceğimiz herşeydir.

Çocuk kalbidir.

Umuttur.

İnanmaktır.

Sevmektir.

İnşaa etmektir.

Paylaşmaktır.

Değer bilmektir.

Emek vermektir.

Öğretmektir.

Yetiştirmektir.

Aktarmaktır.

Devretmektir yaşamı.

Kıymetini bilmek gerek...

****

Ülkemin dağlarında çiçekler açarken bu bahar, 23 Nisan’ın 100. Yılında bayram evlerimizde bu yıl bizim.

Şarkı söyleyen her çocuğun sesinde; bayrak takan her balkonda, balon uçuran her elde, video kaydeden her yürekte, inanan ve unutmayan her kalpte, kaç yaşına gelirse gelsin her insanın içinde taşıdığı özgür ruhlu çocukta 23 Nisan.

Sen rahat uyu, biz adını ve özgürlüğümüzü her yıl daha güçlü yazmaya söz verdik Atam...

“Okulda defterime
Sırama ağaçlara
Yazarım adını

Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Yazarım adını

Yaldızlı imgelere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına

En güzel gecelere
Günün ak ekmeğine
Yazarım adını

Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölgede değirmene
Yazarım adını

Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hınca hınç meydanlara

Yazarım adını
Ey özgürlük!”

****

Nice 23’lere... Özgür, sağlıklı ve mutlu bir dünyada...

 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Yazıyı Paylaş :

Etiketler :
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Güle güle Mario Levi…
Milyonluk haber: 9.05