“Sayın Bakanım, Hollanda’da kralımız, kraliçemiz oğlunun, torununu elinden tutarak en yakın okula götürerek kaydını yaptırır.
İsteseler saraya dünyanın en başarılı öğretmenlerini davet ederek dersler vermelerini sağlayabilecekken, onlar saraya en yakın bir okulu tercih ederler, çünkü eğitimin kalitesi yönünde hiçbir okulun diğerlerinden farklı olmadığını bilirler.
Çocuklar anaokullarında tüm gün ders görürler.
Dersler klasik yöntemlerle verilmez.
Sınıflar genelde 20-25 kişiliktir.
Sınıftaki tüm mobilyalar ahşaptır ve öğrencilerin ölçülerindedir.
Sınıflarda birtakım çalışma köşeleri vardır.
Öğrenciler, bu isteğe bağlı çalışma köşelerinde 3-4 kişilik gruplar halinde çalışırlar.
Öğrenciler, bu çalışma köşelerinde materyallerle çalışır ve kendi kendilerini kontrol ederler.
Hollanda’da anaokulu gelişim materyalleri üreten fabrikalar büyük bir sanayi dalını oluşturur.
Öğrenciler renkler, sayılar, şekiller gibi birçok kavram ve okuma yazmaya hazırlık gibi her alanda uygun materyallerle çalışırlar.
Okul idaresi öğretmenin isteği doğrultusunda ders yılı başında bu materyallerden satın alır.
Herhangi bir okulun bir öğretmen ihtiyacı olduğunda, okullar idaresi bunun duyurusunu yapar, başvuran 3-5 öğretmenin iş görüşmesini okulca oluşturulan bir komisyon yapar. Yani işe alınacak öğretmeni okul belirler.
Çünkü okul timi, yetenekleri olan, uyumlu birisiyle çalışmak ister.
Ders yılı başında öğretmenler toplantılarında, öğretmenlerin birçok kurs, eğitim takip etmeleri planlanır.
Okullar yönetimi, bu kursların finansmanlarını karşılar.
Bu kursları, eğitimleri alan öğretmenlerin kariyerlerinde birtakım kazanımlar sağlar.
Öğretmen sürekli olarak kendisini geliştirmenin, gelişmelere ayak uydurmanın arayışı içerisindedir.
Her öğretmen bir okulda full-time çalışabildiği gibi, isteyen öğretmenler de part-time çalışabilirler.
İsteyen herkes böylelikle aynı anda farklı kurumlarda da çalışabilir. Okul bu düzenlemeleri yapar.
Birçok kişi haftada 40 saat çalışıp monoton bir çalışma temposuna girmek istemez.
