"Dünya Çocuk Kitapları Haftası" dolayısıyla soruları yanıtlayan Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, dünyada 1919, Türkiye'de ise 1947'den bu yana kutlanan haftanın, UNESCO çevresinde yapılan çalışmalarla birlikte 1950 sonrasında daha da yaygınlaştığını söyledi.
Şirin, bu kapsamdaki etkinliklerin amacı ve işlevinin günümüzde sıradanlaştığını ve ticarileştiğini belirtti.
Türkiye'nin 0-18 yaş grubu çocuk nüfusunun 25 milyona yaklaştığı düşünüldüğünde, basılan çocuk kitabı sayısının yeterli olmadığının söylenebileceğini ifade eden Şirin, şöyle devam etti:
"Ders ve kaynak kitap sayısı düşülünce çocuk yayınlarının oranı daha da düşüyor. Çocuk edebiyatı yayıncılığı oranıysa yüzde 1'in de altında. Çocuk yayını çok, fakat nitelikli çocuk kitaplarının oranı fazla değil. Bebeklik dönemi ve erken çocukluk dönemi kitaplarında artış var. Son çeyrek yüzyıl boyunca çocuk kitaplarının sayısı ve niteliğinde de artış gözleniyor. Üretilen yerli kitap oranı artmakla birlikte yabancı yayın oranı yüzde 80'in altına düşmüyor."
Dünyada ve Türkiye'de en çok okunan kitap türünün masal olduğunu belirten Şirin, son 15 yılda fantastik çocuk kitaplarının öne çıktığını ve çok okunduğunu aktardı. Şirin, bu tür kitapların çocukları gerçeklerden uzaklaştırdığına dair yetişkinlerde ve alan uzmanlarında kaygı olduğunu da ifade etti.
Çocuk yayınları geliştirici olmalı
Mustafa Ruhi Şirin, dünya çocuklarının benzer kitapları okuduğu bir dönemde olunduğunu dile getirerek, "Dünya ülkeleri çocuk yayınları çerçevesinde iki gruptan oluşuyor. Üreten ülkeler, tüketen ülkeler. Türkiye hala tüketen ülkeler arasında. Çocuk yayınları için 'Çocuk yayınları kalıplayıcı mı geliştirici mi olmalı?' sorusunun cevabı çok önemli. Yerli veya yabancı yayın ayrımı gözetmeksizin, çocuk yayınlarının temel ölçütü pedagojik, görsel ve estetik dil bağlamında çocuğu geliştirici olmalıdır. Türkiye'de çocuk yayıncılığının son yıllarda geliştirici içeriğe yöneldiği söylenebilir." ifadelerini kullandı.
Günümüzde çocukların okuma kültürü edinmeleri konusunda ciddi kaygılar olduğunu belirten Şirin, "Türkiye okuma-yazma öğretmede dünya şampiyonu birkaç ülkeden biridir. Bu çok değerli elbette. Ancak aynı zamanda 'okuduğunu anlayan' kuşaklar yetiştiremeyen bir ülke durumundayız. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının sonuçlarına göre bu konuda okuma kültürü karnemizin de çok zayıf olduğu ortada." diye konuştu.
Şirin, Şubat 2003'teki kitap tavsiye döneminin kapanması kararının sessiz bir devrim olduğunu ancak 2004 ve 2005'teki 100 Temel Eser uygulamalarının ise bunu gölgelediğini savundu.
Okuma kültürü kazandırmak amacıyla başlatılan zorunlu kitap okuma uygulamasının çocukları sınırladığını ileri süren Şirin, şöyle devam etti:
"Giderek amacından uzaklaşan bu uygulamanın temel eksikliği Okuma Kültürü Programından yoksun olmasıydı. Bu nedenle her iki 100 Temel Eser genelgesinin bir an önce iptal edilmesi gerekir. Türkiye'nin erken çocukluktan lise son sınıfı kapsayacak şekilde Okuma Kültürü Programı'na acilen ihtiyacı var. Okuma Kültürü Programı, ülke ölçekli çocuk ve kitap ilişkisinin yeniden düzenlenmesinde yol haritası olabilir. Böylece yeni kuşakların klasikleri okuyup anlayacak duruma gelmesi için de yeni bir süreç başlayabilir."
"Çocukların görsel okuryazarlığı öğrenmesi gerekir"
Şirin, çocukların görsel okumayla hayata başladığını, bu nedenle önce görsel okuryazarlığı öğrenmesi gerektiğini vurguladı.
Temel okuryazarlık sürecinde bilgi okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığı ve dijital okuryazarlık yanında medya okuryazarlığının da eş zamanlı öğrenilmesinin önemine değinen Şirin, şu değerlendirmede bulundu:
"Ne yazık ki çoklu okuryazarlık bakımından Türkiye'nin karnesi zayıf. Yazı kültürü bilinci oluşmayan çocuğun görsel-işitsel ağırlıklı yayınlara yönelmesi de doğaldır. Hemen her gün görsel ve işitsel iletilerin kuşatması altındaki çocukların kitapla ilişkilerinin sınırlanıyor olması da kaçınılmaz bir sonuçtur. Okuma sabrı gelişmemiş bir çocuğun yazıyla ilişki kurması ve okuduğunu anlaması da kolay değil. Eksiklik çocuklarda değil, yazıyla ilişkilerini ve okuma kültürü edinmelerini sağlayamayan ailede ve örgün eğitim sistemindedir."
Yeni kuşaklar yazı kültüründen uzak
Şirin, 2013'te düzenlenen 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi nedeniyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yapılan "Türkiye'de Çocukların Medya Kullanma Alışkanlıkları Araştırması"nın yeni kuşakların yazı kültürüyle ilişkilerinin çok zayıf olduğu gösterdiğini söyledi.
Çoklu medya okuryazarlığının ise bir türlü gündeme gelemediğini dile getiren Şirin, "Türkiye'nin temel okuryazarlığa ağırlık verecek, çocuk ve yazı kültürü ilişkisini pedagojik ölçütler içinde yeniden kuracak, okuma kültürü ile çoklu okuryazarlığı merkeze alan kültürel bir atılıma yönelmesi için zaman kaybetmemesi gerekir. Bunun için de ülke ölçekli Çocuk ve İlk Gençlik Kültürü Programı'na ihtiyaç var." diye konuştu.
AA