adscode
adscode

Bardağın yarısı boş mu, dolu mu?

Öğrenciler iyi okullara girdiğinde en büyük paye okulun, dershanenin, velinindir, sonuç beklendiği gibi değilse tek kabahatli vardır o da sınavları yeterince ciddiye almayan öğrencidir.

Bardağın yarısı boş mu, dolu mu?
Milliyet Diyalog
Güncelleme : 18-Apr-22 12:23

Hep uçlarda yaşıyoruz.

Ya o baştayız ya da bu başta.

Her ne kadar iyi oynayan kazansın desek de tuttuğumuz takıma asla toz kondurmayız.

Eğer ortada bir yenilgi varsa kabahatli kesinlikle hakemdir.

Siyasete bakış açımız da farklı değil.

Bizim parti asla hata yapmaz, yanlışı varsa da bunun sorumlusu diğer partilerdir.

Evde, okulda, dershanede de durum farklı değil.

Öğrenciler iyi okullara girdiğinde en büyük paye okulun, dershanenin, velinindir, sonuç beklendiği gibi değilse tek kabahatli vardır o da sınavları yeterince ciddiye almayan öğrencidir.

Her türlü önleminizi almanıza rağmen evinize, arabanıza ya da işyerinize defalarca hırsız girdiğinde kabahatli hep sizsinizdir. Hırsıza kusur bulan yok gibidir ya da hırsızlığı meslek edinenleri anında salıveren yasalar hiç sorgulanmaz.

Doktorların önerdiği tedavi yöntemlerini ciddiye almayıp yatağa düştüğümüzde de kabahatli biz değil, kesinlikle hekimler ve onların verdiği ya da vermediği ilaçlardır...

Benzeri örnekleri, hayatımızın her aşamasında, her alanında fazlasıyla görmek mümkün. Farklı bir gözle bakmanız yeter de artar...

Zamanımızı çözüm için değil kabahatli bulmak için ararız ama bu konuda da adil, objektif ve vicdanlı olmayı çoğu zaman unuturuz...

Kimilerimiz hep bardağın dolu tarafını görür, kimilerimiz ise hep boş olanla ilgilenir.

Tamam yarısı boş ama diğer yarısı da dolu diyenimiz ya az çıkar ya da söylemek aklından geçse de mahalle baskısı olur diye dilinin ucuna geleni söylemekten çekinir.

Oysa eğitimin öncelikli görevlerinden biri de iyi yurttaş yetiştirmektir. İyi yurttaşlığın olmazsa olmazlarından biri de yine adil, objektif ve vicdanlı olmaktır.

En uç konularda bile empati yapmaktan asla kaçınmamak gerekir.

Zehir zemberek eleştirdiğimiz konularda, karşı tarafta kendinizin olduğunu düşünün ve aynı sözler size söylendiğinde kabullenebiliyorsanız söyleyin yoksa ne olur öfkenizin esiri olmamak için sessizlik hakkınızı kullanın.

Karşınızdakini kırmaktan, üzmekten daha kolayı yok. Okuldan da atabilirsiniz, işten de. Moralini de bozabilirsiniz, hiç hak etmediği payeler de verebilirsiniz.

Peki ya sonrası?..

İlk adım kadar son adım da çok önemli. Yine aynı şekilde başlangıç kadar finali de düşünmek zorundayız. Tıpkı maraton yarışı gibi.

İlk metrelerde en önlerde gidip de yarışı tamamlayamayan çok sporcu var ve ne olur siz de onlardan biri olmayın.

Hedef önce yarışı bitirmek olmalı, derece sonra gelmeli...

Eğitim sistemlerinin nasıl olursa olsun öncelikli amaçları elbette iyi doktor, mühendis, öğretmen, yargıç, ekonomist ve diğer meslek erbaplarını yetiştirmek olmalı ama her şeyden “önce insan”

yetiştirmeyi asla ihmal etmemeli.

Sınav ve diploma odaklı eğitim sistemi beynimize öylesine kazındı ki, ondan daha önemlisi yok.

Öyle olunca da diğer tüm değerler, tıpkı bardağın boş ya da dolu yanları gibi hiç görülmez hale geldi.

Sınav kazanan “kazandıysam gerisi teferruattır” noktasına geldi, kazanamayanlar için ise hiçbir şeyin bir anlamı kalmadı.

Sınavlar da, seçimler de, para da, unvanlar da, şöhret de kazanılır da kaybedilebilir de.

Kazanıldığında bir ömür onun devamı gelmeyeceği gibi kaybetmek de dünyanın sonu değildir.

Hastalık ve krizler de öyle değil mi?

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :


Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)