adscode
adscode

EN İYİ YAPMAMIZ GEREKEN İŞ 'EĞİTİM'

MEF Üniversitesi Rektörü Prof. Şahin, "Yapmamız gereken en iyi iş eğitim ve biz iyi eğitim konusunda iddialıyız" dedi.

EN İYİ YAPMAMIZ GEREKEN İŞ 'EĞİTİM'
Eğitim
2014-2015 Akademik Yılı'nda ilk öğrencilerini alan MEF üniversitesi uyguladığı  Flipped Learning modeliyle geleneksel üniversite eğitim-öğretim sistemini altüst etti. Dijital teknolojinin tüm hayatımıza egemen olduğu bir dünyada, günümüz “Y” kuşağı ve önümüzdeki yıllarda üniversite öğrencisi olacak “Z” kuşağının ve sonrasının eğitimini amaçlayan MEF Üniversitesinin lisans eğitiminden mezun olan öğrencisi henüz yok. Yapı Kredi ile ortak açtıkları Bankacılık ve Sigortacılık ön lisans programı ise bu yıl ilk mezunlarını verdi.

Yeni bir üniversite olmaları nedeniyle en iyi yapmaları gereken işin 'eğitim' olduğunun altını çizen MEF Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, iyi eğitim konusunda iddialı konuştu. Prof. Şahin ile Flipped Learning’i, öğrencilere kazandırdıklarını, modele yönelik yeni çalışmalarını konuştuk. Prof. Şahin, Türkiye yükseköğretim sistemi ve YÖK ile ilgili de oldukça çarpıcı açıklamalarda bulundu.

‘’FLIPPED LEARNING’İ DÜNYAYA  ANLATIYORUZ’’

-2014-2015 Akademik Yılı'nda ilk öğrencilerinizi aldınız ve yükseköğretime yeni bir soluk getiren  Flipped Learning modeliyle eğitime başladınız. Bu modeli yükseköğretimde tüm bölümlerinde uygulayan dünyada tek üniversitesiniz. Flipped öğrenmeye olan ilgi nasıl?


M. Ş.:  4 yıl önce başladıysak, bugün de aynı heyecan artarak devam ediyor. İlk yıl başladığımızda da öyleydi hala da dünyada yükseköğretimde bu modeli uygulayan tek üniversiteyiz. Başladığımızda uluslararası sempozyumlarda bu konuda konuşan kimse yoktu. Şimdi uluslararası sempozyumlara katılıyor ve Flipped Learning’i dünyaya anlatıyoruz.

2015’te ilk kez yurt dışında Liverpool’da Blackboard’un düzenlediği bir toplantıda Flipped Learning’i anlattım. Bu toplantıda Blackboard Başkanı’nın, dünyada innovatif çalışmalar yapan iki üniversite olduğunu söyleyerek bizim üniversitemizin logosunu göstermiş olması da gurur vericiydi.

2016’da, ABD’nin en büyük yükseköğretim birliği olan Amerikan Eğitim Konseyine katıldım. Daha çok Amerikan Rektörlerinin katıldığı bir konferans bu. American Council on Education’ın (ACE) San Francisco’da düzenlenen kongresinde 'Flipped Üniversite Nasıl Kurulur?'u anlattım.

Amerika’da California Üniversitesinde  kurulan Flipped Akademi’de uluslarası sempozyumun ilki geçen yıl, ikincisi de bu yıl yapıldı, her ikisine de konuşmacı olarak katıldık.

Ayrıca MEF üniversitesi olarak, fakültelerimizin ve bölümlerimizin deneyimlerini içeren Flipped Learning’i anlatan bir kitap hazırladık.

“The Flipped Approach to Higher Education: Designing Universities for Today’s Knowledge Economies and Societies”,  deneyimlerimizi yansıtan ve  Flipped Learning üzerine bir üniversite nasıl kuruluru anlatan bir kitap.

‘’EĞİTİMİN MERKEZİNE ÖĞRENCİLERİ KOYDUK’’

-Neden bu kadar memnun öğrenciler?


M. Ş.: Çünkü bizim üniversitemizde rektörle öğrenci, yönetimle öğrenci arasında hiçbir mesafe yok. Öğrenciler burada olmaktan, eğitimin merkezinde olmaktan memnunlar. Yatay geçişle Türkiye’nin gözde üniversitelerine geçebilecek öğrencilerimiz o okullara geçmiyor. MEF’te o kadar çok şey öğrendik ki buradan gitmek istemiyoruz çünkü biz burada mutluyuz diyorlar. Her dönem başlangıcında akademisyen arkadaşlarıma mail yollar ve şunu hatırlatırım:

‘’Öğrenciler bizim merkezimizdir biz öğrenci odaklıyız. Bütün maillerine cevap vereceğiz, öğrenci 1 numaradır. Bu üniversitenin en önemli paydaşı öğrencidir…’’
 

‘’EN RAHAT ÇALIŞMA  ORTAMI BİZDE’’

-Akademisyenler de memnun mu peki?


M. Ş.: En rahat çalışma ortamı, en mutlu çalışma ortamı  hangi üniversitede deseler kesinlikle birinci oluruz. Biz akademisyenlerin kaçta gelip kaçta gittiğine asla bakmıyoruz, işini düzgün yapıyor mu ona bakıyoruz. Yeni bir üniversite olduğumuz için birinci derece yapmamız gereken iş  eğitim.

‘’EĞİTİMİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ, ÇOK İYİ YAPIYORUZ’’

-İddialı mısınız iyi eğitim konusunda?


M. Ş.: Araştırmada daha çok yeniyiz ama eğitimi en iyi şekilde yaptığımıza inanıyorum. Küçüğüz ama araştırmaya da çok önem veriyoruz, bugüne kadar başvurduğumuz 40 projeden 20 tanesi kabul edildi. Güzel bir sayı bu. Araştırmanın geri dönüşleri zaman alabiliyor ama eğitimin o gün sonucunu alabiliyorsunuz. Ve biz eğitimi çok iyi bildiğimiz ve yaptığımız konusunda iddialıyız.

Bu sistemde öğrenci kendisini merkezde görüyor. Geleneksel eğitimin olduğu sınıfta akademisyen ders verir, öğrenciye  temel içeriği ve bilgileri aktarır. Öğrenci ilk defa duyuyordur kimi zaman öğretmenin anlattıklarını... Bilginin öğretmende olduğu, öğrencinin sadece dinleyici olduğu ve sıkıldığı bir model. Bir yeri kaçırdıysan devamını getiremeyince yanındakiyle konuşuyorsun. Ve artık dersten kopuyorsun. Bu modelde dersten kopma gibi bir şey yok çünkü dersi grup olarak işliyorsun. Gruplar o gün işlenecek konuyu tartışıyor. Hoca grupları ziyaret ediyor. Dersin anlaşıldığını görünce güncel bir problemi soruyor öğrencilere. Aynı zamanda kişiye özel bir model bu. Akademisyenler içeriği ve temel bilgileri aktaran kısa videolar ve materyaller hazırlıyor. Öğrenciler bunları izleyerek derse geliyor.  Kimi öğrenci bir kez izleyip anlarken kimi öğrenci 3-4 kez izleyip öğrenebiliyor. Ama sonuçta her iki öğrenci de derse konuyu anlamış olarak başlıyor. Bu sayede dersler daha çok yorumlama, analiz, sentez yani esas öğrenmenin zor basamakları olan üst düzey bilişsel becerilere odaklanabiliyor.

‘’Y VE Z KUŞAĞINI DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ’’

-Bu sistemi yükseköğretimin tüm bölümlerinde uygulayarak aslında büyük bir risk aldınız. Bu gerekli miydi?


M. Ş.: Kurucumuz rahmetli Dr. İbrahim Arıkan ile birlikte eğitim öğretim sistemimizde farklılık yapmamız gerektiğine inanarak yola çıktık. Çünkü, dijital teknolojinin tüm hayatımıza egemen olduğu bir dünyada, günümüz “Y” kuşağı ve önümüzdeki yıllarda üniversite öğrencisi olacak “Z” kuşağının ve sonrasının eğitimi geleneksel yöntemlerle olmamalıydı.
 

''FIRSATLARLA DOLU BİR EĞİTİM YAŞAMI''

-Akademik başarı yeterli mi mezun-istihdam aşamasında? MEF Üniversitesi mezunlarına başka ne gibi yetkinlikler kazandırıyor?


M. Ş.: Akademik başarı yeterli değil, hele bu çağda. Hatta diplomalar bile geçersiz deniyor. Bense öyle demiyorum, diploma mutlaka olmalı. Üniversite demek vizyon demek elbette, ama onun üzerine neler koyabildiğin önemli. Herkes çok iyi kurumlardan mezun olabilir. Günümüzde işyerleri artık eleman alırken diplomadan çok adayların yetkinliklerine bakıyor. Dezavantajımız yeni üniversite olmak, daha mezunumuz yok, kimse mezunlarımız hakkında bilgi sahibi değil. Bu açıkları iyi bildiğimiz için iyi bir akademik kadro oluşturduk. Hepsi uluslararası deneyimleri olan kişiler. Hem yeni üniversiteyiz hemde mezunlarımızın yarışacağı rakip üniversite mezunlarına göre öne geçmemiz lazım. Dünyanın ihtiyaçlarını, geleceğin ihtiyaçlarını iyi biliyoruz. Bu ihtiyaçlara cevap verecek yetkinlikleri nasıl kazandırabiliriz öğrencilerimize, onunla ilgili programlar yapıyoruz .Seçkin akademisyen kadromuzla öğrencilerimize her yönüyle fırsatlarla dolu bir eğitim yaşamı ve entellektüel bir ortam sunuyoruz Öğrenci kulüplerimiz çok aktif. 60’a yakın öğrenci kulübümüz var. Öğrenci kulüplerimizi maddi olarak da destekliyoruz.

‘’5-10 TERCİHTEN SONRASI RASTGELE YAZILIYOR’’

-Tercih sayısı 30’dan 24’e indi. Kayıtlıllığı artırmaya bir katkısı olur mu?


M. Ş.:Neden böyle bir karar verildiğini bilmiyorum. Üzerinde durulacak birşey olduğunu da düşünmüyorum.Zaten adaylar ilk 5-10 tercihten sonraki tercihlerini çok düşünerek yazmıyorlar.  Devlet üniversitelerinde öğrenci genelde puanına göre bölüm seçiyor. İstediği bölüm Bilgisayar Mühendisliği ama puanı yüksek olduğu için, puanım ziyan olmasın diye daha yüksek puanla öğrenci alanı, örneğin elektrik elektronik mühendisliği bölümünü seçiyor. Sonra haz alamıyor, okuduğu bölümü bırakıyor, yeniden sınava giriyor ya da yatay geçiş yapmak istiyor. Devlet üniversitelerinde yatay geçiş yapabilmek çok kolay değil. Vakıf üniversitelerini seçen öğrenciler ise daha rahat, öğrenci istediği bölüme daha kolay girebiliyor, örneğin yüzde 100 burslu olmasa bile yüzde 50 burslu girebiliyor.

‘’360 DERECE TERCİH MERKEZİMİZ HAZIR’’

-Üniversite adayları tercihlerini 18-26 Temmuz tarihleri arasında yapacak. MEF’te tercih günleri ne zaman başlayacak ve adaylara nasıl destek verilecek?


M. Ş.:2017 - 2018 Akademik Yılı'nda da tüm öğrencilerimizi %100, %75, %50 ve %25 oranında burslu alacağız. Tercih döneminde bu yıl tercih listesi alanında uzman rehber öğretmenle birlikte, ister MEF’i tercih etsinler ister etmesinler tercih günlerine katılan herkese destek vereceğiz. Tercih Dönemi’nde üniversitemizi ziyaret eden, on-line chat ve telefon aracılığı ile iletişime geçen adaylara MEF Üniversitesi’ni en iyi şekilde anlatacak tanıtım ekibini 60-70 öğrencimizle bu yıl da kurduk. Hepsine eğitim verdik. Tercih dönemi, MEF Tercih Günleri, danışma birimimiz ile 11-26 Temmuz tarihleri arasında yapılacak.  Bu sene ön plana çıkardığımız slogan “360 derece eğitim anlayışı” dır. 360 Derece Tercih Merkezimize herkesi bekliyoruz.
 

‘’GERİ BESLEMELERLE YENİLENİYORUZ’’

-Neden 360 derece eğitim anlayışı?


M. Ş.: Bizim kuruluşumuz zaten bunun üzerine. Bu geri beslemelerle kendimizi sürekli yeniliyoruz. Danışma kurullarımız var, sektörden, sanayiden. Onlarla öğrencilerimize her dönemin sonunda her ders için anket yaptığımız gibi öğrencilerle çalıştay yapıyoruz. Bunu başka bir üniversitede duymadım. Öğrencilerle eğitim çalıştayı yapıyoruz ve o eğitim çalıştayına hocaları almıyorum. Ben gidiyorum sadece rektör olarak ve öğrencilere şu 2 soruyu soruyorum. Filipped ile hocaların dersi işleyişi ile ilgili hocalarınızdan beklentileriniz nelerdir? Siz hoca olsaydınız bu dersi nasıl anlatır, öğrencilerden neler beklerdiniz? Bunun dışında dönem ortasında genel bir anket yapıyoruz eğitim sistemimiz üzerine. Burada da öğrencilere şunları soruyoruz. Flipped eğitimden memnun musunuz, başkasına önerir misiniz? Nasıl geliştirilebilir? En son yaptığımız bir ankette yüzde 90 memnuniyet vardı. Öğrencilerimiz eğitim sistemizden de akademisyenlerimizden de memnun.

Biz eğitim sistemi üzerine sürekli akademik anketler  yapıyoruz. Uluslararası akreditasyon için gerekli bu.

‘’ABET AKREDİTASYONU İÇİN HAZIRIZ’’

-Akreditasyon için başvurduğunuz bölümler var mı? Tercihiniz, yurtiçi mi yoksa yurtdışı bir akreditasyon kurumu mu?


M. Ş.: Tüm bölümlerimizi akreditasyon alacak şekilde dizayn ettik. Gelecek yılın sonunda mühendislik bölümlerimiz için ABD’deki Mühendislik ve Teknoloji Programları Akreditasyon Kurulu “ABET”e (Accreditation Board for Programs in Engineering and Technology) başvuracağız.

‘YABANCI AKADEMİSYENLER ÖSYM TERCİH KILAVUZUNDA YOK’’

-MEF akademisyenleri  hangi kriterlere göre seçiliyor? Yabancı akademisyenler konusunda sıkıntı yaşıyor musunuz?


M. Ş.:Akademik hocalar seçiminde kritelerimiz var. Yurtdışı doktora önceliğimiz. Dışarıda deneyiminin olması önemli bir kriter bizim için ama asıl önceliğimiz yayının olması. İlk olarak 1 saat 45 dakikalık bir ders vermelerini istiyoruz, öğrencilerle iletişimini ve derse hakimiyetini ölçmek için. Eğitim Fakültemiz bunlara ek olarak öğretmenlik deneyimi istiyor. Çünkü;  K12 için öğretmen yetiştirecek bir profesörün K12’yi bilmesi, bu jenerasyonu tanıması gerekiyor. Deneyimi yok fakat diğer bütün kriterleri sağlıyorsa bir dönem boyunca bir okula gidip ders vermeleri koşuluyla işe alıyoruz.

Hazırlık okulunda ise sadece yabancı okutmanlar alıyoruz. Burada da şöyle bir sıkıntımız var: Maalesef yabancı hocalar ÖSYM’nin kılavuzunda yer almıyor. Bu kılavuza sadece Türk hocalar giriyor, yabancı hocalar ise yok görünüyor. Bizim hazırlık okulunda 40 okutmanımız var ama hepsi yabancı diye ÖSYM Tercih Kılavuzunda İngilizce Hazırlık Okutmanları hiç görünmüyor. Bu durum bizim için bir dezavantaj.  Yabancı akademisyenlerin de ÖSYM Tercih Kılavuzuna girebilmesi gerekiyor. İngilizce eğitim veriyoruz  ama yabancı hocalarımızın ismini ÖSYM Tercih Kılavuzuna  yazdıramıyoruz.

Biz üniversiteyi açarken yabancı akademisyenler ve Türk akademisyenler yarı yarıya olsun istedik ve dünya genelinde bir ilan verdik. Tüm dünyadan 200 kişi başvurdu. Biz o arada YÖK’e sorduk, dediler ki yeni bölüm açılışlarında alandan olmak kaydıyla 3 öğretim üyesi şartı var. Ayrıca yine alandan 1 adet araştırma görevlisi olması gerekiyor. Ve öğretim üyelerinin hepsi  Türk olmalı.

Çünkü geçmişte bazı üniversiteler yabancı hoca gösterip bölüm açmışlar. Bir bakmışlar ki yabancı hoca yok, gelmemiş bile Türkiye’ye... Sadece hocanın ismini kullanmışlar. YÖK bu koşulu bu yüzden getirmiş. Ben de diyorum ki ‘’Banka soyuluyor diye bankayı mı kapayacağız?’’

‘’ENGELLERİ BİRLİKTE AŞIYORUZ’’

-MEF üniversitesinde engelli öğrencilere yönelik neler var?


M. Ş.: 2 tane tekerlekli sandalye ile gelen öğrencimiz var. Farklı engelleri olan öğrencilerimiz de mevcut. Tercih döneminde tekerlekli sandalyedeki bir öğrenciye sormuştum, neden bizim üniversitemiz diye. Üniversitenizi iyice araştırdım, akademik kadrosunu ve  eğitim sistemini çok beğendim ve bu yüzden burada okumak istiyorum demişti. Bize geldi. Hergün Bağcılar’dan Maslak’a toplu taşıma ile geliyor. Kampüs tamamen engellilerin ulaşımına uygun olarak yapıldı. Sadece benim odamın olduğu yer, tarihi bir dokuda olduğu için oraya bir düzenleme yapamadık. Bu da bir engel oluşturmuyor. Öğrenci benimle konuşmak istediğinde, ben onun yanına gidiyorum.

Lokasyon olarak İstanbul’da şehir merkezindeyiz. Türkiye’nin ve İstanbul’un finans ve ticaret merkezi Maslak’ta, öğrencilerimize güvenli ve nitelikli bir öğrencilik hayatı sunuyoruz.

‘’ÖĞRENCİLERİN CEBİNE 175 BİN DİJİTAL KİTAP + 30 BİN DERGİ KOYUYORUZ’’

Üniversitelerde amaçlara ulaşmak için 2 önemli araç, laboratuvar ve kütüphane...MEF Üniversitesi laboratuvar ve kütüphanesi amaçları gerçekleştirecek nitelikte mi  ?


M. Ş.: Laboratuvarımızı bu yıl tamamladık. Güzel bir kütüphanemiz var. 175 bin dijital kitap ve 30 bin Dergi var. Bu yeni bir üniversite için ciddi bir rakam. Bize kayıt olan çocuğun cebine 175 bin kitap koyuyoruz. Öğrenci her yerden ulaşabiliyor kaynaklara. Fiziksel olarak kütüphaneye gelmesi gerekmiyor.

‘’3+2 İLE BELÇİKA’DA MASTER YAPACAKLAR’’

3+2 ile yurtdışına giden öğrencileriniz var mı?


M. Ş.: 3+2’de 7-8 üniversite oldu ABD’de. Bu yıl ilk öğrencilerimiz ise Belçika’ya gidiyor. Endüstri Mühendisliğinden 2 öğrencimiz 2 yıl orada okuyacak. Oradan yüksek lisans mezunu olarak dönecekler.

‘’FİNALLER TARİH OLUYOR’’

Sınavlarda farklı bir uygulamanız  var mı?


M. Ş.: Öğrenciler projede öğreniyor, sınavda ise ezberliyor. Bizim bu yüzden finalleri kaldırmaya yönelik bir çalışmamız var. Final sınavlarını kaldırıp bunun yerine her ders için bir dönemi kapsayacak proje zorunluluğu getirmeyi planlıyoruz.Bu arada tabi yine quizler olacak. Öğrenci, final sınavı yerine 14 hafta boyunca öğrendiklerini yansıtabileceği projesini sunacak. 2010’dan beri dünyada bir tartışma var. Finaller gerekli mi gereksiz mi? Biz de bu konuda bir araştırma yaptık. Mesela Harvard’da lisans derslerinin sadece yüzde 22’sinin final sınavları olduğunu gördük.. Finallerin olması gerektiğini savunan akademisyenlere diyorum ki, öğrencilere önceden tarihini söyleyip bir sınav yapın ve bir hafta sonra aynı sorularla bu kez habersiz bir sınav daha yapın. İkinci sınavda aynı sorular olmasına rağmen öğrencilerin daha düşük notlar alacağı aşikar. Çünkü o aradaki bir haftalık sürede ezberlediklerini unutacaklar. Bu dönem Mimarlık fakültemizde gerçekleştirdik bunu, zaten finali azdı proje yapıyordu öğrenciler. Bu yıl Mimarlık fakültesi hiç final yapmadı.

‘’LİYAKATIN ANA KRİTER OLMADIĞI BİR ÜLKEDE SINAVLAR KALDIRILAMAZ’’

Peki, üniversiteye giriş  sınavları kalkmalı mı sizce?


M. Ş.: Bu maalesef  Türkiye için ütopik birşey. Sınavı kaldırdığımız zaman nelerin başımıza gelebildiğini gördük. Sınavı koyduk, sınavın soruları çalındı. Sorular çalınarak öğrenciler bir yerlere yerleştirildi. Devlet ele geçirildi. Liyakatın ana kriter olmadığı bir ülkede siz sınav yapmazsanız varoşlardan hiçbir çocuk Boğaziçi’ne, ODTÜ’ye gidemez, bu net...İktidardaki siyasi parti kimse onun il başkanı yerleştirecektir öğrencileri. Yaşıyoruz ve görüyoruz. Bu yüzden Türkiye’de sınavı kaldıramayız. Bütün bu olayları yaşadıktan sonra kimse de kalkıp üniversite sınavları kalkmalı diye beyan vermemeli.

‘’SİSTEM, BİAT EDEN REKTÖR İSTİYOR’’

-Bir dönem İTÜ Rektörlüğü de yaptınız. Devlet üniversitesinde rektör olmak mı vakıf üniversitesinde rektör olmak mı? Öğrenciler üniversite seçiminde neye dikkat etsinler?


M. Ş.: Vakıf üniversitelerinde  Mütevelli, üniversitesinin prestijli, vizyonlu bir üniversite olmasını istiyorsa getirdiği rektörün vizyonsuz olmasına izin vermez, hemen müdahale eder. Ama maalesef devlet sadece kendisine biat eden kısma bakıyor, rektörün vizyonuna değil. Kaliteli eğitime bakmıyor. Bugün, bugünkü güce biat edenler, yarın güç merkezi değişince yeni güce biat edeceklerdir. Onun için her atamada liyakat çok çok önemli diyorum.

Öğrenciler üniversite seçerken önce kurumun başındakini araştırsınlar. Çünkü kurumun vizyonunu  belirleyen kurumun başındaki kişidir. Daha sonra kurumun prestiji, o anki durumu, uluslararası akreditasyonu var mı bunlara baksınlar.

‘’LİSANS DİPLOMASI KİMLİK GİBİDİR’’

-Peki meslek seçiminde neler tavsiye edersiniz?


M. Ş.: İleride ne yapmak istediklerine, ne yaparsa mutlu olacaklarına karar verip ona göre kendilerini yönlendirsinler. Bugün moda diye bir bölümü seçmesinler. Ben her zaman ana disiplinleri öneririm. Lisans diploması, nüfus cüzdanı gibidir, ölene kadar değiştiremezsin. Bu nedenle lisans eğitiminde ana disiplinler dışına çıkmasınlar. Lisans sonrası istedikleri herhangi bir alanda yüksek lisans  yapabilir ve uzmanlık kazanabilirler.

‘’21. YY’IN LİDERLERİ MEF’TE YETİŞİYOR’’

-Hedefiniz nasıl öğrenciler yetiştirmek?


M. Ş.: Bize gelen öğrencilerin yenilikçi ve gelecekte girişimci olacaklarını düşünüyoruz. Çünkü yenilikçi ve girişimci alan demek risk alan kişi demektir. İlk senemizde yüzde 10’luk dilimdeki öğrencileri alan İstanbul’daki vakıf üniversiteleri arasında 2. sırada yer aldık. Öğrenci kalitesinin yanında risk alabilen öğrenciler geldi bize. Türkiye’nin gözde üniversitelerine gidebilecekken bize geldiler. Ben tek başıma dünyayı değiştirebilirim diyen özgüveni olan öğrenciler arıyoruz. Şu andaki liderler 20. yy’ın kültürüyle büyümüş olanlar. 21. yy’ın liderlerini tanımladığımızda ise şu 3 kriter ortaya çıkıyor:

1-      Okumayı ve dinlemeyi bilecek

2-      İletişimi güçlü, dünyayla entegre olacak

3-      İşbirliği yapacak, ekiplerle çalışacak

Biz öğrencilerimizi bu koşulları sağlayacak şekilde yetiştiriyoruz. Dünya yükseköğretimini en yakından takip eden dünyadaki birkaç rektörden biriyim. MEF’te 4 senelik rektörüm ama bu süre içerisinde dünyadaki yükseköğretim kongrelerinin en önemlilerine konuşmacı olarak katıldım.İTÜ’deyken de öyleydim. Yeni şeylerin varsa sana konuşmacı olarak yer veriyorlar. Yapacaksın ve ispatlayacaksın yenilikçi olduğunu...

‘’ÜNİVERSİTELERİMİZDEN DE İLGİ VAR’’

       - Bu modelle ilgilenen başka üniversitelerimiz  oldu mu?


M. Ş.:  Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı, Flipped Learning  ile çok ilgileniyor. 2 sene önce ekip gönderdi üniversitesinden. Arkasından başkaları da geldi. Koç Üniversitesi tam günlük bir çalıştay düzenledi. Bizim kadro gitti ve Flipped Learning’i anlattı. Ayrıca TED ile işbirliği yaptık.

‘’DENETİMLERDE SADECE GÜNAHLARIMIZ  TARTILIYOR’’

-YÖK’ün ilgisi nasıl Flipped Learning modeline?


M. Ş.: YÖK Başkanımızdan destek görüyoruz ama YÖK denetimlerinde sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü denetçiler mevzuat üzerinden denetim yapıyor. Denetçi, bardağın kaşığı var mı diye soruyor, şeker kullanmadığını artık kaşığın bir hükmü olmadığını söylesen de ikna edemiyorsun, mevzuatta yazıyor diyor kaşık olacak. Dinde bile günahlarımız da sevaplarımızla birlikte tartılıyor. YÖK denetiminde ise sadece günahlarımız tartılıyor, sevaba hiç bakılmıyor. Buradaki sorun, Denetime gelenlere mevzuata göre denetim yapın denmesidir. Yeni dönemle ilgili YÖK’ün bu konuda çalışmaları olduğunu biliyoruz.

‘’YÖK BAŞKANI TAKDİRİ HAK EDİYOR’’

-Siz YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?

M. Ş.: Yekta Bey’in geldiğinden beri en üzerinde durduğu konu kalite ve akreditasyon. Kalite Kurulu oluşturuldu, yeni yasalar çıkartılıyor, üniversite-sanayi işbirliği bunlar güzel adımlar. Bugün Türkiye’nin bu kadar karışık olduğu bir dönemde, liyakatın, kalitenin yerlerde süründüğü bir dönemde  YÖK Başkanının yükseköğretime kalite getirme çabalarını takdir etmek gerekir. Herşeyine evet demiyoruz, demediğimizi de söylüyoruz ama biz değerlendirirken sevaplarına da bakıyoruz. Yekta Beyin siyaset açısından da desteklenmesi gerekiyor ki Türkiye’deki yükseköğretimin kaderini değiştirebilsin. Ama milli eğitimdeki sorun devam ediyor maalesef. Binanın temeli sağlam değilse yukarda fazla bişey yapamazsınız.

‘’DEVLET TEMEL BİLİMLERE SAHİP ÇIKMALI’’

-YÖK’ün temel bilimler için burs teşviğine yönelik neler söylersiniz? Temel bilimlere ilgiyi artırır mı?

M. Ş.: Öğrenciye burs teşviği güzel de çocuk mezun olunca ne yapacak? İş ortamı yaratamazsan  çocuk ya bu bölüme gitmeyecek ya da alacak 2 sene bursunu sonra yatay geçiş yapacak. Maalesef olacağı bu. Temel bilimleri devletin sürekli maddi olarak desteklemesi gerekiyor. Çünkü temel bilimlerin yoksa teknoloji üretemezsin.

Röportaj: Ayla Özdemir

Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)