"2017-2018 eğitim öğretim yılında, eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunlarının daha da ağırlaşmasının yanı sıra, OHAL uygulamaları nedeniyle geçmiş yıllardan farklı bir durum da söz konusudur.
Gerek ülkenin içinde bulunduğu durum, gerekse bundan doğrudan etkilenen eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu çok sayıda sorunun varlığına rağmen eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimi niteliksizliğe, düzensizliğe ve kaosa sürükleyerek, belirsizliklerle dolu sınavları öteleyerek çocuklarımızın geleceği ile oynamaya devam etmiştir.
Cumhurbaşkanı TEOG sisteminin kaldırılması gerektiğini söylemiş ve bu cümleyi emir telakki eden Milli Eğitim Bakanlığı bürokratları çalışmaya başlamışlardır. Liseye giriş ve Üniversite sınavlarıyla ilgili onlarca değişikliklerle geçen, daha dün üniversite sınavında(TYT) 0,5 net sistemi tek derse düşürüldü, belirsizlik yılı başlamış oldu. Liselere giriş sınavında başta matematik olmak üzere birçok ders ve soruları, öğrencileri eleme adına zorlaştıran anlayış ders kitapları ya da müfredatla sadece alfabesinin aynı olması noktasında ortak paydası olan sorular türetmiştir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi görüntüde 126 bin fakat gerçekte 50 bin bile olmayan öğrencilerin isteyerek tercih edecekleri kontenjanın dışında kalan 1,1 milyon öğrencinin akıbeti belirsizdir. Bu belirsizlik içinde geçen uzun süreç öğrencileri, velileri ve öğretmenleri olumsuz etkilemiştir. Hatta öğrenciler okul derslerine de gereken önemi verememişlerdir.
Okulların kapanmasına henüz birkaç gün kalmışken halen geleceğini belirleyemeyen, izleyeceği yolu bilmeyen bir sistem kabul edilemez. İktidar eliyle çocukların bugününü ve geleceğini perişan edebilecek başka bir sistem ve anlayış bulunamazdı. Birçok yöntem gördük ama bugüne kadar özellikle başarılı çocuklarımızın sınavdan ağlayarak çıktığı bir yöntem ilk kez icat edildi. Geçen yıl on yedi bin (17.000) birinci çıkaran sistemden nasıl buralara geldik, anlayabilene aşk olsun. Bu sistem hükümetin hayali olan özel okuldan başka bir şeye hizmet etmeyecektir. Çocuklarımızın çalınan geleceklerinin de akan gözyaşlarının da biten hayatlarının da hesabı er ya da geç sorulacaktır.
Her geçen gün içten içe çürüyerek bir enkaz haline getirilmiş eğitim sistemimizin yıllar içinde birikerek artan yapısal sorunları, geçici, günübirlik politikalarla geçiştirilmiş ya da çözümsüz bırakılmıştır. MEB’in, “En büyük ve en kapsamlı eğitim hareketi” dediği FATİH Projesi’nde başarısızlık tescillenmiş, iletişim operatörlerinden alınan 1 milyon 438 bin tablet çürümeye terk edilmiş ve projenin kamuya yükü 2 milyar lira olduğu iddia edilmiştir. Bir yandan temel bir insan hakkı ve bir kamu hizmeti olan eğitim piyasaya açılırken, öte yandan da ulusal belleği silinmiş, sorgulamayan, itaatkar, kendi adına karar verenlerin kararlarına biat eden bir nesil yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir.
Eğitim-İş Antalya Şubesi olarak, çocuk ve gençlerimizin, geleceğimizin siyasi iktidarın yarattığı enkazın altında yok olmaması için acil adımlar atılması zorunluluğunu bir kez daha belirtiyor, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin tüm yurttaşlar için ayrım gözetmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Bu düşünceler altında tüm öğretmenlerimize ve öğrencilerimize iyi tatiller, sağlıklı günler diliyoruz. Ayrıca Yükseköğretim Kurumları Sınavı(YKS)’na girecek tüm gençlerimize sonsuz başarılar…"