Kurallar ve uygulamalar konusunda yaşananların şoku yetmiyormuş gibi, artık bir ritüel haline gelen anlık demeçler ve ani karar değişiklikleri de sinir katsayımızı yükseltmeye yetiyor da artıyor.
Hemen herkesin kendisine göre bir doğrusu ve bir gerekçesi var! Bu yüzden, zaten yerlerde sürünen iletişim bozukluğu daha da dibe vurmuş durumda!
Daha önce de defalarca yazdım, ortak değerler ve ortak noktalarda buluşmadan, hiçbir konuda yol almamız mümkün değil!..
Çelişkili açıklamalar
Fazla değil, daha birkaç gün önce, “Salgın bitse de uzaktan eğitim kalıcı olacak” şeklinde demeç veren Bakan Selçuk, dün de “Öğretmenlerimizin her bir öğrencimizin gözlerine bakarak derse başladığı yüz yüze eğitim esastır, bugün olduğu gibi gelecekte de vazgeçilmezimizdir. Yüz yüze eğitimi desteklemek için hibrit model, dünyadaki gibi ülkemizde de ihtiyaç hâlinde okullarımızın tamamlayıcısı olacaktır” açıklamasını yaptı!
Doğru olan buydu. Selçuk’un bir önceki açıklaması keşke bu yönde olsaydı! İşte o zaman hiç kafa karışıklığı yaşanmaz ve yeni bir açıklamaya hiç gerek kalmazdı!..
Eğitim=Sınav değildir!
Sınav bataklığına her geçen gün daha da saplanıyoruz!
MEB, YÖK ve ÖSYM’nin bunu görmesi, anlaması, önlem alması daha kaç yıl sürecek?
İlgi ve yetenekleri belirlemenin, başarıyı ölçmenin, bir üst kurumlara yönlendirmenin tek yolu sınavlar değildir!
Sınav odaklı eğitimden ve yarattığı tahribattan ne olur artık vazgeçelim!
Çok uzun yıllardır görüyor ve yaşıyoruz. Sınav odaklı eğitimin kazananı yok, enkazı vardır.
Sınavların yarattığı stres, elde edilen sonuçlara değiyor mu?
Geriye dönüp baktığımızda buna evet demek mümkün değil!.
Giriş sınavlarının yarattığı çöküntü ortadayken, buna şimdi bir de yıl içi sınavlar eklendi.
Pandemi nedeniyle, yazboz tahtasına dönen sınav takvimi, yarattığı stres yetmiyormuş gibi, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin, velilerimizin sağlığını da tehdit eder hale geldi.
Akşam sınav var deniliyor, sabah vazgeçiliyor.
Böylesi bir ortamda, çocuklarımızın eğitime ve kurumlara olan saygısının yerle bir olduğunu görmek için deneme-yanılma yöntemiyle yol almaya daha ne kadar devam edeceğiz?..
Mevcut ölçme değerlendirme sisteminin, dolayısıyla sınavların, doğru bir eleme ve yönlendirme yaptığını söylemek mümkün değil.
Mevcut giriş sınavları, adayların yüzde 10 kadarını sevindirirken, yüzde 90’ını adeta enkaza çeviriyor. Hayata küstürüyor. Daha da önemlisi “Senden hiçbir şey olmaz” damgasını vuruyor!
Bu hem doğru değil hem de böylesi bir damgalamaya kimsenin hakkı olmamalı.
Okul içi karne sınavları ise şişirilmiş notlar ve zoraki sınavlar nedeniyle zıvanadan çıkmış durumda.
Eğitim sistemimizi sınav odaklı olmaktan kurtarmanın zamanı şimdi değilse ne zaman?