adscode
adscode

ERG raporunda eğitimin amacı ve içeriği masaya yatırıldı

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim İzleme Raporu 2021’in beşinci ve son dosyası Eğitimin İçeriği’ni yayınladı.

ERG raporunda eğitimin amacı ve içeriği masaya yatırıldı
Eğitim
Güncelleme : 31-Dec-21 15:32

ERG, Eğitim İzleme Raporu 2021: Eğitimin İçeriği dosyasında eğitimin yeniden ve çok boyutlu düşünülmesine yönelik tartışmalar doğrultusunda eğitimin amacını ve içeriğini irdeledi. Bu dosyada eğitim, gezegenle uyumlu, sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları benimseyen bireylerin ve toplulukların gelişim süreçlerine nasıl katkı sunuyor ve sunmalı sorusunu sordu.

 

2020-21 eğitim-öğretim yılı için eğitimin içeriğine dair kritik konular değerlendirildi şöyle değerlendirildi:

 

Gezegendeki yaşamın devamlılığını sağlayan ekosistemler sanayi devriminden bu yana büyük bir tahribata uğradı. 

 

2020 Yaşayan Gezegen Endeksi Raporu’na göre 1970-2016 yılları arasında memeli, kuş, çiftyaşamlı, sürüngen ve balık türlerinin popülasyon büyüklükleri ortalama %68 oranında azaldı. Kara yüzeylerinin çok önemli bir bölümünde büyük değişimler yaşandı. Gezegenimizin en önemli iklim dengeleme unsurlarından biri olan okyanuslar kirlendi ve ısınmaya devam etti. Sulak alanların %85’inden fazlası yok oldu. Tatlısu biyoçeşitliliğinin, denizler veya ormanlarınkinden çok daha hızlı azaldığı görüldü. Yaşamın devamlılığı için kritik olan tozlaşmayı sağlayan bazı türlerde ciddi nüfus düşüşleri kaydedildi. Bu türlerin yok olmasının ardındaki birçok itici sebebin arasında toprak kirliliği ön sıralarda yerini aldı. Birçok ülkeyi etkisi altına alan olağanüstü büyüklükte yangınların sıklığı ve şiddeti arttı.

 

Özellikle salgın süresince yaşananlar insanlığın kurduğu sistemlerin dayanıksız, yetersiz, sorunlu ve sürdürülemez olduğunu gözler önünde serdi. “Büyük bir sürpriz” olarak ele alınan COVID-19 salgını, insanın yaşadığı gezegenle kopma noktasına kadar gerilen ilişkisinin en beklendik sonuçlarından biri.

 

COVID-19 salgınının oluşturduğu sağlık krizinin de gösterdiği üzere, eğitim sisteminin, “artan değişim ve ani kesintileri ön görebilme[si], bunlara hazırlık yapabilme[si], yanıt verebilme[si] ve uyum sağlayabilme[si]” önemlidir. Bunlara yönelik yapılacak tüm düzenlemeler de “bilimsel, geçerli ve uygulanabilir” olmalı. 

Salgın dolayısıyla çocukların düzenli bir şekilde sürdüremediği eğitimin, krizler çağında insanlığı bilimin gösterdiği seçenekler üzerinden tercih yapmaya yöneltmesi önemli olacak.  Eğitim alanında yapılan müdahalelerin yaklaşık on yılda sonuç vermeye başladığı düşünülürse, bilim insanlarının gezegen için kritik eşiklerin aşılma noktası olarak tanımladığı son dokuz yılın çok daha bilgece kullanılması elzemdir.

“Daha eğitimli” ülkelerin Dünya’ya “daha az eğitimli ülkelerden” çok daha fazla tahribat yaptığı konusunda mutabakat bulunuyor. Ancak bu durum dahi eğitimin içeriğine yönelik tartışmaları gezegenden öğrenen, gezegenle uyumlu eğitim içerikleri üretmeye doğru yöneltmedi. Büyük gelişimlerin yaratıcısı olduğu ifade edilen insanlık, çocuğun iradesini merkeze alan eğitim kurguları kurmayı hâlâ başaramadı. 

 

İklim krizine karşı özellikle çocukların ve gençlerin eyleme geçme isteği insanlık olarak bu krizden çıkmanın yolunu gösteriyor olabilir. Eğitim, öğrencilerin talep ettiği biçimde onları krizler çağına ve tahmin edilemez hâle gelen geleceğe hazırlamalı.

 

2020-21 Eğitim-Öğretim Yılında Eğitimin İçeriğinde Öne Çıkanlar

 

Dosyada 2020-21 eğitim-öğretim yılında eğitimin içeriğine ilişkin gelişmeler değerlendiriliyor ve yeni gelişme alanları için öneriler sunuluyor. Bu gelişmelerin ve önerilerin yaşanmakta olan ve yaşanacak çoklu krizler göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi önem taşıyor. Dosyanın bu bölümünde öğretim ve destek materyalleri, öğretim programları, uzaktan eğitim, öğrenme yoksulluğu ve öğrenme kaybı, temel eğitimde demokrasi kültürü, iklim krizine ilişkin çalışmalar, okuma kültürü ve mesleki ve teknik eğitimde yeşil dönüşüm alanlarına belirli bir ölçekte odaklanılıyor. Aşağıda bu başlıklarda ele alınan bazı bulgular yer alıyor. 

 

 

* Türkiye’de salgın öncesinde de salgın sürecinde de dijital kaynaklara erişemeyen öğrenci sayısı az değil. Bu nedenle dijitalin yanı sıra basılı kaynaklar önemini korumaya devam ediyor. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda, 2020-21 eğitim-öğretim yılında farklı kademeler için dijital ve basılı kaynakların geliştirilmesine ve dağıtılmasına devam edildi. 

 

* Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (MEB TTKB) tarafından, 2018-19 eğitim-öğretim yılında güncellenen, ilköğretim kademesinde 16, ortaöğretim kademesinde 15 olmak üzere, toplam 31 dersin öğretim programına yönelik, 25.006 öğretmenin katılımıyla nitel ve nicel yöntemler kullanılarak bir değerlendirme araştırması yapıldı.

 

“Öğretim programı, çağın koşullarına göre değişen ihtiyaçları karşılar durumdadır” önermesine hiç katılmayanların, az katılanların ve orta düzeyde katılan öğretmenlerin toplamı %54,8.

 

“Üst düzey düşünme becerilerinin kullanılmasını gerektirecek kazanım sayıları yeterlidir” önermesine hiç katılmayanların, az ve orta düzeyde katılanların toplam oranı %51,8.

 

“Kazanımlar, öngörülen sürede tamamlanabilecek niteliktedir” önermesine hiç katılmayanların, az ve orta düzeyde katılanların toplam oranı %50,8.

 

“Konu anlatımlarında bütünlük sağlanması için eklenmesi gereken kazanımlar vardır” önermesine çok ve tam düzeyde katılanların oranları toplamı %27,5’tir. 

 

Uzaktan eğitim çalışmalarının her öğrenciye etkili ve adil öğrenme olanağı sağlaması için de dört boyutta hazırbulunuşluğun sağlanması gerektiği ifade ediliyor. 

 

1. Teknolojik hazırbulunuşluk boyutunda uzaktan eğitim araçlarının varlığı ve kullanımı ele alınır. Eğitim içeriklerinin öğrencilere ulaştırılma kapasitesini, hanelerin elektrik, internet, tablet ve bilgisayar gibi dijital araçlar ile radyo ve televizyon gibi geleneksel araçlara erişimini kapsar.

2. İçerik hazırbulunuşluğu boyutunda farklı dijital araçlara uyarlanabilecek eğitim içerikleri ele alınır. Tüm sınıf düzeyleri ve dersler için içeriğin miktarı ve niteliği ön plana çıkar.

3. Pedagojik hazırbulunuşluk boyutu öğretmenlerin ve ailelerin hazırlıklı olma ve uygunluk düzeyleriyle ilgilidir. Öğretmenlerin uzaktan eğitim süreç tasarımlarını, öğretim materyali geliştirmelerini, öğretim uygulamaları yapmalarını ve ev ortamında çocuğun bakımından sorumlu kişilerin uygun ve yeterli olmalarını kapsar.

4. İzleme ve değerlendirme hazırbulunuşluğu boyutu ise uzaktan öğrenme çalışmalarının etkililiğini ele alır. Uzaktan öğrenme süreçlerinin izlenmesi, derse erişimin ve derse katılımın takip edilmesi, öğrenme çıktılarının değerlendirilmesi, uzaktan öğrenmenin sürdürülebilir kılınması için öğrenme müdahalelerinin tasarlanması bu boyutta değerlendirilir.

 

Hazırbulunuşluk
Öğrencinin okulda başarılı olmasını sağlayacak temel becerilere ve bilgiye sahip olma durumudur. Bu temel standartlar öğrencinin bilmesi gerekenler ve yapabilecekleri konusunda çıtayı belirler ve okuryazarlık, matematik, yönergeleri takip etme, diğer çocuklarla iyi çalışma ve öğrenme etkinliklerine katılma dahil olmak üzere bir dizi temel davranış ve yeteneği edinerek öğrenme ortamlarına başarılı geçiş yapmasını sağlar.
Kaynak: https://uni.cf/2Y57aYE

 

Öğrenci katılımı, yüz yüze eğitimde olduğu gibi uzaktan eğitimde de öğrenme deneyimleri ve öğrenme çıktıları üzerinde etkilidir. Öğrenci katılımı en genel tanımıyla öğrencinin öğretim çalışmalarına dahil olabilme düzeyine ve öğrenme çabasına işaret eder. Öğrenci katılımında etkileşim önemli bir unsurdur. Uzaktan eğitimde öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci ve öğrenci-içerik arasında etkileşim sağlamak üzere farklı yöntemler kullanılır.

Uzaktan eğitime katılımı ve tutumu etkileyen bir diğer unsur da öğrencilerin dijital yeterlikleri. Öğrencilerin teknolojiyle ilgili deneyimleri ile uzaktan eğitime katılım düzeyi arasında yakın bir ilişki olduğu görülüyor.  Uzaktan eğitim sürecinde veli etkileşimi de öğrencinin katılımını etkileyen önemli bir unsur olarak ön plana çıktı. Türkiye’de uzaktan eğitim velilere önemli görevler düşecek şekilde tasarlandı. Bu durum öğrencilerin yaşları küçüldükçe daha baskın bir şekilde yaşandı.

 

Uzaktan eğitim çalışmalarının etkililiğini ele alan 60 meta analiz ve sistematik derleme çalışmasının ortak paydalarına göre etkili bir uzaktan eğitim süreci için beş temel noktanın üzerinde durulması gerekiyor:

  1. Uzaktan öğrenme içeriği ve pedagojik yaklaşımın niteliği, içeriğin hangi araçla ulaştırıldığından daha önemlidir. 
  2. Özel önlem gerektiren öğrenciler başta olmak üzere tüm öğrenme paydaşları için teknolojik araçlara erişim, etkili bir uzaktan eğitim için önkoşuldur. Diğer bir önkoşul öğretmenlerin ve öğrencilerin teknolojik araçları kullanmalarına yönelik destek mekanizmalarının geliştirilmesidir.
  3. Yüz yüze eğitimde olduğu gibi uzaktan eğitimde de öğrenciler arası etkileşim motivasyon artıran ve öğrenme çıktılarında gelişme sağlayan önemli bir unsurdur. Gelişim düzeyine uygunluk uzaktan eğitim için de geçerlidir. Yaş gruplarına uygun etkileşim uygulamalarının seçimi öneriliyor.
  4. Öğrenme çıktılarında gelişme sağlayan unsurlardan birisi öğrencilerin bağımsız çalışmalarının desteklenmesidir. Özel önlem gerektiren öğrencilerin bağımsız çalışma süreçlerinde daha fazla desteğe ihtiyaç duydukları biliniyor.
  5. Branş içerikleri ve yaş düzeyleri, farklı uzaktan öğretim yaklaşımlarını uygulamayı gerektiriyor. Bu anlamda öğretmenlere rehberlik sunulması önemlidir. 

 

 

 

 

Açlık, yoksulluk, ekolojik tahribat, ekonomik istikrarsızlık, kronik hastalıklar, savaş gibi derin sorunlar insanlığın tüm çözüm çabalarına rağmen ısrarla varlığını sürdürüyor. Bu sorunların daha büyük sistemlerin içine gömülü sorunlar olduğu ve karmaşık sistemlerin iç yapılarında en derinde köklenmiş oldukları gözden kaçıyor. Sistem düşüncesi; sistemlerin nasıl çalıştığını, ne tür davranışlar ürettiğini, bu davranışları daha iyi davranış örüntülerine nasıl dönüştürebileceğini, dolayısıyla karmaşık sorunların kök nedenlerini tespit etmeyi ve sorunları çözmek için fırsatları görmeyi sağlayan bir düşünme şekli.

Eğitimin içeriği, gerçek dünyanın anlık fotoğraflarından yani haritalardan, resimlerden ve durağan ilişkilerden ibaret. Oysa dünya dinamik bir şekilde işliyor. Eğitim sistemlerinin öne çıkardığı bu davranış kalıpları ancak sistemlerin kendisinin kendi sorunlarının kaynağı olarak görüldüğünde ve sistemleri yeniden yapılandıracak irade ortaya konduğunda değişebilecekler.

 

Sosyal ve duygusal öğrenme alanında yaklaşık 30 senedir çalışılsa da, bu gelişim alanı eğitimin çekirdek unsurlarından birisi olarak hâlâ yer edinmiş durumda değil.

Sosyal ve duygusal öğrenme becerilerinin gelişebilmesi için beş ana unsur olan öz farkındalık, öz yönetim, ilişki becerileri, sosyal farkındalık ve sorumlu karar alma alanlarına eğilmek gerektiği ifade ediliyor.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) tarafından yayımlanan Sosyal ve Duygusal Öğrenme Becerileri: Yeni Sanayi Devriminin Eşiğinde İş ve Yaşam Yetkinliklerinin Anahtarı raporu sosyal ve duygusal öğrenme alanının örgün eğitim sisteminde çok geri planda kaldığını ortaya koyuyor. Raporda öneri olarak sunulan sosyal ve duygusal öğrenme programlarının örgün eğitim sistemi dışından ele alınması da dikkate değer bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) PISA 2015 İşbirlikçi Problem Çözümü araştırma raporunda da Türkiye’nin 52 ülke arasında sondan beşinci sırada olduğu görülüyor.

Büyük ölçüde sınıf rehber öğretmenlerinin katılımıyla uygulanması planlanan Sınıf Rehberlik Programı’nın bazı kazanımların okul rehberlik öğretmenlerinin eşgüdümüyle yürütülmesi öngörülüyor. Geliştirilen program kapsamında aşağıda listelenen genel amaçlara ulaşılması hedefleniyor:

 

* “Öğrenme yaşantıları yoluyla kendini tanıyabilen,

* Kendilerinin ve başkalarının duygularını anlayan ve kendi duygularını ifade edebilen,

* Kişiler arası iletişim becerileri ve karakter güçleri gelişmiş,

* İçinde bulunduğu çevresine ve topluma uyum sağlayabilen,

* Problem çözme ve karar verme becerilerine sahip,

* Kendine uygun ders, dal/alan ve meslek seçebilen,

* Akademik planlama ve kariyer planlama yapabilen,

* Hayat boyu öğrenme modelini alışkanlık hâline getiren,

* Çalışarak üretmenin önemini benimseyen,

* İyi oluş düzeyleri yüksek,

* Kök değerleri gelişmiş bireyler yetiştirmek”

 

Bu amaçlara yönelik her sınıf düzeyi için akademik, kariyer ve sosyal ve duygusal gelişim alanlarında yeterlik ve kazanım hedefleri tanımlanıyor. Sınıf Rehberlik Programı kapsamında gerçekleşen uygulamaların yakından izlenmesi, gelişim alanlarının kanıt temelli ve şeffaf bir şekilde ortaya konması ve edinilen deneyimler ışığında oluşan birikimin ilgili paydaşlarla tartışılarak öğretim programlarındaki çekirdek kazanımlarla bütünleştirilmesi anlamlı sonuçlar oluşturabilir.

 

Krizlerle dolu ve çözüm bekleyen bir gezegen devretmekte olduğumuz çocuklara oyun için ne düzeyde zaman ve mekân sağlıyoruz? 

 

MEB’e bağlı yedi coğrafi bölgede yer alan resmi anaokullarında görev yapan 460 okul öncesi öğretmeniyle gerçekleştirilen bir araştırma çocukların serbest oyunu çoğunlukla güne başlama zamanında (%70), bir ila iki saat süreyle (%60) oynadıklarını, öğretmenlere göre çocukların çoğunlukla okulda bahçe etkinliklerinden ve oyunlarından hoşlandıklarını (%54), doğal ve doğadan malzemelerle oynamaktan keyif aldıklarını (%51) ortaya koydu. Bu veri aynı zamanda “doğayla birlikte” serbest oyunun önemine de işaret ediyor. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yarısının çocuklara bir gün içerisinde sağlanan oyun oynama süresini yeterli olduğunu düşündükleri, %17’sinin yetersiz olduğunu ifade ettikleri, %33’ünün de soruyu yanıtsız bıraktığı görülüyor. Oyun süresini yeterli bulmayan öğretmenlerin %46’sı oyun oynama süresinin bir buçuk ila iki saat olması gerektiğini düşünüyor. 

 

 

Feriver, Ş. ve Arık, B. M. (2021).

Eğitim izleme raporu 2021: Eğitimin içeriği. 

Eğitim Reformu Girişimi. 

https://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2021-egitimin-icerigi/ 

 


Emoji ile tepki ver!

Bu Haberi Paylaş :

Etiketler :

Benzer Haberler
    0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • Diğer Yorumlar (0)