adscode
adscode

96. Yılında Öğretim Birliği’nin Neresindeyiz?

Prof. Dr. Nizamettin Koç'un, “Öğretim Birliği Yasası”nın kabul ediliş yıldönümü yaklaşırken kaleme aldığı yeni yazı:

96. Yılında Öğretim Birliği’nin Neresindeyiz?
Konuk Yazar
Güncelleme : 25-Feb-20 09:04

 

Prof. Dr. Nizamettin Koç

   Ankara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Fakültesi (E)

 

Giriş

Türk toplumunun çağdaşlaşmasını ve çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne ulaşmasını hedefleyen (amaçlayan) Atatürk Devrimleri’nin en önemli bölümü Ulusal Eğitim uygulamalarında ele alınmıştır. Bu çerçevede, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 3 Mart 1924 tarihinde “Öğretim Birliği Yasası” (Tevhid-i Tedrisat) ile bir eğitim reformu planlanmış ve uygulamaya konulmuş,Türkiye Devrimlerinin en önemli yasalarından birisi olarak kabul edilen bu yasa 1961 ve 1982 Anayasaları’nca “kaldırılamaz ya da değiştirilemez” koşuluyla güvence altına alınmıştır.

Dünya ve insanlık anlayışları ile genel hedefleri birbirinden farklı eğitim uygulamalarının birlikte yürütüldüğü toplumların çağdaşlaşamayacağını öngören Atatürk “eğitimde birlik ilkesi”üzerinde önemle durmuştur. 3 Mart 1924’de “Öğretim Birliği” yani “Tevhid-i Tedrisat” yasasını çıkartmıştır. Buna bağlı olarak da tekke ve medreseler kapatılmış, kurumlar arası duvarlar kaldırılmış ve tüm eğitim kurumları Cumhuriyetin temel ilkeleri yönünde kuşaklar yetiştirme hedefi etrafında birleştirilmiştir. Bu çerçevede, eğitimin değişik aşama ve kesimleri arasında geçişleri ve birbirini tamamlamayı esas alan bir uygulama getirilmiştir (Ankara Üniversitesi, 2002, s.10).

Eğitim birliği yasası ile yüzyıllardır devam etmiş olan medrese temelli geleneksel eğitim kurumlarına son verilmekle kalınmamış, medreseler, tanzimat okulları(yani mektepler) ve yabancı azınlık okullarından oluşan üç başlı eğitim sistemi ortadan kaldırılmıştır.

Türk eğitimini ulusal, laik eğitimde toplayan “Öğretim Birliği Yasası”, okur yazarlığın kazanılmasında, genel eğitimde büyük engel oluşturan ve dinsel olduğu ileri sürülerek bir türlü vazgeçilemeyen Arap harflerinin kaldırılıp latin harflerine dayalı Türk alfabesine geçilebilmesi için gerekli ortamı da sağlamıştır. Bu geçişin daha uzun zaman içinde getirileriyse, Türk dili üzerine yapılan çalışmalar olmuştur (Akgün,, 2002, s.26).

“Öğretim Birliği”nin Temelini Oluşturan Nedenler

Eğitim tarihçisi Prof. Dr. Yahya Akyüz, “Öğretim Birliği”nin temelini oluşturan nedenleri bir yazısında şu şekilde özetlemektedir:

Bazı Osmanlı devlet adamları çok farklı zihniyette insan yetiştirmenin zararlarını kendi dönemlerinde fark etmişler, özellikle Tanzimat döneminden itibaren “eğitim yoluyla Osmanlılık, birlik, vahdet” düşüncesine gitmişler ve bunu gerçekleştirmek istemişlerdir. Ancak başarılı olamamışlardır. Bazı Osmanlı yazarları ve düşünürleri de eğitim/öğretim yoluyla birbirine zıt görüşlü insanlar yetişmesinin ülke için tehlikelerini görmüşler ve bunu ifade etmişlerdir. Ancak konuşmamın başında da belirttiğim gibi, en az on bir ayaklı bir sistem kolay değişebilecek bir yapıda değildi. Zaten devlet adamları da, yazarlar ve düşünürler de eğitim/öğretimde birliğin nasıl sağlanacağını, bunun nasıl gerçekleştirileceğini bir sistem halinde ifade edememişler, bunun yolunu bulamamışlardır.

Gerçekten Türk eğitim tarihi bize “Öğretim Birliği”nin (Tevhid-i Tedrisat’ın) temelinde seksen yıllık arayışların, bocalamaların, acı deneyimlerin ve felaketlerin bulunduğunu göstermektedir. “Öğretim Birliği”ni bir sistem haline getirip uygulayan Atatürk ve Cumhuriyet hükümeti olmuştur(Akyüz, 2002, s.40).

“Öğretim Birliği” Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) Neler Getirdi?

Öğretim Birliği” Yasası’nın neler getirdiğini ve önemini daha iyi anlayabilmek için, kanunun tümünü orijinal haliyle hatırlamakta yarar vardır.

TEVHİDİ TEDRİSAT KANUNU

  Kanun Numarası : 430

Kabul Tarihi : 3/3/1340

Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 6/3/1340   Sayı : 63

Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 5   Sayfa : 322

Madde 1 – Türkiye dahilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur.

Madde 2 – Şer'iye ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.

Madde 3 – Şer'iye ve Evkaf Vekaleti bütçesinde mekatip ve medarise tahsis olunan mebaliğ Maarif bütçesine nakledilecektir.

Madde 4 – Maarif Vekaleti yüksek diniyat mütehassısları yetiştirilmek üzere Darülfünunda bir İlahiyat Fakültesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşat edecektir.

Madde 5 – Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisatı umumiye ile müştegil olup şimdiye kadar Müdafaai Milliyeye merbut olan askeri rüşti ve idadilerle Sıhhiye Vekaletine merbut olan darüleytamlar, bütçeleri ve heyeti talimiyeleri ile beraber Maarif Vekaletine raptolunmuştur. Mezkür rüşti ve idadilerde bulunan heyeti talimiyelerin ciheti irtibatları atiyen ait olduğu Vekaletler arasında tahvil ve tanzim edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler orduya nispetlerini muhafaza edecektir. (Ek: 22/4/1341 - 637/1 md.) Mektebi Harbiyeden menşe teşkil eden askeri liseler bütçe ve kadrolariyle Müdafaai Milliye Vekaletine devrolunmuştur.

Madde 6 – İşbu kanun tarihi neşrinden muteberdir.

  Madde 7 – İşbu kanunun icrayı ahkamına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

 

Günümüzde “Öğretim Birliği Yasası”na Aykırı Düşen Bazı Uygulamalar

Günümüzde çoğunlukla politik çıkarlara dayalı nedenlerle olduğu gözlenen; ülkemizde Öğretim Birliği Yasası'na,’Atatürk ilke ve devrimlerine  aykırı düşen uygulamalar ve söylemler, toplumumuzun birlik ve bütünlüğünü koruyarak çağdaş gelişmeler çerçevesinde ilerlememize önem veren büyük bir çoğunluk tarafından kaygı ve üzüntü ile izlenmektedir.

Prof. Dr. Şerafettin Turan(2001), “Öğretim Birliği”ne aykırı düşen uygulamalara ve bunların doğurgularına örnekler verdiği bir bildirisinde aşağıdaki önemli noktalara dikkat çekmektedir:

Cumhuriyetin “vatandaş” kimliğiyle sağlamaya çalıştığı ulusal birlik anlayışında gedikler açılmıştır. “ulus” yerine “ümmet”; “ulusallık” yerine “din kardeşliği/ümmetçilik”, “ulusal kültür” yerine “cemaat kültürü” yaygınlaşmıştır. Bir tür ayırımcılık olan bu gidişte tehlike çanları çalmaya başlamıştır.

Öğretim birliğinin bozulması Dağlarca’nın nitelemesiyle “ses bayrağımız” olan dili, Türkçeyi de olumsuz yönde etkilemiştir. Dinsel öğretime ağırlık verilmesi, Arapçayı ümmet dili olarak üstün görme duygularını kamçılamış, yabancı dilde öğretimin yaygınlaşması da Türkçeyi İngilizcenin egemenliği altında başkalaşıma sürüklemiştir.

Dinsel öğretimle birlikte “ahlak/etik” anlayışının da dine bağlı kılınması, hümanist düşünce ve değerlerin yadsınmasına yol açmıştır. Buna paralel olarak düşünmeyen, sorgulamayan, salt din büyüklerinin ya da tarikat şeyhlerinin dediklerini uygulayan müritlerin çoğalması, toplum olarak bilime, bilimsel gerçeklere duyulması gereken inancı da sarsmıştır. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Özdeyişindeki gerçek yol gösterici “mürşit”lerin yerini hurafelere dayanan sözde “mürşit”ler almıştır (Turan,2001, s.40-41).

 

Turan, bazılarının tehlikeli boyutlara ulaşmış olduğuna dikkat çektiği bütün bu olumsuzluklardan kurtulup gerçekten ulusal, laik ve çağdaş bir eğitim öğretime yönelmenin yolunun bundan 96 yıl önce kabul edilmiş olan Öğretim Birliği Yasası’na dönmek ve onu bilinçli olarak uygulamaktan geçtiğini vurgulamaktadır.

Son yıllarda “Öğretim Birliği”nden uzaklaşma girişimlerinin başında 30 Mart 2012’de kamuoyunda “4+4+4” diye adlandırılan yasayla eğitim sisteminin işleyişinin tümüyle değiştirilmesi olmuştur. Bu yasanın TBMM’de görüşmeleri öncesinde ve görüşmeler devam ederken; getirilmek istenen sistemin sakıncalarını ortaya koyan önemli akademik raporlar üniversitelerce hazırlanmıştır. Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, ODTÜ başta olmak üzere çeşitli üniversitelerin Eğitim Bilimleri ve Eğitim Fakültelerince hazırlanan ve kamuoyu ile de paylaşılan bu raporlar ilgili makamlara da sunulmuştur. Ancak bunların hiçbiri dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu olarak, belirtilen raporlarda dile getirilen ve eğitimimizde “öğretim birliği”ne aykırı düşen uygulamalar yaygınlık kazanmaya başlamıştır.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği önceki başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel bir söyleşisinde, getirilen sistemin sakıncalarını aşağıdaki şekilde dile getirmiştir.

“…Birinci planda kapatılmış olan imam hatip okullarını açmak vardı. İkinci amaç ise  ‘4+4+4’ diyerek din eğitimini çok erken yaşta başlatmak için olanak sağlamaktı. 8 yıllık temel eğitim yürürlükteydi, kaldırdılar ve 4 yıllık temel eğitim getirdiler. Dört yıldan sonra da imam hatip okullarına veya meslek liselerine girmek gibi seçenekler sundular.” (Çelikel,2020).

 

Değerli bilim insanı Prof. Dr. Doğan Kuban, günümüzde “Öğretim Birliği”ne aykırı düşen uygulamalardan birisini bir yazısında “Bilimsel lisenin iflası” başlığı altında şu şekilde dile getirmektedir:

“Bugün İmam Hatip fırtınası bilimsel lisenin iflasıdır. Bunun sonucu da Osmanlı imam hatip okullarını açmak vardı. Kültürünü Avrupa karşısında medrese anısı ile tekrar dikmektir. Bu toplumu ortaçağa döndürecek bir strateji idi. Bunun sonucu, bilimsel üretimin ve sanayinin geri kalmasına neden olmuştur”(Kuban,2020).

Son yıllardaki “Öğretim Birliği”ne aykırı düşen uygulamalardan bir diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan çeşitli işbirliği protokolleri çerçevesinde çeşitli dini vakıfların okullara girmesidir. Bunun ortaya çıkardığı sorunların, Çelikel ve Öztürk(2020a,b)’ün söyleşi ve yazıları başta olmak üzere, birçok akademisyen ve yazar tarafından ayrıntılı olarak dile getirildiği görülmektedir. Konunun çok düşündürücü ve üzücü bir tarafı da Öztürk’ün ifadesiyle şudur:

“…Bakanlık, bünyesinde çalışan bir milyondan fazla öğretmen ile atanmayı bekleyen öğretmenleri görmezden geliyor, eğitim/öğretimi dini vakıflara bırakıyor. Yaptığı protokollerin yürütmeleri durdurulmasına karşın mevzuat düzenlemesine gitmiyor”(Öztürk, 2020b)

 

Yukarıda adı geçen ve atıfta bulunulan kaynakların yanı sıra çeşitli kitle iletişim araçlarında, son yıllarda, özellikle 4+4+4 sistemiyle birlikte yoğunluğu artan bir biçimde,“Öğretim Birliği”ne aykırı düşen ve yaygınlık kazanan uygulamaların  öne çıkan bazı örnekleri şunlardır:

  • 4+4+4 sistemi ile “Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitim” uygulamasından vazgeçilmesi,

 

  • Kız çocukların, eğitimden neredeyse dışlanma durumlarının ortaya çıkması (Açık liseye geçiş ile birlikte 9.sınıfta açık liseye girenlerin %72.5’i kız öğrencilerden oluşmaktadır),

 

  • Anadolu Lisesini kazanamayarak açıkta kalan öğrencilerin; ya mecburen imam hatip okullarına, ya meslek liselerine, ya da –normal liseler kapatıldığı için- açık liseye gitmeye zorlanması, böylelikle örgün eğitim dışına çıkarılmaları,

 

  • İmam Hatip Okullarının Klasik Liselere, Anadolu Liselerine alternatif hale getirilmesi(Bugün Anadolu Liseleri, İmam Hatip Liseleri, Meslek Liseleri, bir de Açık Liseler olmak üzere dört kategoride lise oluşturularak, Klasik/Genel Liselerin kapatılması),
  • İlkokulu bitiren yani 4.sınıfı bitiren 9 yaşındaki çocuğa 1 yıl hafızlık eğitimi alması için okuldan izinli sayılma hakkının getirilmiş olması,

 

  • Dini Vakıf ve Cemiyetlerin, Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı olarak okullara girmelerinin ve faaliyetlerde bulunmalarının sağlanması,

 

  • Karma eğitimi bypass etmeye yönelik eğilim ve uygulamaların yaygınlık kazanması,

 

  • Diyanet İşleri Başkanlığı’yla Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortak program yapar duruma gelmiş olmaları(“Hafızlık eğitimi”,Diyanet ile Milli Eğitimin ortak programıdır). Bu şekilde, sadece Bakanlığın uhdesinde olması gereken  eğitimin bu konumdan çıkarılarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eğitimin paydaşı kılınması,

 

  • 11Nisan 2012 tarih ve 28261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair 6287 No’lu Kanun”un 9. Maddesi ile “ İlköğretim kurumları dörtr yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercih imkanı veren ortaokullar ile imam-hatip okullarından oluşur….” denilerek 1739 sayılı yasanın önemli maddelerinden birisi olan “sekiz yıllık kesintisiz eğitim”e son vermiş olması,

 

  • Belirtilen kanunda yapılan değişikliklerin bir uzantısı olarak; a) yurt genelinde 5 bin civarında imam-hatip okulunun açılmasına karar verilmesi, bunu gerçekleştirirken yıllardır ilköğretim okulu olarak hizmet veren çok sayıda okulun imam-hatip okuluna dönüştürülmesi (Dönüşüme uğrayan okulların öğrenci ve velilerinin karşı çıkışına rağmen), b) mevcut ve yeni açılan İmam Hatip Liseleri’nin bünyesinde de  ortaokul kısımlarının da açılması, c) Bunlar da yeterli görülmeyerek, bazı okulların bünyesinde imam-hatip şubelerinin açılması,

gibi uygulamalar “Öğretim Birliği”ni zedeleyen uygulamaların bazı tipk örnekleridir.

 

Bütün bu uygulamalar ve benzerleri Akgün’ün ifadesiyle “…Türkiye’yi Cumhuriyetin amaçladığı ulusal bütünlükten ve çağdaş uygarlık düzeyinden gitgide uzaklaştırmaktadır…”.(Akgün, 2014, s.44).

Sonuç

Bundan 96 yıl önce kabul edilen “Öğretim Birliği Yasası”nın hedefi laik, bilimsel değerlerle ulusal bütünlük ve ülkü birliği çerçevesinde eğitilen kuşakların Türkiye’yi ileri ülkelerin düzeyine çıkarmasıyken, yasadan uzaklaşılması, ülkenin ve ulusun yönünü geriye çevirmektedir. Ulusal ve laik eğitimin temel değerlerinden verilen tavizlerle geriye gidişleri durdurma ve son vermenin yolu, uygulandığı süre içinde Türk ulusunu hep ileriye taşıyan bu yasaya yeniden işlerlik kazandırmaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı okullar, vakıf okulları, özel öğretim kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, siyasi kuruluşlar “Öğretim Birliği”ne aykırı düşen uygulamalardan uzak durmaları konusunda kendilerini değerlendirmeleri, varsa yanlış uygulamalardan kendilerini arındırmaları toplum olarak hepimizin yararınadır.

         

KAYNAKLAR

AKGÜN, Seçil (2002). “Öğretim Birliği Yasası Ne Getirdi ve Bugün Öğretim Birliği’nin             Neresindeyiz ?”.78.Yılında Öğretim Birliği ve Yurt Dışında Eğitim Gören Türk Öğrenciler”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No:190, s. 19 – 30.

AKGÜN, Seçil (2014). “Türkiye Cumhuriyeti’nde Öğrenim Birliğinin Kurulup Sürmesinde Yönetimlerin Rolü”. “Öğretim Birliği Yasası’nın 90.Yılı”  Paneli. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No:187, s.31-45.

AKYÜZ, Yahya (2002). “Türk Eğitim Tarihi Açısından Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası’nın Önemi”.78.Yılında Öğretim Birliği ve Yurt Dışında Eğitim Gören Türk Öğrenciler”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No:190, s.31 – 40

ANKARA ÜNİVERSİTESİ (2001). 77.Yılında Öğretim Birliği’nin Neresindeyiz? Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No:187.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ (2002). “78.Yılında Öğretim Birliği ve Yurt Dışında Eğitim Gören Türk Öğrenciler.Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, No:187.

ÇELİKEL, Aysel (2020).  “İpek Özbey İle Söyleşi”. Cumhuriyet Gazetesi, 27 Ocak 2020, s.9.

KUBAN, Doğan(2020). “Türkiye’nin temel krizi ve eğitime çağdaş nitelik”. Herkese Bilim Teknoloji. Sayı:202, 7 Şubat 2020, s.7. 2020, s.10.

ÖZTÜRK, Saygı(2020a). “Gizli Ensar Protokolü”. Sözcü Gazetesi, 9 Şubat 2020a.

ÖZTÜRK, Saygı (2020b). “O Vakıflar Danıştay Kararı da Dinlemiyor”. Sözcü Gazetesi, 16   Şubat, 2020b.

TURAN, Şerafettin (2001). “Öğretim Birliği Neden Zorunludur ?”. 77.Yılında Öğretim Birliği’nin Neresindeyiz? Ankara. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını, s.33-47.

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)